Başbakan Davutoğlu, DAEŞ, PKK ve DHKP-C terör örgütlerine yönelik operasyonlara ilişkin, "Bütün bu operasyonlar kapsamlı şekilde devam edecek, ta ki hiç kimse bir daha Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşlarını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birliğini, beraberliğini, özgürlüğünü tehdit etme cüretine kalkışmasın; kararlığımız kesin ve katidir" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, televizyonlarda yayınlanan "Yeni Türkiye Yolunda" adlı ulusa sesleniş konuşmasında, "Aziz milletim, güzel ülkemizin her köşesindeki değerli vatandaşlarım; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. 7 Haziran seçimlerinden sonraki bu ilk buluşmamızda ailelerinize, evlatlarınıza güzel ve hayırlı günler diliyorum. Bu buluşmalarımız aslında bir muhasebe imkânı da buluyor. 7 Haziran’dan bu yana ayrıca mübarek Ramazan’ı idrak ettik, Bayramını da birlikte yaşadık. Tekrar hepinizin Ramazan’ınızı tebrik ediyorum, güzel günlerde nice bayramlara milletimizin ulaşmasını niyazında bulunuyorum. Bu muhasebe imkânını hep birlikte bir ev sohbeti atmosferinde değerlendirmek istiyorum. 7 Haziran seçimleri her şeyden önce demokratik usullere uygun bir şekilde ve barış ve huzur içinde gerçekleşti. Bunun için bu seçimlerin yönetiminde katkıda bulunan bütün yetkililere, ama en önemlisi de sandıklara barış içinde giden vatandaşlarımıza, yani sizlere teşekkürü bir borç biliyorum. Örnek bir seçim yaşadık. Neticeleri ne olursa olsun bu seçimin oluş süreci güzel bir örneklik teşkil etti. Neticeleri bağlamında da milli iradenin üstünde hiçbir iradeyi kabul etmiyoruz. Hangi partiye hangi gerekçeyle oy vermiş olursa olsun bütün vatandaşlarımızın tercihi başımızın üzerindedir. Güzel olan şudur: Modern, demokratik ülkelerde örneğine az rastlanır şekilde yüzde 85’i aşan bir katılım gerçekleşti. Yine modern demokrasilerde örneğine çok az rastlanır şekilde temsil kabiliyeti yüzde 95’e ulaşan bir parlamentoya sahibiz. Dediğim gibi, bunlar başlı başına önemli değerlerdir. Ülkenin huzuru, istikrarı, kalkınması demokrasiye bağlıdır. Demokrasinin olmadığı yerlerde nasıl büyük ıstırapların yaşandığı, halkın tercihlerinin göz ardı edildiği durumlarda nasıl ülke geleceklerinin karardığının çarpıcı ve açık örnekler etrafımızda var. Demokrasiden kaçan Suriye başta olmak üzere bölge ülkelerinde nasıl acılar yaşandığını görüyoruz. Ülke birliğinin korunamadığı durumlarda ülkelerin gelecekleriyle ilgili perspektiflerini, vizyonlarını nasıl kaybettiğini görebiliyoruz, nasıl acılar yaşandığını hep beraber görüyoruz. Türkiye’nin geleceğinin en büyük teminatı insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokrasisidir. Biz bununla iftihar ediyoruz. Demokrasimizi yaşattıkça da aziz vatandaşlarım, emin olunuz aşamayacağımız güçlük yoktur" ifadelerini kullandı.
"Geçmiş dönemlere bakınız, demokrasi tarihimize baktığımızda otoriterleşme ile kaos arasında çok çarpıcı bir gel-git’i hep yaşayageldik ve o yılları kaybettik" diyen Davutoğlu, "Tek parti iktidarlarından sonra, dönemlerinden sonra 50’li yıllarda demokrasiyle açılan alan, o zaman cuntalar ve diğer yollarla ortaya çıkan otoriterleşme eğilimleri sonucunda yaşanan 27 Mayıs darbesiyle bir başka ifrata gitmişti. 60’lı, 70’li yılları 12 Mart muhtırasıyla otoriterleşme ve demokrasiden uzaklaşma, ondan sonra da 70’li yıllarda kaos dönemlerinin yaşandığı bir sarkaç içinde geçirdik. 80’li yıllarda 12 Eylül darbesi yine bir demokrasiden uzaklaşma dönemini, arkasından gelen 90’lı yıllarda ise bir kaos ve ülkenin geleceğini karartan terör olaylarıyla bunlarla birlikte gelişen birtakım krizleri hep beraber yaşadık. 28 Şubat’ın demokrasiden uzaklaşılan acı günleri hepimizin hatırasındadır, hafızasındadır. Bizler siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun birleşmemiz gereken temel unsur demokrasimizin korunması, milli iradenin tecelli ettiği parlamentonun, yasama meclisinin görevini bihakkın yerine getirmesidir. Eğer Meclis açıksa, eğer Meclis’te millet temsil ediliyorsa, bu temsil kabiliyeti gerçekleşmişse başka yerlerde, başka kanallarda, başka mahfillerde, başka mekânlarda millet iradesine yönelik olarak yapılacak her tür çalışma milletin iradesini göz ardı etmeyle sonuçlanır" şeklinde konuştu.
"YEGANE TEMİNAT DEMOKRASİDİR"
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün Meclisimiz açık, bugün siyasi partiler bütün faaliyetlerini özgürce yapabiliyorlar. Ülke için ne istiyorlarsa dile getirebiliyorlar. Eğer farklı kanaatlere sahiplerse, en aşırı uçlara sahip olan, anlayışlara sahip olan partiler de Meclis içinde yan yana duruyorlar. Meselelerin konuşulacağı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Meselelerin konuşulacağı yer meşru siyasi kanallar, meşru siyasi mekânlardır. Bunları şunun için zikrediyorum: 7 Haziran’dan bu yana 2 önemli süreci birarada yaşıyoruz. Birisi, hükümet kurma süreci, bununla ilgili sizlere detaylı bilgi vereceğim. İkincisi ise, özellikle 20 Temmuz Suruç katliamından sonra Türkiye’yi bir terör sarkacına, bir kaos girdabına sokmak isteyen çevrelerle yürütmekte olduğumuz mücadele. Onun için demokrasiyle başladım, demokrasiyle devam edeceğim, demokrasiyle bu konuşmayı bitireceğim. Çünkü Türkiye büyük acıları otoriter darbe dönemlerinde ve kaostan beslenen terör odaklarının faaliyet yaptığı dönemlerde yıllarını kaybetti. Eğer o yılları tekrar kaybetmeyeceksek, eğer kardeş kavgalarını yaşamayacaksak, yegâne teminat demokrasidir, demokrasidir, demokrasidir. İşte onun için sizler hangi tercihte bulunmuş olursanız olun hepinizin tercihleri başımızın üzerindedir. Ve gelin hep beraber her yerde, her evde özgürlükleri konuşalım, demokrasiyi konuşalım, meşruiyeti konuşalım.
Başbakan Davutoğlu, "Birisi demokrasiye tehdit oluşturmuşsa, hangi ideoloji adına bunu yapmış olursa olsun hep beraber karşı çıkalım. Birileri bir grup vatandaşın özgürlüklerini kısıtlayacaksa, hep beraber anlaşmasam da onun özgürlüğü benim onurumdur diyebilelim. Bunu demediğimiz zaman ülkemize ve geleceğine kurulan tuzaklara teslim olmak zorunda kalırız. Şimdi bakınız 7 Haziran seçimleri sonrasında yeni bir tablo ortaya çıktı. Evet, 13 yıllık istikrarlı ve özgürlük-güvenlik dengesini gözeten, demokratik hakları yayan ve demokratik haklarla birlikte kamu düzenini koruyan istikrarlı bir dönemi demokrasi tarihimizde aralıksız yaşadık. Bunun getirdiği olumlu sonuçları da birlikte gördük. Gayrisafi milli hasılamız 4 misli arttı. Kişi başına düşen gelirimiz arttı, uluslararası etkinliğimiz arttı. Ülkemizin her alanda demokratik standardı yükseldi. Bütün bunları bir kalemde uzun uzadıya sizinle paylaşabilirim. Günlük hayatımızı 15 yıl önceyle karşılaştıranlar bunları zaten görecekler. Büyük küresel ekonomik krizlere nasıl dayanıklı bir dönem yaşadığımızı, nasıl her türlü çevremizdeki ateş çemberinin ortasında ekonomik kalkınmayı gerçekleştiren ve geleceğe ümitle bakan bir toplum haline dönüştüğümüzü hep beraber yaşadık. Ama nihayette 7 Haziran seçimleri hepimize, bütün siyasi liderlere şunu söyledi: Bir araya gelin uzlaşı içinde yeni bir hükümet kurun. Bunun gereğini yapmaya çalıştık. İlk andan itibaren, 8 Haziran sabahından itibaren bütün siyasi liderlere çağrıda bulundum; gün dayanışma, uzlaşma, karşılıklı konuşarak anlaşma günüdür dedim. O günden bugüne de bu tavrı sürdürdüm, bundan sonra da sürdüreceğim. Bunlara hepiniz şahitsiniz, yaptığımız konuşmaları hepiniz takip ediyorsunuz. Ve 8 Haziran sabahı Türkiye’de bir kaos beklentisi içinde olanların beklentilerini boşa çıkarmanın mutluluğunu da yaşıyoruz. Çünkü 8 Haziran sabahında Türkiye’de bir geçiş dönemi, hükümetsizlikten kaynaklanan ekonomik sıkıntılar bekleyenler şunu gördüler: Kararlı bir şekilde hükümet etme iradesini yürüten bir hükümetin varlığı Türkiye’de ekonomik bakımdan yaşanması muhtemel sıkıntıları giderdiği gibi ülke ekonomisi üzerinde en ufak bir baskı oluşturmadan Türkiye’de bu kritik hükümet kurma sürecini yürütmeye devam ediyoruz" açıklamasında bulundu.
"HÜKÜMET KURMA GÖREVİNİ DE SİZLERİN HUZURU İÇİN EN İYİ ŞEKİLDE YAPMAYA GAYRET EDİYORUM"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan 9 Temmuz’da hükümeti kurma görevini aldığını hatırlatan Davutoğlu, "Ondan önce 1 Temmuz’da yeni Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanını seçtik. Cumhurbaşkanımız da Anayasanın bir gereği olarak görevi en büyük partinin, Meclis’te temsil edilen en büyük Grubun Başkanı olarak bendenize tevdi etti. Bu görevi aldığımda son yaklaşık 1 yıldır yürütmekte olduğum Başbakanlık sorumluluğunu her zamankinden daha ağır bir şekilde omuzlarımda hissettim hepiniz adına. Şimdi sizlere evlerinizde, sofralarınızda belki yemek yerken şu taahhütte bulunuyorum: Nasıl son 9-10 ay içinde Başbakanlık görevini sadece hizmet aşkıyla yaptıysam, emin olunuz ki Hükümet kurma görevini de sadece ve sadece sizlerin huzuru için en iyi şekilde yapmaya gayret ediyorum" dedi.
"Kişisel çıkarlarımız bir kenardadır, parti çıkarlarımız ertelenebilir, ertelenmeyecek yegane şey ülkemizin geleceğiyle ilgili atılacak adımlardır" diyen Başbakan Davutoğlu, "Bir taraftan hükümet kurma çalışmaları yürütüyoruz, bir taraftan da ülkemizin geleceği için başlattığımız projeleri hayata geçiriyoruz. İşte Ramazan’dan da bilistifade birçok iftar programını özellikle büyük projelerin olduğu yerlerde gerçekleştirerek bu projelerin takibini yakından izledim. Başta üçüncü köprünün, Yavuz Sultan Selim Köprüsünün inşasında iftar ettiğim emekçi kardeşlerime teşekkür ederek ifade ediyorum; emin olunuz ki Türkiye hiçbir şekilde 1 dakika dahi vaktini kaybetmeyecek şekilde yoluna devam etmektedir. Buradan diğer partilerin siyasi liderlerine de özellikle ilk tur görüşmelerde gösterdikleri misafirperverlik, nezaket ve uzlaşı çabaları için teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, Ana Muhalefet Partisi olarak karşılıklı mutabakat içinde ilk tur görüşmeler sonrasında heyetlerimizin bir ortak hükümet kurma zeminini sınamak, görüşmek üzere bir araya gelmesine karar verdik ve şu anda bu çalışmalar yürüyor. Milliyetçi Hareket Partisi’yle de temaslarımız devam ediyor. HDP ile de eş başkanlarıyla bir görüşme gerçekleştirdik. Türkiye bayrama bütün bu süreçlerden sağlıklı bir şekilde geçerek iyi bir bayram idrak etti. Herkeste meşruiyet çizgisi içinde Türkiye yoluna devam ediyor kanaati uyandı. Demokrasimiz teminat altında kanaati uyandı. Bayramı çok güzel idrak ettik" ifadelerine yer verdi.
"BU SALDIRI HEPİMİZEDİR"
Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Ama bizler bu çaba içindeyken bazı şer odakları bayram sonrası için son derece tehlikeli, kirli oyunlara kalkıştılar. Aynen geçtiğimiz Kurban Bayramında Kobani bahane edilerek şehirlerimizi bir şekilde yağmaya, baskıya muhatap kılan şiddet olaylarını organize edenler gibi, Ramazan Bayramını müteakip 20 Temmuz sabahı Suruç’ta alçakça bir katliamla yüz-yüze geldik. Bu katliamı yapan DAEŞ terör örgütü hem Türkiye’ye bir bütün olarak saldırdı, hem de İslam dinine ve inancımıza en büyük, algı oluşturma bakımından en büyük darbeyi vuran tavırlarını sürdürdü. Ve Suruç katliamının olduğu gün Başbakan olarak yaptığım konuşmada; bu saldırı hepimizedir, bu saldırı Türkiye’yedir diyerek birleşme çağrısında bulundum, ortak deklarasyon çağrısında bulundum. Çünkü böyle günlerde biz bir araya gelemezsek sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmayız. Görüşlerimiz hangi alanda farklılaşırsa farklılaşsın bir alanda farklılaşmamalı; bütün vatandaşlarımızın canı azizdir, kutsaldır ve onları korumak hepimizin görevidir. Bütün vatandaşlarımızın onuru, özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür. Suruç’ta hayatını kaybeden vatandaşlarıma bir kez daha rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı temenni ediyorum."
"3 AYAKLI BİR OPERASYON BAŞLATTIK"
DEAŞ’ın Suruç’ta vatandaşlara haince saldırdığı gün, PKK’nın da Adıyaman’da askerlere benzer bir hain saldırıda bulunduğunu belirten Davutoğlu, "Bir askerimiz şehit oldu. O günden bugüne şehit olan askerlerimize ve polislerimize Rabbimden rahmet niyaz ediyorum, ailelerine sabrı cemil niyaz ediyorum. Bu ülke çok zor zamanlar gördü, çok büyük fedakârlıklar yaptı. En büyük fedakârlık, bu ülke için canını verenlerin yaptığı fedakârlıktır. Şehitlerimizin emaneti omuzlarımızdadır, onların emaneti yüreğimizdedir. Ve yüreğimizde bu emaneti taşıya taşıya ülkemizin geleceği, özgürlüğü, bağımsızlığı ve milletimizin birliği beraberliği için şehit düşmüş bütün geçmiş kahramanlarımız gibi onları da yüreğimize gömdük. Ülkemizin aziz toprağı yanında yüreğimizdeki yerleri hep baki kalacaktır. Gördüğünüz gibi aziz vatandaşlarım; DEAŞ, PKK, DHKP-C veya başka adlarla hangi terör örgütü olursa olsun hepsinin hedefi insan canıdır, insan onurudur, ülkemizin geleceğidir. Nitekim ertesi gün İstanbul sokaklarında Suruç katliamı bahane edilerek bu kez yüzleri maskeli, elleri silahlı bazı nifak odakları DHKP-C terör örgütü olarak sahneye çıktılar. Bir anda ülkemiz 7 Haziran seçimlerindeki o güzel tablodan, temsil kabiliyeti yüksek Meclis’imizin verdiği o güzel görüntüden çıkartılarak 3 maşa terör örgütünün gerçekleştirdiği olaylarla karanlık bir tabloyla karşı karşıya getirilmek istendi. Hemen Hükümet olarak gerekli tedbirleri almak üzere güvenlik birimlerimizle toplandık, gerekli talimatları verdim. Hiç düşünmeden, hiçbir şekilde tereddüt etmeden bütün güvenlik birimlerimize, bütün yetkililerimize talimatımız açıktır. Bu saldırılar Türkiye’ye karşıdır, bu saldırılar Türkiye’de demokrasiye karşıdır, insan hak ve özgürlüklerine karşıdır, en büyük hak olan hayat hakkına karşıdır. Ertesi gün bu kez iki polisimiz haince uykularında şehit edildiler. PKK terör örgütü, bölücü terör örgütü bu saldırıları üstlendi. Aynı gün bu kez DEAŞ terör örgütü sınırlarımızda bir askerimizi şehit etti. Bu eşzamanlı organize saldırı karşısında biz de eşzamanlı 3 ayaklı bir operasyonu başlattık. Bu operasyonun adını huzur ve demokrasi operasyonu olarak koyduk, çünkü Türkiye’ye dönük eşzamanlı terör saldırısı huzurumuza ve demokrasimize yönelikti" dedi.
"ÜLKEMİZİN HER BİR KÖŞESİNDE HUZURU SAĞLAMAYA KARARLIYIZ"
Bu eşzamanlı 3 ayaklı huzur ve demokrasi operasyonunun önce birinci ayağının Suriye’de başlatıldığını anlatan Davutoğlu, "Suriye’de askerimizi ve Suruç’ta vatandaşlarımızı katleden DEAŞ terör örgütüne karşı 23 Temmuz’u 24 Temmuz’a bağlayan gecenin sabahında kapsamlı bir operasyon başlattık. DEAŞ’ın barınakları, mühimmat depoları, toplanma mekânları tümüyle tasfiye edildi. Şerefli Türk Hava Kuvvetleri pilotları verdiğimiz görevi hakkıyla yerine getirdiler. Bundan sonra da sınırımızda kim bize dönük herhangi bir adım atmaya, herhangi bir saldırı planlamaya kalkarsa hak ettiği cevabı alacaktır. Operasyonun ikinci ayağını bu kez Irak’ta askerlerimizi, polislerimizi şehit eden bölücü terör örgütüne karşı başlattık. 24 Temmuz gecesi saat 23:00 civarında hem Suriye’de, hem Irak’ta, hem DEAŞ’a, hem PKK’ya karşı başlatılan operasyonda da PKK’nın karargâhları, barınakları, mühimmat depoları hedef alındı ve Türkiye’ye dönük hiçbir terör eyleminin cezasız kalmayacağı herkese gösterilmiş oldu. Bir taraftan sınır ötesinde bu iki ayakta Türk Hava Kuvvetleri’nin yürüttüğü operasyon devam ederken, diğer taraftan da ülkemizin her köşesinde, 39 vilayette DEAŞ, PKK ve DHKP-C terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlarda 29 Temmuz akşamına kadar 1302 zanlı gözaltına alındı. Bütün bu operasyonlar kapsamlı şekilde devam edecek, ta ki hiç kimse bir daha Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşlarını, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birliğini, beraberliğini, özgürlüğünü tehdit etme cüretine kalkışmasın; kararlığımız kesin ve katidir. Bütün güvenlik birimlerimiz verilen görevleri onurla ve dirayetle yerine getirmektedir. Ülkemizin her bir köşesinde huzuru sağlamaya kararlıyız" ifadelerini kullandı.
Bu ülkede, bu kritik coğrafyada yaşamanın ağır bedelleri olabildiğini belirten Davutoğlu, "Bu bedelleri milletimize ödetmemek için, milletimizin bize verdiği sorumlulukla gece-gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Buradan bütün vatandaşlarıma seslenmek istiyorum; bu eşzamanlı terör saldırısı karşısında başlattığımız olduğumuz mücadeleye destek veriniz ve bu mücadelede kararlı bir şekilde Türkiye’nin huzurunu koruma konusunda hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizden emin olunuz. Huzur ve sükûn içinde güvenlik birimlerimizin yürüttüğü mücadelenin başarısı için dua ediniz, destek veriniz, ama devletimizin ve güvenlik birimlerimizin kudretinden hiç şüphe etmeyiniz. Bir devlet kudret ve şefkatle ayakta durur, aynen sizin ailelerinizde, hepimizin hayatında olduğu gibi. Gösterdiğimiz şefkat eğer bir kudretle desteklenmezse zamanla acziyet oluşabilir. Ama kudret sadece bir otorite kurmak haline dönüşür, şefkatten yoksun olursa çocuklarımıza karşı bile gerekli dengeyi kuramamış oluruz. Bu, devlet hayatında da böyle, hem şefkat göstereceğiz ki şefkatimizin temeli hepimizin ortak bir alanda buluştuğu insan onurudur, insan hak ve özgürlükleridir ve demokrasidir, ama bu hak ve özgürlüklerin korunması için de kudretimizi göstermek gerektiğinde bundan da herkesin emin olması icap eder. Şefkatle beslenmeyen kudret zalimleşebilir, kudretle beslenmeyen şefkat acizleşebilir. Biz ne otoriterliğe, ne antidemokratik yöntemlere prim vereceğiz, ne de Türkiye’de kaos çıkararak Türkiye’yi aciz göstermek isteyenlerin planlarına izin vereceğiz. Kendinizden emin, geleceğinizden emin bir şekilde yürüttüğümüz bu huzur operasyonuna desteğinizi her zaman talep ediyoruz" diye konuştu.
"3 KONUDA EMİN OLMANIZI İSTİYORUM"
Vatandaşların, 3 konuda emin olması gerektiğine işaret eden Başbakan Davutoğlu, "Birincisi; ülkemizin kalıcı bir hükümete en kısa sürede kavuşması için Cumhurbaşkanımızca bendenize tevdi edilen görevi en iyi şekilde tamamlamak için önümüzdeki günlerde de yoğun bir şekilde çalışmaya devam edeceğim. Muhatabım siyasi parti genel başkanlarıyla bu konuda ümit ederim olumlu adımlar atar, en kısa zamanda 7 Haziran tablosunun gerektirdiği bir hükümeti oluşturma imkânı buluruz. Bundan emin olun, niyetimiz samimidir. Bizler sizin için siyaset yapıyoruz, bizler sizin için, size hizmet etmek için oy istedik, başka hiçbir gündem, başka hiçbir niyet hayatımızı ve hareket tarzımızı yönetemez. Bunu demokrasimize güvenerek, demokratik meşruiyet alanı içinde en kısa sürede bu vazifeyi tekemmül ettirmek ve tamamlamak için gayret sarf edeceğimden emin olunuz" dedi.
"GECE-GÜNDÜZ ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Davutoğlu, "İkincisi; bu süre içinde bu eşzamanlı terör saldırıları karşısında ve benzer faaliyetler karşısında sizlerin huzuru için, sizlerin çocuklarının geleceği için, evinden sokağa çıkan her vatandaşımızın evine güven içinde dönebilmesi için gece-gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Sizlerin rahat bir şekilde uyuya bilmesi için uyanık olan yüzlerce, binlerce görevlimizin olduğundan emin olunuz, askerimizin, polisimizin sizlerin huzuru için ayakta olduğundan emin olunuz. Bizlerin sadece ve sadece sizlerin huzuru için bu görevi yürüttüğümüzden emin olunuz. Hangi siyasi görüşe sahip olursanız olun, hepinizin haklarını korumak bizim için en büyük, en asli görevdir ve insan onuruna dayanan bir geleceği inşa etmek hepimiz için temel hedeftir. Kim kamu düzenini bozmaya kalkarsa, kim sizin huzurunuzu bozmaya kalkarsa, özellikle Doğu ve Güneydoğu vilayetlerindeki vatandaşlarıma da seslenerek söylüyorum, kim sizi baskı altına almaya kalkarsa, biliniz ki sizler için her türlü tedbiri almaya hazır bir Hükümetiniz, bir Parlamentonuz, bir gönüllüler ordusu şeklinde çalışan görevliler vardır. Bu anlamda kamu düzeni konusunda hiçbir ihmal gösterilmeyecektir, hiçbir fedakârlık eksik edilmeyecektir" şeklinde konuştu.
"EKONOMİMİZ İSTİKRAR İÇİNDE YOLA DEVAM EDİYOR"
Başbakan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Üçüncü olarak da, bir taraftan demokrasinin bir gereği olarak hükümet kurma çalışması yürütürken, diğer taraftan kamu düzenini korurken ülkemizin ekonomik geleceğini de gözettiğimizi, bütün bu olayların, bütün bu süreçlerin ekonomimize olumsuz etki yapmaması için her türlü tedbiri aldığımızdan da emin olabilirsiniz. Bakınız, etrafımız ateş çemberi, bakınız Türkiye’ye dönük eşzamanlı terör saldırıları oluyor, ama ekonomimiz istikrar içinde yola devam ediyor. Çünkü bütün piyasa da biliyor ki, geçmiş 13 yıl içinde bütün bu zorlu süreçlerden alnının akıyla ve kararlı bir şekilde çıkmış siyasi kadrolar var. Çünkü bütün dış aktörler de biliyor ki, Türkiye her zorluğu demokrasiyle, birliği ve beraberliğiyle aşacak güce ve kudrete sahiptir."
"CARİ AÇIKTA, BÜTÇE DENGELERİNDE HİÇBİR OLUMSUZ TREND YOK"
Cari açıkta, bütçe dengelerinde hiçbir olumsuz trend olmadığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, "Ülkemizin ekonomisini etkileyecek hiçbir olumsuzluğa izin vermedik, vermeyeceğiz. Bütün ekonomik göstergeler istikrarlı bir ekonomik kalkınmanın işaretlerini, izlerini veriyor. Dünya ekonomisi daralırken biz ekonomimizi büyütmeye de devam edeceğiz. Dolayısıyla, demokrasimizi, özgürlüklerimizi, güvenliğimizi, ekonomik kalkınmamızı korumaya, daha da derinleştirerek Türkiye’yi güçlü bir geleceğe hazırlamaya kararlıyız. Sizden en büyük ricamız, talebimiz; birliğimizin, beraberliğimizin korunması yönünde bize destek vermenizdir. Özgürlüklerimizi hep beraber koruyacağız ve bu terör odaklarına karşı hep beraber sesimizi yükselteceğiz ve diyeceğiz ki, bizler onurlu bir ülkenin onurlu vatandaşlarıyız, bizler yükselen bir ülkenin, geleceğe emin adımlarla yürüyen bir ülkenin özgüven sahibi vatandaşlarıyız. El ele verdik, hangi etnik ve mezhebi kökenden olursak olalım el ele verdik, ele ele geleceğe yürüyoruz. Birileri etnik ve mezhebi ayrımcılıkla aramıza fitne sokmak isterse, siz bizi bölemezsiniz, bizim yüreklerimiz birleşmiştir deme erdemini hep beraber gösterdiğimizde, emin olunuz kimse bizim önümüze engel olarak çıkamayacaktır. Yüreklerimizi birleştiren, onları geleceğe hazırlayan Rabbimize hamdolsun. Yüreklerimizi birleştiren tarihimizle onur duyuyoruz. Yüreklerimizi birleştiren gelecek vizyonumuzla hep beraber tek bir yürek olarak geleceğe doğru yürüyelim. Ama her ne surette olursa olsun biliniz ki, Türkiye’de meşruiyet, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri her zaman egemen olacaktır."
(İHA)