ANKARA (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, İçişleri Bakanlığınca Vilayetler Evi'nde düzenlenen Valiler Toplantısı'nda konuştu.
Valilere konuşan Başbakan Yıldırım, "Sahadaki hiçbir iş şekil ve usul hatası olmadan yapılmaz. Bunu bir kere unutmayın. Uygulamanın içinden gelen biri olarak söylüyorum. Eğer usulü, biçimi, her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışırsanız, işi yapamazsınız. Bir tercih yapacaksınız. İş mi yapacağız, yoksa mevzuatı mı kollayacağız? Mesele milletin menfaati, ülkenin geleceği ve menfaati ise hata yapın ama hainlik yapmayın, hata yapmaya alan var ama hainliğe asla alan yok."dedi.
"Ankara'nın Anadolu'daki temsilcilerisiniz"
Valilere, "Sizler Ankara'nın Anadolu'daki temsilcilerisiniz" diye hitap eden Yıldırım, "Bir insan düşünün, baş var, uzuvları var. Vatandaşa en yakın duran, vatandaşın her türlü sorunuyla derdiyle dertlenen birimler, mahalli idareler, yerel yönetimlerdir. Dolayısıyla bizim buradan, Ankara'dan gördüğümüzün, sizin gördüğünüzle aynı olmadığını biliyoruz. Her şeyden önce Ankara ile Anadolu'nun olaylara bakışı arasındaki uyumsuzluğun ortadan kalkması lazım. Neyi kast ediyorum? Biz Ankara'da bazı şeyleri yazıyoruz, çiziyoruz, talimatları gönderiyoruz. Düşünüyoruz ki her şey orada çiçek gibi gidiyor. Böyle olmadığını biliyoruz, gittiğimizde buna şahit oluyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"Sürekli iletişim arkadaşlar"
Sadece Ankara'yı sorumlu tutmanın haksızlık olacağını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama Ankara'nın özellikle merkez teşkilatlarının sahada ne oluyor, ne bitiyor, bunları sürekli izlemesi lazım. İzlemekle de kalmayacak gidecek bizatihi bakacak. Orada acaba, yukarıda planlandığı, talimatlandırıldığı gibi işler düzgün gidiyor mu, gitmiyor mu yoksa bize verilen raporlar sahada farklı şekilde mi uygulanıyor? Bir kere bunu çok iyi görmemiz lazım. Sürekli iletişim arkadaşlar. Ankara sizinle iletişim halinde olacak, siz Ankara ile iletişim halinde olacaksınız. Yani dinamik bir yönetişim şekli ancak ve ancak sorunları zaman kaybetmeden çözüm üretmek için faydalı olabilir."
"Milletin morale ihtiyacı var"
Yıldırım, "Gerek illerimizde gerek ilçelerimizde gerek köylerimizde terörün yegane, tek bir gündem olarak devam etmesine lütfen izin vermeyin. Eğer bunu yapmaya devam edersek bir anlamda terör örgütlerinin amacına bilerek yahut bilmeyerek hizmet etmiş oluruz. Milletin morale ihtiyacı var." diye konuştu.
"Yanlışlar varsa düzeltilecek"
Konuşmasında FETÖ soruşturmalarına da değinen Yıldırım, "Bu meselede yüzde 100 doğru yapılamayacağını baştan kabul ettik. Çünkü örgüt, kapalı bir örgüt. Örgüt saydam değil. Başbakanlık Müsteşarlığı başta olmak üzere bütün illerde bir nevi 'kriz merkezi' oluşturacağız. Yani bu konularda 'kendisine haksızlık yapıldığı kanaati' olan, bu şekilde size dönüş yapan veya sizin tespitleriniz varsa bunları oluşturacağınız birim vasıtasıyla toplayın. Şüphesiz yanlış hesap Bağdat'tan döner. Yanlış yapıldıysa, adalete ve hukuka uymayan bir iş varsa bu operasyonlar tamamlandıktan sonra dönülüp bakılacak ve yapılmış yanlışlar varsa düzeltilecek." şeklinde konuştu.
"17-25 öncesi bizim için geçerli değildir"
Yıldırım konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Toplumda vicdanları rahatsız edecek, 'Bu da yapılır mı' dedirtecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız. Bir kez daha söylüyorum, burada ölçümüz belli. Baştan dedik ki '17-25 Aralık sonrasıdır, öncesi bizim için geçerli bir şey değildir.' 17-25 Aralık, örgütün devletle bilek güreşi yapmaya karar verdiği gündür. O günden sonra bu örgütle irtibatlı, iltisaklı, iş yapanlar varsa, var olmaya devam ediyorsa bir şekilde bunların mazur görülmesi, masum görünmesi asla düşünülemez."
"Kurumlar arası koordinasyona dikkat edin"
Emniyet ve jandarmanın sinerjilerinin birleştirilmesiyle asayişin daha rahat sağlanacağına işaret eden Yıldırım, "Emniyete ne kadar önem veriyorsanız jandarmaya da aynı şekilde önem verin. İkisi bir olduğu zaman sinerjileri birleştiği zaman yönettiğiniz ildeki güvenlik, asayiş ve toplum huzuru çok daha rahat şekilde sağlanacak. Eğer bu kurumlar arasında bir koordinasyon sorunu, uyumsuzluk çıkarsa, birini diğerine daha çok tercih ettiğiniz algısı oluşmaya başlarsa o zaman bir zafiyet var demektir. Büyük sıkıntı kapıda demektir. Bu konulara özellikle dikkat etmenizi istirham ediyorum. Yenidir, zamanla oturacaktır." diye konuştu.
"Yaz kış, gece gündüz enselerinde olacaksınız"
Binali Yıldırım terörle mücadele konusunda ise, "Yaz kış, gece gündüz enselerinde olacaksınız. Gerekirse onların yöntemleriyle mücadele edeceğiz. Aynı yöntemleri kullanacağız ama mutlaka ve mutlaka bu meseleyi Türkiye'nin gündeminde en alt sıralara getirmemiz lazım. Bu, bizim projelerimizi geciktiriyor, kalkınma hamlemizi sekteye uğratıyor, hedeflerimizin maalesef şaşmasına sebep oluyor." ifadelerini kullandı.
"Hudut kapısı dışındaki her geçiş düşman geçişidir"
Hudut kapılarını emniyete aldıklarını ifade eden Başbakan Yıldırım, "Eğer biz dışarıdan girişleri önleyemezsek, sızlanmamızın anlamı yok. Efendim, 'dış güçler onlar bunlar bizi rahat bırakmıyor, teröristleri başımıza salıyor' diye şikayet etmeye hakkımız yok. Bunu dediğimiz zaman adam diyor ki 'kardeşim senin dışarıdan sınırlarından girenlere de mi ben karışacağım, sahip ol sınırlarına' diyor. Bunu bir kere baştan sağlayacağız. Hiçbir mazeretimiz olmayacak." diye konuştu.
Yıldırım, konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Hudut kapısı dışındaki her geçiş, düşman geçişidir. Anında karşılık verilecek. Tereddüt yok. 'Efendim, operasyon yaparsam, niye yaptın sivillere falan diye sorarlar.' Bu ülkenin başbakanı olarak söylüyorum, hudut kapısı olmayan her geçiş gayri kanuni geçiştir, suçtur, gereği neyse yapılacaktır. Nasıl bir düşman topraklarımıza saldırınca hemen karşılık veriyorsak bu da aynı. Hiç tereddüt göstermeyeceğiz, anında gereğini yapacaksınız. Bu konu çok net."
"Daha 6-7 Ekim'in hesabı duruyor"
Türkiye'de kimsenin hukukun üstünde olmadığının altını çizen Yıldırım, "Terörle iltisaklı parti çıkmış, ‘Efendim işte bu belediyelere falan ilişirseniz, şöyle yaparsanız böyle yaparsanız sivil direniş başlatacağız’…Kardeşim, Türkiye hukuk devleti, hiç kimse kusura bakmasın, hiç kimse hukuktan üstün değildir. Sıfatı ne olursa olsun, öyle dışarıdakilerin sırtını sıvazlamakla, üç beş tane silah ellerine vermekle kendilerini bu büyük devlete, bu büyük millete kafa tutacaklarını mı zannediyorlar? Kusura bakmasın, daha onların söylediği 6-7 Ekim’in hesabı duruyor, önce o hesabı verecekler, sonra da bu büyük büyük laflar etmenin ne demek olduğunu görecekler. Türkiye bir hukuk devleti, hukuk devletinin gereği yapacak. Mahkeme çağırıyorsa, tıpış tıpış gelip ifadesini verecek, yağma yok." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım valilere, "Adaletten ayrılmayın, yanlış yapan, aleni olarak gençlerimizi dağa götürüp, dağı teşvik edip onların ömrünün baharında yok olup gitmesine vesile olanlara asla prim vermeyin, gereğini yapın." uyarısında da bulundu.
"Yasaları uygularken asla ve asla tereddüt etmeyin"
Kanun Hükmünde Kararname ile özellikle Doğu ve Güneydoğu'da terörle iltisaklı, irtibatlı olan, teröre destek veren belediyelerle ilgili bir düzenleme yapıldığını hatırlatan Yıldırım, burada belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanlığı ve valiliklere tam yetki verildiğini kaydetti.
Başbakan Yıldırım valilere, şöyle seslendi:
"Bu konuda lütfen çekingen, ürkek davranmayın. Ülkenin kaynaklarının, ülkenin insanları polisi, jandarması, korucusuna kurşun olarak dönmesine asla izin vermeyin. Bu bir vebaldir, bu büyük bir sorumluluktur. Hiç tereddüt etmeyin, yasaları uygularken, asla ve asla tereddüt etmeyin. Adaletten ayrılmayın, yanlış yapan, aleni olarak gençlerimizi dağa götürüp, dağı teşvik edip onların ömrünün baharında yok olup gitmesine vesile olanlara asla prim vermeyin, gereğini yapın."
Valilere tören uyarısı
İllerde gerçekleştirilen çeşitli törenlere bürokrasiden çok yoğun katılım olduğunu dile getiren Yıldırım, valilere bu tür törenlere ilişkin seçici davranmalarını söyledi. Başbakan Yıldırım, "Kendimden biliyorum, bir etkinliğe, bir törene gittim mi sistem duruyor. Herkes hurra takılıyor peşimize, devlet paydos ediyor. Gidin ama amirlerine, daire müdürlerine 'gelmeyin' deyin, işinize bakın, ilgili kimse o katılsın. Hurra, 'Vali bey beni de görsün, beni de görsün.' Bu sefer dükkan kapanıyor, tezgah toplanıyor, millet bekliyor. Tören ne zaman bitecek, beyler ne zaman dönecek, milletin işi ne zaman görülecek? Bunda lütfen seçici olalım, 'gitmeyin' demiyorum, gidin ama herkes de peşinizden gelmesin, herkes işini gücünü yapmaya devam etsin, dükkan açık olsun." diye konuştu.
Çukurca ziyareti
Çukurca'ya yaptığı ziyareti anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"25 yıldır girilmeyen yere girmişler, adamlar orada kendilerine göre yapı kurmuşlar, insanları çağırıyorlar, hesap soruyorlar, talimatlar veriyorlar. Ama ne oldu şimdi darma duman oldu, helak oldu gittiler. Şehitlerimiz de oluyor, yüreğimiz yanıyor, acı çekiyoruz. Ama bağımsızlığın bedeli var. Bağımsızlık altın tepside sunulmuyor. İstiklal mücadelesi, Çanakkale... Bunları ne için yaptık? Bu toprakları vatan yapmak için. Bu mücadele de bundan sonra da devam edecek. Acılarımızı bağrımıza basacağız, şehitlerimizi kalbimize taşıyacağız. Ama mücadelede de asla zafiyet göstermeyeceğiz. Mutlaka tespit edilen yerlere gideceğiz. Efendim, 'burası riskli.' Riskliyse tedbirini alacağız, kardeşim. Tendürek Dağları riskliydi, güneyden, kuzeyden, doğudan, batıdan kuşatıldı ondan sonra girildi orada da örgütün en önemli adamlarından bir tanesi halledildi, diğeri de takipte, hallolacak. Başka çare yok."
Valilere konuşan Başbakan Yıldırım, "Sahadaki hiçbir iş şekil ve usul hatası olmadan yapılmaz. Bunu bir kere unutmayın. Uygulamanın içinden gelen biri olarak söylüyorum. Eğer usulü, biçimi, her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışırsanız, işi yapamazsınız. Bir tercih yapacaksınız. İş mi yapacağız, yoksa mevzuatı mı kollayacağız? Mesele milletin menfaati, ülkenin geleceği ve menfaati ise hata yapın ama hainlik yapmayın, hata yapmaya alan var ama hainliğe asla alan yok."dedi.
"Ankara'nın Anadolu'daki temsilcilerisiniz"
Valilere, "Sizler Ankara'nın Anadolu'daki temsilcilerisiniz" diye hitap eden Yıldırım, "Bir insan düşünün, baş var, uzuvları var. Vatandaşa en yakın duran, vatandaşın her türlü sorunuyla derdiyle dertlenen birimler, mahalli idareler, yerel yönetimlerdir. Dolayısıyla bizim buradan, Ankara'dan gördüğümüzün, sizin gördüğünüzle aynı olmadığını biliyoruz. Her şeyden önce Ankara ile Anadolu'nun olaylara bakışı arasındaki uyumsuzluğun ortadan kalkması lazım. Neyi kast ediyorum? Biz Ankara'da bazı şeyleri yazıyoruz, çiziyoruz, talimatları gönderiyoruz. Düşünüyoruz ki her şey orada çiçek gibi gidiyor. Böyle olmadığını biliyoruz, gittiğimizde buna şahit oluyoruz." değerlendirmesini yaptı.
"Sürekli iletişim arkadaşlar"
Sadece Ankara'yı sorumlu tutmanın haksızlık olacağını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama Ankara'nın özellikle merkez teşkilatlarının sahada ne oluyor, ne bitiyor, bunları sürekli izlemesi lazım. İzlemekle de kalmayacak gidecek bizatihi bakacak. Orada acaba, yukarıda planlandığı, talimatlandırıldığı gibi işler düzgün gidiyor mu, gitmiyor mu yoksa bize verilen raporlar sahada farklı şekilde mi uygulanıyor? Bir kere bunu çok iyi görmemiz lazım. Sürekli iletişim arkadaşlar. Ankara sizinle iletişim halinde olacak, siz Ankara ile iletişim halinde olacaksınız. Yani dinamik bir yönetişim şekli ancak ve ancak sorunları zaman kaybetmeden çözüm üretmek için faydalı olabilir."
"Milletin morale ihtiyacı var"
Yıldırım, "Gerek illerimizde gerek ilçelerimizde gerek köylerimizde terörün yegane, tek bir gündem olarak devam etmesine lütfen izin vermeyin. Eğer bunu yapmaya devam edersek bir anlamda terör örgütlerinin amacına bilerek yahut bilmeyerek hizmet etmiş oluruz. Milletin morale ihtiyacı var." diye konuştu.
"Yanlışlar varsa düzeltilecek"
Konuşmasında FETÖ soruşturmalarına da değinen Yıldırım, "Bu meselede yüzde 100 doğru yapılamayacağını baştan kabul ettik. Çünkü örgüt, kapalı bir örgüt. Örgüt saydam değil. Başbakanlık Müsteşarlığı başta olmak üzere bütün illerde bir nevi 'kriz merkezi' oluşturacağız. Yani bu konularda 'kendisine haksızlık yapıldığı kanaati' olan, bu şekilde size dönüş yapan veya sizin tespitleriniz varsa bunları oluşturacağınız birim vasıtasıyla toplayın. Şüphesiz yanlış hesap Bağdat'tan döner. Yanlış yapıldıysa, adalete ve hukuka uymayan bir iş varsa bu operasyonlar tamamlandıktan sonra dönülüp bakılacak ve yapılmış yanlışlar varsa düzeltilecek." şeklinde konuştu.
"17-25 öncesi bizim için geçerli değildir"
Yıldırım konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Toplumda vicdanları rahatsız edecek, 'Bu da yapılır mı' dedirtecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız. Bir kez daha söylüyorum, burada ölçümüz belli. Baştan dedik ki '17-25 Aralık sonrasıdır, öncesi bizim için geçerli bir şey değildir.' 17-25 Aralık, örgütün devletle bilek güreşi yapmaya karar verdiği gündür. O günden sonra bu örgütle irtibatlı, iltisaklı, iş yapanlar varsa, var olmaya devam ediyorsa bir şekilde bunların mazur görülmesi, masum görünmesi asla düşünülemez."
"Kurumlar arası koordinasyona dikkat edin"
Emniyet ve jandarmanın sinerjilerinin birleştirilmesiyle asayişin daha rahat sağlanacağına işaret eden Yıldırım, "Emniyete ne kadar önem veriyorsanız jandarmaya da aynı şekilde önem verin. İkisi bir olduğu zaman sinerjileri birleştiği zaman yönettiğiniz ildeki güvenlik, asayiş ve toplum huzuru çok daha rahat şekilde sağlanacak. Eğer bu kurumlar arasında bir koordinasyon sorunu, uyumsuzluk çıkarsa, birini diğerine daha çok tercih ettiğiniz algısı oluşmaya başlarsa o zaman bir zafiyet var demektir. Büyük sıkıntı kapıda demektir. Bu konulara özellikle dikkat etmenizi istirham ediyorum. Yenidir, zamanla oturacaktır." diye konuştu.
"Yaz kış, gece gündüz enselerinde olacaksınız"
Binali Yıldırım terörle mücadele konusunda ise, "Yaz kış, gece gündüz enselerinde olacaksınız. Gerekirse onların yöntemleriyle mücadele edeceğiz. Aynı yöntemleri kullanacağız ama mutlaka ve mutlaka bu meseleyi Türkiye'nin gündeminde en alt sıralara getirmemiz lazım. Bu, bizim projelerimizi geciktiriyor, kalkınma hamlemizi sekteye uğratıyor, hedeflerimizin maalesef şaşmasına sebep oluyor." ifadelerini kullandı.
"Hudut kapısı dışındaki her geçiş düşman geçişidir"
Hudut kapılarını emniyete aldıklarını ifade eden Başbakan Yıldırım, "Eğer biz dışarıdan girişleri önleyemezsek, sızlanmamızın anlamı yok. Efendim, 'dış güçler onlar bunlar bizi rahat bırakmıyor, teröristleri başımıza salıyor' diye şikayet etmeye hakkımız yok. Bunu dediğimiz zaman adam diyor ki 'kardeşim senin dışarıdan sınırlarından girenlere de mi ben karışacağım, sahip ol sınırlarına' diyor. Bunu bir kere baştan sağlayacağız. Hiçbir mazeretimiz olmayacak." diye konuştu.
Yıldırım, konuşmasına şu şekilde devam etti:
"Hudut kapısı dışındaki her geçiş, düşman geçişidir. Anında karşılık verilecek. Tereddüt yok. 'Efendim, operasyon yaparsam, niye yaptın sivillere falan diye sorarlar.' Bu ülkenin başbakanı olarak söylüyorum, hudut kapısı olmayan her geçiş gayri kanuni geçiştir, suçtur, gereği neyse yapılacaktır. Nasıl bir düşman topraklarımıza saldırınca hemen karşılık veriyorsak bu da aynı. Hiç tereddüt göstermeyeceğiz, anında gereğini yapacaksınız. Bu konu çok net."
"Daha 6-7 Ekim'in hesabı duruyor"
Türkiye'de kimsenin hukukun üstünde olmadığının altını çizen Yıldırım, "Terörle iltisaklı parti çıkmış, ‘Efendim işte bu belediyelere falan ilişirseniz, şöyle yaparsanız böyle yaparsanız sivil direniş başlatacağız’…Kardeşim, Türkiye hukuk devleti, hiç kimse kusura bakmasın, hiç kimse hukuktan üstün değildir. Sıfatı ne olursa olsun, öyle dışarıdakilerin sırtını sıvazlamakla, üç beş tane silah ellerine vermekle kendilerini bu büyük devlete, bu büyük millete kafa tutacaklarını mı zannediyorlar? Kusura bakmasın, daha onların söylediği 6-7 Ekim’in hesabı duruyor, önce o hesabı verecekler, sonra da bu büyük büyük laflar etmenin ne demek olduğunu görecekler. Türkiye bir hukuk devleti, hukuk devletinin gereği yapacak. Mahkeme çağırıyorsa, tıpış tıpış gelip ifadesini verecek, yağma yok." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım valilere, "Adaletten ayrılmayın, yanlış yapan, aleni olarak gençlerimizi dağa götürüp, dağı teşvik edip onların ömrünün baharında yok olup gitmesine vesile olanlara asla prim vermeyin, gereğini yapın." uyarısında da bulundu.
"Yasaları uygularken asla ve asla tereddüt etmeyin"
Kanun Hükmünde Kararname ile özellikle Doğu ve Güneydoğu'da terörle iltisaklı, irtibatlı olan, teröre destek veren belediyelerle ilgili bir düzenleme yapıldığını hatırlatan Yıldırım, burada belediye başkanlarına ilişkin İçişleri Bakanlığı ve valiliklere tam yetki verildiğini kaydetti.
Başbakan Yıldırım valilere, şöyle seslendi:
"Bu konuda lütfen çekingen, ürkek davranmayın. Ülkenin kaynaklarının, ülkenin insanları polisi, jandarması, korucusuna kurşun olarak dönmesine asla izin vermeyin. Bu bir vebaldir, bu büyük bir sorumluluktur. Hiç tereddüt etmeyin, yasaları uygularken, asla ve asla tereddüt etmeyin. Adaletten ayrılmayın, yanlış yapan, aleni olarak gençlerimizi dağa götürüp, dağı teşvik edip onların ömrünün baharında yok olup gitmesine vesile olanlara asla prim vermeyin, gereğini yapın."
Valilere tören uyarısı
İllerde gerçekleştirilen çeşitli törenlere bürokrasiden çok yoğun katılım olduğunu dile getiren Yıldırım, valilere bu tür törenlere ilişkin seçici davranmalarını söyledi. Başbakan Yıldırım, "Kendimden biliyorum, bir etkinliğe, bir törene gittim mi sistem duruyor. Herkes hurra takılıyor peşimize, devlet paydos ediyor. Gidin ama amirlerine, daire müdürlerine 'gelmeyin' deyin, işinize bakın, ilgili kimse o katılsın. Hurra, 'Vali bey beni de görsün, beni de görsün.' Bu sefer dükkan kapanıyor, tezgah toplanıyor, millet bekliyor. Tören ne zaman bitecek, beyler ne zaman dönecek, milletin işi ne zaman görülecek? Bunda lütfen seçici olalım, 'gitmeyin' demiyorum, gidin ama herkes de peşinizden gelmesin, herkes işini gücünü yapmaya devam etsin, dükkan açık olsun." diye konuştu.
Çukurca ziyareti
Çukurca'ya yaptığı ziyareti anımsatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"25 yıldır girilmeyen yere girmişler, adamlar orada kendilerine göre yapı kurmuşlar, insanları çağırıyorlar, hesap soruyorlar, talimatlar veriyorlar. Ama ne oldu şimdi darma duman oldu, helak oldu gittiler. Şehitlerimiz de oluyor, yüreğimiz yanıyor, acı çekiyoruz. Ama bağımsızlığın bedeli var. Bağımsızlık altın tepside sunulmuyor. İstiklal mücadelesi, Çanakkale... Bunları ne için yaptık? Bu toprakları vatan yapmak için. Bu mücadele de bundan sonra da devam edecek. Acılarımızı bağrımıza basacağız, şehitlerimizi kalbimize taşıyacağız. Ama mücadelede de asla zafiyet göstermeyeceğiz. Mutlaka tespit edilen yerlere gideceğiz. Efendim, 'burası riskli.' Riskliyse tedbirini alacağız, kardeşim. Tendürek Dağları riskliydi, güneyden, kuzeyden, doğudan, batıdan kuşatıldı ondan sonra girildi orada da örgütün en önemli adamlarından bir tanesi halledildi, diğeri de takipte, hallolacak. Başka çare yok."