USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Analiz/Röportaj/Dizi/Tefrika

'Balkan Ninnisi'nin Pavel'i Kaan Turgut, oyunculuk serüvenini anlattı

Kaan Turgut, "Ben kendimi şu ana kadar tiyatro sahnesinde hep rahat hissettim açıkçası. Çünkü orada doğdum gibi oldu. 17 yaşında okula girdim. Sahnede yattım, kalktım. Hep tiyatro sahnesinde oldum" dedi

'Balkan Ninnisi'nin Pavel'i Kaan Turgut, oyunculuk serüvenini anlattı
17-06-2022 15:07
Google News
İstanbul

TRT’nin yeni dizisi "Balkan Ninnisi"nde Makedon mafyası, aşık "Pavel" karakteriyle izleyici karşısına çıkacak oyuncu Kaan Turgut, diziye ilişkin "Vallahi seyirciyi çok sıcak bir dizi bekliyor. Ben İstanbul’a geleli 12- 13 yıl oldu. Bazı dizi, sinema projelerinde yer aldım. Ama kendime bu kadar yakın ve eğlenceli, tiyatro sahnesinde oynayabildiğim bir karakteri henüz dizide oynamadım. Komik, eğlenceli bir Makedon mafyası. Bir aşk üçgeni olacak." dedi.

Oyun Atölyesi ile 2018’den bu yana sergiledikleri Kral Lear’ı son kez AKM’de sahneleyen, eylülde Netflix’te gösterilecek Uluç Bayraktar’ın çektiği 'İyi Adamın 10 Günü'nde "Albino", Mehmet Esen'in çektiği "Yapayalnız" filminde ise "doğulu bir köylü" karakterini canlandıran Turgut, çocukluğunda İzmir Eşrefpaşa’da gözlükçü çırağıyken izlediği, Haluk Bilginer'in başrolde oynadığı Zeki Demirkubuz'un "Masumiyet" filminin ardından kurduğu oyunculuk hayalini ve genç yaşamına sığdırdığı başarılı oyunculuk kariyerini anlattı.

2018'den beri sahne üzerinde 125 dakika boyunca müthiş performans sergilediğiniz Kral Lear'in son oyunu için AKM'deyiz. Duygularınızı, düşüncelerinizi hislerinizi almak istiyorum öncelikle.

4 yıl boyunca, 2018'den beri 'Kral Lear' oynuyoruz. AKM'de ilk defa oynayacağım, heyecanlıyım. Yenilendikten sonra herhangi bir şey de izlemedim. Bugün ilk defa, daha sahneyi görmedim.

Birazdan göreceğim. Heyecanlıyım, biraz içim buruk açıkçası. Çünkü 170 civarı bir oyun oynadık Türkiye'nin çeşitli yerlerinde. Oyun Atölyesi bünyesinde başladık, sevgili Haluk Bilgiler'le. Benim için bir ütopya gibiydi. Çünkü 9 Eylül Üniversitesinde okudum ben ve okula 'Edmund'la girdim.

Seçmelerde o karakteri mi oynadınız?

Evet. Hayalim hep Edmund oynamaktı. 'Türkiye'de sen Edmund oynarken, diğerini kim oynasın? diye sorsanız, muhtemelen ilk üçte sayacağım isimlerden biri Haluk ağabeydi. O yüzden, çocukluk hayalimdi.

Ne kadar şanslıymışsınız.

Çok şanslıyım şükür. Çocukluk hayalim gerçek oldu. Tanıdıkça da sevdiğim, saygı duyduğum ve çok şık bulduğum kaliteli insanlarla, en başta Haluk ağabeyle ve Oyun Atölyesi bünyesindeki arkadaşlarımla çalışmak, benim için büyük bir heyecandı.

İçimde biraz burukluk var. Birazdan son kez sahneye çıkacağız ve Kral Lear macerası sona erecek ve anılarımda kalacak. Çok mutluyum böyle bir oyunda oynadığım ve bu insanlarla olduğum için.

Özel bir proje olduğu için belki zaman zaman tekrar oynarsınız?

Belki de olur. Yine ekip toplanabilirse, arada sırada ben tekrar bu ekiple sahneye çıkmak isterim. Bakalım.

'Oyuncunun er meydanı sahnedir.' denir. Siz performansta 125 dakika gerçekten çok seyircinin gözünü kırpmadan izlediği bir oyun sergilediniz. Öncelikle tebrik ederim. Siz nasıl hissediyorsunuz?

Edmund, aslında 17 yaşımdan beri merak ettiğim, ağzından çıkan kelimeler, konuşmadığı anda nasıl davranacağını, her şeyini irdelediğim bir karakter. Ben kendimi şu ana kadar tiyatro sahnesinde hep rahat hissettim açıkçası. Çünkü orada doğdum gibi oldu.

17 yaşında okula girdim. Sahnede yattım, kalktım. Hep tiyatro sahnesinde oldum. Hatta bir dönem tiyatro yapmadım ben, 1-1,5 yıl kadar. İlk defa hayatımda depresyona girdim. Çok uyuyorum. Canım, bir şey yemek istemiyor. Mutsuzum. Acaba sebebi ne olabilir mutsuzluğumun? Sonra buldum.

Dedim, 'Sahneye çıkmıyorum ben.' O dönemde DOT'ta tiyatro yapıyordum. Murat (Daltaban) ağabeyle konuştum. 'Seçmeler var. Sarı Ay'ı yapacağız. İstersen gir audition'a.' dedi. Tamam yarın geleyim o zaman.' dedim. Girdim, aldım o rolü. Oynamıştım.

Tiyatro, olmazsa olmaz benim için. Dizi, sinema yapıyorum. Memnunum bunu yapmaktan. Ama bir süre tiyatrosuz kalınca mutlu olmuyorum, olamıyorum.

Sanırım ruhum dinlenmiyor, arınmıyor ve huzursuz hissediyorum kendimi. Sahneye çıktığım anda tekrar eski eğlenceli Kaan'a geri dönüyorum.

Kral Lear ekseninde bize anlatacağınız en çarpıcı anınız nedir?

Sanırım anlatılamayacak anılar da yaşadık. Çok eğlenceli bir ekip olduk. Çünkü tekrar konservatuvar gibi oldu burası bize. Okul mezunu arkadaşlarımla tekrar buluşup kantin gibi kafede oturup, provaya gidip, provada Haluk Bilginer'i izleyip aynı zamanda onunla karşılıklı sahne oynadık. Çok ve inanılmaz anlarımız var. Birçoğu anlatılamayacak anılar olabilir.

Haluk ağabeyle ilgili de güzel anılarım var. Mesela Haluk Ağabeyle ilgili yaşadığım eğlenceli şeylerden biri, şunu söylemiştim bir gün Haluk ağabeye. Şimdi mesela Ankara'ya gidiyoruz, şık yerlerde yemek yiyoruz, çok şık restoranlarda falan.

Dedim ki 'Haluk ağabey, sen değil de mesela başka biri olsaydı, muhtemelen biz başka bir ekiple Kral Lear oynasaydık dürüm kemiriyorduk. Şimdi ahtapot bacağı yiyorum.' Böyle bir katkısı da oldu sağ olsun, güzel, çok güzel ağırladılar bizi.

"Şans için hazır olman lazım"

DOT tiyatrosu ile Yellow Moon ve Punk Rock oyunlarında da hayatı, gençliği irdeleyen, avangart sayılabilecek karakterlerle rol aldınız. Bu seçimler şansınızdan mı yoksa disiplinle çalışıp ektiklerinizi biçtiğiniz için mi?

Aslında ikisini de söylüyorum çünkü istediğin kadar disiplinle çalış, o şans sana verilmezse, 'Hadi sahneye çık, görelim bakalım.' denmezse bir anlamı olmuyor.

Çok güzel bir söz duymuştum 'Şans için hazır olman lazım.' Yani top geldiğinde vurman lazım. Hazır değilsen vuramazsın o topa. O yüzden benim hayattaki amacım da o.

Ben tiyatro, sinema ve diziyi ayırmaya çok etik yaklaşıyorum. Hayatta en zevk aldığım şey çalışmaktır. Mesela teksti (senaryo) elime alıp, kalem, kağıt, müzik tek başıma, bağıra çağıra çalışmak en zevk aldığım şeydir. Ben hep hazır olmaya çalışıyorum açıkçası.

Yani sesimi, fiziğimi hazır tutmaya çalışıyorum ki şans geldiğinde kendimi gösterebileyim. DOT'ta dediğiniz gibi Sarı Ay ve Punk Rock'ta oynadım, çok yetenekli, çok tatlı ekip ve yönetmenlerle.

Sonra da Oyun Atölyesi'nde Edmund oynadım. Bu da işte diğer hayalimdi. Bunların hepsi geldiğinde ben aslında hazırdım şükür.

O yüzden böyle iyi tiyatrolarda iyi roller oynayabildim diye düşünüyorum. Yani hem şans hem de etik yaklaşmam, işimi sevmem, sabah-akşam onunla vakit geçirmemden dolayıdır açıkçası.

Umarım yeni sezonda da boş kalmaz ve güzel bir projeyle sahnede izleriz sizi.

İnşallah. Kral Lear bitiyor. Bir sonraki tiyatro projesi ne olacak, çok merak ediyorum.

9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunusunuz. Aynı okuldan başta Payitaht dizisinde oynayan Bülent Inal ve Hakan Boyav olmak üzere Şenay Gürler, Engin Altan Düzyatan, Rıza Kocaoğlu, Yeşim Ceren Bozoğlu ve birçok sanatçı hep önemli, güzel projelerde rol alıyor. Okulunuzun dizi, sinema ve tiyatro çevresine kazandırdığı ağ büyük olmalı ki bu okuldan mezun olanlar hiç boş kalmıyor. Bunun eğitim ya da donanım anlamında bir formülü mü var?

Kesinlikle eğitimle ilgili. Çok sıkı hocalardan, çok sıkı dersler aldık. Benim 7 yılda bitti okulum. Bizim okulu mesela 4 yılda bitiren sayısı çok azdır. En az 5- 6 yıl sürer. Çünkü tamamen donanımlı olmanı isterler.

O dönemlerde bazen bozuluyorduk, 'Ya bırakın gidelim işte İstanbul'a bir an evvel.' diyorduk. Ama bizi ve okulu düşündükleri için çok iyi bir eğitim verildi bize, dans, şan, hareket, vücut.

Mesela 9 Eylül mezunlarının hepsi hemen hemen şarkı söyler, dans eder, vücutları hamurdur. Bunun da sebebi hocalarımızın mesleğine etik yaklaşması, mesleği sevmesi ve tam donanımlı olmadan bizi salmamaları. Mesela ben birinci sınıftayken bir dizi teklifi almıştım. 'Kavak Yelleri' dizisi yeni başlayacaktı. Kerem (Çakıroğlu) ağabey yönetmeni sağ olsun, 'Bir rol oynatayım sana.' dedi. İzin vermediler.

Oynamadım. '2 yılı bitireceksin. Tamamen donanımlı olacaksın, öyle gideceksin.' dediler. Bahsettiğiniz ağabeylerim, ablalarım, beraber rol aldığım kişiler hepsi çok yetenekli, hayran olunası insanlar. Bunun sebebi de işte 9 Eylül Üniversitesi.

Mesela 10 kişi alırlar bizim okula. 350 kişi sınava girer. 8 kişi yeterli ise 8 kişi alırlar. 10 kişi almak zorunda değiller ve çıkan 10 kişiden 8'ine hangi rolü verirseniz verin, oynar. Genelde ince eleyip sık dokurlar. Okula alırken de okuldan gönderirken de. Biraz sıkı davranırlar, sağ olsunlar.

"Seyirciyi çok sıcak bir dizi bekliyor"

Şimdi Üsküp-İstanbul hattı başlıyor sizin için. Balkan Ninnisi dizisine başlıyorsunuz. Canlandırdığınız Pavel karakteri nasıl bir karakter ve seyirciyi nasıl bir dizi bekliyor?

Vallahi seyirciyi çok sıcak bir dizi bekliyor. Ben İstanbul’a geleli 12- 13 yıl oldu. Bazı dizi, sinema projelerinde yer aldım. Ama kendime bu kadar yakın ve eğlenceli, tiyatro sahnesinde oynayabildiğim bir karakteri henüz dizide oynamadım.

Komik, eğlenceli bir Makedon mafyası. Bir aşk üçgeni olacak. Merih (Öztürk), Emre Bey ve ben de O'na katılacağım ikinci bölümde. Bu aşkın arasına gireceğim. Komik mafyatik Makedon milliyetçisi ve eğlenceli. Aslında enerji olarak da kendime biraz yakın bulduğum bir karakteri ilk defa bir televizyon dizisinde oynayacağım.

Onun için heyecanlıyım açıkçası. Şimdiden çalışmalara başladım. Ezberim tamam. Bugün oyunumu, Kral Lear'i oynayıp yarın sabah Üsküp yolcusuyum. Muhtemelen ertesi gün de ilk Pavel sahnesi ile Balkan serüvenim başlıyor. İlk defa bu kadar çok heyecanlıyım bir televizyon dizisi için.

Elveda Rumeli'de "Velespitli Postacı Cemal" rolündeydiniz. Erdal Özyağcılar da aynı dizideydi. Payitaht Abdülhamit'te birlikte rol aldığınız Hakan Boyav ve Özyağcılar ile bu dizide de birliktesiniz. Nasıldır bir oyuncu için başka projelerde aynı ekiple oynamak?

Ben avantaj olduğunu düşünüyorum. Hakan Ağabey ile 4 yıl baba-oğul oynadık. Okul döneminden bildiğim, efsane hikayelerini duyduğum ve çok beğendiğim bir aktördü.

Sonra Payitaht'ta oynayınca, çok sıcak oldu aramız. O da İzmirli. Zaten kopmadık, hep görüşüyorduk ve şimdi tekrar aynı işte beraberiz.

Yönetmen Doğan (Ümit Karaca) hoca. Kameraman arkadaşım, kamera arkası kostümcü arkadaşlarım. O yüzden bir televizyon dizisi için bu kadar heyecanlıyım. Çünkü ne yapacağını bildiğim arkadaşım kamera tutacak. Ne yapacağını bildiğim arkadaşım kostüm giydirecek, ağabeyim Doğan Hoca yönetecek. Payitaht'ta çalıştık, Volkan hoca ile Uğur (Uzunok) yazıyor tekrar. Yani aile ortamı gibi bir yere gidiyorum.

Gittiğimde de onu hissettim. Daha henüz bir şey çekmedim ama bir okuma provası yaptık. Şimdi o sıcak aile ortamına gireceğimi ve Pavel ile de eğlenceli bir karakter yaratacağını düşünüyorum.

Balkanlar'da dizi çekmek nasıl? Elveda Rumeli'den de deneyimlisiniz. İnsanların size karşı tepkileri nasıl?

Çok sıcak buluyorum Balkan insanını. Çok Türk var zaten. O yüzden Türkiye'de ne yaşıyorsak onu yaşıyoruz.. Bize ekstra ilgi gösteriyorlar. Bu da çok hoşuma gidiyor benim.

Daha önce Vitola'daydık, Manastır'da. Şimdi Üsküp'te olacağız dizi boyunca. Ben çok yakın buluyorum. Zaten Türkiye ile Balkan çok yakın kültürler.

Siz İzmirlisiniz ama göçmenlik var mı?

Kafkas göçmeniyiz biz. İzmir Kemalpaşa'ya göçmüş dedemin dedesi. Oradan İzmir'e gelmişler. İzmir'de oturduğum mahalle de göçmen mahallesi, herkes göçmen.

Aynı renklerde, aynı duygularda, aynı müzikte heyecanlanan, hüzünlenen insanlar olduğumuz için ben sıcak aile ortamı olarak görüyorum. Zaten pozitif ve enerjik biriyimdir. O yüzden o insanlar öyle davranıyor. Ben de öyle davranıyorum. Şimdilik çok iyi gidiyor.

Hakan Boyav, rolüne bir oyun tekniğiyle, bölüm karakterini çizerek ve bisikletinin üzerinde turlayarak çalışıyordu. Sizin böyle bir çalışma yönteminiz var mı?

Ben de yazarak ezber yapıyorum. Yani söyleyeceğim şeyi yazarak, orada yazanı değil de ağzıma, karaktere yakın şeyi yazarak yapıyorum. Hakan ağabey inanılmaz.

O aynı zamanda karikatürist olduğu için çiziyor. Mesela 5 sayfalık bir sahneyi, küçük bir kağıda küçük küçük karikatürle çizip tamamen ezberini öyle yapıyor.

Benim hayatta ilk defa gördüğüm bir şey. Çok saygı duyuyorum. Hakan ağabey burada da yine bisikletini almış, Ferrari’sini. Bisikletin üstünde ezber yaparak Makedonya'da geziyor şu an. Harika.

"Ben kötüyü oynamayı çok seviyorum"

Güncel projelerin yanı sıra dönem projelerinin de tercih edilen yüzüsünüz...

Nasıl oldu ben de anlamadım.

Uzun süre "Payitaht" serüveniniz oldu. Bunun yanı sıra "Elveda Rumeli", "Barbaroslar Akdeniz'in Kılıcı", "Merhamet", "Kiralık Aşk", "Küçük Sırlar" dizileriyle, "Kurtuluş Hattı" ve "Bulantı", Zeki Demirkubuz'un filmlerinde oynadınız. Çok farklı türler ve dönemler. Sizin özel bir karakter ve dönem tercihiniz oluyor mu?

Hayır, asla olmuyor. Aslında 9 Eylül Üniversitesi ile ilgili bahsettiğimiz soruyla ilintili bir cevap verebilirim. Herhangi bir şey tercih etmememiz için eğitiliyoruz. Hamur olmamız, istedikleri şekle girebilmemiz için.

O yüzden hayat böyle şeyler getirdi karşıma. Benim bir dahlim yok. Ben sadece sevdiğim ve oynayabileceğim için oynuyorum. Ama herhangi bir talebim olmadı. Ne olursa olsun oynamak için eğitildik biz.

Rolün ne olduğunun hiçbir önemi yok. Yabancı, Türk, yaşlı, genç, erkek, kadın ne olursa. Onun için eğitildik ve o yüzden karşıma gelenler bunlardı. Ama bundan sonra bunun renkleneceğini düşünüyorum açıkçası.

Benim karakter ve kişiliğimle demlendi. Bu da oyunculuğu demlendiriyor. Renklenecek gibi geliyor. Hatta şimdi iki film girecek. Birisi Netflix'e Uluç Bayraklar çekti. 'İyi Adamın 10 Günü' Ay Yapım'la. Orada albino bir çocuk oynuyorum.

Eylül'de girecek sanırım. Bir de sevgili Mehmet Esen'in çektiği çok iyi bir kadroyla 'Yapayalnız' diye bir film girecek. Orada da köylü, doğulu başka bir çocuğum.

Aslında böyle renkleniyor, Orada albino, burada doğulu çocuk, öteki tarafta Makedon mafyası, mafyatik komik çocuk falan... Böyle gitgide renklenecek gibi görünüyor.

"Bu eğlenceli olacak işte. Komik, mafyatik ve eğlenceli"

Genelde televizyonda rolleri seçerken oyuncular seyircinin de hoşuna gidebilecek karakterleri almaya çalışır.

Ben kötüyü oynamayı çok seviyorum. Çünkü kötü çok renklidir. Herkes söyler bunu, bütün oyuncular.

Daha dişi, doğurgan rollerdir kötüler ve akılda kalıcı. O yüzden şimdilik biraz kötüyü oynadım ben genelde. Evet, bakıyorum da hep kötü oynamışım.

Şimdi de mafyatik bir karakter ama komik galiba aynı zamanda?

Bu eğlenceli olacak işte. Evet, komik, mafyatik ve eğlenceli.

İki kişinin arasına giriyor değil mi?

Evet aşk üçgenine de girmiş olacak. Orada işte komik öğeler olduğu zaman renklenecek ve eğlenceli olacak.

Yani Pavel, kötü çocuk gibi görünen ama bence insanların seveceği bir karakter olacak. Öyle çizmeye çalışacağım. Benim de planım o.

"Şu şartlar olursa bunu yaparım." ya da "Şu, olmazsa olmazımdır." dediğiniz hem iş hem de kendinizle ilgili bir idealiniz var mı?

Açıkçası hayallerimden şöyle bahsedeyim; insan bazen hayallerini yaşıyor ama hep istemeye odaklı olduğu için yaşarken farkına varamıyor. 14 yaşında gözlükçü çırağıydım, amcamın yanında, İzmir, Eşrefpaşa'da doğdum büyüdüm ben.

Biraz varoş bir semt. Tiyatro, müzik çok haberleri olmaz. Yani olur da arabesk müzik son ses açık arabalar geçer. Ben işte orada otururken mesela 'Masumiyet'i izliyordum.

Haluk Bilginer oynuyordu, Zeki Demirkubuz çekmişti. 14 yaşında bir gözlükçü çırağıydım. İnanılmaz yani onları görmek bile ne kadar acayiptir diyordum.

Haluk Bilginer ve Zeki Demirkubuz'la çalışmak... Sonra Zeki Demirkubuz'la filmde çalıştım. Haluk Ağabeyle kuliste beraber soyunup sahneye çıkıyoruz. Aslında hayallerimi yaşıyorum diyebilirim.

Dışarı çıkıp baktığımda yaşadığımın farkındayım ve bunun için şükrediyorum. Sınır koymadan hayal kurmaya devam ediyorum. Hayalim farklı farklı, tek tip olmadan farklı şeyler oynamak.

İleride kısmet olursa çocuğumun 'Ne kadar farklı şeyler yapmış. İşini ne kadar severek yapmış.' demesi, benim hayallerimi gerçekleştirdiğim anlamına gelir.

Sadece portfolyoyu geniş tutmaya çalışıyorum. Yani her renkten şeyler olsun istiyorum oynadığım karakterlerde. Bu da tabi çok kolay olmuyor, İzmir'den İstanbul'a gelmiş bir çocuk için.

İnsanları tanımak, çevre çok önemli. Bu da zamanla, yavaş yavaş oluyor, bunun farkındayım. şimdilik tuvale elimden geldiğince renkler serpiştiriyorum. Çok renkli olduğumda hayallerimi tamamen gerçekleştirmiş olacağım.

Günümüzde ilişkiler sabırla sürmüyor mu artık?

İlişki özelinde söylemiyorum ama zaman, gayeler çok değişti. Artık o eski Anadolu aşkları, 30, 40 yıl süren beraber yaşlanmalar çok kolay olmuyor. Bunun için de insanları anlıyorum.

Çünkü dünya ve zaman eskisi gibi değil. Ben samimiyete çok inanan biriyim. Ayrılığın da sevginin de samimi olması benim için yeterli.

O yüzden tüm samimiyetimle yaşadım şu ana kadar yaşadığım her şeyi ve çok güzel anıyorum tüm eski arkadaşlarımı.

"Hayal kurmaya devam etmeli, enseyi de karartmamalı"

Ama hala aşk var ve aşk devam ediyor hayatta değil mi?

Evet, hayatta aşk devam ediyor. Devam etmezse galiba hayat olmuyor.

Peki son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı sizi okuyacaklara ve izleyenlerinize?

Balkan Ninnisi'ni izlesinler. Zor dönemlerden geçiyoruz. Gençlerin de çok zorlandığını biliyorum.

O kardeşlerimin de sadece hayal kurmaya devam etmelerini ve enseyi karartmamalarını istiyorum. Çünkü başka bir seçenek sunamıyoruz şu anda. Umarım her şey güzel olur, herkes için.

Güzellikler, samimi, sevgiler dilerim. Çok teşekkür ederim size de. Çok sağ olun, sevgiler.

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ