USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Siyaset

Bakan Işık: FETÖ’cüler tarafından mülakatlarda elenen...

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, NATO üyesi ülkelerin 15 Temmuz sonrasındaki tavırlarıyla Türk halkının güvenini kaybettiğini belirtti.

Bakan Işık: FETÖ’cüler tarafından mülakatlarda elenen...
11-08-2016 12:32
Google News

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin acil durumlar için yeterli sayıda pilotu olduğunu dile getiren Işık, Hava Kuvvetleri’nin kalitesini artırmak için pilot alımı yapılacağını, geçmişte FETÖ’cüler tarafından mülakatlarda elenen veya mobbing yöntemleriyle ayrılmak zorunda bırakılanların geri çağrılacağını söyledi.

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor” programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Işık, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasına Diyarbakır ve Mardin’de meydana gelen terör saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet dileyerek başlayan Işık, “Bugün epey şehidimiz var. Onlara Allah’tan rahmet diliyoruz. Bu haince patlatılan bombalarda şehit olan hem polisimiz, hem sivil vatandaşlarımız, hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Maalesef hain çok, sadece FETÖ değil, PKK değil birçok hainle uğraşıyor Türkiye. İnşallah bunların hepsinin üstesinden geleceğiz. Hepsi hak ettiği cezayı alacak” diye konuştu.

“Bizim şu anda yaptığımız Türkiye’nin 50-60 yıl önce yapması gerekenlerdi”
Türkiye’nin askeri darbeleri önlemek adına yaptığı düzenlemelerin 50-60 yıl önce yapılması gereken düzenlemeler olarak değerlendiren Işık, şunları söyledi:
“Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili 669 sayılı KHK, Türkiye’de Sayın Başbakanımızın ifadesi ile 150 yıldır yapılamayan birçok düzenlemenin uygulamasını yapıyoruz. Hızlı bir şekilde de bu Kanun Hükmünde Kararname’nin emrettiği konuları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bizim şu anda yaptığımız Türkiye’nin 50-60 yıl önce yapması gerekenlerdi. Çünkü dünyada hiçbir ülke eline silah verdiği adamı denetimsiz bırakmamış. Siz bir minibüse biniyorsunuz, eğer minibüste bir kişinin belinde silah varsa hepiniz ondan tedirgin olursunuz. Onun yapacağı en ufak bir hareket herkesi orada rahatsız eder. Şu ana kadar dünyada 98 ülkede darbe olmuş. Türkiye’ye has bir şey değil bu darbe işi. Çünkü elinde silah olan hiç kimsenin ‘güç benim elimde yetkiyi de ben alayım’ anlayışına sahip olmaması mümkün değil. Dünyada 98 ülkede darbe olmuş olması biraz işin Türkiye’ye özgü olmadığını gösteriyor. Dünyada hakikaten darbe diyeceğimiz 12 Mart Muhtırası’nı, 28 Şubat’taki post modern darbeyi, 27 Nisan Bildirisi’ni saymıyoruz. 1960, 1980 ve şimdiki gibi 220’nin üzerinde darbe var. Bütün demokrasiler bunları yaşayınca birtakım kurallar ortaya koymuş. Demişler ki: ‘Bir kişinin eline silah veriyorsanız onu çok sıkı denetleyeceksiniz. Gücün bir tek kişinin elinde toplanmasını engelleyeceksiniz.’ Bu iki kavram o kadar kritik kavramlar ki sivil denetimin olmasını ve gücün tek elde toplanmasını engelleyen mekanizmalar. Darbe yaşamış bütün ülkelerin bu ortak tecrübesi. Türkiye’nin bunları 1950’lerede, 1960’larda yapması gerekiyordu. Türkiye’de 1960 darbesiyle başlayan süreçte bütün darbe girişimleri başarılı olduğu için darbeyi yapanlar kendi isteklerini hukuk olarak ortaya koymuşlar. 60 darbesi yapılmış, anayasa yapılmış. Anayasa’da darbeciler kendilerini garanti altına alan düzenlemeler yapmış. 71 Muhtırası’ndan sonra benzer düzenlemeler, 80 darbesinden sonra benzer düzenlemeler, 28 Şubat’ta benzer düzenlemeler… Türk halkı her darbeyi sandıkta mahkum etmiş. Sandığa kadar sabretmiş, sandıkta mahkum etmiş ve ilk defa 15 Temmuz gecesi girişilen bu hain darbe girişimi halkın bizzat sokağa çıkması, tankların önüne geçmesi, tepeden atılan bombalara meydan okuması sayesinde sokakta engellendi. Sandıkta mahkum etmek yerine sokakta engellendi. Burada halk bütün siyaset kurumuna mesaj verdi: ‘Beni bir daha sokakta darbe engellemek zorunda bırakmayın.’ 60’ta gerekçe farklı aktör farklı, 71’de gerekçe farklı aktör farklı, 80’de gerekçe farklı aktörler farklı… 80’de ‘solculara karşı yapıldı’ deniyordu. 28 Şubat döneminde de muhafazakarlara karşı yapıldı. Aktör değişiyor, gerekçe değişiyor ama anlayış değişmiyor.”

“Sivil denetim artacak”
Işık, yayımlanan 669 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde ciddi değişimlerin yapılacağının altını çizerek, “Vatandaşın bize verdiği mesaj ‘Bir daha darbe yapılmasını kesinlikle istemiyorum. Buna yönelik tedbirleri alın.’ Gelişmiş bütün demokrasiler bu tecrübeyi yaşadığı için burada iki konuyu çok önemsemiş. Bir sivil otoritenin denetimi, iki gücün dengelenmesi… Yaptığımız son düzenlemelerin ruhu burada. Sivil denetim artacak ki artıyor. Şu anda Milli Savunma Bakanlığı’nın 15 Temmuz öncesi için söylüyorum; Genelkurmay’ın tedarik başkanlığından öte çok fazla bir rolü yoktu. Yaptığımız 669 sayılı KHK ile Mili Savunma Bakanlığı’nı adeta yeniden kuruyoruz. Siville askerin beraber çalıştığı savunma bakanlıklarının özelliği ‘Burada hiç asker olmasın’ diyemezsiniz. İşin tabiatı gereği asker olmak zorunda. ‘Hepsi asker olsun’ dersek 15 Temmuz’daki gibi bu da yürümüyor. Şimdi asker ve sivilin iç içe koordineli çalışacağı ama Milli Savunma Bakanlığı’nın demokrasilerde olduğu gibi kendi görevini yerine getireceği yapıyı oluşturuyoruz” şeklinde konuştu.

“Bizim tehdit önceliğimiz, dış tehdittir”
Işık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çalışma yapısını, “Türkiye’de savunma konsepti maalesef iç tehdit algısına göre oluşturulmuş. Bize Suriye’den, Irak’tan, İran’dan, Gürcistan’dan, Rusya’dan, Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan tehdit gelirden ziyade, bizim tehdidimiz içeriden gelir. İç tehdit konseptin temel belirleyicisi. Bu böyle belirlenince Ankara’nın göbeğine Zırhlı Birlikler konulmuş, Ankara’nın göbeğine Dördüncü Kolordu konulmuş. Şu anda Zırhlı birliklerin atış yapacağı alan yok, her taraf ev. Bu niye böyle? Çünkü bir iç tehdit var. Bu iç tehdidin bertaraf edilmesi için gerektiğinde harekete geçebilecek ve en kısa zamanda Kızılay’ı, Meclis’i, Ankara’yı kontrol edebilecek bir yapılanma. Bundan artık vazgeçiyoruz. Bizim tehdit önceliğimiz dış tehdittir. Hem Milli Savunma Bakanlığı, hem Türk Silahlı Kuvvetleri bu yeni anlayışa göre yapılanmak durumunda” sözleriyle değerlendirdi.

“Bugün bir FETÖ varken yarın bir METÖ gelirse o zaman görevimizi yapmamış oluruz”
Konuşmasında “Fiilen hiç kimse darbeyi aklından bile geçiremeyecek” ifadelerini kullanan Işık, şunları söyledi:
“Terörle mücadele İçişleri Bakanlığımız, polisimiz, emniyetimiz, jandarmamızın asli görevi ama bunların yeterli olmadığı hallerde Türk Silahlı Kuvvetleri, Bakanlar Kurulu kararıyla, yani İller İdaresi Kanunu’ndaki 11/B Maddesine göre devreye giriyor. Bu yapılanma normal bir yapılanma ama bizde maalesef bu öncelik oluşturulmadığı için 40-50 sene önce, 60 sene önce yapmamız gereken düzenlemeleri yeni yapıyoruz. Bu da vatandaşın bize verdiği bir ödevdir. Bunu yapmazsak görevimizi yapmamış oluruz. ‘FETÖ’yü temizleyelim’ eyvallah onu yapacağız. Jiletle kazıyacağız, devletin hiçbir kurumunda kökü kalmayacak ama bugün bir FETÖ varken yarın bir METÖ gelirse o zaman görevimizi yapmamış oluruz. Bu yeni düzenlemeleri yaparken temel felsefemiz bu. Fiilen hiç kimse darbeyi aklından bile geçiremeyecek. Hayalimiz şu: Bizim çocuklarımız birisi ‘darbe’ dediği zaman ‘Ya sen ne diyorsun’ diye boş gözle bakabilsin.”

“Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, özellikle Genelkurmay’ı gereksiz yüklerden kurtarıyoruz”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çağ dışı yöntemlerin kullanıldığının altını çizen Işık, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin geleneğini hafife almıyoruz. Onu alma hakkımız yok. Bu sadece 150 yıllık bir gelenek de değil, 2 bin 500 yıllık bir gelenek ama şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde uygulanan bu model, Prusya modelidir. Prusya modelini Almanlar bile terk etti, bizim hala o model üzerine ısrarla durmamızın bugünkü dünyanın gerçekleri ile uzaktan yakından alakası yok. Bunu görmemiz lazım. Biz bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, özellikle Genelkurmay’ı gereksiz yüklerden kurtarıyoruz. Şu anda Genelkurmay Başkanlığı, batıda fiilen Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı görevi de yapmak durumunda. Bu kadar ağır yük taşıyan bir müessese kendi asli işine arzu ettiği kadar odaklanamaz. Genelkurmay’ın asli işi harekattır, istihbarattır, teşkilattır, askerin eğitimidir, muhaberedir, savaşa hazırlıktır, ordunun harbe hazırlık düzeyini en üst noktada tutmaktır. Genelkurmay’ın bu alanlardaki görevi devam ediyor ve bu alanlarda hiçbir şekilde emir komuta bozulmuyor. Harekatla ilgili Genelkurmay Başkanı bütün kuvvet komutanlıklarının komutanıdır, emri verir, uygulanmasını sağlar orada hiçbir boşluk olmaz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullandığı bir sürü arazi var. Bunların tasarrufu konusu Genelkurmay Başkanı’nın işi değildir, malzemenin tedariki Genelkurmay Başkanı’nın işi değildir, bir birliğin bir yerden bir yere taşınması Genelkurmay Başkanı’nın işi değildir. Şimdi Genelkurmay Başkanı o kadar işle uğraşıyor ki normalde, demokrasilerde savunma bakanlıklarının yapması gereken tüm işler Genelkurmay Başkanlığı’nda biriktirilmiş. Zorunlu olarak Milli Savunma Bakanlığı’nın yapması gereken işleri de hep asker kişilere vermiş. Orada da emir komuta zincirinden dolayı Genelkurmay Başkanı’na sormadan iş yapamıyor. Bu sitem sürdürülebilir değil. Onun için Genelkurmay’ın, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asli işini Genelkurmay Başkanı tam bir emir komuta içerisinde, yetkisi içerisinde yürütecek. Bunu engelleyen hiçbir mekanizma yok ama bu harekat için harbe hazırlık noktasında ordunun ihtiyaç duyduğu tüm destek hizmetlerini de Savunma Bakanlığı yapacak. Oraya da Genelkurmay’ın zaman, harcamasına, kafa yormasına, enerji harcamasına gerek kalmayacak. Genelkurmay çok daha dinamik hale gelecek, Türk Silahlı Kuvvetleri çok daha dinamik bir yapıya kavuşacak. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tek işi bütün harekata yoğunlaşmak olacak, harbe hazırlık seviyesi en üst düzeyde olacak. Eğitime, askeri istihbarata daha iyi yoğunlaşacak, muhabereye daha fazla yoğunlaşacak. Biz yeni anlayışta bunu düzenliyoruz. Bunu maalesef Türkiye 50, 60 sene önce yapmalıydı. Bunu Türkiye 50 sene önce yapsaydı 60 darbesinden sonra bir daha darbe yaşanmazdı” ifadelerini kaydetti.

Yeni yapılan düzenlemelerle savunma, reform konseptinin alt yapısının oluşturulduğuna değinen Işık, “Biz savunma, reform konseptinin alt yapısını oluşturduk. Milli Savunma Bakanlığı’nın görevlerini, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir komuta zincirini bozmadan kendi asli işine odaklanmasını… Düşünebiliyor musunuz; Genelkurmay Başkanlığı tersane çalıştırıyor, fabrika çalıştırıyor, Genelkurmay Başkanlığı’nın dikimevi var. Bunlar Genelkurmay’ın üzerinde yük olarak kalmaya devam ettiği sürece bu defa Genelkurmay kendi asli işine odaklanmakta zorlanıyor. Yeni düzenleme ile bunların hepsinin sorumluğunu Milli Savunma Bakanlığı’nın bünyesine aldık ve aslında savunma, reform konseptinin alt yapısını oluşturduk. Şimdi Türkiye hızlı bir şekilde savunma, reform konseptini çalışacak. Yani iç tehdit öncelikli yapılanmayı bırakacak, dış tehdit, terör tehdidi, artık savunma ile güvenlik iç içe geçti dünyada. Artık ordular sadece savunma konsepti ile hareket etmiyor, aynı zamanda güvenlik konseptiyle de hareket ediyor. PKK terörü, DAEŞ terörü, diğer terör örgütlerinin yaptığı faaliyetler, bir de FETÖ var. Şimdi Türkiye’de hem bu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapılanması bir taraftan yurt savunması odaklı olacak, diğer taraftan da savunma ve güvenliğin kesiştiği noktalarda İçişleri Bakanlığı ile koordinasyon olacak. Dolayısıyla yeni bir konsept gerektiriyor, bu konsept önümüzdeki günlerde hazırlanacak ve hayata geçecek. Bu konsepte göre; teşkilatlanma sorumluluğu yine Genelkurmay’ın” açıklamalarında bulundu.
Genelkurmay Başkanlığı’nın taşınması yönündeki tartışmalara değinen Işık, Genelkurmay Başkanlığı’nın kısa vadede taşınma gibi bir durumu olmadığını, Milli Savunma Bakanlığı’na yeni bir bina yapılacağını söyledi.

“Rusya ile Suriye konusunda yakın çalışma kararı alındı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen görüşmeyi değerlendiren Işık, “Rusya’ya son yapılan görüşmeden sonra özellikle Suriye konusunda bir yakın çalışma kararı alındı. Bu yakın çalışma kararı içinde tabi ki olaylara faklı bakıyoruz. Suriye konusundaki bakışımız iki ülke olarak farklı ama o farklı bakışa rağmen yakın çalışma içinde bir ortak noktada buluşabilir miyiz? Bunun şu anda ciddi bir gayreti var. Cumhurbaşkanımızın ziyareti bu konudaki ciddi sıkıntıları bertaraf etti. Yakın çalışarak bu sorunun çözümü için arkadaşlarımız ‘ne yaparız’ diye yoğun şekilde irdeliyor. Birlikte çalışma kararı, ortak noktada buluşma iradesi ortaya kondu bu görüşmede, şimdi teknik çalışmalar yapılacak. İki ülkenin ilgili kurumları yakın bir çalışma yürütecek, heyetler kurulacak, heyetler görüşme yapacak ve bunun sonucunda Suriye konusunda Rusya ile bir ortak noktayı bulma inşallah olacak” diye konuştu.

“Türk halkının NATO’ya bakışında bir ciddi olumsuz durum var”
Türk halkının 15 Temmuz sonrasında NATO üyesi ülkelere karşı bir tavır aldığını belirten Işık, NATO üyesi ülkelerin bir özeleştiri yapması gerektiğini kaydettiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
“NATO’yu kurumsal olarak kastetmemek lazım, NATO Genel Sekreteri’nin bu süreçte ilk andan itibaren bir tavrı oldu. NATO üyesi ülkelerde biz arzu ettiğimiz kararlılığı göremedik. NATO üyesi ülkeler bu süreçte Türkiye’ye amasız ve fakatsız bir destek vermedi. Sayın Cumhurbaşkanımızı arayan liderler oldu, Sayın Başbakanımızı arayan mevkidaşları oldu, bizi diğer bakanlarımızı arayan mevkidaşlarımız oldu ama şartsız, fakatsız kınayan ve Türkiye’nin yanında olduğunu ifade eden ülke sayısı çok az. Buna mukabil ‘bundan çok üzüntü duyduk ama idam, işkence’ demeye başladılar. Bu NATO açısından çok kötü puan oldu. NATO üyesi ülkelerin, askeri ittifak içinde olduğumuz ülkelerin bu tavrı Türk halkında ciddi bir hayal kırıklığı oluşturdu. NATO’nun 28 tane üyesi var. Bu üye ülkelerde maalesef bir demokrasi mücadelesi vermiş, darbeyi sokakta engellemiş ve bunun sonucunda hayatını kaybetmiş, 240 şehidi olan, binlerce yaralısı olan bir ülkeye çok daha güçlü bir şekilde ‘geçmiş olsun’ denirdi, çok daha güçlü destek mesajları verilirdi. Bugüne kadar batının da, NATO’nun da ifade ettiği şey bizi birleştiren demokratik değerlerdir. Demokratik değerleri ayaklar altına almaya çalışan hain bir darbe teşebbüsünü halk sokakta durdurmuş. Kaç tane Avrupa ülkesi böyle bir tabloyla karşılaşsa insanları tankın karşısına çıkar. Böyle bir kahramanlığı batının kayıtsız, şartsız alkışlaması gerekirken maalesef alkışlamayı bırakın, cılız bir ‘geçmiş olsun’, arkasından da güçlü bir şekilde ‘ama idam, ama işkence, ama tutuklama’ oldu diyor. Bu NATO üyesi ülkeler açısından iyi bir sınav olmadı. Türkiye’de kamuoyunda NATO’ya olan öfkeyi arttırdı. Tam bu sırada Sayın Putin’in ayın 16’sında Sayın Cumhurbaşkanımızı araması, geçmiş olsun dileklerini iletmesi, hükümetin ve seçilmiş siyasi iradenin yanında olduklarını, darbeyi kesinlikle kınadıklarını bildirmesi önemli bir adımdı.”

“Rusya’yla da kurduğumuz bu iyi ilişkiler kimseyi rahatsız etmemeli”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki zirvenin NATO üyesi ülkelerde bir tedirginlik oluşturduğunu belirten Işık, “15 Temmuz’da yaşanan olaylar, 16’sında Sayın Putin’in araması NATO üyesi ülkelerin mahcubiyeti arkasından güçlü bir zirve NATO üyesi ülkelerde bir endişe oluşturmuş olabilir. Sonuçta Türkiye NATO üyesi bir ülkedir, NATO’yla ilişkilerinde 15 Temmuz öncesine göre bir fark yoktur ama Türk halkının NATO’ya bakışında bir ciddi olumsuz durum var. Bunu NATO’nun ve NATO üyesi ülkelerin değerlendirmesi gerekiyor. Türkiye’nin değerlendirmesinde bir sorun yok ama NATO bir özeleştiri yapmalı. Türkiye’nin bölgesindeki ülkelerle iyi ilişkiler geliştirme hakkı her zaman mahfuztur. Biz 1952’de NATO’ya üye olduk, o günden bugüne de bütün komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurma çabası içinde olduk. Rusya’yla da kurduğumuz bu iyi ilişkiler kimseyi rahatsız etmemeli. Bu Türkiye’nin uluslar arası taahhütleri için de sorun teşkil edecek bir durum değil. Aksine Türkiye’nin bu noktada NATO ile Avrupa arasında bir köprü vazifesi görmesi de önemli bir fırsattır. NATO üyesi olmak Rusya ile ilişkileri geliştirme, Rusya’ya bir komşu olarak münasebetlerini arttırmada bir sınırlama getirmiyor. Türkiye NATO üyesidir ama ‘Rusya’dan uzak dur’ diye bir anlayışı Türkiye’nin kabul etmesi mümkün değil. Burada NATO ülkelerinin 15 Temmuz gecesi ortaya koyamadıkları kararlılıktan dolayı bir eziklik var” şeklinde konuştu.

“Askerlikle ilgili konularda askerlerle siviller birlikte çalışacak”
Bakan Işık, askeri harcamaların bütçesinde Milli Savunma Bakanlığı’nın rolüyle ilgili soruya, “Zaten normalde bütçenin kullanılması, harcanması ve denetimi Milli Savunma Bakanlığı’nın sorumluluğundaydı. Önce de sorumluluğundaydı, şimdi de sorumluluğunda. Fakat bu sorumluluğu yerine getiren bütün yapı yine Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısı içerisinde olduğu için, orada denetimin gönül rahatlığı içerisinde sürüp sürmediği konusunda zaman zaman bazı tereddütler oluşuyordu. Şimdi oradaki bütçe konusunda Milli Savunma Bakanlığı daha bağımsız, daha güçlü bir denetim ağı kurmak durumunda. Şimdiye kadar kötü şeyler oldu anlamında kesinlikle söylemiyorum. Orada çalışan insanlar da bu ülkenin evlatları, emir komuta zinciri içerisinde görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştılar. Kişilerden bağımsız sistematik bir problemden bahsediyorum. Devamlılık arz eden işlerde siviller çalışacak. Askerlikle ilgili konularda askerlerle siviller birlikte çalışacaklar. Bu Pentagon’un da, Almanya Savunma Bakanlığı’nın da, Fransa’nın da, diğer ülkelerin de uyguladığı modeli Türkiye’ye getireceğiz. 15 Temmuz itibariyle bakanlıkta sivil olarak herhangi bir mevki, rütbesi olmayan memurların dışında; bakan sivil, bakan yardımcısı sivil, bir de basın müşaviri sivil. Artık burada asker ve sivilin birlikte verimli ve etkin çalışacağı, oranın da gelişmiş ülkelerdeki orana yakın olacağı bir düzenleme artık hayata geçecek. Burada bütçe konusunda sivil denetim daha da artacak” diye cevap verdi.

“Yurtta Sulh Konseyi’ndekilerin isimleri tespit edildi”
Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin isimlerinin tespit edildiğini dile getiren Işık, “Yurtta Sulh Konseyi kimdir? Bunu bilmiyoruz. Bu yapının Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki isimleri tespit edildi. Bunların büyük kısmı da ordudan atıldı. Sivil ayak kısmında benim şuanda bir bilgim yok” dedi.

“166 tane firari asker var”
Milli Savunma Bakanı Işık, 15 Temmuz’dan sonra firar eden darbeci askerlerle ilgili bilgiler verdi. Darbe girişiminde Türk milletinin engeline takılan FETÖ mensuplarının suikastlar planladığı iddialarına da değinen Işık, “Firari asker olarak 9 general var. 9 generalin de dahil olduğu 133 tane subay, astsubay şuanda firari. 30 kişi de jandarmada var, 3 tane de askeri ateşe var. Askeri ataşelerden 2 tanesi Yunanistan’dan, 1 tanesi de Bosna Hersek’ten. Yunanistan’daki 2 askeri ataşenin İtalya’da olduklarını biliyoruz. Bosna Hersek’teki Türkiye’nin askeri ataşesi şuanda firarda. Jandarma dahil toplam 166 tane firari asker var. Suikast iddialarıyla ilgili şuanda bize gelen somut bir istihbarat yok. Bu konularda çok uyanık durmak, teyakkuzda olmak gerekiyor; çünkü bunlar aklını, benliğini kiraya vermiş insanlar. Böyle bir şey inşallah olmaz ama herkesin dikkatli olmasında fayda var” değerlendirmelerinde bulundu.

“Askeri liseler yüzde 90’ın üzerinde FETÖ’nün kontrolüne girmiş”
13 yaşındaki çocukların askeri eğitime tabi tutulmalarının yanlış olduğunu kaydeden Işık, askeri öğrencilerin yetiştirilmesiyle ilgili oluşturulacak sistem hakkında şu bilgileri verdi:
“Askeri liseler kapandı. Bu insanlar ileride ellerine silah alacaklar. 13 yaşındaki daha sosyalleşme sürecini tamamlamamış gencecik çocukları alıp bir endoktrinasyon süreci geçirip, ondan sonra da harp okuluna, daha sonra da subaylığa naspettiğiniz zaman, sonra eline silah verdiğiniz zaman, bu yöntemin darbe anlayışını besleyen bir anlayış olduğu yönünde dünyada çok yaygın görüş var. Dünyada demokratik ülkelerin hemen hemen hiçbirinde askeri lise yok. Artık o sosyalleşmesini tamamlayan, üniversite seviyesine gelen gençlerin harp okullarına alınması gerekiyor. Askeri liseler kapatıldı ama harp okulu ve astsubay hazırlama okulu kapatılmadı. Bunlar yine TSK’ya insan kaynağı yetiştirecekler. Ayrıca sivil kaynaktan bu ihtiyacımızı temin etme imkanı sağlayacağız. Diyelim ki askeri liseler yüzde 90’ın üzerinde FETÖ’nün kontrolüne girmiş. Askeri lise sınavına giren ve kazanan yaklaşık 7 bin öğrencinin bin 598 tanesi orta birinci sınıfı Türkiye’de okumamış görünüyor. Orta 1’i yurt dışında okumuş, orta 2, orta 3 Türkiye’de okumuş ve SBS sınavlarına girmemiş, doğrudan askeri lise sınavlarına girmiş, kazanmış ve askeri liseye devam ediyor. Milli Eğitim’e sorduk ‘bunlar nedir’ diye. ‘Bu yurt dışında okuyanların ancak Türkiye’de kayıtları olmaz’ dediler. Bu çocuğu o yaşta alıyor beynine format atıyor çocuğun, tamamen kendi ideolojisiyle yetiştiriyor, sonra getiriyor SBS’ye, Fen Lisesi’ne, şuraya buraya hazırlamıyor, direkt askeri liseye hazırlıyor. Bu yapı FETÖ Allah belasını versin, iyi de yarın METÖ’nün olmayacağının garantisi var mı? Bu yaşta bu çocukları endoktrin etmenin bir anlamı yok, buna TSK’nın ihtiyacı yok. Bu okullarda okuyan binlerce subayımız var, onların hatıraları var. Bu hatıraların da saklanması, korunması, bunların çalışmasını yapıyoruz. Artık bu çağda, bilgiye erişimin çok kolaylaştığı, insanların sosyalleşmesinin, bilgi yüklenmesinden çok daha önemli hale geldiği bu çağda, lise düzeyinde bir askeri okul eğitimine ihtiyaç yok.”

“2000’den 2014 yılına kadar bütün sorular alınmış”
FETÖ mensuplarının askeri liseye giriş sorularını alıp, kendi yetiştirdikleri öğrencilere dağıttığını ifade eden Işık, “Askeri Lise giriş sınavları 2000 yılında ÖSYM’ye devredilmiş. 2000’den 2014 yılına kadar bütün sorular alınmış. Sorular alınmış götürülmüş çocuklara verilmiş. Bazı çocuklar ‘ya ne oluyor bu sorular aynı çıkıyor’ deyince, ‘ağabeyimiz istiharede gördü’ gibi dini duyguları istismar eden anlayışla çocuklara verilmiş, bunlar da yüksek puanlarla ön sıralardan girmişler. 2000’den önce de soruların çalındığını biliyoruz. Genelkurmay Başkanı’nın yaveri 1989 yılında sınava girdiğinde ‘sorular bana verildi’ diyor. Ama 2014’te soruları alamamışlar. Flash belleklerin not kayıtları ÖSYM tarafından tutulmaya başlanmış. 2010 KPSS skandalından sonra yönetim değişince not kayıtları tutulmaya başlanmış. Bu defa soruları çalamamışlar. Ama ne yapmışlar, bu defa en başarılı öğrencileri mülakatta elemişler. Tamamen kontrolleri altına girmiş. Onun için bu insanlara ‘sizler sivil hayatta yolunuza devam edin’ dedik” diye konuştu.

“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin pilot ihtiyacını da karşılayan bir kararname olacak”
Bakan Işık, bu yıl sadece Hava Harp Okulu’na öğrenci alımı yapılacağını dile getirdi. Geçmişte FETÖ’cülerin mülakatlarda elediği ve çeşitli yöntemlerle ayrılmak zorunda bırakılan öğrencilerin tekrar çağrılacağını söyleyen Işık, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne subay olarak kabul işlemlerini yapmıyoruz. Bu yıl sadece Hava Harp Okulu’nda ara sınıflardan çok sıkı bir çalışmayla öğrenci alabiliriz; çünkü pilot ihtiyacımız var. Onun dışında bu yıl öğrenci almayı planlamıyoruz. Helikopter pilotları konusunda çok sorunumuz yok ama uçak pilotlarında şuanda pilot ihtiyacımız var. Acil durumlar için yeterli pilotumuz var fakat pilot sayımızı artırmamız gerekiyor. Onun için daha önce bu FETÖ’cülerin bahanelerle ordudan ayırdıkları, sağlık raporuyla eledikleri, bazı mobing yöntemleriyle TSK’dan alınmak zorunda kalanların tekrar geri dönüşlerini yapıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin pilot ihtiyacını da karşılayan bir kararname olacak. Buna yönelik 5-6 tane önemli kaynağı değerlendiriyoruz. Bu konuyu dün tamamladık. Bu ayrılanlardan çağıracağız. Başka sınıflara ayrılanlar var, onlardan çağıracağız. Hızlı bir yetiştirme mekanizması uygulayacağız. Üniversitelerin uçuş bölümlerinden mezun olanların bir an önce gelmeleri durumunda hızlı bir eğitimden geçirilerek pilot olmaları yönünde çalışma yapacağız. 5-6 tane farklı kaynakla aynı anda harekete geçeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Kurmaylık sistemini bunlar tamamen ele geçirmişler”
Işık, Hava Kuvvetleri’nin acil durumlar için yeterli sayıda pilotu olduğunu, ancak kaliteli bir standarda ulaşmak için pilot alımı yapılacağını kaydetti. Kurmaylık sisteminin yeniden ele alınacağına değinen Işık, “Şuanda şurada bizim ‘subay açığımız var’ diyeceğimiz bir birim yok. En kritik alan pilotlar, orada da acil durumlar için yeterli pilotumuz var. Ama dünya standartlarında, güçlü bir hava kuvvetleri için pilot ihtiyacımız var. Harp akademileri biraz hizmet içi gibi olduğu için, mevcut devam eden subaylar olduğu için, orada zaten harp akademilerini kapattık. Harp akademilerinin yerini alacak Milli Savunma Üniversitesi’nde enstitüler kuruyoruz. Orada harp akemilerin yerini alacak programlar oluşturacağız. Kurmaylık sistemini bunlar tamamen ele geçirmişler. Bunlardan olmayanların kurmay olması çok zor. İyi yetişmiş vatan evlatlarını sırf kendilerinden değil diye dışlamışlar. İyi ülkelerin örneklerini de inceliyoruz. Orada öyle bir sistem geliştireceğiz ki herkese fırsat eşitliği sağlanacak. Kurmaylık eğitimi olacak, en iyi noktaya çıkaracağız ama bu bugünkü dar anlamda olmayacak, olaya daha geniş bir açıyla bakacağız” şeklinde konuştu.
Hava Kuvvetleri’ne alınacak pilot sayısı hakkında da bilgiler veren Bakan Işık, “Alınacak pilotların güvenlik soruşturması çok önemli. Şuana kadar 267 pilot 15 Temmuz sürecinde ordudan ayrıldı. Bu standarda gelmek için bunların yerine alım yapmamız gerekiyor. Zaten TSK’nın devamlı pilota ihtiyacı olduğu için de illa 200 olacak, 300 pilot olacak demeyeceğiz. Şartları uygun olanları değerlendireceğiz” dedi.

Hulusi Akar’ın Yenikapı’daki konuşması
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Yenikapı’daki Demokrasi ve Şehitler Mitingi’nde yaptığı konuşma hakkında, “İçeriği gayet iyiydi. Demokrasiye bağlılık, 15 Temmuz’daki olaylara yönelik çok net bir tavır, TSK’nın kendi içindeki hainleri temizleme konusundaki kararlılığını vurgulaması çok önemliydi. Bu hainler TSK’yı temsil etmez. Bunlar her türlü hileyi, şerri, ihaneti yaparak TSK’nın içerisinde barınmışlar. Allah’a şükürler olsun milletimiz bu hainlerle TSK’yı birbirinden ayırdı. Bizim de amacımız TSK’nın moral ve motivasyonunu en yüksek seviyeye çıkarmak. Şuanda TSK’nın şerefli mensuplarının bu hainlere karşı öfkesi sizden bizden fazla. Onlar yıllardır şerefle taşıdıkları üniformanın gasp edilip kirlenmesine bizden daha fazla öfkeliler. Millet olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne daha fazla sahip çıkmalıyız. Bunu yaparken de bu hainlerin de alması gerekken en ağır cezayı alması için çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.

“TSK’dan 3 bin 185 tane askerin ilişiği kesildi”
TSK’da atılan personel sayısıyla ilgili bilgiler veren Işık, “Şuanda 3 bin 185 tane asker jandarma dahil ilişiği kesildi. Bunlardan 151 tanesi general amiral seviyesinde. Diğer kurumlarda da bu çalışmalar sürüyor. Bu konuda bir ihtiyaç olursa çıkarırız. Kanun hükmünde kararnameye de gerek olmayabiliyor. Kuvvet komutanlarının teklifiyle bakanın da atma yetkisi var. Bu yapıyla organik bağı olduğu düşünülen biri geldiğinde ilgili kuvvet komutanı teklif ediyor, Milli Savunma Bakanı da atıyor. Mekanizmamızda problem yok” şeklinde konuştu.

“30 Ağustos’ta askeri geçit töreni olmayacak”
Bundan sonra milli bayramlarda savaş uçaklarının gösteri uçuşu yapmayacağının altını çizen Işık, “30 Ağustos törenlerinde askeri geçit törenleri yapılmayacak’ dedik. Bunu aldılar, ‘30 Ağustos törenleri olmayacak’ gibi yansıttılar. Benim orada söylediğim şey: ‘30 Ağustos’ta askeri geçit töreni olmayacak.’ Havadan F-16 geçmeyecek, tankları caddelerden yürütmeyeceğiz. Daha yeni benliğini bulan yavrularımız o uçak sesi duyduğu zaman nasıl bir haleti ruhiyeye sahip oluyor. Bunlar eski Türkiye’ye ait şeyler. Bundan sonra daha modern, daha çağdaş, herkesin moralini daha yüksek seviyeye taşıyacak törenler düzenlemek gerekiyor. Tankı caddelerden geçirerek bu işler olmaz” diye konuştu.

Bakan Işık, askerlik süresiyle ilgili sorulan soruya, şu cevabı verdi:
“Askerlik süresinin kısaltılması bir sonuçtur. Eğer Türkiye yeni savunma konseptine tüm önceliklerini net olarak ortaya koyar, bunun için gerekli olan insan kaynağını, silahı, teçhizatı, konuşlanmayı, net olarak ortaya koyduktan sonra, ‘benim bu kadar askere ihtiyacım yok’ denilirse, o zaman askerlik süresinin inmesi söz konusu olabilir. Ama benim bugün Milli Savunma Bakanı olarak askerlik süresi kısaltılacak gibi bir ifade kullanma hakkım yok. TSK’nın hele hele bugünkü konjonktürde, bölgenin içinde bulunduğu bu konjonktürde, bu savunma konsepti net olarak çalışılıp, görüşülüp karara bağlanmadan böyle bir şey söyleme imkanım yok.”

Caner Ünver - Onur Emre Durak
 

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ