Doğuştan kalça çıkığı nedeniyle peş peşe 8 ameliyat geçiren, “yürümesi imkansız” denilen genç kız, ailesinin de desteğiyle ayağa kalkıp yaşama tutundu.
Doğuştan bedensel engelli 21 yaşındaki Gökçe Nas Oğuzlar, zamanında teşhis edilemeyen kalça çıkığı nedeniyle tam 8 kez bıçak altına yattı. Yürümesi imkansız, okuması ise hayal görülürken, ailesinin desteğiyle eğitim gördü. İlkokul 4. sınıfa kadar annesinin sırtında okula gidip geldi. Uygulanan tedavi sonucunda 9 yaşından itibaren destekle yürümeye başladı, yaşama sıkıca tutundu, hep başarılı bir öğrenci oldu.
4 KİTAP YAZDI
Yazar olmak isteyen ve bunun eğitimini almak için Gediz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazanan Gökçe Nas, Ankara’dan İzmir’e taşındı. Engellerin nasıl aşılabildiğini gösterdiği azmi, yüksek not ortalaması ve yaşam sevgisiyle herkesi hayran bıraktı. Bir yandan da engellilerin eve hapsedilmemeleri, hayatın bir parçası olabilmeleri için yaşadıklarını ve duygularını kağıda döktü, 4 kitap birden yazdı. Diplomasını Gediz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyfullah Çevik’in elinden alan Gökçe Nas, tören alanını dolduran yüzlerce kişi tarafından ayakta alkışlandı.
“DAHA YOLUN BAŞINDAYIM”
Eğitim hayatının oldukça zorlu olduğunu anımsatan Gökçe Nas, “Yürüme engelliydim, benim farkım buydu. Türk toplumunda ‘Sen engellisin, okuyamazsın. Evinde otur’ diye bir görüş var. Ben annemin desteğiyle okudum. Önümde engeller oldu. Ben kendime inandım ve ailemin verdiği güç sayesinde okuyabildim” dedi.
“Engellilerin neler yapabileceğini herkese göstermek istedim” şeklinde konuşan genç kız, “Daha yolun başındayım. Yapmak istediğim birçok proje var. Hedefim ölmeden önce bu dünyada bir iz bırakabilmek. 4 kitap yazdım. Kitabımda kendi hayatımdan izler var. Yazarken bazen ağladım, duygulandım” ifadelerini kullandı.
Kendisi gibi engelli olan bireylerin ailelerine de seslenen Gökçe Nas, “Aileleri ‘sizin hayatınız bu’ deyip kestirip atmasınlar. İnsan kendi hayatını değiştirebilir. İnsanlar bu hayatta bir iz bırakmaya çalışsınlar” dedi.
“SIRTIMDA TAŞIDIM”
İleriki hayatında yazarlık veya senaristlik yapmak istediğini söyleyen Gökçe Nas’ın en büyük destekçisi ise annesi Sibel Oğuzlar. Emekli öğretmen olan Sibel Hanım, okul hayatı boyunca kızını bir an olsun yalnız bırakmamış.
Gökçe Nas’ı 4. sınıfa kadar okula sırtında götürüp getirdiğini anlatan Sibel Oğuzlar, “Normal bir insanla kızımın okula gitmesi çok farklı. Türkiye’de götürmediğim hastane, doktor kalmadı. Yurtdışında ameliyat oldu. Sonra bastonlarla yürümeye başladı. Şimdi kendi ihtiyaçlarını gideriyor. Gökçe’deki azmi ne okuttuğum çocuklarda ne de çevremde görmedim. Böyle çocukların elinden tutulması lazım” dedi.
Kızının bu durumundan hiç şikayetçi olmadığını kaydeden Oğuzlar, “Bu bize Allah’ın verdiği bir nimet. Hep ‘sen yapabilirsin’ dedim. Yanlış da yapsa hata da yapsa düzelttik, yaptık” diye konuştu.
“EN BÜYÜK HAYALİ…”
Gökçe Nas’ın en büyük hayalinin topuklu ayakkabı giymek olduğunu anlatan anne Sibel Hanım, eski günlere dair bir anısını ise şöyle anlattı; “Topuklu ayakkabı giyme sevgisi vardı. Düğünlerde küçük çocuklar gelinlik giyer ya ben de Gökçe’ye gelinlik aldım. Tabi ayakkabılar biraz yüksek. ‘Anne ben böyle giymek istiyorum’ dedi, aldım. Abisi ve babası elinden tuttu resimlerini çektim. ‘Büyüyünce daha kocaman giyebilecek miyim’ dedi, ‘evet’ dedim ama şimdi o sözümü tutamadığım için çok üzülüyorum.”
(İHA)
Doğuştan bedensel engelli 21 yaşındaki Gökçe Nas Oğuzlar, zamanında teşhis edilemeyen kalça çıkığı nedeniyle tam 8 kez bıçak altına yattı. Yürümesi imkansız, okuması ise hayal görülürken, ailesinin desteğiyle eğitim gördü. İlkokul 4. sınıfa kadar annesinin sırtında okula gidip geldi. Uygulanan tedavi sonucunda 9 yaşından itibaren destekle yürümeye başladı, yaşama sıkıca tutundu, hep başarılı bir öğrenci oldu.
4 KİTAP YAZDI
Yazar olmak isteyen ve bunun eğitimini almak için Gediz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazanan Gökçe Nas, Ankara’dan İzmir’e taşındı. Engellerin nasıl aşılabildiğini gösterdiği azmi, yüksek not ortalaması ve yaşam sevgisiyle herkesi hayran bıraktı. Bir yandan da engellilerin eve hapsedilmemeleri, hayatın bir parçası olabilmeleri için yaşadıklarını ve duygularını kağıda döktü, 4 kitap birden yazdı. Diplomasını Gediz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyfullah Çevik’in elinden alan Gökçe Nas, tören alanını dolduran yüzlerce kişi tarafından ayakta alkışlandı.
“DAHA YOLUN BAŞINDAYIM”
Eğitim hayatının oldukça zorlu olduğunu anımsatan Gökçe Nas, “Yürüme engelliydim, benim farkım buydu. Türk toplumunda ‘Sen engellisin, okuyamazsın. Evinde otur’ diye bir görüş var. Ben annemin desteğiyle okudum. Önümde engeller oldu. Ben kendime inandım ve ailemin verdiği güç sayesinde okuyabildim” dedi.
“Engellilerin neler yapabileceğini herkese göstermek istedim” şeklinde konuşan genç kız, “Daha yolun başındayım. Yapmak istediğim birçok proje var. Hedefim ölmeden önce bu dünyada bir iz bırakabilmek. 4 kitap yazdım. Kitabımda kendi hayatımdan izler var. Yazarken bazen ağladım, duygulandım” ifadelerini kullandı.
Kendisi gibi engelli olan bireylerin ailelerine de seslenen Gökçe Nas, “Aileleri ‘sizin hayatınız bu’ deyip kestirip atmasınlar. İnsan kendi hayatını değiştirebilir. İnsanlar bu hayatta bir iz bırakmaya çalışsınlar” dedi.
“SIRTIMDA TAŞIDIM”
İleriki hayatında yazarlık veya senaristlik yapmak istediğini söyleyen Gökçe Nas’ın en büyük destekçisi ise annesi Sibel Oğuzlar. Emekli öğretmen olan Sibel Hanım, okul hayatı boyunca kızını bir an olsun yalnız bırakmamış.
Gökçe Nas’ı 4. sınıfa kadar okula sırtında götürüp getirdiğini anlatan Sibel Oğuzlar, “Normal bir insanla kızımın okula gitmesi çok farklı. Türkiye’de götürmediğim hastane, doktor kalmadı. Yurtdışında ameliyat oldu. Sonra bastonlarla yürümeye başladı. Şimdi kendi ihtiyaçlarını gideriyor. Gökçe’deki azmi ne okuttuğum çocuklarda ne de çevremde görmedim. Böyle çocukların elinden tutulması lazım” dedi.
Kızının bu durumundan hiç şikayetçi olmadığını kaydeden Oğuzlar, “Bu bize Allah’ın verdiği bir nimet. Hep ‘sen yapabilirsin’ dedim. Yanlış da yapsa hata da yapsa düzelttik, yaptık” diye konuştu.
“EN BÜYÜK HAYALİ…”
Gökçe Nas’ın en büyük hayalinin topuklu ayakkabı giymek olduğunu anlatan anne Sibel Hanım, eski günlere dair bir anısını ise şöyle anlattı; “Topuklu ayakkabı giyme sevgisi vardı. Düğünlerde küçük çocuklar gelinlik giyer ya ben de Gökçe’ye gelinlik aldım. Tabi ayakkabılar biraz yüksek. ‘Anne ben böyle giymek istiyorum’ dedi, aldım. Abisi ve babası elinden tuttu resimlerini çektim. ‘Büyüyünce daha kocaman giyebilecek miyim’ dedi, ‘evet’ dedim ama şimdi o sözümü tutamadığım için çok üzülüyorum.”
(İHA)