İSTANBUL - ELİF SELİN ÇALIK MUHASİLOVİÇ
Brüksel Avrupa Araştırmaları Enstitüsü Avrupa Kültürel, Bilimsel, Yenilikçi Diplomasi Yönetimi UNESCO Kürsü Başkanı Doç. Dr. Naciye Selin Şenocak, geçen hafta ABD'nin Pensilvanya Eyaletinin Yüksek Mahkemesinin yayınladığı raporda, Katolik Kilisesi'ne mensup 300'den fazla din adamının çocuklara karşı cinsel istismarla suçlanması konusunu AA muhabirine değerlendirdi.
Bu tür skandalların yeni olmadığını, bu durumun Vatikan'ın gizleme çabalarına rağmen, Katolik Kilisesi'nin karanlık tarihi ve işledikleri ağır suçların, eskiden Papalık Mahkemesi tarafından yargılanırken şimdi sivil mahkemelerde yargılanıyor olması ve medyaya yansımasıyla gün yüzüne çıkmaya başladığını belirten Şenocak, şöyle konuştu:
"16. Benedict, 2002 yılında kilisenin skandallarının önüne geçemeyerek 'mea culpa' (benim suçum/günahım) niteliğinde basına açıklama yapmıştı. Papa, 1950-2002 yılları arasında 4 bin 450 papazın cinsel taciz ve sapkınlık olaylarına karıştığını itiraf etmişti. Bu durum Vatikan tarihinde 598 yıl sonra ikinci kez bir Papa'nın istifasıyla sonuçlanmıştı. Özellikle ABD'de sivil mahkemeler tarafından binlerce dava açıldı. Bu davalar sonucunda ABD mahkemeleri Katolik kilisesi tarafından çocuklara cinsel taciz ve tecavüz davalarında yüz binin üzerinde mağdura 2,2 milyar dolar tazminat ödenmesine karar verdi. Bu skandallar cinsel taciz olaylarıyla da sınırlı değil. 2014 yılında rahibelerin yönettiği İrlanda'nın Tuam Katolik yetimhanesinde 800 bebeğin cesetleri kanalizasyon çukurunda bulundu. Buna benzer Avrupa’da birçok skandal Vatikan’ın kanlı siciline işlenmiştir."
Vatikan’ın "mea culpa" ideolojisiÇocuk istismarı gibi skandalların, Vatikan ve Batı basını tarafından çok iyi yönetildiğini ifade eden Şenocak, şöyle devam etti:
"Özellikle 'mea culpa' (benim suçum/günahım) mesajlarıyla olayların vahameti göreceleştiriliyor. Böylelikle Vatikan Kilisesi suçluyken masum hale getiriliyor. Papa'nın İrlanda’da yaşanan en son çocuk istismarı skandalında 'Tanrı'nın bu günahları, skandalı affetmesi için yalvarıyorum' demesi, akabinde Batı basınının bu sözü başlıklarına taşıyarak suçu ön planda tutmak yerine 'mea culpa'yı ön planda tutması ve Vatikan tarafından ödenen yüklü tazminatların temelinde masumiyet algısı oluşturmak yatıyor. Fakat unutulmaması gereken en önemli konu insan onuru, şerefi ve yaşadığı acıların telafisi ne parayla ne de af dilemekle geçiyor. Öte yandan tüm bu olayların basında yer alarak geniş kitlelere duyurulması, tüm dünyada özellikle Avrupa’da genç nesillerin kiliseden uzaklaşmasına ve alternatif dinlere yönelmesine neden olmuştur."
Avrupa'da özellikle 11 Eylül olaylarından önce Katolik dünyasında aradığı maneviyatı bulamayan genç Hristiyan nesillerde İslam dinine merak ve Müslüman olma sürecinin yaşandığını dile getiren Şenocak, bu durumun özellikle 1990'lı yıllarda ABD merkezli "think tank" kuruluşları tarafından başlıca tehdit olarak nitelendirilerek "medeniyetler çatışması" konseptini geliştirmelerine ve akabinde İslamiyet'i terör dini gibi göstermelerine sebep olduğunu aktardı.
Bartholemeos Gecesi KatliamıŞenocak, dünyada 1 milyar 700 milyon Müslüman'ın olduğunu ve bu rakamın gittikçe artmasından kaynaklı rahatsızlık sebebiyle Hristiyan kesimlerin İslam aleyhtarı propagandalarının hız kazandığını belirterek, "Maalesef Müslüman ülkeler, gerek Vatikan'ın skandallarının duyurulması konusunda gerekse Batı basınının İslamiyet üzerinde yaptığı kara propaganda karşısında çok yetersiz kalıyor ve gerekli adımları atamıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Hristiyan dünyasının İslamiyet'i vahşetle bağdaştırmasının narsistik sapkınlıktan ileri gelen psikolojik bir yadsıma olduğunu dile getiren Şenocak, tarihin en kanlı vahşetini ve çatışmalarını kendi mezhep çatışmalarında Hristiyanların yaptığını aktardı.
Bartholemeos Gecesi Katliamı'na da değinen Şenocak şunları kaydetti:
"Bartholemeos Gecesi Katliamı'nda 3000 Hugenot ve 70 bin Fransız Protestan, Fransa'nın diğer bölgelerinde Katolikler tarafından öldürülmüştür. Bunun dışında Orta Avrupa tarihinin en kanlı ve vahşi mezhep çatışması 30 yıl savaşları esnasında 8 milyon insan öldürülmüştür ve uzun yıllar süren bu savaşın kıtlık ve açlığa sebep olmasından dolayı kanibalizm (yamyamlık) vakaları yaşanmıştır. Düşman mezheplerin askerleri birbirlerinin etini yemiştir. 12. yüzyılda 4. Haçlı Seferlerinde o dönem Konstantinopolis'e bugünkü İstanbul'a gelen Katolikler Ortodoksların mallarını ve Ayasofya'yı dahi yağma edip tahrip etmiştir.
Bunun paralelinde Endülüs Emevi Devleti, Endülüs’te mezhep çatışmasıyla fakirleşmiş, karanlıklara gömülmüş İspanya'ya ve Avrupa'ya İslamiyet'in temel felsefesi 'barışı ve hoşgörü'yü getirmiştir. Bilimin her dalıyla ve sanatla Avrupa'yı muhasır medeniyetler seviyesine çıkarmıştır. Aynı şekilde gerek Anadolu Selçuklu Devleti gerekse Osmanlı İmparatorluğu Avrupa'ya dinler arasında saygıyı, hoşgörüyü ve beraber huzur anlayış içerinde yaşamayı göstermiştir."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com