USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Dünya

Avrupa, 2025'te en büyük sınavlarını Trump, ekonomi ve göç konularında verecek

AB, üzere iç sorunlarıyla Birlik içinde ilgilenmesi gereken bir dönemde ulusal çıkarlar ekseninde ayrışırken kendisini "cehennem çukuru olarak tanımlayarak tehditler savuran ABD'nin seçilmiş başkanı Trump ile büyük bir sınav verecek.

Avrupa, 2025'te en büyük sınavlarını Trump, ekonomi ve göç konularında verecek
06-01-2025 11:22
Google News
Brüksel

Avrupa Birliği (AB), 2025'te ABD'de transatlantik işbirliğini önemseyen önceki yönetimin aksine bir yaklaşıma sahip Donald Trump yönetimiyle hem ekonomi hem savunma alanlarında büyük sınav verirken kendi içinde de başta göç olmak üzere birçok sorunla "birliğini" koruyarak baş etmeye çalışacak.

AB'de Ursula von der Leyen başkanlığında 2. dönem Aralık 2024'te başladı.

Alman siyasetçi, yeni ekibini tanıtırken bir yandan AB ülkelerinin savunma harcamalarını ve yatırımlarını artırması, diğer yandan Avrupa'nın ABD ve Çin'le arasındaki inovasyon açığını kapatması gerektiği mesajını verdi.

Von der Leyen, bu nedenle ilk 100 günlük icraatları olarak "Avrupa Savunmasının Geleceğine İlişkin Beyaz Bülten", "Temiz Sanayi Mutabakatı" ve "Rekabet Pusulası" gibi çalışmaları zikretti ancak ilk dönemi Kovid-19 salgını ve Ukrayna'da patlak veren savaş ile bunların ekonomi üzerindeki olumsuz sonuçlarının gölgesinde geçen von der Leyen'in ekibini bu kez daha çetin sınamalar bekliyor.

Öncelikli görevler listesinin başında savaşın sürdüğü Ukrayna'ya mali ve askeri yardım geliyor.

AB'nin savaşın başından bu yana Ukrayna'ya yardımları 122 milyar avroyu aştı. Bu sene AB, ortak bütçesinden Kiev'e her ay 1,5 milyar avro aktarmayı planlıyor ancak şimdiye kadar ülkeye yapılan tüm yardımların yaklaşık yarısını ABD tek başına finanse etti.

20 Ocak'ta görevi devralacak Trump, tehditlerini yerine getirerek ABD'nin Ukrayna'ya yaptığı yardımı durdurur ya da keserse AB, omuzlarında daha büyük bir yük bulacak.

Savunma

AB, Ukrayna'ya ek olarak 2025'te Rusya'ya karşı kendi savunmasına odaklanacak.

Trump'ın tehditlerini yerine getirmesinin olumsuz sonuçlarının bir boyutu da AB'nin savunma alanında daha büyük bir zorlukla karşı karşıya kalmasına yol açacak.

Brüksel, Washington'ın NATO'ya daha az yatırım gerçekleştirdiği ve Kiev'e desteğini çektiği senaryoya uzun süre hazırlık yaptı.

Olası Trump dönemi için bir nevi "Trump görev gücü" kurulmuş, üye ülkelerle ve Amerikalı muhataplarla düzenli görüşmeler yapılmıştı ancak üst düzey AB'li diplomatlar, kulislerde bu hazırlıkların yeterli olmadığını ifade ediyor.

Bu hazırlıklar çerçevesinde von der Leyen, ilk kez yeni ekibinde savunmadan sorumlu bir üyeye yer verdi.

AB Komisyonunun Savunmadan Sorumlu Üyesi Andrius Kubilius, AB üyesi ülkelerin silahlanma ve tedarik politikalarını daha iyi koordine etmekle görevlendirildi ancak birçok AB ülkesinin bütçesi, hızla alım ya da üretim yapmak için yeterli değil.

Bu baskı, Trump'ın NATO şemsiyesinde Avrupa müttefiklerden daha fazla katkı talep etme söylemini eyleme dökmesi halinde daha da artacak.

Göç

AB'nin 2015-2016 döneminde karşı karşıya kaldığı yoğun düzensiz göçten sonra hazırlanan Göç ve İltica Anlaşması, yıllar süren tartışmaların ardından geçen sene kabul edildi. 2026'da yürürlüğe girmesi beklenen yeni kurallar, temel olarak göç yükünü ilk varış ülkelerinden alıp tüm üyeler arasında dağıtmayı hedefliyor.

AB'nin dış sınırlarını güçlendirme, iltica başvurularının süratle sonuçlandırılması, başvurusu reddedilenlerin menşe ülkelerine geri gönderilmelerinin hızlandırılması ve kaynak ülkelerle işbirliğinin artırılması, anlaşmaya dair önemli unsurların arasında yer alıyor.

2024'ün sonuna doğru İtalya'nın aşırı sağcı Başbakanı Giorgia Meloni'nin Arnavutluk ile, sığınma başvurusu yapanların AB dışına gönderileceği merkezler kurulmasına dair anlaşmanın uygulamaya konulması, gözleri bu tür bir çözüme çevirdi.

Von der Leyen, bu çözüme desteğini açıkça ifade ederken geri göndermelerin hızlandırılması için 2025'te yeni bir direktif teklif sunacağını ifade etti.

Uluslararası insan hakları kuruluşları, yeni tedbirlerin yeni insan hakları ihlallerine yol açacağı uyarısını yaparken AB'nin önünde buna mahal vermeden düzensiz göçle baş etmek gibi bir ikilem de bulunuyor.

Trump'ın ekonomi politikaları

AB'nin Trump ile ticari ilişkilerdeki gerilimleri de idare etmesi gerekecek.

Trump'ın ABD'de uygulamayı planladığı korumacı ticaret politikaları, AB ile sorun yaşayacağı ana konular arasında yer alacak.

Göreve başlamasıyla özellikle ticaret alanında çok sert bir tutum sergilemesi beklenen Trump'ın hedefinde Avrupa da bulunuyor.

AB'nin ilk döneminde çeşitli ticari sorunlar yaşadığı Trump'la tekrar yüzleşmesi gerekecek.

AB ülkelerinin ABD ile yılda yaklaşık 150 milyar dolar ticaret fazlası vermesinden rahatsız olan Trump'ın, Avrupa ürünlerine yüzde 10 ila 20 ilave gümrük vergisi uygulaması söz konusu olacak.

Trump, henüz göreve başlamadan Avrupa'ya sert bir uyarıda da bulundu. Avrupa'nın ABD'den daha fazla petrol ve doğal gaz satın almaması halinde ek gümrük vergilerinin uygulayacağını açıklayan Trump'ın tehdidi Brüksel'de yankılandı.

AB, özellikle Rus gazının Ukrayna üzerinden sevkiyatının yeni yılda tamamen durmasının ardından tedarikte ABD’ye yöneleceği sinyalini vermiş durumda.

Enerjide dışa bağımlılığı yüksek Avrupa’nın bu alanda atabilecek fazla bir adımı bulunmuyor. En büyük gaz tedarikçisi Rusya’yı kaybeden AB, ucuz enerji ürünleri bulamazken bu durumda hızlı bir çözüm imkanı da mevcut değil.

ABD, hem petrol hem de sıvılaştırılmış doğal gazda (LNG) Avrupa'nın en büyük tedarikçisi konumuna geldi.

AB, Trump'la ilişkileri geliştirmek için ABD’den daha fazla LNG almayı planlıyor. Avrupa, enerji ürünü ithalatındaki artışın ABD ile ticaret açığının bir ölçüde azalmasını ve bu durumun Trump’ı sakinleştirmesini umuyor.

Almanya ve Fransa'da iç sorunlar

AB'nin başat ekonomisi, Almanya'da ekonomik yavaşlama yaşanması ve ülkenin seçim dönemine girmesi, bu ülkenin kendi iç meselelerine odaklanmasıyla sonuçlandı.

Birliğin ikinci büyük ekonomi olan Fransa'da da yaşanan krizler neticesinde istikrarlı bir hükümet kurulamaması da bu ülkenin elini bağlıyor.

İki büyük itici gücün kendi sorunlarını gidermeye yoğunlaşmasıyla AB'nin eylem kabiliyeti zayıf düşmüş oldu.

Almanya ve Fransa'nın desteği olmadan AB'nin önemli ekonomik kararlar alması mümkün olmuyor. Bu nedenle, Almanya ve Fransa'daki iç sorunlar, AB içinde önemli ekonomik kararlar alınmasına engel teşkil ediyor.

Zayıf büyüme ve rekabetçilik kaybı

AB'nin ekonomik büyümesi, ABD ve Çin ile karşılaştırıldığında da oldukça yavaş seyrediyor. AB’nin 2025'te yüzde 1,5 büyüyeceği öngörülüyor.

Avrupa'nın ekonomik büyümesindeki zayıflık, uzun vadede çok daha belirgin bir hal alıyor. Son 15 yılda Avrupa ekonomisi, ABD'nin gerisinde kaldı. Bu dönemde ABD'nin GSYH'si yüzde 70 artarken AB'ninki sadece yüzde 20 yükseldi. Bu açık her geçen gün daha belirgin bir hal alıyor.

Avrupa, üretkenlik ve rekabet gücünde de ciddi kayıp yaşıyor. Üretkenlik artışı yavaşlayan ve iş gücü maliyetleri çok artan AB ülkeleri, ABD ve Çin gibi büyük ekonomilere kıyasla sanayide rekabet gücünü kaybetmiş durumda.

Buna ilave olarak çok sayıda AB ülkesinin yüksek kamu borcu ve bütçe açıkları da Birliğin hareket alanını sınırlandırıyor. AB'de kamu borcunun GSYH'ye oranı, yüzde 82 seviyesinde bulunuyor. Özellikle Yunanistan, İtalya, Fransa, Belçika, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerde kamu borcu oranı yüzde 100'ü aşıyor. Bu durumda yüksek borçlu ülkelerin ekonomilerini canlandıracak alanlara kaynak aktarması zor bir hal alıyor.

Çiftçi sorunları

Avrupa ülkelerindeki çiftçiler, geçen yıl boyunca artan üretim maliyetleri karşısında tarımsal ürünlere daha yüksek fiyat ödenmesi talebiyle yoğun protestolar düzenlemişti. Çiftçiler, AB kurumları önünde de traktörleriyle şiddetli eylemler yapmıştı.

Birliğin tarım politikaları, çevre, iklim ve doğa restorasyon hedefleri, desteklemelerdeki kesintiler, yüksek enerji, yakıt ve gübre maliyetleri ile dış ülkelerden gelen ucuz tahıl ürünleri, Avrupa'daki çiftçileri rahatsız eden konuların arasında yer alıyor.

Avrupalı çiftçiler, AB'nin Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay'ın da üyeleri olduğu MERCOSUR ile yapmayı planladığı ve et ürünlerini de kapsayan serbest ticaret anlaşmasını da engellemek istiyor.

Çiftçilerin benzer eylemlerini bu yıl da sürdürmesi bekleniyor.

AB bütçesinin yaklaşık üçte biri tarımsal desteklemelere ayrılıyor. Bu boyutta bir kaynak 20 milyon çiftçiye sunulurken geri kalmış durumdaki sanayi ve teknoloji gibi çeşitli diğer sektörler de AB'den daha fazla mali destek bekliyor.

Bu süreçte, AB'nin kendi sınırlı kaynaklarını yeniden planlaması ve öncelikli alanlara aktarması gerekecek ancak atılacak her adıma karşı Avrupa genelinde sert protestolar düzenlenmesi kaçınılmaz görünüyor.

AB'yi ekonomi ve güvenlikte gerginlik bekliyor

AA muhabirine değerlendirmede bulunan Avrupa'nın önde gelen düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund'ın Başkan Yardımcısı Ian Lesser, Avrupa'yı 2025'te yapısal bir sorun olan "ekonomik milliyetçilik ve güvenlik zorunlulukları arasında bir çatışma"nın beklediğini söyledi.

Lesser, "Bu çatışma, Birliği, ortaklık yapmaya teşvik etmiyor. Daha büyük stratejilere ihtiyaç duyulan bir zamanda ulusal yaklaşımları teşvik ediyorlar." dedi.

Avrupa'nın buna ek olarak bir de "belirsizlik"le karşı karşıya olduğunu vurgulayan Lesser, "ABD ile Çin arasında, Rusya ile NATO arasında işlerin aniden çok kötü gidebilme ihtimali, AB'ye muazzam zorluklar getirebilir." ifadelerini kullandı.

Lesser, şunları kaydetti:

"Göreve gelen Trump yönetimi, kesinlikle bu belirsizlik denkleminin bir parçası. ABD'nin ortaklarının her şeyden önce öngörülebilirliğe baktığı bir zamanda öngörülemez olmak, Trump'ın liderliğinin ayırt edici özelliği. Bu retorik zorluğun ne kadarının gerçekleştiğini göreceğiz ancak şu an için Trump'ın sözlerine bakarsak ticaret konusunda artan bir gerginlik olacağını, güvenlik konusunda da gerginlik olacağını varsaymamız gerektiğini düşünüyorum."

ABD'de ilk Trump dönemi, özellikle AB ülkeleri ile ciddi gerilimlere sahne olmuştu

İlk döneminde başkan seçilmeden önce Brüksel'i "cehennem çukuru" olarak tanımlayan Trump, göreve geldikten sonra da AB'yi "ABD karşıtı" ve özellikle "ticari hasım" olarak nitelendirdi.

Yine Trump'ın NATO'nun Avrupalı müttefiklerinden bazılarını "ihmalkar" olmakla suçlaması, NATO'nun kendisinin ise "modasının geçtiğini" söylemesi hatta üstü örtülü şekilde ABD'yi NATO'dan çekebileceğine yönelik sözleri, AB nezdinde büyük rahatsızlık uyandırdı.

Üslubundaki katılığa ek olarak Trump, özellikle Avrupa ülkelerini daha fazla savunma harcaması yapmaya zorladı, İran nükleer anlaşmasından ve Paris İklim Anlaşması'ndan çekildi, izlediği korumacı ticaret politikalarıyla da ABD'yi, AB için tümüyle öngörülemez bir müttefike dönüştürdü.

İkinci kez aday olmaya hazırlanırken de Trump, AB'yi endişeye sevk eden söylemlerinden geri durmayıp NATO'ya finansal yükümlülüklerini yerine getirmeyen müttefiklere yönelik herhangi bir Rus saldırısını engellememe tehdidinde bulundu.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ