İZMİR
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin, "Artık biz sistem içinden kaynaklanan krizleri çözmekle yani negatif tutumları gidermeye çalışmakla değil Türkiye'nin pozitif ajandasını büyütmekle, Türkiye'nin refahını büyütmekle, vatandaşın verdiği talimatların yerine getirilmesi hususundaki politikaları büyütmekle uğraşacağız." dedi.
Çelik, İzmir Valiliğini ziyaretinde, Türkiye'nin kendi demokratik kapasitesine yakışır şekilde referandum sürecinin devam ettiğini, kampanyaların başladığını belirtti.
Sandığa gitmeyi, siyasi kararlar oluştururken halkın iradesine başvurmayı çok önemseyen bir siyasi kadro olduklarını ifade eden Çelik, "Her zaman söylediğimiz şudur, devlet yönetiminde vatandaşların özne olması bizim siyaset anlayışımızın esasını oluşturur." dedi.
Vatandaşın karar vermesini ve yönetmesini istediklerini vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Egemenliğin sadece millete ait olması yetmiyor, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması gerekiyor. Çünkü geçmişte de gördük ki 'Egemenlik millete aittir' şeklinde seçimler yapılsa, çeşitli şekillerde siyasi iktidarlar seçim yoluyla oluşturulmaya çalışılsa bile birtakım vesayet odakları sistem içindeki fay kırıklarından hareket ederek, sistem içindeki çeşitli vesayet ilişkilerini ortaya çıkararak ya da bugünün modern dünyasına, modern siyaset ilişkilerine hitap etmeyecek birtakım düzenlemelerden yola çıkarak Türkiye'deki siyaseti kilitlemeyi, küçültmeyi, siyaset alanını daraltmayı başarmışlardır."
Türkiye'nin aslında siyaset gündeminin, "vatandaşın Türkiye'yi yönetme hakkı ve yetkisinin sürekli genişletilmesi" olduğuna işaret eden Bakan Çelik, "Türkiye'deki siyasi reformlar vatandaşlarımızın Türkiye'yi yönetme hakkını ve Türkiye'yi yönetme yetkisini genişlettikçe bizim ekonomimiz büyümüştür refahımız artmıştır, dış dünyadaki sözümüzün gücü artmıştır. Dolayısıyla vatandaşımızın ülkeyi yönetmede yetkisinin artması demek Türkiye'de demokrasinin büyümesi demektir. Bu aynı zamanda ekonominin, refahın büyümesi demektir. Aynı zamanda Türkiye'nin dış dünyadaki sesinin daha fazla çıkması demektir." dedi.
Geçmişte konuyla ilgili çok sıkıntı yaşadıklarını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece Cumhuriyet dönemi açısından değil. Belki de daha uzun bir perspektifle baktığınızda karşı karşıya kaldığımız en büyük saldırılardan birisi 15 Temmuz'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün yaptığı saldırıydı ve buna karşı yurdun her yanında kahramanca mücadele verildi. Burada güzel İzmir'de de Kurtuluş Savaşı'na, Milli Mücadele'ye yakışan bir mücadele gösterildi. İzmir, milli iradeyi korumak, demokrasiyi korumak ve Fetullahçı Terör Örgütü'ne ve diğer tüm terör örgütlerine karşı topyekün bir dayanışma göstermek için her kesimden vatandaşlarımızın ortak bir ruhla buluştuğu davranış sergiledi. Bu da güzel İzmir'e, İzmir'in sosyolojisine, tarihine yakışan bir şeydi."
Türkiye'nin 16 Nisan'dan sonra doğrudan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçeceğini kaydeden Çelik, "Bundan sonra vatandaşın doğrudan iradesi ile gerçekleşecek millet hükümeti sisteminin, doğrudan hesap vereceği yer de doğrudan millet olacak. TBMM, asli mecrasına oturacak. Artık biz sistem içinden kaynaklanan krizleri çözmekle yani negatif tutumları gidermeye çalışmakla değil Türkiye'nin pozitif ajandasını büyütmekle, Türkiye'nin refahını büyütmekle, vatandaşın verdiği talimatların yerine getirilmesi hususundaki politikaları büyütmekle uğraşacağız." diye konuştu.
dikGAZETE.com