“Bizi vatanı satmakla itham edenlerin bu ülkeye ve bu millete verdikleri zararı anlatmaya kalksam sokağa çıkacak yüzleri kalmaz" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, o verilen zararlara değil ama "temsil makamları"ndan DAİŞ terör örgütünün zararlarına kadar başka pek çok noktaya temas etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
Valiler Buluşması çerçevesinde 81 ilden
gelen valilerle öğle yemeğinde
bir araya geldi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda valilere hitap eden
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihteki büyük liderlerin halkla
arasındaki mesafeyi
kapatma başarısını göstermiş olanlar
olduğunu söyledi. “Her valimiz
bulunduğu ilin
benim oradaki vekilimdir ve o ilin lideridir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Devleti
temsil etmek
sadece onun yetkilerini kullanmakla olmaz.
Devleti temsil etmek asıl milletin gönlünü kazanmakla olur. Başarınız o şehirde bıraktığınız hoş seda ile ölçülür. ‘Ah bir zamanlar bizim bir valimiz var. Burada neler yaptı. Geldi evimde beraber çayımızı içti. Geldi evimde beraber şöyle ev sofrasında yemeğimizi yedi. Geldi evimizde otlu peynirimizi yedi.’ Bunu demesi lazım. Eğer bunu diyorsa
vatandaş işte o on
üzerinden ondur. O not çok önemli” diye konuştu.
“BULUNDUĞUMUZ MAKAMLAR MAZERET DEĞİL İCRAAT MAKAMIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, valiliğin standart bir
memur anlayışı ile yürütülebilecek bir
görev olmadığının belirterek, “Yaptığınız hizmetler ve kazandığınız gönüller sizi hayatınız boyunca
takip etmeli. Bulunduğumuz makamlar mazeret değil icraat makamıdır. Mevzuat maharete mani değildir. İstidat
imkanı aşar. Bunu başarabilen
tüm valilerimizi ben kutluyorum,
tebrik ediyorum. Bunu temin edememiş olan valilerimizin de şöyle şapkayı önlerine koyup bir düşünmeleri lazım. Nerede eksik yaptım, nerede
hata yaptım? Bunu görmeleri ve
süratle bunun telafisi yoluna gitmeleri lazım” dedi.
“HOLLANDE’NİN AÇIKLAMALARI GÖNÜLLERE SU SERPTİ”
Türkiye’nin içeride ve dışarıda çok hayati sınamalardan geçtiğini, çok
kritik dönemler yaşadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle
devam etti.
“Yakın çevremizde
bölgesel ve küresel konjonktürden kaynaklanan çok büyük çatışmalar, çok büyük krizler var. Yukarda Ukrayna’dan başlayın, doğuya
Gürcistan ve Ermenistan’a
doğru devam edin, oradan aşağıya İran’a inin, devam edip Irak ve
Suriye’ye gelin, güneyde Kıbrıs’a, batıda Yunanistan’a kadar bu çemberi şöyle bir sürdürün. Gördüğünüz gibi tüm çevremiz istikrarsızlık içinde. Hele Suriye’de yaşanan tam bir
insanlık dramı. 350 bin insanın hayatını kaybettiği, 5
milyon insanın diğer ülkelere sığındığı bir yerde uluslararası
toplum hala
ciddi bir şey yapmadan sadece lafla, sözle hadiseye seyirci kalmaya devam ediyor. 350 bin insanı öldüren bir katile, bir zalime bu topraklardan güya siyaset yaptığını söyleyen birileri
ziyarete gidebiliyor. Bunu yapabiliyor. Bu hakikaten bizi içeride ciddi manada muhasebeye sevk etmesi
gereken bir konudur. Hele şükür dün
Fransa Devlet Başkanı Hollande’nin
kendi ülkesinden
bazı milletvekillerinin Suriye’ye gitmesi veya gidecek olmasından dolayı onlar
hakkında yaptığı
açıklama gönüllere su serpen açıklamaydı. Böyle bir katile
nasıl olurda Fransa gibi bir ülkenin milletvekilleri ziyarete gider diye. Biz ülkemize sığınan
Suriyeli kardeşlerimize en iyi şekilde ev sahipliği yapmaya çalışıyoruz. İşte BM’de çıktı hanımefendi bir
konuşma yaptı ve şuanda dünyada en çok mültecinin olduğu
ülke Türkiye.
Dünyada gelişmiş
ülkeler Türkiye’ye
yönelik bize ne düşer, bizde şu kadar
destek verelim diye bir şey demiyorlar o yarı bir mesele. Ama biz onlar yapsa da yapmasa da hamdolsun bereketiyle bu hazine güçleniyor. Bizde bu desteklerimizi yapmaya devam ediyoruz. Pek çok ilimize, ilçemize, hatta köyümüze yayılmış olan bu misafirlerimize ensar anlayışı ile devam edeceğiz.”
“DAİŞ İLE TERÖR ÖRGÜTÜ ARASINDA BİR FARK YOK”
Valilere seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda hiçbir aksaklığın, hiçbir nahoş durumun yaşanmaması
konusunda özel önem beklediğini dile getirdi. Sıkıntıların olabileceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar gelmediği zaman sıkıntılar olmuyor muydu?
Gene aynı ve
benzer sıkıntılar oluyordu ama unutmayalım ki dara düşmüş ve dara düşmenin
ötesinde bombaların
altında kalan bu insanlara bu millet kucağını açmak suretiyle hem
insani hem vicdani
hem de İslami bir
görevi yerine getirmiştir. Suriye
içinde örgütlenen ve 120 ülkeyle birlikte bizim desteklediğimiz
muhalefet tam netice almaya yaklaşırken biranda DAİŞ bir örgüt icat edildi, işler tepetaklak oldu. Irak’ta bir önceki hükümetin yanlışları
sebebiyle yaşanan derin kırılmaları fırsat bilen örgüt
burada da süratle etkin
hale geldi. Aslında ortada tanımlanabilen tabanı, tanımlanabilen hiyerarşisi, tanımlanabilen
hedefi olmayan bir
yapı var. Bölgenin kendi içinde ve küresel düzeyde pek çok hesap bu
çatı altında, bu
isim altında görülmeye çalışılıyor. Bu örgütün bir
proje ürünü olduğunu anlamak
için öyle çok derin siyasi analize filan
ihtiyaç yok. Her şey ortada. Musul’da
kütüphane yakan, camileri yıkan, aynı şekilde türbeleri yakan yıkan bu örgütle ülkemizde okulları yakan örgüt
arasında aslında hiçbir
fark yok. Onlarda
yeri geldiğinde camileri yakıp yıkıyorlar. Hiçbir fark yok. Okulları aynı şekilde yakıp yıkıyorlar” dedi.
“VATANI SATMAK YÜKSEK FAİZLE ÜLKENİN VE MİLLETİN KAYNAKLARINI HEBA ETMEKLE OLUR”
“Ülkemizin uzunluğu 911 kilometre olan Suriye
sınırı 510 kilometresi bir örgütün, 210 kilometresi bir başka örgütün
kontrolü altında” diye
konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak’ta ise sınırların bulunduğu
Kuzey Irak
yönetimi ile
merkezi hükümet arasında ciddi sorunların olduğunu söyledi. Böyle bir ortamda
Türkiye’nin bir yandan kendi vatandaşlarının güvenliğini sağlamaya, diğer yandan bu ülkelerdeki kardeşlerinin sıkıntılarına çare olmaya çalıştığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha da üzüntü verici olanı
böyle bir ortamda
dahi ülke içindeki siyasi partilerin birlik, beraberlik içinde
hareket edemiyor olmasıdır. Son
olarak Süleyman Şah Türbesi’nin nakli konusundaki
tartışmaları hep birlikte gördük, hep birlikte yaşadık. Dün Türkiye’nin Suriye’de maceraya sokulmaması
gerektiğini haykıranlar
bugün hilafe hakikat olduğunu bile bile
toprak kaybetmekten söz ediyor. Üstelik bu konuda sadece hükümeti, sadece
iktidar partisini eleştirmekle kalmıyor. Şahsımı,
Genelkurmay Başkanımızı, komutanlarımızı, onların nezdinde tüm silahlı kuvvetlerimizi
hedef alıyorlar. Halbuki gayet başarılı bir
operasyon yapılmıştır. Orada bizim bir metrekare toprağımız kaybolmamıştır. Tam aksi olmuştur. Şuanda belki de
dünyanın en netameli, en sıkıntılı olan bölgesine girildi, oradaki askerlerimiz ve
manevi emanetlerimiz alındı
ülkemiz sınırına
yakın bir yere nakledildi. Ben hükümetimizi ve
kahraman silahlı kuvvetlerimizi bir kez daha tebrik ediyorum. Yeri daha önce çeşitli sebeplerle iki defa değişmiş bir türbeyi üçüncü defa taşımış olmayı vatanı satmak olarak nitelendirenler açık söylüyorum
vatan kavramının ne olduğunu bilmeyenlerdir. Vatanı satmak nasıl oluyor biliyor musunuz, vatanı satmak ortadaki açık gerçeğe, somut bilgilere rağmen kahraman askerlerimizi orada tehlikeye atmakla olur. Vatanı satmak kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi
kriz üzerine krize sokmakla olur. Vatan satmak bu topraklarda bin yıllık
ortak geçmişi olan insanların birliğini, beraberliğini, kardeşliğini sağlayamayarak ülkenin maddi, manevi kayıplara uğramasına
göz yummakla olur. Vatanı satmak yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur. Türkiye’yi hemen yanı başımızdaki kaos ortamına sokmak isteyenlere engel olmak için
stratejik bir hamle yapmak vatana hizmet etmektir” diye konuştu.
“ANLATMAYA KALKSAM SOKAĞA ÇIKACAK YÜZLERİ KALMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
çözüm süreciyle ülkenin kanayan yarasına, milletin dağlanan yüreğine merhem olmaya çalışmanın vatana hizmet demek olduğunu dile getirdi. Ekonomiyi ve onunla birlikte refahı 12 yılda üç kat büyütmenin, ülkeyi tarihinde görülmemiş yatırımlarla buluşturmanın vatana hizmet demek olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sene 1980-1982
kişi başı milli
gelir bin 567
dolar şuanda hamdolsun 11 bin dolar. Nerelerden nerelere geldik. Yeterli mi değil,
daha fazla olması lazım. Enflasyonu ve faizi düşürerek lobilere aktarılan kaynağı ülkeye ve millete hizmet için yatırıma dönüştürmek vatana hizmet etmektir. Bizde hükümetimizde bugüne kadar vatana hizmet etmenin çabası içinde olduk. Sizler valisi olduğunuz şehirlerin 12
yıl önceki
durumu ile bugünkü durumunu sürekli olarak kıyaslamak ve bunu iyi bilmek durumundasınız. Yapılanlar ortada, bizi vatanı satmakla itham edenlerin bu ülkeye ve bu millete verdikleri zararı anlatmaya kalksam sokağa çıkacak yüzleri kalmaz. Bunları iyi tanırım. Gerçi bu onlar için alışılageldik bir şey.
Türkiye ve milletimize hiçbir katkıları
olmadığı gibi
başında bulundukları partilere de hiçbir katkıları dokunmadı. Her seçimde yenildiler ama sanki
gökten yağmur yağıyormuş gibi yarabbi şükür deyip yollarına devam ettiler. Biz vatan sevgimizi, millet sevgimizi yaptığımız hizmetlerle sayısız defa ispatladık. Süleyman Şah
meselesinin ne olduğunu
herkes gayet iyi biliyor. Türkiye ne herhangi bir hakkından vazgeçmiştir ne de kendisine ait bir karış toprağı
terk etmiştir. Tamamen kendi stratejimiz, kendi planlamamız, kendi icramız olan bir operasyonla türbenin
yerini değiştirdik ve bu öyle bir günlük, iki günlük, bir hafta, bir aylık bir çalışmanın neticesi değil aylardır
üzerinde çalıştığımız başbakanlık dönemimden itibaren bir süreçtir ve cumhurbaşkanı olduğum andan itibaren de
gerek dar kapsamlı yaptığımız çalışmalarda da, toplantılarda da sürekli bunu görüşerek en sonunda nihai
kararı verdik, bu adımı attık. Hadisenin bundan ibaret olduğunu
ifade ediyorum” dedi.