CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ancak ve ancak CHP ulaştırır" dedi.
Kılıçdaroğlu, “2002’de iktidara geldiler Türkiye’de terör var mıydı? Yoktu. 2002’de terörsüz bir Türkiye devraldılar. Bugün kan gövdeyi götürüyor. Binlerce kişi bulundukları yerlerden gitmiş. Şehirler silah deposuna dönüşmüş, evler bombalanıyor terörden temizlenmek için; masun çocuklar, kadınlar, aileler yerlerinden yurtlarından edildi, gidecekleri yer yok bu insanların. Soru şu; bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Van’daki taksi şoförü mü getirdi?” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Beşiktaş’ın Süper Lig şampiyonluğunu ve Fenerbahçe Basketbol Takımı’nın Avrupa’daki başarısını kutlayarak konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, “İki mutlu haberle sözlerime başlamak istiyorum. Beşiktaş’ın şampiyonluğunu kutuluyoruz. Fenerbahçe’nin Berlin’deki başarısını kutluyoruz. PTT liginden Süper Lige çıkan Adanaspor ve Karabükspor’u da yürekten kutluyoruz. Başkanından teknik direktörüne, futbolcusundan malzemecisine kadar bütün arkadaşları yürekten kutluyoruz. Sevindiğimiz ikinci olay, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ilgili. Biliyorsunuz Uluslararası Kredi Derecelendirme Kurulu var. Türkiye dahil pek çok kuruluşun kredi notunu belirler. İzmir ile ilgili yapılan değerlendirme İzmir için Türkiye için yüz akı bir değerlendirmedir. 2010 tarihinden 2016’ya kadar İzmir Büyükşehir’in kredi notu tam 17 basamak yükseldi. İzmir Büyükşehir’in kredi notu ABD, Almanya ve İsviçre’nin kredi notuyla eşit. Türkiye’nin kredi notu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 10 basamak altında. CHP’li Belediyeler halka inanıyorlar, halka güveniyorlar, halka hesap veriyorlar, kul hakkı yemiyorlar ve mücadele ediyorlar. Bu ayrıca şunu da gösteriyor; CHP iktidarında Türkiye’nin nereye taşınacağını çok iyi gösteriyor. Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ancak ve ancak CHP ulaştırır. Bütün vatandaşlarımın bunu böyle bilmesini isterim. Örnek mi? İşte İzmir. İsterseniz diğer belediyelerimize de bakın. Aynı performans oralarda da var ama İzmir’in bir özelliği var; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kredi notunu ABD ile Almanya ile İsviçre ile eşit konuma getiren Belediye Başkanı 400 küsür yıl hapisle yargılanıyor. İşte bu olayı milletin önüne koymak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“BU MEMLEKETİN BÜYÜK BİR KISMI MEMNUN DEĞİL”
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“ Çiftçiler her toplumun vazgeçilmez sınıfıdır. Eğer bir şey yiyeceksek dönüp çiftçilere bakacağız, toprak ekilecekse dönüp çiftçilere bakacağız, alın teri döken kimdir diye düşündüğümüzde önce çiftçilere bakacağız. O nedenle bütün dünya 14 Mayıs’ı Dünya Çiftçiler Günü olarak kabul etmiştir ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne demiştir; ‘Köylü milletin efendisidir’ demiştir. Evet onlar bizim efendimiz, onlar bizim baş tacımız. Cumhuriyet’in ilk yıllarında temel sektör ziraattı. Çiftçinin üzerinde ağır vergi yükleri vardı. O yükleri kaldıran da yine Cumhuriyetin kurucuları. Çiftçiye rahat bir nefes aldırdılar ve onu milletin efendisi olarak kabul ettiler. Geldik 21. Yüzyıla 2016’ya, dünyanın en pahalı mazotunu çiftçiye satıyoruz, ilaç parası; dünyanın en pahalı ilacı ona satıyoruz. Gübre, elektrik her şeyde onun alın terinin karşılığını vermiyoruz. 2 Trakya büyüklüğünde alan çiftçi tarafından ekilmiyor. Neden? Zarar ediyoruz diyorlar. Nasıl etmesinler. Buna baktığınızda; fındık üreticisi memnun değil, çay üreticisi memnun değil, süt üreticisi memnun değil, patates üreticisi memnun değil, sera altı üretimi yapan çiftçi hayatından memnun değil ama onlara şunu söylüyorum sadece siz değil, bu memleketin büyük bir kısmı memnun değil. Herkes huzursuzluk içinde. Eğer huzurlu bir dünya istiyorsak, sevginin egemen olduğu bir dünya istiyorsak; herkesin huzur içinde caddelerinde, sokaklarında, tarlalarında, fabrikalarında gezip çalıştığı bir Türkiye istiyorsak, adresin çok açık, adresin 6 ok ve CHP’dir. Neden bunu söylüyorum sevgili çiftçi kardeşim; sen bütün bu dertlerle uğraşırken iktidarın Tarım Bakanı Fransa’da tarım ekonomisine yaptığı katkıdan ötürü şövalye liyakat nişanı aldı. Yani Türk tarımına değil Fransız tarımına yaptığı katkıdan ötürü. Senin alın terini sömürttü liyakat madalyası aldı. Ben o liyakat madalyasını senin şeref göğsüne takacağım çiftçi kardeşim hiç meraklanma.”
VAN GÖLÜ’NÜN KORUNMASI İÇİN ÖZEL KANUN TEKLİFİ
Hafta sonu il başkanlarıyla beraber Van’ı ziyaret ettiklerini ve Van halkının sorunlarını dinlediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, Van Gölü’nün korunması için özel bir kanun teklifi hazırlayacaklarını belirterek, “Bazı il başkanlarımız ilk kez Van’ı görüyor. Bodrum Belediye Başkanımız da gelmişti. İlk kez Van’ı görüyor. Van kadar güzel bir şehir var mı acaba Türkiye’de diye bana sordu. Van masum, Van acılı, Vanlı da acılı, üzüntülü ve masum. Görkemli bir tarihi var, görkemli bir kültürü var, görkemli bir geçmişi var Van’ın; doğa güzellikleri ar, Van Denizi var ama ütün bunların içerisinde Van halkı memnun değil, huzurlu değil. Değişik kesimlerle konuştuk. Ticaretçiden tut sade vatandaşa kadar pek çok kişiyle konuştuk. Barolarla konuştuk, tabip odalarının, esnafın sanatkarın temsilcileriyle, fırıncı odalarının temsilcileriyle oturduk konuştuk. Nedir Van’ın sorunu diye. Ben özellikle bu toplantıda Vanlı kardeşlerime seslenmek isterim. Deprem sonrası yaralar tam sarılmamış. Depremde oraya en çok giden genel başkan benim. Yılbaşını bile Vanlılarla geçirdim. Onların acıları vardı, onların dertleriyle ben beraber oldum. Terör nasıl burada bir numaralı sorunsa orada da bir numaralı sorun. Terörden herkes bıkmış. Herkes yılmış, terör istenmiyor. ‘Biz memleketimizde huzur içinde yaşamak istiyoruz’ diyorlar. Terör bir numaralı sorun olmaya orada da devam ediyor. Terörden kaçan Yüksekovalılar var. En az 40 bin kişi olduğu söyleniyor. Bazı arkadaşlarda bunun 80 bin kişi olduğunu söylüyor. İster 40 bin ister 10 bin ister 80 bin. Yüksekova’dan kaçıp Van’a gelmişler. Bir apartman dairesinde her odada ayrı bir aile oturuyor ve diyorlar ki; ‘şuana kadar 500 lira kira yardımı edildi, başka bir para verilmesi, başka bir yardım yapılmadı. Biz terörün bitmesini yürekten istiyoruz ve kendi ülkemize dönmek istiyoruz. ‘Madem bizi oradan çıkaracaklardı neden hazırlık yapmadılar, bizim oturacağımız yerleri bize vermeleri lazım.’ Hadi diyorlar ki ‘bazımızın durumu iyi, gelirken parayla geldik ama hazıra dağ mı dayanır’ diyorlar. ‘Gelir yok, başka bir şey yok harca harca bir gün bitecek, ne olacak bizim halimiz.’ ‘Biz bu memleketin vatandaşıyız’ diyor. ‘Kendi memleketimizde huzur içinde yaşamak istiyoruz’ diyorlar. Onlarında hakları değerli arkadaşlar. Diyorlar ki ‘burada Suriyeli mülteciler var bizde Van’da mülteci durumdayız, perişan vaziyetteyiz.’ Terör nedeniyle tarım ve hayvancılığın bittiğini ve turizminde büyük yara aldığını bize söylendi. O rakamları da zaten biz bütün ayrıntılarıyla derledik, arkadaşlarımız parlamentoda, genel kurulda bunları dile getirecekler. Van Ticaret Sanayi Odası Başkanı bizi karşılayıp konuşma yaparken, ‘Türkiye’nin en borçlu kentine hoş geldiniz Sayın Genel başkan’ diye bir cümle kurdu. ‘Deprem sonrası TOKİ konutları yapıldı, şimdi ödemeler başlayacak, ekonomi durmuş vaziyette, taksitler ödenmiyor, terör nedeniyle çekler, senetler karşılıksız; dolayısıyla hepimiz perişan haldeyiz ve buradan bizim kurtulmamız lazım’ diye bize dert yanıyorlar. Sınır ticareti bizim için çok önemli diyorlar ve sınır ticaretinin açılmasını istiyorlar. ‘İşsizlik hat safhada, gençlerimizin tamamı işsiz bunlara iş bulunması lazım. ‘Teşvik konusunda 6. bölge teşvikten yararlanıyoruz bu doğrudur ama olağan şartlarda bu olur ama hiçbir zaman biz olağan şartları yaşamadık, hep olağanüstü şartlardayız. Eğer teşvik yapılacaksa olağanüstü şartlara uygun teşviklerin yapılması lazım’ diyorlar. ‘Van Gölü hızla kirleniyor, Van Gölü’nü koruyacak özel bir kanun çıkarın’ diyorlar. Sevgili Grup Başkanvekillerim, Van ile derhal ilişkiye geçin, Van Gölü’nün korunmasıyla ilgili bir kanun teklifini hazırlayalım TBMM Başkanı’na sunmuş olalım” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’Yİ BU HALE VAN’DAKİ TAKSİ ŞOFÖRÜ MÜ GETİRDİ?”
Vanlılarla yaptığı sohbeti anlatan Kılılçdaroğlu, “Terör sadece sizin gündeminizde değil, Türkiye’nin de gündeminde. Terör kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin, amacı ne olursa olsun hep beraber teröre karşı ortak tavır sergilememiz lazım, bu konuda hepimiz uzlaşmalıyız. İster Vanlı, ister Karslı, ister Hakkarili, ister Trabzonlu, ister Edirneli, ister Muğlalı, hep beraber, terör insanlık suçudur ve teröre karşı hepimiz açık ve net tavır takınmalıyız. Teröre karşı ortak tavır takınırsak daha başarılı sonuçlar alırız diye söyledim ve şunu söylemekten de kendimi alıkoyamadım; 2002’de iktidara geldiler Türkiye’de terör var mıydı? Yoktu. 2002’de terörsüz bir Türkiye devraldılar. Bugün kan gövdeyi götürüyor. Binlerce kişi bulundukları yerlerden gitmiş. Şehirler silah deposuna dönüşmüş, evler bombalanıyor terörden temizlenmek için; masun çocuklar, kadınlar, aileler yerlerinden yurtlarından edildi, gidecekleri yer yok bu insanların. Soru şu; bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Van’daki taksi şoförü mü getirdi? Hakkari’deki arkadaşımız mı getirdi? Diyarbakır’daki Şehmuz, taksi şoförü mü getirdi? Bu hale getiren kaçak sarayda oturan diktatör bozuntusudur, herkes böyle bilsin.
(İHA)
Kılıçdaroğlu, “2002’de iktidara geldiler Türkiye’de terör var mıydı? Yoktu. 2002’de terörsüz bir Türkiye devraldılar. Bugün kan gövdeyi götürüyor. Binlerce kişi bulundukları yerlerden gitmiş. Şehirler silah deposuna dönüşmüş, evler bombalanıyor terörden temizlenmek için; masun çocuklar, kadınlar, aileler yerlerinden yurtlarından edildi, gidecekleri yer yok bu insanların. Soru şu; bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Van’daki taksi şoförü mü getirdi?” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Beşiktaş’ın Süper Lig şampiyonluğunu ve Fenerbahçe Basketbol Takımı’nın Avrupa’daki başarısını kutlayarak konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, “İki mutlu haberle sözlerime başlamak istiyorum. Beşiktaş’ın şampiyonluğunu kutuluyoruz. Fenerbahçe’nin Berlin’deki başarısını kutluyoruz. PTT liginden Süper Lige çıkan Adanaspor ve Karabükspor’u da yürekten kutluyoruz. Başkanından teknik direktörüne, futbolcusundan malzemecisine kadar bütün arkadaşları yürekten kutluyoruz. Sevindiğimiz ikinci olay, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ilgili. Biliyorsunuz Uluslararası Kredi Derecelendirme Kurulu var. Türkiye dahil pek çok kuruluşun kredi notunu belirler. İzmir ile ilgili yapılan değerlendirme İzmir için Türkiye için yüz akı bir değerlendirmedir. 2010 tarihinden 2016’ya kadar İzmir Büyükşehir’in kredi notu tam 17 basamak yükseldi. İzmir Büyükşehir’in kredi notu ABD, Almanya ve İsviçre’nin kredi notuyla eşit. Türkiye’nin kredi notu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 10 basamak altında. CHP’li Belediyeler halka inanıyorlar, halka güveniyorlar, halka hesap veriyorlar, kul hakkı yemiyorlar ve mücadele ediyorlar. Bu ayrıca şunu da gösteriyor; CHP iktidarında Türkiye’nin nereye taşınacağını çok iyi gösteriyor. Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ancak ve ancak CHP ulaştırır. Bütün vatandaşlarımın bunu böyle bilmesini isterim. Örnek mi? İşte İzmir. İsterseniz diğer belediyelerimize de bakın. Aynı performans oralarda da var ama İzmir’in bir özelliği var; İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kredi notunu ABD ile Almanya ile İsviçre ile eşit konuma getiren Belediye Başkanı 400 küsür yıl hapisle yargılanıyor. İşte bu olayı milletin önüne koymak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“BU MEMLEKETİN BÜYÜK BİR KISMI MEMNUN DEĞİL”
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“ Çiftçiler her toplumun vazgeçilmez sınıfıdır. Eğer bir şey yiyeceksek dönüp çiftçilere bakacağız, toprak ekilecekse dönüp çiftçilere bakacağız, alın teri döken kimdir diye düşündüğümüzde önce çiftçilere bakacağız. O nedenle bütün dünya 14 Mayıs’ı Dünya Çiftçiler Günü olarak kabul etmiştir ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne demiştir; ‘Köylü milletin efendisidir’ demiştir. Evet onlar bizim efendimiz, onlar bizim baş tacımız. Cumhuriyet’in ilk yıllarında temel sektör ziraattı. Çiftçinin üzerinde ağır vergi yükleri vardı. O yükleri kaldıran da yine Cumhuriyetin kurucuları. Çiftçiye rahat bir nefes aldırdılar ve onu milletin efendisi olarak kabul ettiler. Geldik 21. Yüzyıla 2016’ya, dünyanın en pahalı mazotunu çiftçiye satıyoruz, ilaç parası; dünyanın en pahalı ilacı ona satıyoruz. Gübre, elektrik her şeyde onun alın terinin karşılığını vermiyoruz. 2 Trakya büyüklüğünde alan çiftçi tarafından ekilmiyor. Neden? Zarar ediyoruz diyorlar. Nasıl etmesinler. Buna baktığınızda; fındık üreticisi memnun değil, çay üreticisi memnun değil, süt üreticisi memnun değil, patates üreticisi memnun değil, sera altı üretimi yapan çiftçi hayatından memnun değil ama onlara şunu söylüyorum sadece siz değil, bu memleketin büyük bir kısmı memnun değil. Herkes huzursuzluk içinde. Eğer huzurlu bir dünya istiyorsak, sevginin egemen olduğu bir dünya istiyorsak; herkesin huzur içinde caddelerinde, sokaklarında, tarlalarında, fabrikalarında gezip çalıştığı bir Türkiye istiyorsak, adresin çok açık, adresin 6 ok ve CHP’dir. Neden bunu söylüyorum sevgili çiftçi kardeşim; sen bütün bu dertlerle uğraşırken iktidarın Tarım Bakanı Fransa’da tarım ekonomisine yaptığı katkıdan ötürü şövalye liyakat nişanı aldı. Yani Türk tarımına değil Fransız tarımına yaptığı katkıdan ötürü. Senin alın terini sömürttü liyakat madalyası aldı. Ben o liyakat madalyasını senin şeref göğsüne takacağım çiftçi kardeşim hiç meraklanma.”
VAN GÖLÜ’NÜN KORUNMASI İÇİN ÖZEL KANUN TEKLİFİ
Hafta sonu il başkanlarıyla beraber Van’ı ziyaret ettiklerini ve Van halkının sorunlarını dinlediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, Van Gölü’nün korunması için özel bir kanun teklifi hazırlayacaklarını belirterek, “Bazı il başkanlarımız ilk kez Van’ı görüyor. Bodrum Belediye Başkanımız da gelmişti. İlk kez Van’ı görüyor. Van kadar güzel bir şehir var mı acaba Türkiye’de diye bana sordu. Van masum, Van acılı, Vanlı da acılı, üzüntülü ve masum. Görkemli bir tarihi var, görkemli bir kültürü var, görkemli bir geçmişi var Van’ın; doğa güzellikleri ar, Van Denizi var ama ütün bunların içerisinde Van halkı memnun değil, huzurlu değil. Değişik kesimlerle konuştuk. Ticaretçiden tut sade vatandaşa kadar pek çok kişiyle konuştuk. Barolarla konuştuk, tabip odalarının, esnafın sanatkarın temsilcileriyle, fırıncı odalarının temsilcileriyle oturduk konuştuk. Nedir Van’ın sorunu diye. Ben özellikle bu toplantıda Vanlı kardeşlerime seslenmek isterim. Deprem sonrası yaralar tam sarılmamış. Depremde oraya en çok giden genel başkan benim. Yılbaşını bile Vanlılarla geçirdim. Onların acıları vardı, onların dertleriyle ben beraber oldum. Terör nasıl burada bir numaralı sorunsa orada da bir numaralı sorun. Terörden herkes bıkmış. Herkes yılmış, terör istenmiyor. ‘Biz memleketimizde huzur içinde yaşamak istiyoruz’ diyorlar. Terör bir numaralı sorun olmaya orada da devam ediyor. Terörden kaçan Yüksekovalılar var. En az 40 bin kişi olduğu söyleniyor. Bazı arkadaşlarda bunun 80 bin kişi olduğunu söylüyor. İster 40 bin ister 10 bin ister 80 bin. Yüksekova’dan kaçıp Van’a gelmişler. Bir apartman dairesinde her odada ayrı bir aile oturuyor ve diyorlar ki; ‘şuana kadar 500 lira kira yardımı edildi, başka bir para verilmesi, başka bir yardım yapılmadı. Biz terörün bitmesini yürekten istiyoruz ve kendi ülkemize dönmek istiyoruz. ‘Madem bizi oradan çıkaracaklardı neden hazırlık yapmadılar, bizim oturacağımız yerleri bize vermeleri lazım.’ Hadi diyorlar ki ‘bazımızın durumu iyi, gelirken parayla geldik ama hazıra dağ mı dayanır’ diyorlar. ‘Gelir yok, başka bir şey yok harca harca bir gün bitecek, ne olacak bizim halimiz.’ ‘Biz bu memleketin vatandaşıyız’ diyor. ‘Kendi memleketimizde huzur içinde yaşamak istiyoruz’ diyorlar. Onlarında hakları değerli arkadaşlar. Diyorlar ki ‘burada Suriyeli mülteciler var bizde Van’da mülteci durumdayız, perişan vaziyetteyiz.’ Terör nedeniyle tarım ve hayvancılığın bittiğini ve turizminde büyük yara aldığını bize söylendi. O rakamları da zaten biz bütün ayrıntılarıyla derledik, arkadaşlarımız parlamentoda, genel kurulda bunları dile getirecekler. Van Ticaret Sanayi Odası Başkanı bizi karşılayıp konuşma yaparken, ‘Türkiye’nin en borçlu kentine hoş geldiniz Sayın Genel başkan’ diye bir cümle kurdu. ‘Deprem sonrası TOKİ konutları yapıldı, şimdi ödemeler başlayacak, ekonomi durmuş vaziyette, taksitler ödenmiyor, terör nedeniyle çekler, senetler karşılıksız; dolayısıyla hepimiz perişan haldeyiz ve buradan bizim kurtulmamız lazım’ diye bize dert yanıyorlar. Sınır ticareti bizim için çok önemli diyorlar ve sınır ticaretinin açılmasını istiyorlar. ‘İşsizlik hat safhada, gençlerimizin tamamı işsiz bunlara iş bulunması lazım. ‘Teşvik konusunda 6. bölge teşvikten yararlanıyoruz bu doğrudur ama olağan şartlarda bu olur ama hiçbir zaman biz olağan şartları yaşamadık, hep olağanüstü şartlardayız. Eğer teşvik yapılacaksa olağanüstü şartlara uygun teşviklerin yapılması lazım’ diyorlar. ‘Van Gölü hızla kirleniyor, Van Gölü’nü koruyacak özel bir kanun çıkarın’ diyorlar. Sevgili Grup Başkanvekillerim, Van ile derhal ilişkiye geçin, Van Gölü’nün korunmasıyla ilgili bir kanun teklifini hazırlayalım TBMM Başkanı’na sunmuş olalım” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’Yİ BU HALE VAN’DAKİ TAKSİ ŞOFÖRÜ MÜ GETİRDİ?”
Vanlılarla yaptığı sohbeti anlatan Kılılçdaroğlu, “Terör sadece sizin gündeminizde değil, Türkiye’nin de gündeminde. Terör kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin, amacı ne olursa olsun hep beraber teröre karşı ortak tavır sergilememiz lazım, bu konuda hepimiz uzlaşmalıyız. İster Vanlı, ister Karslı, ister Hakkarili, ister Trabzonlu, ister Edirneli, ister Muğlalı, hep beraber, terör insanlık suçudur ve teröre karşı hepimiz açık ve net tavır takınmalıyız. Teröre karşı ortak tavır takınırsak daha başarılı sonuçlar alırız diye söyledim ve şunu söylemekten de kendimi alıkoyamadım; 2002’de iktidara geldiler Türkiye’de terör var mıydı? Yoktu. 2002’de terörsüz bir Türkiye devraldılar. Bugün kan gövdeyi götürüyor. Binlerce kişi bulundukları yerlerden gitmiş. Şehirler silah deposuna dönüşmüş, evler bombalanıyor terörden temizlenmek için; masun çocuklar, kadınlar, aileler yerlerinden yurtlarından edildi, gidecekleri yer yok bu insanların. Soru şu; bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Van’daki taksi şoförü mü getirdi? Hakkari’deki arkadaşımız mı getirdi? Diyarbakır’daki Şehmuz, taksi şoförü mü getirdi? Bu hale getiren kaçak sarayda oturan diktatör bozuntusudur, herkes böyle bilsin.
(İHA)