
Berlin
Ülkede 23 Şubat’ta düzenlenen erken genel seçimde Hristiyan Birlik (CDU/CSU) Partileri yüzde 28,52 oy oranıyla birinci çıktı.
Almanya'daki seçimin galibi Merz'in Avrupa politikalarında oynayacağı rol merak ediliyorAlmanya'da tüketici güveni siyasi durumun etkisiyle kötüleşmeye devam ediyorAlmanya seçimleri: Siyasi dengeler değişiyor mu?Almanya'da kurulacak koalisyon hükümetini zorlu bir ekonomi ve reform gündemi bekliyorAlmanya'da AfD, ülkenin doğusundaki eyaletlerde birinci parti çıktıAlmanya için Alternatif (AfD) ise oy oranını bir önceki genel seçime göre katlayarak yüzde 20,8 ile ikinci sırada yer aldı.
AfD’nin ülkenin doğusunda bulunan 5 eyalette birinci çıkması, batı eyaletlerinde de oylarını kayda değer şekilde yükseltmesi dikkati çekti.
Müslümanlar ve göçmen kökenliler başta olmak üzere ülkedeki birçok kesim, AfD’nin yükselişinden duydukları endişeleri dile getirdi.
Münster Üniversitesinden siyaset bilimci Prof. Dr. Klaus Schubert, seçim sonuçlarını AA muhabirine değerlendirdi.
"CDU/CSU'nunki zayıf bir başarı"
CDU/CSU’nun galibiyetinin seçim öncesinde de beklendiğini ancak CDU/CSU ve Başbakan adayı Friedrich Merz’in bekledikleri oy oranına ulaşamadıklarını belirten Schubert, "Merz, yüzde 30’un üzerinde oy almak istiyordu. Bazıları yüzde 35'i bile söylüyordu. Şimdi yüzde 28,52 oldu. Evet, bir başarı ancak zayıf bir başarı." görüşünü savundu.
Schubert, mevcut Başbakan Olaf Scholz’un Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) yüzde 16,41’de kaldığına işaret ederek, “Bu, (SPD için) en kötü sonuçtur ve prensipte bu parti için bir felakettir ancak bana göre, bu kendisinin sebep olduğu bir felakettir.” ifadesini kullandı.
SPD’nin yanlış başbakan adayıyla seçime girdiğini belirten Schubert, çok popüler olan Savunma Bakanı Boris Pistorius’un başbakan adayı gösterilmesi gerektiğini dile getirdi.
"AfD'nin oy oranını iki kat artırması, Almanya için bir felaket"
AfD’nin yüzde 20’nin üzerinde oy almasını değerlendiren Schubert, “Bana göre bu partinin oy oranını iki kat artırması, Almanya için bir felakettir ancak bunun sorumlusu yerleşik partilerdir. Özellikle de göç konusunun sürekli gündemde olması ve yerleşik partilerin (göçmenleri) en önemli sorun olarak sıkça dile getirmeleri.” diye konuştu.
Prof. Dr. Schubert, Almanya’da ekonominin çok kötü durumda olduğunu vurgulayarak, “Ekonomi konusunda gerçekten yetkin olan ve iş dünyasından gelen Friedrich Merz'in sahip olduğu bu artıyı neden çok daha güçlü bir şekilde vurgulamadığını anlayamıyorum.” görüşünü paylaştı.
Schubert, Almanya’da Kasım 2024’te dağılan SPD, Yeşiller ve Hür Demokrat Partiden (FDP) oluşan ve renklerinden dolayı "Trafik Işığı Koalisyonu" olarak nitelendirilen hükümetin hem ekonomide hem dış politikada hem de Avrupa politikasında başarılı olamadığını anlattı.
Hükümetin Ukrayna Savaşı'nda kararlı durduğunu belirten Schubert, “AfD'nin yükselişi, bununla da açıklanabilir. Alman halkının savaş, ordu gibi şeylerle ilgili büyük bir sorununun olduğunu biliyorsunuzdur. Bu, tarihseldir. AfD ve BSW Partisi, tabiri caizse tam da buradan seçmeni avladılar." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Schubert, seçimlerin ardından CDU/CSU ve SPD’nin hükümet kurabilmek için mecliste yeterli sayıda sandalye kazandığına işaret ederek, “Sonuç olarak, istikrarlı bir hükümet ortaya çıkabileceği için seçimler iyi geçti.” dedi.
Böylelikle üçlü koalisyon hükümetinin önüne geçildiğini ifade eden Schubert, “İki partili koalisyon, önümüzdeki dört yıl boyunca istikrar vadeder.” diye konuştu.
Schubert, böylelikle Almanya'nın gelecekte Avrupa'da öngörülebilir ortak olarak kalabileceğini söyledi.
Merz, NATO'daki Avrupa ülkelerinin askeri savunma kabiliyetlerine değindi
Gelecek hükümette başbakan olması beklenen Merz’in seçim akşamı ABD’den bağımsızlık kazanmaları yönündeki açıklamasını da değerlendiren Schubert, “Burada Merz, Almanya ve NATO'daki diğer Avrupa ülkelerinin askeri savunma kabiliyetlerine değindi.” dedi.
ABD’deki Donald Trump yönetiminin aniden, bazılarına göre ise yıkıcı şekilde NATO ve müttefiklerinin savunduğu ilkelerden ayrıldığı görüşünü dile getiren Schubert, dolayısıyla bugün AB ve NATO üyesi ülkeler arasında dış düşmanlara karşı kendilerini savunabilecekleri askeri güçlerini en kısa sürede oluşturmaları gerektiği konusunda geniş fikir birliğinin bulunduğunu söyledi.
"Bağımsızlıktan kastedilen budur ve bu, mutlak önceliğe sahiptir.” diyen Schubert, bu yüzden de Almanya’da savunma için 200 milyar avroluk özel fon ayrılmasının konuşulduğuna dikkati çekti.
Schubert, askeri olarak bu bağımsızlık hedefinin tüm Avrupa’daki NATO ülkeleri tarafından da paylaşıldığını belirterek, “Bu bağımsızlığa ulaşmak yıllar alacak ve çok paraya mal olacak ancak bu, Finlandiya'dan Karadeniz'e kadar AB'nin doğu sınırına olası Rus saldırısını önlemek için mümkün olan her şeyi yapmakla ilgilidir hatta amaç Ukrayna'yı NATO'nun koruma alanına dahil etmektir." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Schubert, bu görev devasa boyutlara ulaşabileceğinden dolayı Almanya’da 200 milyar avronun yeterli olmayacağına ilişkin seslerin de yükseldiğini kaydetti.
Trump ve arkadaşları sadece güç oyunlarından anlıyorlar
Alman ve Amerikan hakları arasında dostlukların bulunduğunu ve bu yüzden ABD hükümetiyle halkını ayırmak gerektiğini anlatan Schubert, “İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan tarihi bir dostluk var. Bizim de ABD'de Amerikan hükümetinin şu anda yaptıklarından utanan iyi dostlarımız var yani halkı ile hükümeti ayırmak lazım.” dedi.
Schubert, Trump'ın açıklamalarıyla Almanya tarafında şok yaşandığını belirterek, “Düşünün ki 70-80 yıldır en iyi ilişkiyi yaşadığınız ve birbirinize güvenebildiğiniz biri, diyelim ki kardeşiniz, aniden diğer tarafa geçti. Esas itibarıyla Putin, onu parmağında oynatıyor. Alman siyasi perspektifinden bakıldığında bu, açıklanamaz ve aynı zamanda kabul edilemez bir durumdur.” diye konuştu.
Avrupalıların birlik içinde olmaları gerektiğini vurgulayan Schubert, “Trump ve arkadaşları, gerçekten sadece güç oyunlarından anlıyorlar. Her küçük bir zayıflıktan bile yararlanmaya ve çıkarlarını zorla kabul ettirmeye çalışıyorlar. Burada gerçekten en önemlisi Avrupa’da birliktir.” şeklinde konuştu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com