İSTANBUL - MURAT KAYA - ENES CAN
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yıldız Teknik Üniversitesinde (YTÜ) açığa alınan aralarında 7 profesörün de bulunduğu 21'i tutuklu 83 şüpheli hakkında, "terör örgütüne üye olma" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianamede, "Üniversiteler eğitim, araştırma ve bilim yuvası olarak değil, örgüte yetişmiş elaman kazandıran hücre evi, ekonomik girdi sağlayan ticarethane, ülke siyasetinde rol alan, yönetime baskı kuran siyasi partiler gibi kullanılmıştır." denildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından hazırlanan iddianamede, diğer FETÖ/PDY iddianamelerinde olduğu gibi, örgütün mali, kültürel, yargı, askeri ve emniyet yapılanması ile Türkiye'deki eylemleri anlatıldı.
"FETÖ neredeyse bütün sınavlarda hırsızlık yaptı"
İddianamede, örgütün akademik yapılanmasına ilişkin, yüksek lisans ve doktora yapacak öğrencileri belirleyen ALES'te elde edilen şüpheli başarılarla ilgili şu çarpıcı bilgiler sunuldu:
"ÖSYM verilerine göre 2005'te ALES'e 226 bine yakın adayın girdiği, bu adayların yüzde 0,1'inin soruları tam ya da 2 eksik ile tamamladığı, 2005'te ALES'te tam yapanların sayısı 100 iken, bu rakamın 2009'da 200 kat arttığı, 2009'da sınava giren 226 bine yakın adayın yüzde 9'unun tam puan aldığı, FETÖ/PDY'nin neredeyse bütün sınavlarda hırsızlık yaptığı, 2009'da ALES'te yalnızca 2 yanlışı olan aday sayısının 20 bin 290 olduğu belirlenmiştir."
"Rektörlük seçimlerinde her türlü yöntemi kullandılar"
Örgütün hakimiyetinin etkin olduğu taşra üniversitelerinde akademik kadrolar açıldığı, bu kadrolara yerleştirilen örgüt üyelerinin daha sonra büyük üniversitelere geçişinin sağlandığı ve bütün kamu üniversitelerinin adeta örgütçe kuşatıldığına dikkati çekilen iddianamede, örgütün, rektörlük seçimlerinde her üniversitede ya örgüt üyesi rektör adayını ya da örgüte yakın rektör adayını desteklediği, seçimlerde her türlü yöntemi kullanarak kazanmayı amaçladığı vurgulandı.
Üniversite yönetiminin örgüt için çok önemli olduğu, akademik kadro yanında idari kadroları da elinde tutmak istediği, üniversite bütçelerinin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmasının hedeflendiği belirtilen iddianamede, "Üniversitelerde mal ve hizmet alımları için yapılan ihaleleri örgüt üyelerinin kazanması sağlanmıştır. Üniversiteler eğitim, araştırma ve bilim yuvası olarak değil, örgüte yetişmiş elaman kazandıran hücre evi, ekonomik girdi sağlayan ticarethane, ülke siyasetinde rol alan, yönetime baskı kuran siyasi partiler gibi kullanılmıştır. Bu nedenledir ki üniversitelerdeki örgüt üyeleri yasalar çerçevesinde eğitim ve öğretim hizmeti vermekten öte örgüt talimatlarını yerine getiren, örgütün amaçlarına hizmet eden birer militan gibi hareket etmişlerdir." denildi.
"Bank Asya'ya 5 bin akademisyen üzerinden 5 milyarlık himmet"
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinin FETÖ'nün akademideki yapılanmasını bir kez daha gözler önüne serdiği vurgulanan iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:
"Bank Asya'nın mevduat varlığının, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 24 Aralık 2014'te el koymadan önce 15 milyar liradan 6,9 milyar liraya gerilediği belirtilmişti. BDDK verilerine göre, bu mevduatın yüzde 20'sinin akademisyenlere ait olduğu, aynı tarihte Bank Asya'da 168 akademisyen ve eşlerine ait toplam 1 milyar 132 milyon lira bulunduğu tespit edilmiştir.
Bank Asya'yı kurtarmak için FETÖ'nün, akademisyenlerini de harekete geçirdiğinin ortaya çıktığı, Fetullah Gülen'in talimatıyla bankayı kurtarmak için harekete geçen FETÖ'nün, himmet paralarını 5 bin akademisyen üzerinden bankaya yönlendirdiği, bankaya 5 milyar lira yatırıldığı, örgütün Bank Asya'yı kurtarmak için 'himmet akademisi'ni kullandığının ortaya çıktığı, 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra bankaya, 5 bin akademisyen üzerinden yaklaşık 5 milyar lira fon yönlendirildiği, bir araştırma görevlisinin hesabından 42,5 milyon lira çıktığının tespit edildiği, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanlarının 17-25 Aralık darbe girişimi sonrasında Bank Asya hesaplarına yönelik incelemelerinin, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nda (DDK) raporlaştırıldığı görülmüştür."
MİT'in ByLock analiz raporu
İddianamede, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock ile ilgili Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) hazırladığı analiz raporuna da yer verildi.
Bu raporda, programın nasıl kurulduğu, özellikleri ve hangi amaçla kullanıldığının anlatıldığı aktarılan iddianamede, rapordaki şu ifadeler yer buldu:
"Diğer uygulamalardan farklı olarak ByLock'ta daha fazla kullanıcıya ulaşmak ve ticari bir değer haline gelmek yerine, 'anonimlik' temelinde belirli bir kullanıcı sayısını aşmamanın istendiği, anlık mesajlaşma uygulamalarında kişilerin sosyal çevresiyle günlük ve çoğunlukla rutine dair iletişime geçmelerine karşılık, ByLock uygulamasında örgütsel amaç ve temalı bir kullanımın görüldüğü, uygulamanın her bir mesajın farklı bir kripto anahtarı ile şifrelenerek iletilmesine dayanan bir tasarıma sahip olduğu, Litvanya'da sunucu kiralanmak suretiyle kullanıma sunulduğu, kiralama bedellerinin 'Paysera' adlı anonimlik sağlayan ödeme sistemiyle gerçekleştirildiği, kurumsal ve ticari niteliğinin olmadığı, 200 bini aşkın kullanıcısı olan uygulama içeriklerinin tamamının Türkçe olduğu, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde ne Türk kamuoyu ne de yabancılar tarafından bilindiği, çözümü tamamlanan parolaların yarısından fazlasının 9 hane ve 98 üzerinde karakter içerdiği ve uygulamanın global bir uygulama maskesi altında FETÖ/PDY üyelerinin kullanımına sunulduğunun değerlendirildiği anlaşılmıştır."
dikGAZETE.com