Geçtiğimiz hafta "PKK ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü propagandası yapmak" suçundan tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın avukatı aracılığıyla tutuklama kararına yaptığı itirazın incelemesi sona erdi.
Talebi değerlendiren İstanbul 9’uncu Sulh Ceza Hakimliği, tutuklama kararı veren İstanbul 8’inci Sulh Ceza Hakimliğinin kararını yerinde bularak, itirazın reddine hükmetti.
Red kararından, şüphelinin sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar, yapmış olduğu röportajlar ve yazılarında FETÖ ve PKK silahlı terör örgütlerinin propagandası yaptığına dair kuvvetli suç şüphesinin oluştuğu belirtildi. Şüpheli Şık’ın paylaştığı tweetler, Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığı yazılar ve yaptığı haberlerin değerlendirmelerine yer verildiği red kararında, Şık’ın “Kendi devletini katil olarak nitelendirip, bu şekilde algı oluşturarak terör örgütlerinin amacına hareket ettiği ve şüphelinin atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini oluşturacak maddi delillerin dosyada mevcut olduğu” anlatıldı.
Şık’ın yazı ve tweetlerinde, “Katil, mafya, şiddet” gibi terimler kullanarak devletin terör ile mücadelesinin yasa dışı hatta terörist bir faaliyet olarak gösterildiği ifade edilen kararda, “Ülkemizin çeşitli yerlerinde patlatılan bombalama eylemleri terör örgütlerince üstlenilmesine rağmen devlet yetkililerinin savaş çıkardığı ve bu bombaları patlattığı şeklinde paylaşımlar yapılarak terör örgütlerinin propagandasının yapıldığı anlaşılmıştır” denildi.
Tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delil ve vakaların soruşturma dosyasının içeriğine uygun şekilde ortaya konulduğu belirtilen red kararından, “Tutuklamayı gerektiren nedenlerin ve tutuklama tedbirlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağını gösteren delillerin somut olgularla gerekçelendirilerek açıklandığı, açıklamaların soruşturma dosyası içeriğine de uygun olduğu” vurgulandı.
Red kararından, “Tüm bu olgu, tespit ve nedenler karşısında İstanbul 8’inci Sulh Ceza Hakimliği’nin itiraza konu tutuklama kararında usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmayıp, kararın yerinde olduğu sonuç ve vicdani kanaatine varılmakla, şüpheli müdafinin yerinde görülemeyen itirazının reddine karar vermek gerekmiştir” ifadelerine yer verildi.