Moskova
AGİT Minsk Grubu, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ı işgal etmesiyle başlayan krize barışçıl bir çözüm bulmak amacıyla 1992'de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatınca kuruldu.
6 Aralık 1994'ten bu yana Minsk Grubunun eş başkanlıklarını ABD, Fransa ve Rusya yürütüyor. Eş başkanlık koltuğundaki ülkelerin liderleri, Ermenistan'ın saldırılarına Azerbaycan'ın karşılık vermesiyle başlayan çatışmalarla ilgili dün bir bildiri yayımladı.
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un kabul ettiği metinde, "Ermenistan ve Azerbaycan yönetimini, AGİT Minsk Grubu eş başkanlarının desteğiyle herhangi bir şart koşmadan durumun çözümüne ilişkin müzakereleri yeniden başlatma konusunda sorumluluk üstlenmeye çağırıyoruz." ifadeleri yer aldı.
Liderler, çözümün adresi olarak AGİT Minsk Grubu olduğunu ileri sürdü.
Ancak Rus, Fransız ve Amerikalı eş başkanlardan oluşan ve kurulduğu günden bugüne kadar birçok girişimde bulunmasına rağmen Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik somut neticeler elde edemeyen Minsk Grubu, sadece Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanları ve dışişleri bakanlarının görüşmesini organize eden yapı hüviyetinde oldu.
Geçen zaman içinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, her fırsatta Minsk Grubunun etkisizliğini eleştirmiş, daha somut açıklamalar beklediklerini dile getirmişti.
Aliyev, temmuzda yaptığı bir konuşmasında, şu ifadeleri kullanmıştı:
"Minsk Grubu, kendilerinin şekillendirdiği müzakere sürecini bozan ve neredeyse önemsiz kılan Ermenistan'ın açıklamalarını neden yanıtlamıyor? Minsk Grubu eş başkanları, buna yeterince tepki gösterdi mi? Göstermediler. Ermenistan müzakerelerin biçimini değiştirmek ve Dağlık Karabağ'ın sözde yönetimini masaya oturtmak istiyor. Buna da gerekli yanıt verilmedi. Bazı soyut kelimelerle açıklama yapıyor fakat net fikir bildirmiyorlar. Artık o dönem geçti. Biz, netlik talep ediyoruz."
Minsk üçlüsü tarafsızlıktan uzak
Aliyev’in de işaret ettiği gibi süreçte yer alan ABD, Fransa ve Rusya'nın tarafsızlığı da sık sık eleştirilerin hedefinde yer alıyor.
Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesine rağmen ABD, Rusya ve Fransa'dan oluşan "Minsk üçlüsü", çatışmalara barışçıl ve uluslararası hukuk doğrultusunda bir çözüm sunmaktan ziyade bölgedeki ulusal çıkarlarını "dikte etmek" için statükoyu korumak istiyor.
Rusya, müzakere sürecinde yer alarak bölgedeki hegemonyasını güçlendirmek ve sınırlarında ulusal çıkarlarını korumaya yönelik adımları nedeniyle eleştirilirken, hiçbir uluslararası kurum veya devletin bölgedeki çıkarlarını engellemesine izin vermemeyi amaçlıyor.
Rusya'nın kendi himayesinde Moskova'da tek taraflı ara buluculuk girişimlerini başlatma gayretleri de bu amacın açık örneklerinden birisi olarak gösteriliyor.
Öte yandan Rusya'nın, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'daki çatışmaları başlatmasından bu yana hem Ermenistan'a hem de Azerbaycan'a gerçekleştirdiği silah satışları da Moskova'nın sürece dair yaklaşımıyla ilgili ipuçları veriyor.
ABD ise özellikle enerji ve nakliye yollarındaki kontrolünü artırarak, bölgedeki ekonomik ve siyasi çıkarlarının kapsamını geliştirmeyi umarken, Fransa de Avrupa Birliği’nin (AB) çıkarlarını gözettiğini öne sürerek, bölgedeki "ekonomik pastadan" pay kapmak istiyor.
Minsk Grubu, Erivan yönetimi yanında saf tutuyor
Minsk üçlüsü ülkelerinde bulunan Ermeni diasporası da grubun sürece yaklaşımındaki kritik unsurlardan tarafsızlık ilkesine zarar vermeye devam ediyor.
Söz konusu lobiler, Ermenistan meselesini Rusya, ABD ve Fransa gibi ülkelerde iç siyaset konusu yapmak için gayret gösterirken, bu nedenle Minsk Grubu da Dağlık Karabağ çatışmalarında ağırlıklı olarak Erivan yönetimi yanında saf tutuyor.
Örneğin Rusya, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgal edilmesi için Ermenistan’a özellikle askeri teçhizat desteği vermiş, Rus ordusuna ait birlikler Hocalı katliamında doğrudan yer almıştı.
Rusya ve Ermenistan orduları eş güdümlü
Ermenistan’ın Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesi olması da süreci etkileyen bir başka faktör olarak ön plana çıkıyor.
“Rusya’nın NATO’su” olarak değerlendirilebilecek KGAÖ, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Rusya’nın bölgedeki çıkarlarını koruma amacı taşırken, Rusya’nın Ermenistan’da iki askeri üssünün bulunması da Ermeni ve Rus ordularının sıklıkla eş güdüm içerisinde hareket ettikleri anlamına geliyor.
Ayrıca Ermenistan'ın Türkiye ve Azerbaycan ile olan sınır bölgelerinin "güvenliği" de Rus ordu birliklerince sağlanmaya devam ediyor.
Uluslararası ara buluculuk mekanizmaları, bugün çeşitli çatışmaların çözümü için en etkili yöntemlerden birisi olma özelliği taşıyor. Ancak tarafsızlık ilkesi, söz konusu mekanizmaların sorunların çözümünde başarıya ulaşabilmeleri için göz önünde bulundurulması gereken en kritik özellik olarak değerlendiriliyor.
Minsk Grubu ise başta tarafsız yaklaşım olmak üzere Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorunun çözülebilmesi için gerekli adımları 30 yıla yakın bir süredir atmaya yanaşmazken, Minsk üçlüsünün çözümsüzlükten sağladığı faydalar eleştirilerin hedefinde olmaya devam ediyor.
Dağlık Karabağ sorunu
Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan sınırları içerisinde yer alıyor ancak fiilen Ermenistan işgali altında bulunuyor.
Ermenistan, Dağlık Karabağ'ın yanı sıra Laçın, Hocavend, Kelbecer, Ağdere, Ağdam,Cebrayıl, Fuzuli, Gubadlı ve Zengilan gibi Azerbaycan bölgelerini de işgal altında tutuyor.
İşgal sonucu doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalan 1 milyona yakın kişi yaşamlarını ülkenin diğer bölgelerinde sürdürüyor.
Tarafların 4-5 Mayıs 1994'te Bişkek'te, Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamentolararası Meclisi, Kırgızistan Cumhuriyeti'nin Parlamentosu, Rusya'nın Federal Meclisi ve Dışişleri Bakanlığının inisiyatifiyle imzaladığı "Bişkek Protokolü" diye bilinen ateşkes anlaşması da kağıt üzerinde kaldı.
Kademeli çözümden yana olan Azerbaycan tarafı, sürecin başlaması için Ermeni askerlerinin işgal altındaki bölgelerden çekilme şartını öne sürüyor.
Azerbaycan, Dağlık Karabağ'a yüksek statülü özerklik vadederken, Ermenistan bu bölgenin Azerbaycan'dan ayrılarak bağımsız olmasını istiyor.
Bişkek Protokolü'nün imzalanmasından bugüne kadar geçen 25 yılda yaşanan çatışmalarda, taraflarca net rakamlar verilmese de sayıları binlerle ifade edilen asker hayatını kaybetti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com