Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “AB’de temsil edilen evrensel değerlerin bütün bir küresel sıkıntılar karşısında doğru bir dış politika üretebilmesi, tek bir sesle bunu yönetebilmesi için AB’nin Anadolu ile birleşmesi gerekiyor. Türkiye’nin AB’nin tam üyesi olması gerekiyor" dedi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Bakanlık’ta düzenlediği basın toplantısında İngiltere’de Avrupa Birliği konusunda yapılan referanduma ilişkin, “Avrupa’nın geleceği ve dünyanın geleceğiyle ilgili önemli gelişmelerin yaşanacağı bir günün, bir dönemin başlangıcındayız. Teknik olarak bu süreç Lizbon Anlaşması’nın 50’inci maddesine göre iki yıl gibi bir tartışma müzakere sürecinin neticesinde sonlanacak. Bu iki yıl içerisinde İngiltere ile AB arasında çeşitli değerlendirmeler yapılacak. Ama net olan bir şey bugün AB başkanlarının da, pek çok yetkilinin de ifade ettiği gibi bu sürecin bir an evvel netleşmesini istiyorlar. Çünkü belirsizlik Avrupa kıtası için de, AB’nin geleceği için de olumlu bir sonuç doğurmayacak. İngiltere açısından bu süreci çok yakinen izledik. Başbakan Cameron göreve devam etmeyeceğini açıkladı. 2014 yılında İskoçya İngiltere’den ayrılmayla ilgili bir referandum yapmıştı. Ama o referandumun neticesinde İngiltere’nin içinde kalma kararı verilmişti. Gelinen noktada İngiltere AB’den ayrıldı ama yüzde 62’lik bir oranla İskoçya kalma yönünde oy kullandı. İskoçya’nın kalma yönünde oy kullanması ama İngiltere’nin ayrılması acaba 2014 referandumu gibi bir referandumun yeniden gündeme gelip gelmeyeceği şeklinde bir değerlendirmenin kapısını açacak diye bir değerlendirmeler var” diye konuştu.
Bir takım değerlendirmelerden bahsedildiğine değinen Çelik, “3 tane modelden bahsediliyor. Türkiye gibi Gümrük Birliği modeli, Norveç gibi Avrupa para haritası içinde kalma şeklinde bir model ya da yeni ikili anlaşmalar yapılması şeklinde modelden bahsediliyor. Son referandumun analizlerine bakıldığında yaşlı nüfusun daha çok ayrılma yönünde karar verdiği, genç nüfusun ise kalma yönünde irade beyan ettiği görülüyor. Bu Avrupa projesinin de İngiltere’de başarılı olduğunu, gençlerin İngiltere’nin geleceğini Avrupa içinde gördüklerini net bir biçimde gösteriyor. Dolayısıyla İngiltere’de AB’den ayrılma neticelense bile Avrupa düzeni ve birlik düzeni Avrupa kıtası hakkında İngiltere’nin nasıl bir rol oynayacağıyla ilgili tartışmalar devam edecektir” ifadelerini kullandı.
“BAŞBAKAN CAMERON AŞIRI SAĞIN PROVOKATİF BİR BİÇİMDE TÜRKİYE’Yİ KAMPANYANIN TEMELİNE KOYMASINA DİRENEMEDİ”
Kaygı verici bir süreç yaşandığını ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
“Bu süreçte uzun zamandır dikkat çektiğimiz gibi İngiltere’deki ana akım siyasilerde aşırı sağın söylemlerine fazla itibar ettiler. Özellikle Başbakan Cameron aşırı sağın provokatif bir biçimde Türkiye’yi kampanyanın temeline koymasına direnemedi ve kendisi de Türkiye karşıtı kampanya yaptı. Biz öteden beri şunu söylüyoruz, aşırı akımlar karşısında eğer ana akımlar sağduyulu tepkiler veremezlerse, sağduyulu yaklaşımlar gösteremezlerse bu aşırı akımların kapsamı içerisine ana akımların girmesi anlamına gelir ve Avrupa projesinin sonu demektir. Burada İslamofobia, antisemitizm, Türkiye karşıtlığı, yabancı, göçmen düşmanlığı kol kola gitti. Bunu yapanlar Avrupa’yı çok sevdikleri için bunu yapmadılar. Bütün bunların sebebinde bir Avrupa karşıtlığı vardır. Ama dramatik olan şudur, bundan sonra bunun travmatik sonuçları görülecektir. Ana akım siyasilerin bu Eurofobik içinde İslamofobia, antisemitizm, Türkiye karşıtlığı barındıran bu yaklaşımlar karşısında direnememesi aslında Avrupa değerlerinin korunması konusunda da bir kırılganlık yaratmıştır. Kendi zeminlerini, kendi ana siyasi varlık sebeplerini tahrip etmişlerdir. Türkiye bir Avrupa devletidir. Türkiye bir Avrupa gücüdür. AB üyesi olmamamız bu realiteyi değiştirmiyor. Bir Avrupa demokrasisiyiz. Burada biz ne bir gidişatı seyretmek ne de bu gidişat karşısında tepkisellikle yaklaşmak gibi bir ikilemin içerisinde değiliz. Özgüvenli düşündüğümüz şey şudur; bizim bundan sonra Avrupa’nın geleceğiyle ilgili, Avrupa’da düzenin nasıl olacağıyla ilgili, bölgemizde barışın nasıl sağlanacağıyla ilgili söyleyecek sözlerimiz var.”
“BİZ AVRUPA ADINA VE AVRUPA’NIN İÇİNDEN KONUŞAN BİR ÜLKEYİZ”
Avrupa’nın temsil ettiği değerlerin insanlığın ortak değerleri olduğunu ifade eden Çelik, “Sadece Avrupa kıtasına indirgenemez. Bunlar insanlığın büyük acıları içerisinde, çeşitli tartışmaların neticesi olarak son derece vizyoner devlet adamlarının siyasi ve felsefi yaklaşımlarının neticesinde ortaya çıkmış siyasi değerlerdir. Bugün Avrupa’yı tarih içerisinde ve bugünün dünyasında en cazip kılan şeyde bir değerler sistemi olmasıdır. Bizim önemsediğimiz şey, değerler Avrupası temelinde bir birliktir. Türkiye öteden beri hem jeopolitik, coğrafi, siyasi olarak Avrupa’nın dışında bir ülke değildir. Avrupa’nın içindedir, merkezindedir. Biz bir söz söylediğimiz zaman Türkiye olarak bizim sözümüz Avrupa’ya dışarıdan söylenmiş bir söz değildir. Biz Avrupa adına ve Avrupa’nın içinden konuşan bir ülkeyiz. Tarihsel olarak bu müktesebata sahibiz. Bundan sonrasında nasıl bir Avrupa olması gerektiğiyle ilgili söyleyeceklerimiz var. Avrupa’nın artık göçmen krizi sebebiyle içe kapanması demek ve kendi sınırlarını bir takım ülkelerin koruma refleksine bürünmesi demek Avrupa değerler mimarisinin yok olması anlamına gelir. İngiltere’deki referandumdan çıkarılacak derslerin başında bugün aşırı sağcıların, ırkçıların, insanlığa karşı nefret söylemi üretenlerin, hoşgörüsüz bir şekilde siyaset üretenlerin, çoğulculuğa karşı çıkanların değerler Avrupa’sını temsil edenlerin antisemitik, İslamofobik siyasetler üretenlerin sevinç gösterileri karşısında Avrupa’nın vizyoner devlet adamlarını daha vizyoner yaklaşımlara ihtiyacı vardır” değerlendirmesinde bulundu.
“AB’NİN ANADOLU İLE BİRLEŞMESİ GEREKİYOR”
Avrupa’nın birkaç kez kurulduğunu söyleyen Çelik, “Birincisinde Fransa-Almanya mutabakatıyla kuruldu. İkinci kere kuruluşu Balkanlar’a doğru genişlemesiyle oldu. Türkiye olarak biz bunu olumlu değerlendirmiştik. Bugün itibariyle tarihte olduğu gibi tarihte Roma İmparatorluğunun küresel bir güve kavuşması, Roma’nın kıta Avrupa’sıyla Anadolu’yu birleştirmesiyle mümkün olmuştu. Bugün açısından da AB’de temsil edilen evrensel değerlerin bütün bir küresel sıkıntılar karşısında doğru bir dış politika üretebilmesi, tek bir sesle bunu yönetebilmesi için AB’nin Anadolu ile birleşmesi gerekiyor. Türkiye’nin AB’nin tam üyesi olması gerekiyor. Bu Avrupa’nın doğru temelde ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, antisemitizme ve dünyanın diğer küresel meydan okumalarına karşı güçlü bir birlik olabilmesinin yegane yoludur” açıklamasında bulundu.
(İHA)
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Bakanlık’ta düzenlediği basın toplantısında İngiltere’de Avrupa Birliği konusunda yapılan referanduma ilişkin, “Avrupa’nın geleceği ve dünyanın geleceğiyle ilgili önemli gelişmelerin yaşanacağı bir günün, bir dönemin başlangıcındayız. Teknik olarak bu süreç Lizbon Anlaşması’nın 50’inci maddesine göre iki yıl gibi bir tartışma müzakere sürecinin neticesinde sonlanacak. Bu iki yıl içerisinde İngiltere ile AB arasında çeşitli değerlendirmeler yapılacak. Ama net olan bir şey bugün AB başkanlarının da, pek çok yetkilinin de ifade ettiği gibi bu sürecin bir an evvel netleşmesini istiyorlar. Çünkü belirsizlik Avrupa kıtası için de, AB’nin geleceği için de olumlu bir sonuç doğurmayacak. İngiltere açısından bu süreci çok yakinen izledik. Başbakan Cameron göreve devam etmeyeceğini açıkladı. 2014 yılında İskoçya İngiltere’den ayrılmayla ilgili bir referandum yapmıştı. Ama o referandumun neticesinde İngiltere’nin içinde kalma kararı verilmişti. Gelinen noktada İngiltere AB’den ayrıldı ama yüzde 62’lik bir oranla İskoçya kalma yönünde oy kullandı. İskoçya’nın kalma yönünde oy kullanması ama İngiltere’nin ayrılması acaba 2014 referandumu gibi bir referandumun yeniden gündeme gelip gelmeyeceği şeklinde bir değerlendirmenin kapısını açacak diye bir değerlendirmeler var” diye konuştu.
Bir takım değerlendirmelerden bahsedildiğine değinen Çelik, “3 tane modelden bahsediliyor. Türkiye gibi Gümrük Birliği modeli, Norveç gibi Avrupa para haritası içinde kalma şeklinde bir model ya da yeni ikili anlaşmalar yapılması şeklinde modelden bahsediliyor. Son referandumun analizlerine bakıldığında yaşlı nüfusun daha çok ayrılma yönünde karar verdiği, genç nüfusun ise kalma yönünde irade beyan ettiği görülüyor. Bu Avrupa projesinin de İngiltere’de başarılı olduğunu, gençlerin İngiltere’nin geleceğini Avrupa içinde gördüklerini net bir biçimde gösteriyor. Dolayısıyla İngiltere’de AB’den ayrılma neticelense bile Avrupa düzeni ve birlik düzeni Avrupa kıtası hakkında İngiltere’nin nasıl bir rol oynayacağıyla ilgili tartışmalar devam edecektir” ifadelerini kullandı.
“BAŞBAKAN CAMERON AŞIRI SAĞIN PROVOKATİF BİR BİÇİMDE TÜRKİYE’Yİ KAMPANYANIN TEMELİNE KOYMASINA DİRENEMEDİ”
Kaygı verici bir süreç yaşandığını ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
“Bu süreçte uzun zamandır dikkat çektiğimiz gibi İngiltere’deki ana akım siyasilerde aşırı sağın söylemlerine fazla itibar ettiler. Özellikle Başbakan Cameron aşırı sağın provokatif bir biçimde Türkiye’yi kampanyanın temeline koymasına direnemedi ve kendisi de Türkiye karşıtı kampanya yaptı. Biz öteden beri şunu söylüyoruz, aşırı akımlar karşısında eğer ana akımlar sağduyulu tepkiler veremezlerse, sağduyulu yaklaşımlar gösteremezlerse bu aşırı akımların kapsamı içerisine ana akımların girmesi anlamına gelir ve Avrupa projesinin sonu demektir. Burada İslamofobia, antisemitizm, Türkiye karşıtlığı, yabancı, göçmen düşmanlığı kol kola gitti. Bunu yapanlar Avrupa’yı çok sevdikleri için bunu yapmadılar. Bütün bunların sebebinde bir Avrupa karşıtlığı vardır. Ama dramatik olan şudur, bundan sonra bunun travmatik sonuçları görülecektir. Ana akım siyasilerin bu Eurofobik içinde İslamofobia, antisemitizm, Türkiye karşıtlığı barındıran bu yaklaşımlar karşısında direnememesi aslında Avrupa değerlerinin korunması konusunda da bir kırılganlık yaratmıştır. Kendi zeminlerini, kendi ana siyasi varlık sebeplerini tahrip etmişlerdir. Türkiye bir Avrupa devletidir. Türkiye bir Avrupa gücüdür. AB üyesi olmamamız bu realiteyi değiştirmiyor. Bir Avrupa demokrasisiyiz. Burada biz ne bir gidişatı seyretmek ne de bu gidişat karşısında tepkisellikle yaklaşmak gibi bir ikilemin içerisinde değiliz. Özgüvenli düşündüğümüz şey şudur; bizim bundan sonra Avrupa’nın geleceğiyle ilgili, Avrupa’da düzenin nasıl olacağıyla ilgili, bölgemizde barışın nasıl sağlanacağıyla ilgili söyleyecek sözlerimiz var.”
“BİZ AVRUPA ADINA VE AVRUPA’NIN İÇİNDEN KONUŞAN BİR ÜLKEYİZ”
Avrupa’nın temsil ettiği değerlerin insanlığın ortak değerleri olduğunu ifade eden Çelik, “Sadece Avrupa kıtasına indirgenemez. Bunlar insanlığın büyük acıları içerisinde, çeşitli tartışmaların neticesi olarak son derece vizyoner devlet adamlarının siyasi ve felsefi yaklaşımlarının neticesinde ortaya çıkmış siyasi değerlerdir. Bugün Avrupa’yı tarih içerisinde ve bugünün dünyasında en cazip kılan şeyde bir değerler sistemi olmasıdır. Bizim önemsediğimiz şey, değerler Avrupası temelinde bir birliktir. Türkiye öteden beri hem jeopolitik, coğrafi, siyasi olarak Avrupa’nın dışında bir ülke değildir. Avrupa’nın içindedir, merkezindedir. Biz bir söz söylediğimiz zaman Türkiye olarak bizim sözümüz Avrupa’ya dışarıdan söylenmiş bir söz değildir. Biz Avrupa adına ve Avrupa’nın içinden konuşan bir ülkeyiz. Tarihsel olarak bu müktesebata sahibiz. Bundan sonrasında nasıl bir Avrupa olması gerektiğiyle ilgili söyleyeceklerimiz var. Avrupa’nın artık göçmen krizi sebebiyle içe kapanması demek ve kendi sınırlarını bir takım ülkelerin koruma refleksine bürünmesi demek Avrupa değerler mimarisinin yok olması anlamına gelir. İngiltere’deki referandumdan çıkarılacak derslerin başında bugün aşırı sağcıların, ırkçıların, insanlığa karşı nefret söylemi üretenlerin, hoşgörüsüz bir şekilde siyaset üretenlerin, çoğulculuğa karşı çıkanların değerler Avrupa’sını temsil edenlerin antisemitik, İslamofobik siyasetler üretenlerin sevinç gösterileri karşısında Avrupa’nın vizyoner devlet adamlarını daha vizyoner yaklaşımlara ihtiyacı vardır” değerlendirmesinde bulundu.
“AB’NİN ANADOLU İLE BİRLEŞMESİ GEREKİYOR”
Avrupa’nın birkaç kez kurulduğunu söyleyen Çelik, “Birincisinde Fransa-Almanya mutabakatıyla kuruldu. İkinci kere kuruluşu Balkanlar’a doğru genişlemesiyle oldu. Türkiye olarak biz bunu olumlu değerlendirmiştik. Bugün itibariyle tarihte olduğu gibi tarihte Roma İmparatorluğunun küresel bir güve kavuşması, Roma’nın kıta Avrupa’sıyla Anadolu’yu birleştirmesiyle mümkün olmuştu. Bugün açısından da AB’de temsil edilen evrensel değerlerin bütün bir küresel sıkıntılar karşısında doğru bir dış politika üretebilmesi, tek bir sesle bunu yönetebilmesi için AB’nin Anadolu ile birleşmesi gerekiyor. Türkiye’nin AB’nin tam üyesi olması gerekiyor. Bu Avrupa’nın doğru temelde ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, antisemitizme ve dünyanın diğer küresel meydan okumalarına karşı güçlü bir birlik olabilmesinin yegane yoludur” açıklamasında bulundu.
(İHA)