Istanbul
Amerikalı akademisyen Dr. Adam McConnel, Suriye'de yaşanan son gelişmeler ışığında ABD'nin Suriye politikasındaki başarısızlığını kaleme aldı.
***
Organize ve iyi eğitimli bir askeri gücün Esed rejimini devirmesi için on gün yetti. Elbette Kasım Süleymani'nin 2020'de ABD hükümeti tarafından öldürülmesi ve İsrail'in önceki aylarda Hizbullah'ın savaş kapasitesinin büyük bir kısmını yok etmesi gibi gelişmeler de bu duruma kapı araladı.
Ama sonuçta etkili askeri eğitim, liderlikte birlik, güncellenmiş savaş teknikleri ve silahlar Suriyeli muhaliflerin Şam ve Tahran'ın birleşik güçlerini bir haftadan biraz daha uzun bir sürede alt etmesini sağladı. İnanılmaz olan birkaç saat içinde gerçek oldu.
Çoğu analist haklı olarak bu çarpıcı gelişmelerin özellikle İran ve Rusya'nın yanı sıra İsrail için bölgesel etkilerine odaklanıyor. Rusya kendi çıkarları uğruna Şam rejimini açıkça terk ederken, İran'ın kağıttan kaplan olduğu ortaya çıkan bölgesel itibarı yerle bir oldu. Irak'ın Şii nüfusu artık Tahran'dan daha da uzaklaşacaktır. Bu arada Hizbullah'ın ikmal yolları da kalıcı olarak kesildiği için İsrail bu sorundan da kurtulmuş oldu. Belki de Tahran'ın etkisinin buharlaşmasının ardından Lübnanlılar nihayet bir nebze de olsa iç istikrarın tadını çıkaracaklardır. Belki de bundan on yıl sonra, geçtiğimiz on yıl sadece Arap dünyasında demokratikleşme akımı kendini yeniden göstermeden önce, nisan sonundaki bir kar fırtınası gibi, Arap Baharı'nda bir duraklama olarak görülecektir.
- Son 4 yıl Washington'un bölgesel politikalarını yerle bir etti
Ancak son birkaç gündür Beşşar Esed'in hapishanelerinden kurtarılan insanların hayret verici görüntülerini izlerken, [1] bu videoların içerdiği acı, tatlı, sevinç ve kafa karışıklığına rağmen, bir düşünce zihnime kendini tekrar tekrar dayattı: Bu insanların hayatlarının bir kısmı hapishanede boşa gitti ve sayılamayacak kadar çok hayat kaybedildi. Bunun nedeni, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın on yıl önce doğru olanı yapacak cesarete sahip olmaması ve ABD'li politika yapıcıların ABD'nin Suriye'deki çıkarlarının gerçekte ne olduğunu anlayacak bilgiye ve kapasiteye sahip olmamasıdır.
Dört yıl önce ABD Başkanı Joe Biden Beyaz Saray'a ABD'nin Türkiye'nin iç siyasetine aktif olarak müdahil olması gerektiğini söyleyerek girdi. Ancak Biden'ın başkanlık dönemi onun öngördüğü gibi gelişmedi. ABD'nin Türkiye'ye karışması bir yana, Ankara'nın tüm bölgede önemi ve etkisi giderek arttı. Ukrayna'daki çatışma Türkiye'yi Karadeniz ve Doğu Avrupa'da kilit bir aktör ve müzakereci haline getirdi. Türkiye'nin Dağlık Karabağ'da Azerbaycan'a verdiği destek tarihi bir adaletsizliği düzeltti ve Türkiye'nin Kafkasya ve Hazar Denizi bölgelerindeki önemini artırdı. Ankara Afrika Boynuzu'na daha fazla müdahil oldu ve Ankara'nın diğer savunma ürünlerinin yanı sıra insansız hava aracı teknolojisi Türkiye'yi küresel silah endüstrisinde baskın bir aktör haline getirdi. Bu gelişmeleri Gazze'deki durum ve Suriye iç savaşının sona ermesi takip etti.
Türkiye'nin sokak düzeyinde tüm Arap toplumları nezdindeki saygınlığı on yılı aşkın bir süredir güçlü olmakla birlikte, geçtiğimiz yıl bu saygınlığa yeni boyutlar ekledi. Türkiye'nin Filistinlilere verdiği kararlı destek ve yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapması, Ankara'nın diplomasiye ahlaki yaklaşımını zaten gösteriyordu. Washington'un hayal kırıklığına rağmen, Suriye'deki çatışmanın sona ermesi Türkiye'nin bölgesel etkisinde ve Washington'un Ankara ile ilişkilerinde yeni bir dönem başlattı.
- Sırada PKK var
İstanbul'da yaşayan ve on yıldır bu konularda yazan bir Amerikalı olarak, Anadolu Ajansı için yazdığım birçok yorumda Amerika'nın Suriye politikasına odaklandım.[2]
Beltway, ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) ya da New York Times durumun gerçekliğini kabul etse de etmese de ABD uzun zaman önce Suriye'deki olaylar üzerindeki gerçek etkisini kaybetti. Tel Rıfat ve Münbiç'in terör örgütü PKK'dan kurtarılmasıyla birlikte Suriye Milli Ordusu dikkatini Fırat Nehri'nin doğusunda kalan ve ABD'nin terörist müttefiki ve vekilinin kontrolü altında olan bölgelere çevirdi.[3]
Bu da ABD'nin, şiddet yanlısı bir militan grupla bir devletçik kurma yönündeki akılsızca planında yolun sonuna geldiğini kabul etmek zorunda kalacağı anlamına geliyor. Ben bu satırları yazarken, Rakka ve Deyrizor gibi yerlerde yerel halk çoktan meseleye el koymuş ve PKK'ya karşı ayaklanmış durumda ki bu da PKK'nın Kürt milliyetçisi ve Marksist-Leninist programı için demografik bir tabandan tamamen yoksun olduğunu gösteriyor.
Nihayetinde ABD önümüzdeki haftalarda tüm Amerikan askeri personelini Suriye'den çekmek zorunda kalacaktır. Bunun ne kadar hızlı olacağı Biden yönetimine ve yeni gelecek Trump yönetimine bağlı, ancak ne kadar hızlı olursa o kadar iyi.
- Bölgede şartlar değişti
Washington'un yaşadığı şok, görevden ayrılan Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Ankara'ya gönderilmesindeki acelecilikten de anlaşılıyor. Trump halihazırda ABD'nin Suriye'deki müdahalesine son vermek istediğini belirtse de Pentagon'u kendi emirlerini yerine getirmeye zorlayıp zorlayamayacağı henüz belli değil. Durum ne olursa olsun, ABD'nin Suriye'deki günleri sayılıdır. [4]
Tel Aviv ve Washington'un kafasına dank eden gerçek şu ki, Türkiye artık İsrail'in fiili komşusu. Azerbaycan ordusunu etkili bir savaş gücüne dönüştürmede çok etkili olduğu kanıtlanan “Türk modeli” Suriye'de daha da etkili sonuçlar doğurdu. Zafer kazanan Suriyeli muhalif gruplar dikkatlerini hızla Suriye devlet kurumlarını yeniden diriltme, Suriye'nin uzun süredir acı çeken vatandaşlarına hizmet sağlama ve istikrarlı bir demokrasinin temellerini atma gibi karmaşık bir projeye yöneltti. Nihayet Suriyeliler geleceğe odaklanmaya başlayabilir.
Arka planda sessizce beliren gerçek ise Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de artık tek hakim askeri güç haline gelmesidir. İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki işgal bölgesini hızla genişletmesi ve Suriye'nin askeri tesislerine yönelik kapsamlı hava saldırıları düzenlemesinin nedeni de tam olarak budur. İsrail, kısa bir süre sonra Suriye'de hareket serbestisine sahip olmayacağının farkında. İstikrarlı ve demokratik bir Suriye devleti ve onun kuzeydeki müttefiki, Esed diktatörlüğünden çok daha güçlü olacak ve bu da İsrail'in Filistin halkını artık istismar edemeyeceği anlamına geliyor.
NYT haritasında “Kürtler” olarak etiketlenen bölge aslında PKK'dır, ancak Times, son on yıldır, ABD yasalarına göre terörist bir grup olarak tanımlanan şiddet yanlısı bir militan örgütten “Kürtler” olarak bahsetmekte ısrar ediyor, çünkü Obama yönetimi onlara böyle yapmalarını söyledi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com
[1] https://x.com/sametdgn1/status/1865660048451457058; https://x.com/sametdgn1/status/1864803419636056081
[2] Örneğin: https://www.aa.com.tr/en/analysis-news/opinion-no-method-in-the-madness/811234; https://www.aa.com.tr/en/analysis-news/-turkey-s-new-regional-security-role-70-years-late/1350816; https://www.aa.com.tr/en/analysis/analysis-turkey-and-russia-back-to-where-we-left-off-100-years-ago/1632709; https://www.aa.com.tr/en/analysis/comparing-junctures-in-turkey-us-relations-august-1946-and-october-2019/1663453.
[3] ABD'nin PKK'yı “yeniden markalaştırmak” için yarattığı “Suriye Demokratik Güçleri” gibi sahtekarca isimlendirmelerden vazgeçmeliyiz. ABD medyası, özellikle de New York Times, bugüne kadar bu kötü niyetli çabaya kılıf sağladı ve şimdi de aynı politikayı sürdürüyor: https://www.nytimes.com/interactive/2024/12/06/world/middleeast/syria-war-maps-control.html
[4] Ancak ABD'li yetkililer ve onların bilgi kaynakları hayal görüyor gibi görünüyor: https://www.nytimes.com/2024/12/11/us/politics/al-assad-ouster-us-israel.html?searchResultPosition=1; https://www.nytimes.com/live/2024/12/11/world/syria-news-assad-rebels#kurdish-led-forces-say-they-reached-a-truce-with-turkish-backed-fighters-in-a-city-in-northern-syria
[Dr. Adam McConnel, 9 yıl boyunca Türk tarihi dersleri verdiği Sabancı Üniversitesinde Tarih alanında yüksek lisans ve doktora derecesine sahiptir.]