ABD'nin, haziran ayı sonunda siyasi yönünü erteleyip ekonomik yönünü açıklamaya hazırlandığı "Yüzyılın Anlaşması" planı, 2 yıldan uzun süredir gündemi meşgul ederken, planın Filistinlilerin aleyhine olacak şekilde birçok tavizi barındırdığı belirtiliyor.
Bahreyn ve ABD 19 Mayıs'ta ortak bir açıklama yayımlayarak, 25-26 Haziran'da Manama'da "Refah için barış" sloganıyla "ekonomik çalıştay düzenleyeceklerini duyurdu. Manama Çalıştayı'nın ABD'nin öne sürdüğü barış planının ekonomik yönü kapsamında, bölgeye yatırımların çekilmesini hedeflediği ifade edildi.
Filistin yönetimi ise ABD Başkanı Donald Trump'ın 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasından bu yana ABD'nin barış konusundaki hiçbir çalışmasında yer almayı kabul etmiyor ayrıca tüm ülkeleri de Manama Çalıştayı'nı boykota çağırıyor.
Tarafların tutumu bu şekilde seyrederken ABD'nin, planın ekonomik yönünü ön plana çıkarma hamlesi Filistinli uzmanlar ve gözlemcilerce, planı reddeden tarafları etkileme çabası olarak değerlendirildi.
Planın siyasi yönü karmaşıkGazze'deki Ezher Üniversitesi Siyasal Bilimler Öğretim Üyesi Muhaymir Ebu Saada, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı açıklamada, ABD'nin Yüzyılın Anlaşması Planı'nın ekonomik yönünü öne çekmesini bilinçli bir adım olarak yorumladı. Ebu Saada, ABD'nin bu şekilde ciddi ekonomik krizler yaşayan Filistin tarafını, planı kabul etmeye teşvik amacı taşıdığını savundu.
Öğretim Üyesi Ebu Saada, planın siyasi yönünün ise karmaşık bir yapıda olduğunu vurgulayarak, "ABD, siyasi yönü çok karmaşık olduğu, Kudüs, mülteciler ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimleri gibi meseleleri içerdiğinden dolayı konuyu gündeme getirmenin zor olduğunu bildiği için planın ekonomik yönünü açıklama kararı aldı." dedi.
Filistin tarafının, başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti kurulması talebini hatırlatan Ebu Saada, bu temel talep yerine getirilmediği sürece Filistin yönetiminin, ABD'nin planının herhangi bir yönünü kabul etmeyeceğini vurguladı.
Ebu Saada bazı Arap ülkelerinin plana karşı tutumuna dair ise "ABD ile dostluğunu ve müttefikliğini kaybetmek istemeyen, İsrail'i asıl tehlike saymayan, İran'ı Arap ve Körfez ülkelerinin güvenliğine yönelik en büyük tehlike olarak gören bazı Arap ülkeleri, Yüzyılın Anlaşması'nı kabul edecek." öngörüsünde bulundu.
Filistin'in ABD'nin planını reddetmeye devam etmesi halinde ABD'nin ve İsrail'in Filistin yönetimine daha fazla ekonomik yaptırımlarla karşılık vereceğini ve bunun bazı Arap ülkelerinden Filistin'e hiçbir ekonomik yardımda bulunmamalarını istemeye kadar ulaşabileceğini vurgulayan Ebu Saada, şunları söyledi:
"ABD, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a siyasi tecrit uygulayabilir. Durum daha da ileriye giderek İsrail, Yüzyılın Anlaşması'nı kabul etmeye gönüllü olmalarını sağlamak için Batı Şeria ve Gazze'de Filistinlileri hedef alan askeri seçeneğe başvurabilir."
Siyasi sürecin pazarlanmasıSiyasi yazar Hani Habib de ABD’nin barış anlaşmasının ekonomik yönüne öncelik vermesini, planını bölgeye ve Filistin’e ekonomik kalkınma ve gelişme getireceği şeklinde pazarlama çabası olarak değerlendirdi.
Habib, "Siyasi yönü tamamıyla İsrail’in çıkarlarına dayalı olduğu için ABD’nin Yüzyılın Anlaşması’nın siyasi yönünü öncelikle ortaya koyması mümkün değildir." ifadesini kullandı.
Filistin yönetiminin bu barış planını reddetmesi durumunda, ABD’nin alacağı tavra ilişkin siyasi yazar Habib, şunları kaydetti:
"Washington, İsrail’in Batı Şeria’nın büyük bir bölümü üzerinde egemenliğini kabul edebilir ve Yüzyılın Anlaşması’nı güç kullanarak kabul ettirmeye çalışabilir."
Siyasi analist Mustafa Savvaf, ABD yönetiminin ekonomi çalıştayı düzenlemekteki hedefinin, Yüzyılın Anlaşması planının finansını Araplardan toplamak istemesi olduğunu belirtti.
Savvaf, Yüzyılın Anlaşması’nın siyasi yönüne öncelik verilmesi halinde başarısızlığa uğrama ihtimali bulunduğunu bu nedenle Filistinlileri etkilemek için öncelikle ekonomik yönünün pazarlandığı görüşünü dile getirdi.
Bu konuda kilit rolün Filistin tarafından oynanacağına dikkati çeken Savvaf, "Filistin tarafının Yüzyılın Anlaşması’nı kabul etmemesi durumunda tüm dünyanın milyarlarını da toplasalar bu planın hiçbir şekilde geçmesi mümkün olmayacak." diye konuştu.
Sopa ve havuç politikasıGazeteci Visam Afife de ABD’nin planın ekonomik yönünü ön plana çıkarmasındaki ısrarını, Orta Doğu’da çevreyi buna uyumlu hale getirme çabası olarak değerlendirdi.
ABD’nin sopa ve havuç politikasını benimsediğini ifade eden Afife, sopanın İran’a, havucun da Yüzyılın Anlaşması’nı kabul eden Araplara sunulacağını kaydetti.
Afife, Manama Çalıştayı'nın hiç şüphesiz ilgili tarafları cezbetmek amacıyla sunumlar yapılması bağlamında düzenleneceğine işaret ederek, ekonomik içeriğin öne alınmasının ayrıca Filistinlilere uygulanan ve uygulanmaya devam edecek ihlallere bir kılıf ve gerekçe olarak kabul edileceğini öne sürdü.
Filistin tarafının anlaşmayı reddetmesi halinde ABD'nin izleyeceği siyasete dair ise Afife, "Bu durumda tıpkı Kudüs'e ilişkin kararlarda olduğu gibi İsrail ve ABD tek taraflı harekete edecek." diye konuştu.
"Yüzyılın Anlaşması"ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail-Filistin meselesinin çözümü konusunda öne sürdüğü, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'ın da destek verdiği belirtilen "Yüzyılın Anlaşması" planının, Filistin devletini kurmak için Sina topraklarının bir bölümünün alınmasını öngördüğü ileri sürülüyor.
Planın, Kudüs'ün tamamının İsrail'e bırakılması ve Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin büyük bölümünün varlığını sürdürmesi gibi Filistinlilerin aleyhine maddeler içerdiği de belirtiliyor.
İsrail tarafından yerlerinden edilen 6 milyona yakın Filistinli mültecinin geri dönüş hakkı konusuna yer verilmediği kaydedilen planda, Filistin tarafına bazı maddi yardımlar ile Kudüs'ün kenar mahallelerinden birinin başkent olarak önerildiği ifade ediliyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com