BRATİSLAVA (AA) - Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Slovakya’nın başkenti Bratislava’da katıldığı AB Gayrıresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından uluslararası medya kuruluşlarında görev yapan gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Sabah çalışma kahvaltısında bir araya geldiği AB dışişleri bakanlarıyla olumlu bir görüşme gerçekleştirdiğini belirten Çelik, "İyi bir toplantı oldu. Türkiye’deki darbe girişimi hakkında sayın bakanları bilgilendirdim." diye konuştu.
Darbecilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümet üyelerini nasıl öldürmek istediklerini, TBMM’yi nasıl bombaladıklarını ve diğer organizasyonlarını bakanlara anlattığını kaydeden Çelik, "Biz AB’nin Türkiye’deki darbe girişimi sırasında bize göstermesi gereken desteğin yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Daha güçlü bir destek verilmeliydi." dedi.
"Bize itidal çağrısı değil, darbecilere kınama çağrısı yapılması lazım"
AB tarafından yapılan açıklamalarda bir cümle ile darbenin eleştirildiğini ancak hemen ardından dokuz, on cümleyle hükümetin attığı adımların demokratik ve hukuki olup olmadığının sorgulandığını vurgulayan Çelik, “Bu bakımdan hükümetimizin ve halkımızın yaşadığı hayal kırıklığını açık bir şekilde anlattım. Darbeden 24 sonra yapılan açıklamalarda taraflara itidal çağrısında bulunuluyor. Burada taraflar yok, bizi öldürmek isteyenler var, bir de biz varız. Dolayısıyla burada bize itidal çağrısı değil, darbecilere kınama çağrısı yapılması lazım.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğa işaret eden Bakan Çelik, darbecilere karşı intikam duygusuyla değil, hukuk devletinin ilkeleri çerçevesinde mücadele edildiğinin altını çizdi. Çelik, şöyle devam etti:
“Bakın darbeden bir gün sonra 16 Temmuz’da ve 17 Temmuz’da çatışmalar sürerken, bütün darbeci askerleri öldürebilirdik. Henüz yakalanmamışlardı ama bunu yapmadık. Canlı yakaladık ve hukukun önüne çıkarmak için. Arkasından Cumhurbaşkanımızı öldürmek isteyen tim, 10 gün boyunca ormanda saklandı. Onlar yakalandığında çatışmada öldürülebilirdi ama bunun yerine canlı yakalamak tercih edildi. Demek ki onları hukukun önüne çıkarmak istiyoruz, intikam istemiyoruz. Adalet istiyoruz."
Darbecilerin çatışmalar sırasında polisleri ve askerleri öldürdüğünü, 240 vatandaşın hayatını kaybettiğini, darbecilerden sadece 40 kişinin öldüğünü hatırlatan Çelik, “O çatışmalar sırasında o kadar hassas davranıldı ki, güvenlik güçlerimiz yaralanmasına ve kayıplar vermesine rağmen hukukun dışına çıkmadı.” dedi.
Hükümetin çatışmalar sürerken de hukuka bağlı hareket ettiğini, bunun net bir şekilde ortada olduğunu vurgulayan Çelik, “Fransa’da ve Almanya’da savaş uçakları parlamentoyu bombalasaydı, arkasından cumhurbaşkanlığı sarayını bombalasaydı, arkasından milletvekillerini ve hükümet üyelerini öldürmeye kalksaydı, Berlin’de ve Paris’te 240 kişiyi öldürseydi, o zaman bizi sorguladıkları konuları orada acaba sorgularlar mıydı?” değerlendirmesini yaptı.
"Hiç kimse Türkiye’ye demokrasi ve insan hakları dersi veremez"
Türkiye’nin en zor şartlarda bile demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve ifade özgürlüğüne sonuna kadar bağlı bir ülke olduğunun altını çizen Çelik, şunları kaydetti:
“Biz bu değerlere bağlılığımızı AB’ye girmek için taktik bir mesele olarak gündemimize almadık. Biz bu değerleri Türk insanı bunları hak ettiği için, şeffaf ve modern bir devlet yapısına sahip olmayı önemsediğimiz için gündemimize aldık. Dolayısıyla birileri bize dayattığı için biz demokrasiye ve hukuk devletine sahip çıkıyor değiliz. Bunun ispatı nedir? Tanklara karşı, savaş uçaklarına karşı, bizim insanlarımız sokağa dökülmüş, hayatlarını ortaya koymuştur. Eğer insanımız demokrasiyi korumak için, hukuk devletini korumak için, askeri bir diktatörlüğü engellemek için sokaklara dökülmüşse ve hayatını ortaya koymuşsa, hiç kimse Türkiye’ye demokrasi ve insan hakları ve hukuk devleti konusunda ders veremez. Tam tersine demokrasi konusunda Türk insanından ders alması gerekir.”
AB dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda, darbe girişimiyle ilgili aktardığı bilgilerin ve açıkça yönelttiği eleştirilerin dikkatle dinlendiğini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
“Onlar da ilk andan itibaren darbeyi kınadıklarını ve Türkiye’deki anayasal kurumları desteklediklerini söylediler. Fakat bizim açıklamalarımız karşısında ‘demek bizim bu davranışımız yeterli gelmemiş, daha çok dayanışma göstermemiz lazım’ dediler. İyi niyetle yaklaştılar.”
Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısının ardından tüm dünyanın terörizmi kınadığını, büyük bir dayanışma örneği gösterdiğini vurgulayan Çelik, benzen bir dayanışmanın Türkiye ile gösterilmemiş olmasını eleştirdiğini anlattı.
Çelik, "Darbe girişimi, savaş uçaklarıyla, savaş helikopterleriyle yapılmış, çok büyük bir terörist saldırıdır. Bunun karşısında bir ay boyunca hiçbir AB yetkilisi Türkiye’yi ziyaret etmedi. Bu dayanışma konusunda büyük bir eksikliktir, dünyaya verilen demokrasi mesajı konusunda büyük bir eksikliktir.” değerlendirmesini yaptı.
Sabah çalışma kahvaltısında bir araya geldiği AB dışişleri bakanlarıyla olumlu bir görüşme gerçekleştirdiğini belirten Çelik, "İyi bir toplantı oldu. Türkiye’deki darbe girişimi hakkında sayın bakanları bilgilendirdim." diye konuştu.
Darbecilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümet üyelerini nasıl öldürmek istediklerini, TBMM’yi nasıl bombaladıklarını ve diğer organizasyonlarını bakanlara anlattığını kaydeden Çelik, "Biz AB’nin Türkiye’deki darbe girişimi sırasında bize göstermesi gereken desteğin yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Daha güçlü bir destek verilmeliydi." dedi.
"Bize itidal çağrısı değil, darbecilere kınama çağrısı yapılması lazım"
AB tarafından yapılan açıklamalarda bir cümle ile darbenin eleştirildiğini ancak hemen ardından dokuz, on cümleyle hükümetin attığı adımların demokratik ve hukuki olup olmadığının sorgulandığını vurgulayan Çelik, “Bu bakımdan hükümetimizin ve halkımızın yaşadığı hayal kırıklığını açık bir şekilde anlattım. Darbeden 24 sonra yapılan açıklamalarda taraflara itidal çağrısında bulunuluyor. Burada taraflar yok, bizi öldürmek isteyenler var, bir de biz varız. Dolayısıyla burada bize itidal çağrısı değil, darbecilere kınama çağrısı yapılması lazım.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğa işaret eden Bakan Çelik, darbecilere karşı intikam duygusuyla değil, hukuk devletinin ilkeleri çerçevesinde mücadele edildiğinin altını çizdi. Çelik, şöyle devam etti:
“Bakın darbeden bir gün sonra 16 Temmuz’da ve 17 Temmuz’da çatışmalar sürerken, bütün darbeci askerleri öldürebilirdik. Henüz yakalanmamışlardı ama bunu yapmadık. Canlı yakaladık ve hukukun önüne çıkarmak için. Arkasından Cumhurbaşkanımızı öldürmek isteyen tim, 10 gün boyunca ormanda saklandı. Onlar yakalandığında çatışmada öldürülebilirdi ama bunun yerine canlı yakalamak tercih edildi. Demek ki onları hukukun önüne çıkarmak istiyoruz, intikam istemiyoruz. Adalet istiyoruz."
Darbecilerin çatışmalar sırasında polisleri ve askerleri öldürdüğünü, 240 vatandaşın hayatını kaybettiğini, darbecilerden sadece 40 kişinin öldüğünü hatırlatan Çelik, “O çatışmalar sırasında o kadar hassas davranıldı ki, güvenlik güçlerimiz yaralanmasına ve kayıplar vermesine rağmen hukukun dışına çıkmadı.” dedi.
Hükümetin çatışmalar sürerken de hukuka bağlı hareket ettiğini, bunun net bir şekilde ortada olduğunu vurgulayan Çelik, “Fransa’da ve Almanya’da savaş uçakları parlamentoyu bombalasaydı, arkasından cumhurbaşkanlığı sarayını bombalasaydı, arkasından milletvekillerini ve hükümet üyelerini öldürmeye kalksaydı, Berlin’de ve Paris’te 240 kişiyi öldürseydi, o zaman bizi sorguladıkları konuları orada acaba sorgularlar mıydı?” değerlendirmesini yaptı.
"Hiç kimse Türkiye’ye demokrasi ve insan hakları dersi veremez"
Türkiye’nin en zor şartlarda bile demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve ifade özgürlüğüne sonuna kadar bağlı bir ülke olduğunun altını çizen Çelik, şunları kaydetti:
“Biz bu değerlere bağlılığımızı AB’ye girmek için taktik bir mesele olarak gündemimize almadık. Biz bu değerleri Türk insanı bunları hak ettiği için, şeffaf ve modern bir devlet yapısına sahip olmayı önemsediğimiz için gündemimize aldık. Dolayısıyla birileri bize dayattığı için biz demokrasiye ve hukuk devletine sahip çıkıyor değiliz. Bunun ispatı nedir? Tanklara karşı, savaş uçaklarına karşı, bizim insanlarımız sokağa dökülmüş, hayatlarını ortaya koymuştur. Eğer insanımız demokrasiyi korumak için, hukuk devletini korumak için, askeri bir diktatörlüğü engellemek için sokaklara dökülmüşse ve hayatını ortaya koymuşsa, hiç kimse Türkiye’ye demokrasi ve insan hakları ve hukuk devleti konusunda ders veremez. Tam tersine demokrasi konusunda Türk insanından ders alması gerekir.”
AB dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda, darbe girişimiyle ilgili aktardığı bilgilerin ve açıkça yönelttiği eleştirilerin dikkatle dinlendiğini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
“Onlar da ilk andan itibaren darbeyi kınadıklarını ve Türkiye’deki anayasal kurumları desteklediklerini söylediler. Fakat bizim açıklamalarımız karşısında ‘demek bizim bu davranışımız yeterli gelmemiş, daha çok dayanışma göstermemiz lazım’ dediler. İyi niyetle yaklaştılar.”
Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısının ardından tüm dünyanın terörizmi kınadığını, büyük bir dayanışma örneği gösterdiğini vurgulayan Çelik, benzen bir dayanışmanın Türkiye ile gösterilmemiş olmasını eleştirdiğini anlattı.
Çelik, "Darbe girişimi, savaş uçaklarıyla, savaş helikopterleriyle yapılmış, çok büyük bir terörist saldırıdır. Bunun karşısında bir ay boyunca hiçbir AB yetkilisi Türkiye’yi ziyaret etmedi. Bu dayanışma konusunda büyük bir eksikliktir, dünyaya verilen demokrasi mesajı konusunda büyük bir eksikliktir.” değerlendirmesini yaptı.