Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararına ilişkin, "İngiltere’nin ayrılması iyi olmamıştır hem kıta için hem dünya için. Netice itibariyle İngiliz halkının iradesine saygı duyuyoruz" dedi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Bakanlık’ta düzenlediği basın toplantısında, “Bugün göçmen karşıtlığı üzerinden aşırı sağın ürettiği siyasete güçlü bir tepki veremeyen ana akım siyasiler aslında Avrupa’nın kazanımlarını yok edecek bir süreci başlatmış oldular. Avrupa’yı içe kapatarak Avrupa’nın temel siyasi yönelimlerini bu aşırı sağ akımlara terk etmiş oldular. Bir bakıma aydınlanmanın, hümanizmanın ve Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerin kazanımlarını tehlikeye atan bir yol izlemiş oldular. Net bir durum var, meydan okumalarla karşı karşıyayız göçmen krizi, arkasından DAEŞ ve benzeri terör örgütleriyle mücadele DAEŞ ve benzeri terör örgütleriyle aynı tutumu paylaşan Avrupa’daki aşırı sağ akımlarla mücadele bunların hepsinin tek bir dosya olarak ele alınması lazım. Bütün bunlara baktığımızda Türkiye kilit bir ülkedir. Bundan sonrasında Türkiye Avrupa’nın dışında mı kalır, ülkeye yeni Avrupa kurulursa bunun neresinde yer alır gibi tartışmalarda temel olan şudur, Türkiye için yeni imkanlar ortaya çıkar her halükarda. Bizim Avrupa’nın temel değerlerinin felsefi mimarisinin korunması bakımından söyleyeceğimiz önemli sözler olacaktır. Biz burada bu gelişmelerin dışında değiliz” diye konuştu.
“TÜRKİYE BİR MERKEZ ÜLKESİ OLACAKTIR”
“Esas olan şudur, yeni bir dünyanın içerisinde bugün itibariye tartışmaların yürümesi gereken şey, değerler Avrupa’sını koruyacak siyasi tutumların nasıl üretileceği ve siyasi mekanizmaların nasıl oluşturulacağıdır” diyen Çelik, şunları kaydetti:
“Eğer bu çerçevede bir vizyon ortaya koyulmazsa, Avrupa’yı kuran devlet adamlarının vizyonuna uygun bir vizyon ortaya çıkarılmazsa burada bir riskle karşı karşıya kalırlar. Bunun kilit noktası da şudur, göçmen krizi karşısında çeşitli ülkeler sınırlarını kapatan ve içe kapanmacı bir süreç üretiyorlar. Şuan da en çok korkulan şey nedir, İngiltere referandumunun bir domino etkisi oluşturmaması. Domino etkisi oluşturursa bir takım ülkeler için ayrılık refleksi tetiklenmeye başlandığı gibi her bir ülkenin içinde maalesef 2. Dünya Savaşı öncesinde çok daha geriye gidersek 30 yıl savaşları zamanında gördüğümüz türden bir takım ırkçı ayrışmalar ve iç savaşları tetikleyebilecek bu değerlerin ortadan kalkmasıyla son derece tehlikeli süreçler ortaya çıkabilecektir. Burada Türkiye ne olursa olsun bir Avrupa gücü olarak hiçbir zaman kanat ülke olmayacaktır her zaman bir merkez ülkesi olacaktır.”
“İNGİLTERE’NİN AYRILMASI İYİ OLMAMIŞTIR HEM KITA İÇİN HEM DÜNYA İÇİN”
“Bugün Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu şey, yeni bir tazeliğe ihtiyacı var, yeni bir aşıya ihtiyacı var” diyen Çelik, “Aynı şekilde siyasi değerlerin, mekanizmanın yeniden güncellenmesine ihtiyacı var. Bu bakımdan genişleme kavramının yeniden ele alınmasına ihtiyacı var. İngiltere’nin ayrılması iyi olmamıştır hem kıta için hem dünya için. Netice itibariyle İngiliz halkının iradesine saygı duyuyoruz. Bu nihayetinde İngilizlerin sorumluluğunda olan bir süreçtir” ifadelerini kullandı.
“YEPYENİ BİR AVRUPA VAR ARTIK”
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Çelik, İngiltere’nin AB’den ayrılmasının Türkiye’yi nasıl etkileyeceğiyle ilgili soruya, “İngiltere ayrıldı. Geriye kalan 27 ülke şimdiye kadar ki gibi bir düzen sürdürecekler diye bir şey olmayacak yepyeni bir Avrupa var artık. Başka bir şeye dönüşecek bu. Birden çok ekseni olan ve katmanlı bir süreç. Dolayısıyla aslında İngiltere’de şöyle bir vizyonsuzluk ortaya koyuldu, İngiltere’yi Avrupa içerisinde ayrıcalıklı bir ülke konumuna getirmek için bir takım anlaşmalar yaptılar. Ama bu süreçte aşırı sağın reflekslerine direnemedikleri için bu süreç onları bambaşka bir yere savurdu. İngiltere ayrıldıktan sonra Türkiye’nin kalan 27 ülkeyle aynı şartlarda baş başa kalacağını göstermiyor. Çünkü AB değişmek zorunda, evirilmek zorunda. Görüldü ki burada aşırı sağa karşı nasıl bir tutum alınacağı Avrupa genişlemesinin yeniden nasıl ele alınacağı, değerler Avrupa’sının yeniden nasıl kurgulanacağı, bunun merkezi mi çok vitesli mi bir Avrupa olacağı gibi konular yepyeni bir birlik sistemini ortaya çıkaracaktır. Bütün bunların merkezinde de Türkiye ile ilgili verilecek kararlar vardır. Dolayısıyla tazeleyici bir aşı yapılmadan adalet, eşitlik, insan hakları temelinde bir düzenleme yapılmadan birlik bu temelde kendini sürdürmeye çalışırsa bunu sürdüremeyecektir. Net bir tablo vardır. Teorik olarak bir AB üyesi değiliz ama pratikte bir Avrupa gücü ve demokrasisiyiz. Bundan sonrasında realiteye daha uygun bir birlik sisteminin ortaya çıkmasını bekliyoruz. Her halükarda her ikisi içinde senaryolarımız var, hazırlıklarımız var. Türkiye için yeni imkanlar, fırsatlar ortaya çıkacaktır. Gelişmeler ne yönde ilerlerse ilerlesin Türkiye için her şey daha iyi olacaktır” karşılığını verdi.
“DEVLET BAŞKANI OLARAK KENDİSİNİN TEMEL POZİSYONUNU GÖSTEREN BİR AÇIKLAMADIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB üyeliliğiyle ilgili referanduma gidilebileceği yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Çelik, şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanımız bütün siyasi hayatı boyunca halkın iradesine dayanmıştır. Türkiye’nin bir takım zorlamalar karşısında kendi tezini ortaya koymasına karşılık Juncker, bir açıklama yaptı ‘Sayın Erdoğan bunun cevabını Türk halkına verir vize serbestisi olmazsa diye. ‘cumhurbaşkanımızın cevabı da, ‘ben zaten halkın iradesine dayanıyorum, halk ne derse o olur’ manasında bütün bu vizyonsuz açıklamaları bir kenara itebilecek Türkiye’nin temel pozisyonunu devlet başkanı olarak kendisinin temel pozisyonunu gösteren bir açıklamadır. Son 1-2 ay içerisinde bence bu İngiltere’nin referandumundan daha büyük bir kriz olan göçmen krizi karşısında nasıl bir çözüm üretileceğiyle ilgili Avrupa’nın şuan ki liderlerinden Juncker başta olmak üzere iki tane cümle kurulmuşsa geriye kurulan 10 cümlenin 8’i Türkiye karşıtlığı ve Sayın Cumhurbaşkanımızla polemik düzeyinde kurulmuştur. Bu büyük bir vizyonsuzluktur. Avrupa halklarının bunun hesabını sorması gerekir. Türkiye bu göçmen krizi karşısında Avrupa’nın ve bizim ortak bir iradeyle akılla ortaya koyduğumuz bu çözüm paketi karşısında herkesin olumlu yaklaşması gerekirken bundan sonra yeni istikrarsızlıklara karşı ortak çalışma mekanizmalarını güçlendirmeleri gerekirken Türkiye karşıtlığına pas atan Avrupa’daki aşırı sağın ana akımları daha çok kuşatmasına yol açan bir takım açıklamaları yapmaları Avrupa’nın, bölgenin ve dünyanın ihtiyacı olan açıklamalar ve siyasetler değildir. bugün Avrupa halklarının önünde siyasetçilerin bu sorunları çözememesi konusunda oluşan tepkisellik vardır. Erdoğan karşıtlığı yapanlar aslında çok iyi biliyorlar ki bu liderlerde Türkiye’nin AB’ye yaklaştığı en tarihsel adımları en devrimci adımları, en büyük reformlar Sayın Cumhurbaşkanımız liderliği döneminde Başbakanlığı döneminde atılmaktadır. Şimdi de Cumhurbaşkanı olarak bunları himaye etmektedir. Buna rağmen bu karşıtlığı üretmeleri aslında Türkiye karşıtlığına savrulmaları İslamofobik tezlerin etkisine direnememelerindendir."
(İHA)
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Bakanlık’ta düzenlediği basın toplantısında, “Bugün göçmen karşıtlığı üzerinden aşırı sağın ürettiği siyasete güçlü bir tepki veremeyen ana akım siyasiler aslında Avrupa’nın kazanımlarını yok edecek bir süreci başlatmış oldular. Avrupa’yı içe kapatarak Avrupa’nın temel siyasi yönelimlerini bu aşırı sağ akımlara terk etmiş oldular. Bir bakıma aydınlanmanın, hümanizmanın ve Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerin kazanımlarını tehlikeye atan bir yol izlemiş oldular. Net bir durum var, meydan okumalarla karşı karşıyayız göçmen krizi, arkasından DAEŞ ve benzeri terör örgütleriyle mücadele DAEŞ ve benzeri terör örgütleriyle aynı tutumu paylaşan Avrupa’daki aşırı sağ akımlarla mücadele bunların hepsinin tek bir dosya olarak ele alınması lazım. Bütün bunlara baktığımızda Türkiye kilit bir ülkedir. Bundan sonrasında Türkiye Avrupa’nın dışında mı kalır, ülkeye yeni Avrupa kurulursa bunun neresinde yer alır gibi tartışmalarda temel olan şudur, Türkiye için yeni imkanlar ortaya çıkar her halükarda. Bizim Avrupa’nın temel değerlerinin felsefi mimarisinin korunması bakımından söyleyeceğimiz önemli sözler olacaktır. Biz burada bu gelişmelerin dışında değiliz” diye konuştu.
“TÜRKİYE BİR MERKEZ ÜLKESİ OLACAKTIR”
“Esas olan şudur, yeni bir dünyanın içerisinde bugün itibariye tartışmaların yürümesi gereken şey, değerler Avrupa’sını koruyacak siyasi tutumların nasıl üretileceği ve siyasi mekanizmaların nasıl oluşturulacağıdır” diyen Çelik, şunları kaydetti:
“Eğer bu çerçevede bir vizyon ortaya koyulmazsa, Avrupa’yı kuran devlet adamlarının vizyonuna uygun bir vizyon ortaya çıkarılmazsa burada bir riskle karşı karşıya kalırlar. Bunun kilit noktası da şudur, göçmen krizi karşısında çeşitli ülkeler sınırlarını kapatan ve içe kapanmacı bir süreç üretiyorlar. Şuan da en çok korkulan şey nedir, İngiltere referandumunun bir domino etkisi oluşturmaması. Domino etkisi oluşturursa bir takım ülkeler için ayrılık refleksi tetiklenmeye başlandığı gibi her bir ülkenin içinde maalesef 2. Dünya Savaşı öncesinde çok daha geriye gidersek 30 yıl savaşları zamanında gördüğümüz türden bir takım ırkçı ayrışmalar ve iç savaşları tetikleyebilecek bu değerlerin ortadan kalkmasıyla son derece tehlikeli süreçler ortaya çıkabilecektir. Burada Türkiye ne olursa olsun bir Avrupa gücü olarak hiçbir zaman kanat ülke olmayacaktır her zaman bir merkez ülkesi olacaktır.”
“İNGİLTERE’NİN AYRILMASI İYİ OLMAMIŞTIR HEM KITA İÇİN HEM DÜNYA İÇİN”
“Bugün Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu şey, yeni bir tazeliğe ihtiyacı var, yeni bir aşıya ihtiyacı var” diyen Çelik, “Aynı şekilde siyasi değerlerin, mekanizmanın yeniden güncellenmesine ihtiyacı var. Bu bakımdan genişleme kavramının yeniden ele alınmasına ihtiyacı var. İngiltere’nin ayrılması iyi olmamıştır hem kıta için hem dünya için. Netice itibariyle İngiliz halkının iradesine saygı duyuyoruz. Bu nihayetinde İngilizlerin sorumluluğunda olan bir süreçtir” ifadelerini kullandı.
“YEPYENİ BİR AVRUPA VAR ARTIK”
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Çelik, İngiltere’nin AB’den ayrılmasının Türkiye’yi nasıl etkileyeceğiyle ilgili soruya, “İngiltere ayrıldı. Geriye kalan 27 ülke şimdiye kadar ki gibi bir düzen sürdürecekler diye bir şey olmayacak yepyeni bir Avrupa var artık. Başka bir şeye dönüşecek bu. Birden çok ekseni olan ve katmanlı bir süreç. Dolayısıyla aslında İngiltere’de şöyle bir vizyonsuzluk ortaya koyuldu, İngiltere’yi Avrupa içerisinde ayrıcalıklı bir ülke konumuna getirmek için bir takım anlaşmalar yaptılar. Ama bu süreçte aşırı sağın reflekslerine direnemedikleri için bu süreç onları bambaşka bir yere savurdu. İngiltere ayrıldıktan sonra Türkiye’nin kalan 27 ülkeyle aynı şartlarda baş başa kalacağını göstermiyor. Çünkü AB değişmek zorunda, evirilmek zorunda. Görüldü ki burada aşırı sağa karşı nasıl bir tutum alınacağı Avrupa genişlemesinin yeniden nasıl ele alınacağı, değerler Avrupa’sının yeniden nasıl kurgulanacağı, bunun merkezi mi çok vitesli mi bir Avrupa olacağı gibi konular yepyeni bir birlik sistemini ortaya çıkaracaktır. Bütün bunların merkezinde de Türkiye ile ilgili verilecek kararlar vardır. Dolayısıyla tazeleyici bir aşı yapılmadan adalet, eşitlik, insan hakları temelinde bir düzenleme yapılmadan birlik bu temelde kendini sürdürmeye çalışırsa bunu sürdüremeyecektir. Net bir tablo vardır. Teorik olarak bir AB üyesi değiliz ama pratikte bir Avrupa gücü ve demokrasisiyiz. Bundan sonrasında realiteye daha uygun bir birlik sisteminin ortaya çıkmasını bekliyoruz. Her halükarda her ikisi içinde senaryolarımız var, hazırlıklarımız var. Türkiye için yeni imkanlar, fırsatlar ortaya çıkacaktır. Gelişmeler ne yönde ilerlerse ilerlesin Türkiye için her şey daha iyi olacaktır” karşılığını verdi.
“DEVLET BAŞKANI OLARAK KENDİSİNİN TEMEL POZİSYONUNU GÖSTEREN BİR AÇIKLAMADIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB üyeliliğiyle ilgili referanduma gidilebileceği yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Çelik, şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanımız bütün siyasi hayatı boyunca halkın iradesine dayanmıştır. Türkiye’nin bir takım zorlamalar karşısında kendi tezini ortaya koymasına karşılık Juncker, bir açıklama yaptı ‘Sayın Erdoğan bunun cevabını Türk halkına verir vize serbestisi olmazsa diye. ‘cumhurbaşkanımızın cevabı da, ‘ben zaten halkın iradesine dayanıyorum, halk ne derse o olur’ manasında bütün bu vizyonsuz açıklamaları bir kenara itebilecek Türkiye’nin temel pozisyonunu devlet başkanı olarak kendisinin temel pozisyonunu gösteren bir açıklamadır. Son 1-2 ay içerisinde bence bu İngiltere’nin referandumundan daha büyük bir kriz olan göçmen krizi karşısında nasıl bir çözüm üretileceğiyle ilgili Avrupa’nın şuan ki liderlerinden Juncker başta olmak üzere iki tane cümle kurulmuşsa geriye kurulan 10 cümlenin 8’i Türkiye karşıtlığı ve Sayın Cumhurbaşkanımızla polemik düzeyinde kurulmuştur. Bu büyük bir vizyonsuzluktur. Avrupa halklarının bunun hesabını sorması gerekir. Türkiye bu göçmen krizi karşısında Avrupa’nın ve bizim ortak bir iradeyle akılla ortaya koyduğumuz bu çözüm paketi karşısında herkesin olumlu yaklaşması gerekirken bundan sonra yeni istikrarsızlıklara karşı ortak çalışma mekanizmalarını güçlendirmeleri gerekirken Türkiye karşıtlığına pas atan Avrupa’daki aşırı sağın ana akımları daha çok kuşatmasına yol açan bir takım açıklamaları yapmaları Avrupa’nın, bölgenin ve dünyanın ihtiyacı olan açıklamalar ve siyasetler değildir. bugün Avrupa halklarının önünde siyasetçilerin bu sorunları çözememesi konusunda oluşan tepkisellik vardır. Erdoğan karşıtlığı yapanlar aslında çok iyi biliyorlar ki bu liderlerde Türkiye’nin AB’ye yaklaştığı en tarihsel adımları en devrimci adımları, en büyük reformlar Sayın Cumhurbaşkanımız liderliği döneminde Başbakanlığı döneminde atılmaktadır. Şimdi de Cumhurbaşkanı olarak bunları himaye etmektedir. Buna rağmen bu karşıtlığı üretmeleri aslında Türkiye karşıtlığına savrulmaları İslamofobik tezlerin etkisine direnememelerindendir."
(İHA)