Başbakan Binali Yıldırım, 65. hükümetin çalışma programıyla ilgili, "Üreten, yatırım yapan, iş, aş oluşturan bir hükümet olacağız. Yatırıma özel önem vereceğiz" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, 109’uncusu düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları toplantısındaki konuşmasına, "Arkadaşlar ben bu kadar sık konuşmaya fazla konuşmaya hazır değilim. Çok kolay olmayacak. Biz, laf üstüne laf değil, baş üstüne baş koyan bir iktidarız. Biz konuşmayalım, eserlerimiz konuşsun. Bizim liderimiz var. Liderimiz ülke, milletimiz gündemiyle verilmesi gereken mesajları en açık, en net şekilde veriyor. Allah ondan razı olsun" diyerek başladı.
Yıldırım, 64. Hükümet ve önceki hükümetlerde görev yapan Davutoğlu’na teşekkürlerini ileterek, "AK Parti’de değişim bir bayrak yarışıdır. AK Parti’de kişiler değişir, hedefler değişmez, millete hizmet yolunda kararlılıkla artarak devam eder. Kadın kolları, kuruculardan delegelere, bütün parti teşkilatımızın birimlerine ve milyonlarca parti üyelerimize huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Kongrede ortaya konan bu örnek davranıştan dolayı, AK Partimize yakışan bu çalışmadan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Bir kez daha bu aziz millete hizmet etmenin ne kadar önemli bir iş olduğunu hep beraber gördük" ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin kuruluşundan bu yana gelinen süreç hakkında bilgi veren Yıldırım, AK Parti’nin kurucu lideri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.
Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti: "Biz memleketin işlerini yola koyarken, eski alışkanlıkları tekrar edenlere diyorum, milletten yetki almayan, güç almayan, milletin önüne gidip derdini sormayanın artık bu ülke idaresinde yeri yok. Demokrasi de bu. Demokrasi milleti kendine benzetme değil, millet neyse sen de o olacaksın. Milletin evlatlarıyla AK Parti siyaset sahnesine çıktı ve aynı tarzda da çalışmasına devam ediyor. AK Parti’nin milletvekili 380 olsaydı o zaman 381 lazımdı, çünkü bunların kafasında hukuk yok. Cumhurbaşkanları Türkiye’de siyaset oyunlarının hep bir parçası olmuş, kapılar arkasında o emekli paşayı mi seçelim, böyle şey yok, böyle bir dünya yok. Dedik ki eski alışkanlıklar bitti, eski camlar bardak oldu. Madem öyle işte böyle, tekrar millete gidiyoruz dedik. Gittik mi, gittik. Millet dersi verdi mi? Ekonomiyi düzelttik. Somunumuzu büyüttük ama gördük ki eksik birşey var. Vesayet odakları hala, sizin vermediğiniz yetkiyi kullanmaya çalışıyor. Buna ne diyorsunuz? Biz, kime yetkiyi verdiysek ondan hesap sorarız, o da AK Parti’dir. Geldik dedik ki kardeşim ’her Cumhurbaşkanı seçiminde bu tabloyla karşılaşır mıyız?’ Yok. Vatandaş kendisi Cumhurunu kendisini seçsin. Anayasa değişikliğini yaptık. Bu değişiklik Türk demokrasi tarihinin dönüm noktası. Milletin Cumhurbaşkanını artık millet kendisi seçiyor. Anayasa’da Cumhurbaşkanı semboliktir diye laf ediyorlar. 21-22 milyon vatandaşın önüne giden Cumhurbaşkanı ben bu işe karışmayayım diyebilir mi? Anayasa ne söylerse söylesin, Cumhurbaşkanımızın fiili olarak siyasi sorumluluğu doğmuştur."
"Anayasa, darbe anayasasadır. Anayasadaki filli durumuyla anayasanın şu anda birbiriyle uyumlu hale getirilmesi gerek" diyen Yıldırım, "Milletin yollarını açtık, tünellerle dağları geçtik. Köprülerle vadileri birleştirdik şimdi yeni anayasa ve sistemin yolunu açma zamanıdır. Bu yolu da AK parti teşkilatları olarak milletimizle beraber aşacağız.. Milletimiz bize verdiği yetki kadar yapıyoruz, ilave yetkiye ihtiyacımız olduğunda da yine millete gidiyoruz. Burada Türkiye’nin ihtiyacı olan, işini görmeyen, görmekte yetersiz kalan bu anayasayı mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Anayasa değişikliğine bakıyorsunuz aslında, herkes istiyor. Niye değişmiyor? Herkesin istediği niye olmuyor? Demek ki burada samimiyet sorunu var. Kardeşim, millet kazanacaksa, bizim liderimiz ne diyor, eğer millet kazanacaksa biz kaybedelim, hiç önemi yok. Bizim bakışımız bu. Biz, yarını değil, yeni nesillerin geleceğini düşünüyoruz. Sorunları torunlara bırakarak bugünlere gelen bir parti değil AK Parti. Bu meseleyi çözecekse yine Ak Parti çözecek, başkanlık sistemini de bu ülkeye getireceğiz. İstiyoruz ki bu yapılacak yeni anayasaya siyasi partilerin, rakiplerimizin de bir katkısı olsun. Bu onura onlar da ortak olsun. Başka bir hesabımız yok. Bunun için defalarca çağrı yaptık. Dedik ki herkes eşit olsun, herkes söyleyeceğini söylesin ama günün sonunda baktık ki bunların niyeti başka. Bu millete haksızlık olur. Ne yapacağız? Bir anayasa teklifini mutlaka bu Meclis’in gündemine getireceğiz. İnanıyorum ki bu ülke, Meclis, savaş şartlarında bile Türkiye’nin daha ilerici anayasasını yapan Meclis, bu milletin beklediği yönde değiştirecek. Diyelim ki olmadı, adres belli millet. Kararı millet verecek. Siyasetin çözüm üretemediği yerde çare millettir, sandıktır ama şunu da yapmayacağız. Milletin işi gücü var, sürekli bize destek atacak hali yok, herkes işine gücüne bakacak. Kendimize de şunu dedirtmememiz lazım, kardeşim biz sizi seçtik neden zırt pırt bize geliyorsunuz? Onun için mecbur kalmadıkça milletin önüne sorun götürmememiz lazım. Siyasetin ödevi sorun çözmektir, nasihat değil" şeklinde konuştu.
"VAKTİMİZİ DAHA VERİMLİ KULLANACAĞIZ"
Bürokrasi ve siyaset ilişkisine değinen Yıldırım, "Bürokrat yönetmez. Bürokrat sadece yönetene destek olur, onun görevi odur. Türkiye’nin bir devlet bürokrasi görevi var. Bütün o hafızaya sahip olan bürokrasidir. Yoksa, bu karar benim hoşuma gitmedi. Hoşuna gitmeyebilir her zaman. Siyaset çözüm üretme yeridir. Yeni dönemde bürokrasi ile siyaseti, enerjilerini azaltan değil, enerjilerini çoğaltan şekilde çalıştıracağım. Maliye Bakanı bak burada duruyor ama giden vakti geri getiremeyiz. Bir proje yapacağız, arkadaşlarımızı çağırıyoruz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yapalım, bu çok büyük bir ihtiyaç. Konuşuyoruz, konuşuyoruz, Bakanım ne acelemiz var. Konuşuyoruz derken, benim kafamda en az 4 yıl, önümüzdeki seçim var, o arkadaşların kafasında 25 yıl var. Önce bu faz farkını ortadan kaldırmamız lazım. Bürokrasinin de siyasetle aynı zaman planlamasına kendini uydurması lazım. Artık zaman konusuna alışmanız lazım. Ben buraya 9’a 10 kala geldim. Vaktimizi daha verimli kullanacağız. Türkiye’nin her köşesinden geldiniz. Memleketimin renk renk çiçeklerinin kokusunu getirdiniz. Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz" diye konuştu..
"İSTEDİĞİNİ SÖYLEYEN, İSTEMEDİĞİNİ İŞİTİR"
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke’nin sözlerine işaret eden Yıldırım, "Bugün bir partinin sözcüsü diyor ki, Efendim Başbakan İzmir diyor, Başkan çıkarmadı, Başbakan seçilmedi de atandı falan diyor. Aslında İzmir Başbakan çıkardı, ana muhafelet partisi lideri kampanya döneminde ’İzmir Başbakan çıkaracak’ diye dolaştı durdu. Ben İzmirli hemşehrilerime teşekkür ediyorum, onu mahcup etmediler. Niye İzmir beni Başbakan yapmadı? Hala nelerle uğraşıyorlar? Bunu bana söylerlerken Genel Başkanlarının oralara nasıl geldiğini unutmuşlar. Hangi entrikalarla oraya geldiğini önce görsünler. Bizim bunlarla uğraşacak vaktimiz yok. İşe yaramayan, hakaret içeren, küfür içeren laflarını da aynen kendilerine iade ederiz. Şunu bilsinler, istediğini söyleyen istemediğini işitir" diye konuştu.
Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:
"Muhalefet partilerinin bazıları, Türkiye’nin geleceğine, hükümetine nasıl baktıklarını ortaya koyuyor. Ben bunu milletimin takdirine sunuyorum. Siz, hükümet programı takdir edilirken o yüce Meclis’te olmayacaksınız da ne zaman olacaksınız. Birisi folklor teşkilatı ile beraber diğeri de memleketin başına bela olan terör örgütlerine arkadan sufle yapıyor. Türkiye’yi bu durumdan kurtaracağız. Bundan kurtaracak parti de yine AK Parti’dir. Sonra pazar günü güven oylaması yaptık. Ne bu? Yangınan mal mı kaçırıyorsunuz diye haberler yapmaya başladık. Dedik ya vakit nakittir. 65. Hükümet en kısa sürede güvenoyu alarak görevine başlayan hükümet olarak tarihe geçti. Bütün bu süreçte tabii bu arada MKYK’mız belli oldu, MYK’mız belli oldu. Yol haritamızı hazırladık. Bu araya bir de hemen, Sayın Cumhurbaşkanımızla istişare ettik, doğrudan Diyarbakır’a gittik. Orada katledilen 16 vatandaşımızın yakınlarının acılarının paylaştık. Hükümetimiz kurulduktan sonra da ilk işimiz Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber Diyarbakır’da toplu açılışlar yaptık. Diyarbakırlı vatandaşlarımızla sosyal ekonomik çalışmalarla ilgili Diyarbakır’a hedeflerimizi açıkladık."
Terörle mücadele konusuna değinen Yıldırım, "40 yılı aşkın bir süredir canımızı yakan büyük bir bela ile karşı karşıyayız. Bu terör işi milli bir iş değil. Bu terör işi vatandaşlarımızı birbirine husumet içine sokmaya çalışan profesyonel bir örgüt. Bunların Kürtler diye bir sorunu yok. 78 milyon vatandaşımızın PKK terör örgütü gibi bir sorunu var. Bu sorunu Türkiye’nin gündeminden çıkaracağız, bu beladan milletimizi kurtaracağız. Bu kanlı terör örgütünü milletle devlet arasından çıkaracağız. Şu anda her türlü tahribatı yapıyorlar. Geçen gün bombayı patlattılar, 4 sivil insanı katlettiler. Bunlardan birisi de bizim eski il başkanımızın ağabeyi. Canını, vatanın bölünmez bütünlüğü için hayatını seve seve veren bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bu mücadele devam edecek. Bunların arkasında kimlerin olduğunu da biliyoruz. Günü gelince bunların sırtını sıvazlayanlar bu milletin yüzüne bakamayacaklar. Terör ne zaman bitecek diye bize soruyorlar. Operasyonların bitmesinin 3 şartı var, birinci şart PKK terör örgütü ne zaman silahlı saldırılarını, sivil vatandaşlarımız üzerine silahı yöneltmezse, silahlarını ne zaman bırakır sivil vatandaşlarımızı rahatsız etmezse. İki polisimize, askerimize silah doğrultup onarı kalleşçe şehit etmezse. Üç, Türkiye’nin her köşesinde vatandaşlarımızı seyahat edinceye, hiçbir güvenlik problemi yaşamayıncaya kadar, kardeşlik sağlanıncaya kadar bu operasyonlar devam edecek. Terör unsurları, silahları gömerek, üzerine de beton atarak bu ülkeyi terk edinceye kadar bu operasyonlar devam edecek" diye konuştu.
Yıldırım, bugün toplantıdan sonra İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın güvenlikle ilgili sorunları il başkanlarıyla paylaşacağını ifade etti.
TEŞKİLATLARIN RAMAZAN AYINDA GÜNEYDOĞU’YA GİTMELERİNİ İSTEDİ
"Mübarek ramazana sayılı günler kaldı" diyen Yıldırım, "Ramazan rahmet, bereket ve günahların bağışlandığı, manevi atmosferin üst düzeye çıktığı bir ayımız. Bu ramazanı boş geçirmeyelim. Bu Ramazan diğerlerinden daha önemli. Özellikle Batı bölgelerindeki teşkilatlarımızın güneydoğuya gitmelerini, onlarla lokmalarını paylaşmalarını, bir ve beraber olmalarını istiyorum. Bugün, düne göre kardeşliği artırmaya, dayanışmaya daha fazla ihtiyacımız var. Bu konuda partime teşkilatıma güveniyorum" dedi.
"ÜRETİM YAPMAK İSTEYENLERİN ÖNÜNE TURKUAZ HALI SERECEĞİZ"
Yıldırım, 65. Hükümetin ondan önceki bütün hükümetlerin millete verdiği her sözün harfiyen arkasında olacağını belirterek, "Üreten, yatırım yapan, iş, aş oluşturan bir hükümet olacağız. Yatırıma özel önem vereceğiz. Yatırımcının önüne engeller çıkarmak değil. En önemli işimiz, yatırım, üretim yapmak isteyenlerin önüne turkuvaz halı sereceğiz. Çünkü, ihtiyacımız olan üretmek. Üretmeyen ülke gelişmez, büyümez.Daha çok üretim. Tüketim de olsun, üretim olmadan tüketirsek bu sefer geleceği harcamış oluruz. Asla ve asla geleceği tüketmek değil, geleceğe yönelik refahımızı artırmak ana prensiplerimizden biri olacak. Gelirler bugün ve yarın artmaz, bunlar biraz zaman ister ama masraflarımızı kısabiliriz. Gereksiz kaynak kullanımının önüne geçeceğiz. Daha verimli yatırımlara öncelik vereceğiz. Özellikle kamuda, israfın önlenmesi için her türlü tedbiri alacağız. Önümüzde zorlu bir süreç var" ifadelerini kullandı.
Yıldırım, 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen tasarının yarın Alman Parlamentosu’nda oylanmasına ilişkin olarak, "Bir oylama yapılacak. Neymiş 1915 olaylarından bizi sorumlu tutmaya çalışıyorlar. Akıl var, izan var. Bu ilk değil, belki son da olmayacak. Bazen dost diye bildiğimiz ülkeler iç siyasette çaresizliğe düşünce dikkati nereye çekerim diye böyle şeylerle geliyorlar. Gerçek bir dostluk testinden geçiyor Almanya. Bugün göreceğiz. 400 bin işyeri sahibi olan, milyonlarca insana aş, ekmek sağlayan bu kadar büyük bir topluluğu hayal kırıklığına uğratmaya Alman dostlarımızın hakkı yoktur. Değer defterleri kurcalarsak en son sıra bize gelir" dedi.
"MÜTEVAZI SOFRALARDA, GİDİP ONLARLA DERTLEŞMEK HER ŞEYDEN DAHA GÜZELİ"
"Bizim inancımızda, emperyalizm yok, bizim inancımızda insanları baskı altına almak yok" diyen Yıldırım, "Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü. Her zaman halk içinde Hak’la beraber olacağız. Özellikle Ramazan’da, halkın arasından ayrılmayacağız. Bakanlarımızla özellikle hafta sonları bölgeye mutlaka gidilecek. Mütevazı sofralara sessizce, tantanayla gürültüyle değil, gidip onlarla dertleşmek herşeyden daha güzeli. Çünkü, millet devletiyle, hükümetiyle iç içe olmak istiyor" şeklinde konuştu.
Yıldırım, partililere kendisinin kaç dakika konuştuğunu sorarak, "Kaç dakika oldu,, halbuki yarım saat konuşacaktım" dedi.
(İHA)
Başbakan Binali Yıldırım, 109’uncusu düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları toplantısındaki konuşmasına, "Arkadaşlar ben bu kadar sık konuşmaya fazla konuşmaya hazır değilim. Çok kolay olmayacak. Biz, laf üstüne laf değil, baş üstüne baş koyan bir iktidarız. Biz konuşmayalım, eserlerimiz konuşsun. Bizim liderimiz var. Liderimiz ülke, milletimiz gündemiyle verilmesi gereken mesajları en açık, en net şekilde veriyor. Allah ondan razı olsun" diyerek başladı.
Yıldırım, 64. Hükümet ve önceki hükümetlerde görev yapan Davutoğlu’na teşekkürlerini ileterek, "AK Parti’de değişim bir bayrak yarışıdır. AK Parti’de kişiler değişir, hedefler değişmez, millete hizmet yolunda kararlılıkla artarak devam eder. Kadın kolları, kuruculardan delegelere, bütün parti teşkilatımızın birimlerine ve milyonlarca parti üyelerimize huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Kongrede ortaya konan bu örnek davranıştan dolayı, AK Partimize yakışan bu çalışmadan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Bir kez daha bu aziz millete hizmet etmenin ne kadar önemli bir iş olduğunu hep beraber gördük" ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin kuruluşundan bu yana gelinen süreç hakkında bilgi veren Yıldırım, AK Parti’nin kurucu lideri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.
Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti: "Biz memleketin işlerini yola koyarken, eski alışkanlıkları tekrar edenlere diyorum, milletten yetki almayan, güç almayan, milletin önüne gidip derdini sormayanın artık bu ülke idaresinde yeri yok. Demokrasi de bu. Demokrasi milleti kendine benzetme değil, millet neyse sen de o olacaksın. Milletin evlatlarıyla AK Parti siyaset sahnesine çıktı ve aynı tarzda da çalışmasına devam ediyor. AK Parti’nin milletvekili 380 olsaydı o zaman 381 lazımdı, çünkü bunların kafasında hukuk yok. Cumhurbaşkanları Türkiye’de siyaset oyunlarının hep bir parçası olmuş, kapılar arkasında o emekli paşayı mi seçelim, böyle şey yok, böyle bir dünya yok. Dedik ki eski alışkanlıklar bitti, eski camlar bardak oldu. Madem öyle işte böyle, tekrar millete gidiyoruz dedik. Gittik mi, gittik. Millet dersi verdi mi? Ekonomiyi düzelttik. Somunumuzu büyüttük ama gördük ki eksik birşey var. Vesayet odakları hala, sizin vermediğiniz yetkiyi kullanmaya çalışıyor. Buna ne diyorsunuz? Biz, kime yetkiyi verdiysek ondan hesap sorarız, o da AK Parti’dir. Geldik dedik ki kardeşim ’her Cumhurbaşkanı seçiminde bu tabloyla karşılaşır mıyız?’ Yok. Vatandaş kendisi Cumhurunu kendisini seçsin. Anayasa değişikliğini yaptık. Bu değişiklik Türk demokrasi tarihinin dönüm noktası. Milletin Cumhurbaşkanını artık millet kendisi seçiyor. Anayasa’da Cumhurbaşkanı semboliktir diye laf ediyorlar. 21-22 milyon vatandaşın önüne giden Cumhurbaşkanı ben bu işe karışmayayım diyebilir mi? Anayasa ne söylerse söylesin, Cumhurbaşkanımızın fiili olarak siyasi sorumluluğu doğmuştur."
"Anayasa, darbe anayasasadır. Anayasadaki filli durumuyla anayasanın şu anda birbiriyle uyumlu hale getirilmesi gerek" diyen Yıldırım, "Milletin yollarını açtık, tünellerle dağları geçtik. Köprülerle vadileri birleştirdik şimdi yeni anayasa ve sistemin yolunu açma zamanıdır. Bu yolu da AK parti teşkilatları olarak milletimizle beraber aşacağız.. Milletimiz bize verdiği yetki kadar yapıyoruz, ilave yetkiye ihtiyacımız olduğunda da yine millete gidiyoruz. Burada Türkiye’nin ihtiyacı olan, işini görmeyen, görmekte yetersiz kalan bu anayasayı mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. Anayasa değişikliğine bakıyorsunuz aslında, herkes istiyor. Niye değişmiyor? Herkesin istediği niye olmuyor? Demek ki burada samimiyet sorunu var. Kardeşim, millet kazanacaksa, bizim liderimiz ne diyor, eğer millet kazanacaksa biz kaybedelim, hiç önemi yok. Bizim bakışımız bu. Biz, yarını değil, yeni nesillerin geleceğini düşünüyoruz. Sorunları torunlara bırakarak bugünlere gelen bir parti değil AK Parti. Bu meseleyi çözecekse yine Ak Parti çözecek, başkanlık sistemini de bu ülkeye getireceğiz. İstiyoruz ki bu yapılacak yeni anayasaya siyasi partilerin, rakiplerimizin de bir katkısı olsun. Bu onura onlar da ortak olsun. Başka bir hesabımız yok. Bunun için defalarca çağrı yaptık. Dedik ki herkes eşit olsun, herkes söyleyeceğini söylesin ama günün sonunda baktık ki bunların niyeti başka. Bu millete haksızlık olur. Ne yapacağız? Bir anayasa teklifini mutlaka bu Meclis’in gündemine getireceğiz. İnanıyorum ki bu ülke, Meclis, savaş şartlarında bile Türkiye’nin daha ilerici anayasasını yapan Meclis, bu milletin beklediği yönde değiştirecek. Diyelim ki olmadı, adres belli millet. Kararı millet verecek. Siyasetin çözüm üretemediği yerde çare millettir, sandıktır ama şunu da yapmayacağız. Milletin işi gücü var, sürekli bize destek atacak hali yok, herkes işine gücüne bakacak. Kendimize de şunu dedirtmememiz lazım, kardeşim biz sizi seçtik neden zırt pırt bize geliyorsunuz? Onun için mecbur kalmadıkça milletin önüne sorun götürmememiz lazım. Siyasetin ödevi sorun çözmektir, nasihat değil" şeklinde konuştu.
"VAKTİMİZİ DAHA VERİMLİ KULLANACAĞIZ"
Bürokrasi ve siyaset ilişkisine değinen Yıldırım, "Bürokrat yönetmez. Bürokrat sadece yönetene destek olur, onun görevi odur. Türkiye’nin bir devlet bürokrasi görevi var. Bütün o hafızaya sahip olan bürokrasidir. Yoksa, bu karar benim hoşuma gitmedi. Hoşuna gitmeyebilir her zaman. Siyaset çözüm üretme yeridir. Yeni dönemde bürokrasi ile siyaseti, enerjilerini azaltan değil, enerjilerini çoğaltan şekilde çalıştıracağım. Maliye Bakanı bak burada duruyor ama giden vakti geri getiremeyiz. Bir proje yapacağız, arkadaşlarımızı çağırıyoruz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yapalım, bu çok büyük bir ihtiyaç. Konuşuyoruz, konuşuyoruz, Bakanım ne acelemiz var. Konuşuyoruz derken, benim kafamda en az 4 yıl, önümüzdeki seçim var, o arkadaşların kafasında 25 yıl var. Önce bu faz farkını ortadan kaldırmamız lazım. Bürokrasinin de siyasetle aynı zaman planlamasına kendini uydurması lazım. Artık zaman konusuna alışmanız lazım. Ben buraya 9’a 10 kala geldim. Vaktimizi daha verimli kullanacağız. Türkiye’nin her köşesinden geldiniz. Memleketimin renk renk çiçeklerinin kokusunu getirdiniz. Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz" diye konuştu..
"İSTEDİĞİNİ SÖYLEYEN, İSTEMEDİĞİNİ İŞİTİR"
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke’nin sözlerine işaret eden Yıldırım, "Bugün bir partinin sözcüsü diyor ki, Efendim Başbakan İzmir diyor, Başkan çıkarmadı, Başbakan seçilmedi de atandı falan diyor. Aslında İzmir Başbakan çıkardı, ana muhafelet partisi lideri kampanya döneminde ’İzmir Başbakan çıkaracak’ diye dolaştı durdu. Ben İzmirli hemşehrilerime teşekkür ediyorum, onu mahcup etmediler. Niye İzmir beni Başbakan yapmadı? Hala nelerle uğraşıyorlar? Bunu bana söylerlerken Genel Başkanlarının oralara nasıl geldiğini unutmuşlar. Hangi entrikalarla oraya geldiğini önce görsünler. Bizim bunlarla uğraşacak vaktimiz yok. İşe yaramayan, hakaret içeren, küfür içeren laflarını da aynen kendilerine iade ederiz. Şunu bilsinler, istediğini söyleyen istemediğini işitir" diye konuştu.
Yıldırım, konuşmasında şunları kaydetti:
"Muhalefet partilerinin bazıları, Türkiye’nin geleceğine, hükümetine nasıl baktıklarını ortaya koyuyor. Ben bunu milletimin takdirine sunuyorum. Siz, hükümet programı takdir edilirken o yüce Meclis’te olmayacaksınız da ne zaman olacaksınız. Birisi folklor teşkilatı ile beraber diğeri de memleketin başına bela olan terör örgütlerine arkadan sufle yapıyor. Türkiye’yi bu durumdan kurtaracağız. Bundan kurtaracak parti de yine AK Parti’dir. Sonra pazar günü güven oylaması yaptık. Ne bu? Yangınan mal mı kaçırıyorsunuz diye haberler yapmaya başladık. Dedik ya vakit nakittir. 65. Hükümet en kısa sürede güvenoyu alarak görevine başlayan hükümet olarak tarihe geçti. Bütün bu süreçte tabii bu arada MKYK’mız belli oldu, MYK’mız belli oldu. Yol haritamızı hazırladık. Bu araya bir de hemen, Sayın Cumhurbaşkanımızla istişare ettik, doğrudan Diyarbakır’a gittik. Orada katledilen 16 vatandaşımızın yakınlarının acılarının paylaştık. Hükümetimiz kurulduktan sonra da ilk işimiz Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber Diyarbakır’da toplu açılışlar yaptık. Diyarbakırlı vatandaşlarımızla sosyal ekonomik çalışmalarla ilgili Diyarbakır’a hedeflerimizi açıkladık."
Terörle mücadele konusuna değinen Yıldırım, "40 yılı aşkın bir süredir canımızı yakan büyük bir bela ile karşı karşıyayız. Bu terör işi milli bir iş değil. Bu terör işi vatandaşlarımızı birbirine husumet içine sokmaya çalışan profesyonel bir örgüt. Bunların Kürtler diye bir sorunu yok. 78 milyon vatandaşımızın PKK terör örgütü gibi bir sorunu var. Bu sorunu Türkiye’nin gündeminden çıkaracağız, bu beladan milletimizi kurtaracağız. Bu kanlı terör örgütünü milletle devlet arasından çıkaracağız. Şu anda her türlü tahribatı yapıyorlar. Geçen gün bombayı patlattılar, 4 sivil insanı katlettiler. Bunlardan birisi de bizim eski il başkanımızın ağabeyi. Canını, vatanın bölünmez bütünlüğü için hayatını seve seve veren bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bu mücadele devam edecek. Bunların arkasında kimlerin olduğunu da biliyoruz. Günü gelince bunların sırtını sıvazlayanlar bu milletin yüzüne bakamayacaklar. Terör ne zaman bitecek diye bize soruyorlar. Operasyonların bitmesinin 3 şartı var, birinci şart PKK terör örgütü ne zaman silahlı saldırılarını, sivil vatandaşlarımız üzerine silahı yöneltmezse, silahlarını ne zaman bırakır sivil vatandaşlarımızı rahatsız etmezse. İki polisimize, askerimize silah doğrultup onarı kalleşçe şehit etmezse. Üç, Türkiye’nin her köşesinde vatandaşlarımızı seyahat edinceye, hiçbir güvenlik problemi yaşamayıncaya kadar, kardeşlik sağlanıncaya kadar bu operasyonlar devam edecek. Terör unsurları, silahları gömerek, üzerine de beton atarak bu ülkeyi terk edinceye kadar bu operasyonlar devam edecek" diye konuştu.
Yıldırım, bugün toplantıdan sonra İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın güvenlikle ilgili sorunları il başkanlarıyla paylaşacağını ifade etti.
TEŞKİLATLARIN RAMAZAN AYINDA GÜNEYDOĞU’YA GİTMELERİNİ İSTEDİ
"Mübarek ramazana sayılı günler kaldı" diyen Yıldırım, "Ramazan rahmet, bereket ve günahların bağışlandığı, manevi atmosferin üst düzeye çıktığı bir ayımız. Bu ramazanı boş geçirmeyelim. Bu Ramazan diğerlerinden daha önemli. Özellikle Batı bölgelerindeki teşkilatlarımızın güneydoğuya gitmelerini, onlarla lokmalarını paylaşmalarını, bir ve beraber olmalarını istiyorum. Bugün, düne göre kardeşliği artırmaya, dayanışmaya daha fazla ihtiyacımız var. Bu konuda partime teşkilatıma güveniyorum" dedi.
"ÜRETİM YAPMAK İSTEYENLERİN ÖNÜNE TURKUAZ HALI SERECEĞİZ"
Yıldırım, 65. Hükümetin ondan önceki bütün hükümetlerin millete verdiği her sözün harfiyen arkasında olacağını belirterek, "Üreten, yatırım yapan, iş, aş oluşturan bir hükümet olacağız. Yatırıma özel önem vereceğiz. Yatırımcının önüne engeller çıkarmak değil. En önemli işimiz, yatırım, üretim yapmak isteyenlerin önüne turkuvaz halı sereceğiz. Çünkü, ihtiyacımız olan üretmek. Üretmeyen ülke gelişmez, büyümez.Daha çok üretim. Tüketim de olsun, üretim olmadan tüketirsek bu sefer geleceği harcamış oluruz. Asla ve asla geleceği tüketmek değil, geleceğe yönelik refahımızı artırmak ana prensiplerimizden biri olacak. Gelirler bugün ve yarın artmaz, bunlar biraz zaman ister ama masraflarımızı kısabiliriz. Gereksiz kaynak kullanımının önüne geçeceğiz. Daha verimli yatırımlara öncelik vereceğiz. Özellikle kamuda, israfın önlenmesi için her türlü tedbiri alacağız. Önümüzde zorlu bir süreç var" ifadelerini kullandı.
Yıldırım, 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen tasarının yarın Alman Parlamentosu’nda oylanmasına ilişkin olarak, "Bir oylama yapılacak. Neymiş 1915 olaylarından bizi sorumlu tutmaya çalışıyorlar. Akıl var, izan var. Bu ilk değil, belki son da olmayacak. Bazen dost diye bildiğimiz ülkeler iç siyasette çaresizliğe düşünce dikkati nereye çekerim diye böyle şeylerle geliyorlar. Gerçek bir dostluk testinden geçiyor Almanya. Bugün göreceğiz. 400 bin işyeri sahibi olan, milyonlarca insana aş, ekmek sağlayan bu kadar büyük bir topluluğu hayal kırıklığına uğratmaya Alman dostlarımızın hakkı yoktur. Değer defterleri kurcalarsak en son sıra bize gelir" dedi.
"MÜTEVAZI SOFRALARDA, GİDİP ONLARLA DERTLEŞMEK HER ŞEYDEN DAHA GÜZELİ"
"Bizim inancımızda, emperyalizm yok, bizim inancımızda insanları baskı altına almak yok" diyen Yıldırım, "Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü. Her zaman halk içinde Hak’la beraber olacağız. Özellikle Ramazan’da, halkın arasından ayrılmayacağız. Bakanlarımızla özellikle hafta sonları bölgeye mutlaka gidilecek. Mütevazı sofralara sessizce, tantanayla gürültüyle değil, gidip onlarla dertleşmek herşeyden daha güzeli. Çünkü, millet devletiyle, hükümetiyle iç içe olmak istiyor" şeklinde konuştu.
Yıldırım, partililere kendisinin kaç dakika konuştuğunu sorarak, "Kaç dakika oldu,, halbuki yarım saat konuşacaktım" dedi.
(İHA)