Özellikle son zamanlarda eğitim oranının artması ile birlikte evlenme yaşı da ilerledi. Uzmanlar geç doğum oranlarının günden güne daha da arttığına vurgu yaparken Yrd. Doç. Dr. Suat Süphan Erşahin de buna bağlı olarak genetik anomalilerin en büyük nedeni olarak 35-40 yaşından sonra yapılan doğum oranlarının artmasına dikkat çekti. Suat Süphan Erşahin, “Genetik bozukluklarının nedenleri genellikle bilinmemekle birlikte, 35 yaş sonrası ama özellikle 40 yaş sonrası gebe kalmalar bunların en büyük faktörleridir. Biz ailelerden çocuk sayısını 35 yaşından önce tamamlamalarını istiyoruz. En son yaş 40 olarak bakmamız gerekiyor. Bunların yanı sıra kullanılan ağır ilaçlar, uyuşturucu maddeler, sigara, alkol gibi bağımlılık oluşturan maddelerin kullanımları, çeşitli hastalıklar, evde yaşayan bakımsız evcil hayvanların barınması ve bunlarla temaslar da yine genetik anomalilere sebep olabiliyor. Fakat hiçbir şey olmadığı halde yani bu faktörler olmadan da yine çocukların genetik anomali olma riski vardır” dedi.
“Erken yaşta yumurtalıkları dondurabiliriz”
Geç evlenme durumlarında alternatif çözüm olarak yumurta dondurma işleminin de olduğunu söyleyen Erşahin aynı zamanda, “Geç bir yaşta evliliği düşünenler erken yaşta dondurabilecekleri sağlıklı yumurtalıklarla ileriki yaşlarda gebe kalabilirler. Ayrıca gebe kalmadan önce yine alınabilecek önlemler de var. Örneğin gebelik düşünüldüğü takdirde anne ve baba adaylarının çocukların en azından nörolojik bir problem olmamasına karşı bir doktora gidip folik asit başlamasını tavsiye ediyoruz. Daha sonradan yine gebelik öncesi bazı testler yaptırıp belli bir hastalığın olup olmadığına dair bir tarama ya da genetik bir hastalığı varsa bir araştırma yapmalarını öneriyoruz. Tabi en büyük uyarımız akraba evliliklerinin olmaması yönünde. Bu önlemlere rağmen yine de çocukların genetik bir anomaliye sahip olabilme ihtimali var. Genetik anomali olmasına rağmen yine yaşamsal olarak devam edebilecek olan çocuklar için biz ebeveynlere gebelik için devam etmelerini öneriyoruz. Fakat yaşamla bağdaşmayan bir sorun varsa tavsiyelerimiz gebeliğin sonlandırması yönünde oluyor” şeklinde konuştu.
“Daha önceden teşhis edilebiliyor”
Önlemlerin yanı sıra gebelik sırasında da genetik bozukluklarının genellikle tespit edilebileceğini söyleyen Erşahin “Sakat doğum oranları yüzde 15 oranındadır. Fakat bunların çoğu düşükle sonuçlandığı için fark edilmez ama ileriki zamanlarda yüzde 1 ile 3 oranında değişir. Önlemden daha çok teşhis edilme yöntemleri mevcut. Çeşitli genetik ve kan testleri, bebekten su ve parça alma, anne ve bebekten kan alma gibi yöntemlerle bunları teşhis edebiliyoruz. Ayrıca 20. ve 22. haftalarda yapılacak olan detaylı ultrason ile birlikte bebekte sakatlığı ve bazı anormallikleri daha erken dönemlerde görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
“Down sendromlu çocuklar için artık eskisi kadar korkulmuyor ve gebelik genellikle devam ettiriliyor”
“Genetik anomalilerde tedavi edilebilir hastalıklar olduğu gibi yaşamla bağdaşmayan ve tedavi edilemeyen hastalıklar da var” var diyerek sonraki süreçlere de değinen Erşahin, “Bazı genetik anomaliler yaşamla bağdaşabilir örneğin, down sendromu. Bu çocuklar yaşar fakat bu yaşam ailelere bazı sosyal ve ekonomik zararlar verebilmekle birlikte bakımı da zor bir hastalıktır. İleri de yaşayabilecekleri sıkıntıları kabul eden aileler durumu kabullenerek gebeliğe devam eder. Ya da sorumluluğunu üstlenemeyeceğini düşünen aileler gebeliğini sonlandırabilir. Son zamanlarda down sendromlu çocukların aileler tarafından daha çok kabullenildiğini ve doğurmak istediklerini görüyoruz. Daha öncelerde bu bebeklere karşı aşırı bir korku vardı ve hemen gebeliğin sonlandırılması isteniyordu. Ama artık günümüzde down bebekler için gebelik sürecinde devam kararı alınıyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.
dikGAZETE.com