İstanbul
Selçuklu ve Osmanlı Devleti'yle birlikte Anadolu coğrafyasının tamamına yayılan halı-kilim kültürü bugün de başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde değerli halı koleksiyonlarıyla popülaritesini devam ettiriyor.
Özellikle Osmanlı Devleti'nde saray halıları olarak bilinen Hereke Fabrika-i Hümayünü'nde üretilen Hereke ve Kumkapı halılarına ek olarak Uşak, Kayseri, Isparta, Milas, Kula, Kars, Bergama, Kayseri gibi yerlerde üretilip antika özelliği taşıyan halı ve kilimler Türkiye için prestijli bir kültürel zenginlik olma özelliği taşıyor.
Zamanla eskiyen, boyası atan ya da tahrip olan kıymetli antika halılar ise başta Kapalıçarşı'da olmak üzere Tarihi Yarımada'daki sayılı zanaatkarın ellerinde itinayla tamir edilerek geleceğe taşınıyor.
Antika halıların değerini kaybetmemesi için benzer renk ve dokudaki bir diğer halıyla tamir geleneği 1950'lere kadar çoğunlukla gayrimüslim zanaatkarlarca devam ettirilirken daha sonraları Türk ustalar da sektörde daha fazla yer almaya başlıyor.
"Halıyla halı tamir" geleneğini günümüzde yaşatan sayılı ustalardan olan Yumuşak da Bab-ı Ali Halıcılar Çarşısı'nda dedesinin 1969'da bu alanda tanınmış Jacques ve Albert ustalardan öğrendiği zanaatı Japonya'da aynı işi yapan kardeşiyle birlikte yaşatmaya çalışıyor.
"11 yaşımda okulu bırakıp işe başladım, hala devam ediyorum"
Yumuşak, halı kültürünün tarihsel geçmişini ve meslek yolculuğunu anlattı.
Dedesinin 1969'da gayrimüslim ustalardan öğrenerek başladığı mesleği babasının ardından devam ettirdiğini anlatan Yumuşak, "Dedem bu mesleği öğrenen iki Türk'ten biriydi.
Kardeşlerimin yurt dışına gideceği anlaşılınca babam bana, 'Okumaya bırak kendi elemanımız ol. Bu işi öğren' dedi. Çünkü başkaları işi öğrendikten sonra bırakıp gidiyordu.
Ben de 1985'te 11 yaşamda okulu bitirip halı tamiri işine atıldım. O gün bugündür de çalışıyorum." diye konuştu.
Yumuşak Türkiye'de halının en önemli kültürel zenginliklerinden biri olduğunu altını çizerek halı-kilim tarihine ilişkin şunları kaydetti:
"Halı kültürü Türklerin aslında Orta Asya'dan getirdikleri bir kültür. Özellikle Oğuz boyundan gelen Türkmenler ve Azerbaycan Türklerinde daha çok yaygın. Çünkü göçebe ve yayla hayatında halı ve kilim en temel ürünlerdendi.
Kimi zaman duvara asıyorlar, kimi zaman seccade hatta silah kılıfı olarak kullanıyorlar. Osmanlı döneminde ise özellikle Uşak tarafından saray halısı dokunmaya başlanıyor. Daha sonra 19. yüzyılda Feshane halıları dokunmaya başlanıyor.
1843'te Sultan Abdülmecid tarafından Fabrika-i Hümayün kuruluyor, orada Hereke halıları dokunuyor. Daha sonra 19.yy sonunda tasarımcı ve dokumacı Zarek Usta ile ünlü ipek Kumkapı halıları dokunuyor. Dünyada sayılı halılardandır ve çok değerlidir. "
Halı kültürünü yaşatmak için az bilinen mesleğine ilk günkü aşkla devam ettiğini söyleyen Yumuşak, "Eski halıları, o yörenin halılarını bulup onun ipleriyle tamir yapıyoruz. Konya halısını yine Konya halısı, Türkmen halısına Türkmen halısı bulmak lazım çünkü dokuları çok farklı.
Bizim işimiz bu. Bir halıya iki ay üç ay emek veriyoruz. İki üç ay o halıyla yatıp kalkıyoruz. Eski halıları bulduktan sonra söküyoruz, şampuanla yıkatıp yumuşatıyoruz, ütülüyoruz. Tekrar halıya kullanıyoruz ki iki yüzlük halıya dokusu uysun. "
Yumuşak antika halı tamirine en çok ilginin Avrupa'dan geldiğini belirterek Almanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerdeki koleksiyonerlerin çok sayıda antika halısını tamir ettiklerini sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com