Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, IŞİD’e katılmak için Türkiye’ye geldiği iddia edilen 3 İngiliz kıza ilişkin, "İngiltere gibi Scotland Yard’ıyla meşhur bir ülkede yakın takibe alınmamış,ellerini kolları sallayarak İstanbul’a gelmeleri İngiltere adına ayıplanıcı bir davranış" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu Toplantısı sona erdi. 6.5 saat süren toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ele alınan konulara ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Arınç, Türkiye’nin yurt dışındaki tek toprağı olma özelliği taşıyan Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun tahliyesine yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından düzenlenen Şah Fırat operasyonu, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmelerine devam edilen İç Güvenlik Paketi ve çözüm sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
IŞİD’e katılmak için Türkiye’ye geldiği iddia edilen 3 İngiliz kıza ilişkin son noktayı koyan Başbakan Yardımcısı Arınç, "Evet, bu üç tane yaşları 16-17 civarında olan kişilerin Türkiye’ye giriş yaptığı tespit edilmiş. Yani kayıtlarımızda bunların geçtiğine dair bir kayıt var. 17 Şubat 2015 tarihinde turist olarak İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan Türkiye’ye giriş yaptığı tespit edilmiş. İngiliz makamları 3 gün sonra yani 20 Şubat 2015 tarihinde bize haber vermişler. Biz yoğun bir şekilde arama faaliyetlerine devam ediyoruz" dedi.
"Türkiye’nin burada hiçbir kabahati yok" diyen Arınç, şöyle konuştu:
"Bu olay konusu itibarıyla yeni bir olay değil. Bugüne kadar Türkiye üzerinden veya Irak veya bir başka yere terör örgütlerine katılmak suretiyle ve katılmak amacıyla gidenlere yönelik biz elimizden gelen tüm tedbirleri alıyoruz. Ama yılda 36 milyon turistin geldiği Türkiye’de bize kendi ülkelerinin haber vermesi, istihbarat akışı sağlaması lazım. İngiltere gibi Scotland Yard’ıyla meşhur bir ülkede yakın takibe alınmamış, haklarında daha önce iddialar bulunmuş 3 tane kızın, ellerini kollarını sallayarak Heathrow Havaalanı’ndan İstanbul’a doğru gelmeleri, geldikten üç gün sonra da uyanıp bize ondan sonra haber vermeleri İngiltere adına bence kınanıcı, ayıplanıcı bir davranıştır. Yani bu konularda gerekli tedbirleri almamışlardır. Bir, kendileri bu işi takip edecekler, yurt dışına çıkışlarına engel olacaklardır. Madem engel olamadınız hemen bize haber vereceksiniz ’şu, şu, şu pasaport sahibi insanları gözaltına alın, tekrar sınır dışı edin ve onları takip edin’ diyeceksiniz. 3 gün içerisinde nereye gittiklerini, nerede bulunduklarını, turist pasaportuyla hiçbir engel ve ihbar olmadan Türkiye’ye gelmiş insanların bugün nereye gittiklerinden Türkiye hiçbir zaman sorumlu olamaz. Çünkü biz kimsenin niyetlerini sorgulayacak, zihinlerini okuyacak, turistlere yönelik bir mekanizmamız yok. Böyle bir uygulama da zaten dünyada insan haklarına ne kadar aykırı veya uygun olup olmayacağını da düşünmek lazım. Ama terör faaliyetlerine katılacağı gerekçesiyle bize önceden bildirimde bulunan yaklaşık 10 bin kişiyi takip altına aldık ve ülkemize giriş yapmaları kesinlikle yasaklandı. Biz görevlerimizi yapıyoruz. İngilizler, bu makamları kastediyorum, önceden bilgi noktasında bizimle paylaşımda bulunmuş olsalardı, güvenlik birimlerimiz de gerekli tedbir alınacaktı. Biz terörle mücadelede ortak bir mücadeleye ve ortak bir koordinasyona ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Arama çalışmaları devam ediyor."
ŞAH FIRAT OPERASYONU
Şah Fırat operasyonuyla ilgili Suriye hükümetinin "Savaş nedeni olacağı" yönündeki açıklamalarının Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda konuşulup konuşulmadığına yönelik soru üzerine Arınç, "Böyle bir konu Bakanlar Kurulu’nda tartışılmaz, konuşulmaz çünkü bunu ciddiye almayız biz. Biz sonuçlandırdık artık bu başarı bir hikaye olarak da yıllarca anlatılacaktır ancak Türkiye’deki muhalefetin bir taraftan İran bir taraftan da Suriye rejiminin ağzıyla bizi eleştirmiş olmasını da yadırgadığımızı ifade ederim. İran kendilerine göre birileri eleştiriyor, Suriye’deki rejim de belli düşüncelerle bizi eleştiriyor" karşılığını verdi.
"Biz uluslararası hukuka uygun bir operasyon yaptık" diyen Arınç, şöyle devam etti:
"Bu operasyonda bir, TBMM’nin hükümete verdiği yetki ve sorumluluk var. İki, 1921’de Türkiye ile Fransızlar arasında ilişkilendirilmiş bir anlaşma ve sözleşme var. Bu anlaşma gereğince de bugüne kadar iki defa haklı sebeplerle yeri değiştirilmiş olan Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun bu defa da güvenlik sebebiyle değiştirilmiş olması, askerlerimizin salimen tahliye edilmiş olması ve bu operasyonun çok ciddi bir hazırlıkla... Sadece bir kaybımız oldu, bugün defnedildi. Halit Avcı kardeşimize, evladımıza, askerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ama müthiş her dakikası her saniyesi bir saat akortu içerisinde gerçekleşmiş bir operasyona dünyadan bir hayranlık varken belli bazı ülkelerin bizi eleştirmiş olması bizi korkutmaz, bizi hiç ilgilendirmez. Biz vazifemizi bihakkın yaptığımızı biliyoruz. Bununla da şunu söyleyebiliriz; Türkiye hem hem kendi hukukunun hem de uluslararası hukukun el verdiği bütün imkanları her zaman yapabilecek, kullanabilecek güce sahiptir. Türkiye’nin dostluğu herkesi için çok önemlidir. Kimse de Türkiye’nin düşmanlığı kazanmış olmasın. TSK, onun Kara Kuvvetleri unsurları müthiş bir operasyonu başarıyla tamamladılar. Düşünün ki 38 arkadaşımız daha önce Musul’da konsoloslukta alıkonulmuş 26 arkadaşımızın eğer burunları kanamış olsaydı, Türkiye’de muhalefetin neler söyleyeceğini tahmin edebilirdiniz, şimdi onlara mahal verilmeden kurtarma, tahliye, bütün operasyon gerçekleşiyor. Bu sefer de niçin orada kaldınız, kalmadınız, savaşmadınız veya çok modası geçmiş milliyetçi söylemlerle hükümetimiz eleştiriliyor. Suriye’deki rejim önce 300 binden fazla insanın nasıl kanını döktüğünün hesabını versin. 5 milyondan fazla Suriyelinin topraklarını niçin terk ettiğinin hesabını versin. Yağmalanan Halep’in, Hama’nın, Humus’un, yıkılan camilerin, ekmek kuyruğunda beklerken öldürülen çocukların hesabını versin ondan sonra da Türkiye’den bu operasyonun hesabını sorabilecekse yüzü de varsa sorsun, görelim."
EĞİT-DONAT PROGRAMI
Eğit-Donat Programı konusunda eğitime tabi tutulacak grupların nasıl seçileceğine yönelik soruya da cevap veren Arınç, "Eğit-Donat Anlaşması ülkemizle ABD arasında müşterek uygulanacak bir mutabakat belgesi. 19 Şubat’ta imzalandı. Onay süreci tamamlandıktan sonra da yürürlüğe girecektir. Suriyeli yerli muhaliflerin ülkemizde bu program dahilinde yetiştirilmesi ve eğitilmesi mümkün olabilecektir. Eğit-Donat programına Suudi Arabistan ve Katar ev sahipliği yapmak istediklerini bildirmişlerdir. Bunu da memnuniyetle karşılıyoruz" dedi.
Söz konusu program dahilinde eğitim programının Mart ayı veya daha sonraki aylarda başlanacağının öngörüldüğünü belirten Arınç, şunları kaydetti:
"Eğitim süresi seçilen muhaliflere ilişkin yapılacak değerlendirmeye göre 1-2 aylık bir süreç içinde olacaktır. 1 yıl içerisinde yaklaşık 5 bin ondan sonra kademeli olarak artırılması düşünülmektedir. Eğit-Donat konusunda haftalarca veya aylardan beri sürdürülen çalışmalar bu şekilde mümkün bir noktaya gelmiştir. Biz bu mutabakatla halihazırda Suriye’deki alanda muhalif unsurların Türkiye’de verilecek eğitimle sahadaki mücadelelerini daha gelişmiş imkan ve kabiliyetleri yürütmeleri hedeflenmektedir. Uluslararası koalisyonun bir parçası olma konusunda çalışmalar Türkiye’nin talepleriyle henüz devam ettirilmekte ve sürdürülmektedir. Biz şüphesiz terör örgütlerine karşı elbette ortak bir çalışmanın içerisinde oluruz. Hem Türkiye’nin milli çıkarları adına hem de bölgemize barışın gelmesi konusunda bu çalışmalara her zaman katkı sağlarız. Ancak Türkiye’nin özel durumu var. Bu özel durum içerisinde uçuşa yasak bölge ve diğer konularda da haklı taleplerimizin aynı kapsamda değerlendirilmesini de sürekli takip ettik."
(İHA)