Parmağında el sanatı irani bir gümüş yüzük, üzerinde, koyu turkuaz mavi iri tek-bir taş...
Gel de ayır o taşı, ince işli o enli gümüşten…
*
Tefrikaya düşmeyin...
Fitne ateşine körük olmayın dedi...
Taşı çatlatır, o körükle yanarsın.
Teslimiyet değilse adın...
Ya cesedinle yok olmalı
Ya...
Allah’tan utanmalısın!
Birbirine kenetli binalar gibi değil de...
Nifaktan kaçınmak akıldan çıkınca..
Bir kuyudan ötekine düşmekten öteye gidemedi bir bu yol..
Bir divane serkeşlik içinde...
Ve dervişlerden beri..
Ne bu taş o gümüşten ayrı, ne yüzük, taşsız bir manada ruh bulabildi...
Eyy! teslimiyet..
Karanlığın aydınlık yüzü...
İmtihanların müjdecisi...
O teslimiyet...
Ki...
Dünyanın arkasından yırttığı gömleği ile mahcubiyet hırkasına sarılmış Yusuf’a, Peygamberlik payesi verdi de Mısır’a sultan eyledi...
Ya Züleyha...
Nefsinin elinde Mısırlı kadınların diline düşen Züleyha’yı Yusuf’a yar ederek yücelten teslimiyet…
*
Sadece razı olmaktı, olanların aşkı..
Tek düsturları rıza-i İlâhî...
Ve kolay değildi rızaya layık olma çabaları...
Yanacağını bile-isteye o mumu harlayan pervanede misal...
Yol yangın...
Yol dikenli…
Yol ateş...
Ammaaa-aşk bildikleri ateş yaktıkça, ruhlarının eriyen canında can buluyorlardı..
Sırrı-sîme gereken ateşse, taşa da yürek gerek...
Yürekse pare pare, tek değil.
Kanma halka da ayrılmayasın...
Ya yakar seni sonra o ateş ya aldanırsın...
*
Bir ve bütün diyerek...
Ve ekleyerek...
Ama, fakat, lakin demeden, şart koşmadan teslim olmak...
De:
Teslimiyet değilse adımız..
Ve utanmıyorsak...
Ah-ahlar, aflarla yıkanmıyorsa...
Paklanmıyorsa kirlenmişliklerimiz...
Aklanmıyorsa şu günahkârlık...
Tiranlaşan nefsimizden azad olamıyorsa o ruh...
Şu âlemin prangaları altında hür olduğu yalanı ile avunan birer köleysek eğer…
Başlangıçlarımızı bitirmişse tükenmişliğimiz..
Ve hâlâ da UTANMIYORSAK…
Evvel-âhir ziyan, hep ziyaaan...
Bize Allah acısın… Er-Rahman-Er-Rahim… El-aman.
.
Elif Rana - Yunus Fırat, dikGAZETE.com