Ademoğulları cehalete ve esarete yenik düşmek üzereyken, bu kötü vaziyeti düzeltmek maksadıyla İlahi Sistem tarafından "Yüksek bir bilinç" beşeri âleme intibak ettirilmişti.
Tecessüm etmiş halde Beşeri alemde vücuda gelen bu "Yüksek Bilinç" için, üstlenmiş olduğu vazifenin icabına uygun bir "Kader Planı" hazırlanmıştı...
Bu planın gereği olarak Gârb'ın/Batı'nın mütemâdi olmayan yükselişinden feyz alan bu "Yüksek Bilinç" için esas gaye, Şarktan doğacak olan Güneş'in aydınlığını Bâki kılmaktır.
Görevli olduğu topraklarda icra edeceği fiili direnişi zaafiyete uğratmamak adına, taşıdığı vücudun beşeri hususiyetlerini bastırarak bütün kuvvet ve kudretini vazifesi için harcayan bu "Yüksek Bilinç", olağan şartlarda başarılması mümkün olmayan işler gerçekleştirmiştir.
O, kazandığı hiçbir galibiyeti tek başına yeterli bulmamış, esas zaferin tek bir asra sığdırılamayacak kadar büyük bir mücadele ile kazanılacağının idrakine varmıştı.
Varmış olduğu bu idrakin ardından, gelişindeki esas gayesini yeniden hatırlamış ve düşmanlarına karşı bu gayeyi perdelemek amacıyla Eylemlerini ve Kelâmlarını özenle seçmiş, Böylece ancak onu idrak etmesi gerekenlerin anlayacağı bir üslup ve lisan ile hitapta bulunmuştur...
Nasıl ki maddi alemde tabii kuvvetlerin devamı için Güneşe ihtiyaç var ise, aynı sebeple mana aleminin de bir Güneşin aydınlığına ihtiyacı vardır...
İşte bu aydınlığı bize yansıtmakla görevli olan o "Yüksek Bilinç", Bizler için maddi planda Başkomutan, mana planında ise Başöğretmen olmuştu.
Ruh'un Şâd olsun...
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com