Yılın ilk günü kimsenin içini karartmak istemem, o nedenle, geçtiğimiz yıl muhasebesini geçen hafta yaptım. Yaptım ama dünya değerlendirmesi yapmaya çalıştım, konuyu Türkiye’ye getirmemeye çalıştım. Zira, ortalık yine muhalefetin adayı konusu ile toz duman vaziyetteydi. Gerçi değişen bir şey yok, ama yeni yıla umutsuz girmemek lazım.
Peki ne umabiliriz?
Öncelikle, muhalefete hayırlı bir aday dileyelim. İngiltere’de muhafazakâr iktidar, nedeyse bizimkinden daha kötü durumda ve İşçi Partisi muhalefeti ivme kazanmış durumda. Ama onlarda da muhalefet lideri Keir Starmer, heyecan verici bir siyasetçi olarak görülmüyor.
Starmer, bu eleştiriye karşı, “işlerin toparlanması lazım ve ben de buna talibim, bu yeterince heyecan verici değil mi?” mealinde bir açıklama yaptı.
Benzer bir durum Kılıçdaroğlu için geçerli olamaz mı?
Her şeyden önce, karizmatik liderlikten, yüksek gerilimden, heyheyli siyaset dilinden yorulmadık mı?
Hâl böyle iken, Kılıçdaroğlu’nu bu role zorlamak yerine, ılımlı, uzlaşmacı, sakin siyasetçi kişiliği öne çıkarılsa ve Türkiye’nin ihtiyacının bu olduğu iyice anlatılabilse ne iyi olur.
Muhalefet, bu seçimi kazanması durumunda, ilk hedefinin yeniden parlamenter düzene geçişi olacağını açıklamadı mı?
Altılı Masa bu hedef etrafında toplanmadı mı?
Demek ki, vadettikleri öncelikle bir geçiş dönemi ve geçiş dönemleri ancak siyasi hırs ve rekabet hesapları yerine uzlaşmacı bir zemin ile mümkün olur. Kemal Bey, bu konuda üzerinde ittifak edilecek bir siyasetçi değil mi?
Olmadı, akıllara yatmadı, o halde Kemal Bey, zamanında Süleyman Demirel’in “cumhurbaşkanlığı, hiçbir faninin reddebileceği bir makam değildir” lafını boşa çıkarıp, “öyle faniler de var” diyebilecek biri olduğuna göre, ortak bir aday lehine pekala yarıştan çekilebilir.
Doğrusu, böylesi bir durumun, “Türkiye’de Alevi birinin Cumhurbaşkanlığına karşı tepki” veya “CHP’ye oy vermemek için yeminli seçmen” iddialarını teyit etmiş olacağı için, çok tatsız bir yanı var.
Diğer taraftan, Meral Akşener, “Cumhurbaşkanlığına talip değilim” diyor ama, partisinde de dışında da belli ki aklı onun adaylığına yatanlar var. Doğrusu, popülerliğe daha yatkın bir siyasetçi, ayrıca bir kadın cumhurbaşkanı, hiç de fena fikir olmazdı ama onun da Kürt seçmen sorunu var.
Zamanında, milliyetçiliği ‘demokratik vatanseverliğe’ bükebilmiş olsa iyi bir merkez sağ siyaset alanı olabilirdi, ama hâlen öyle bir durum yok.
Yine de, milliyetçi cenahın, mevcut iktidar tablosu içinde dışardan Bahçeli, içerden Soylu ile temsil edilmesindense, Akşener tarafından temsil edilmesi daha iyi.
Keşke, Kürt meselesini bir kez daha gözden geçirse ve geçmişe sünger çekebilse, Türkiye’de siyasetin geleceği açısından çok faydalı bir iş yapmış olur.
Ekrem İmamoğlu, zaten genç bir siyasetçi, biraz sabırlı davranıp, geleceğe hazırlanmak adına şimdilik şu adaylık merakından vazgeçse, sular daha sakin akar diye düşünebiliriz.
Altılı Masa liderleri dışında ortak aday seçeneği ağır basarsa, “peki kim?” sorusunun cevabını vermek gerçekten de zor.
Bilemiyorum, keşke, hemen aklımıza gelmeyen, ama düğümü çözecek biri, bir yerlerde bekliyor olsa.
Sonuçta, ne olursa olsa da muhalefet, gelecek seçimleri kazansa, biraz nefes alsak. Sonra da iş, intikamcılığa dönmese, gerilim yorgunluğundan kurtulsak.
Umalım, 2023 iyi bir yıl olsun.
.
Nuray Mert, dikGAZETE.com