?>

Yatacak yerin yok MEB!

Yener Bozkurt

1 yıl önce

YATACAK YERİN YOK MEB! 

Başımı ahlaklı, çağdaş ve aydın Türk nesilleri için öne eğiyorum.

Ne diyordu Anayasa’nın 2’nci maddesi?

Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Hemen bir hatırlatma. Laiklik denilen şey devletin sadece dini değil, sosyal, ekonomik, siyasi, hukuki ve eğitim gibi tüm düzenlerini kapsar. Bu noktayı bir kenara not edelim.

Peki 24’üncü madde ne diyor?

Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.

Son olarak gelsin 42’nci madde.

Eğitim ve öğretim, atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.

Son sözümüzü en başta söyleyelim şimdi.

Anayasanın eğitim/öğretim ile ilgili bunca maddesi ortadayken, AKP’nin kontrolündeki Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) son 20 yılda defalarca anayasal suç işlemiştir.

Evet ne dediğimizin farkındayız. Son 20 yılda dinci yapılarla imzalanan iş birliği anlaşmaları ve protokollerle, okulların kapısını vakıf ve cemaatlere ardına kadar açan, okullardaki sosyal etkinlik çalışmaları tarikat ve cemaatlere devreden, barınma ihtiyacı olan öğrencileri, bu gerici örgütlerin yurtlarına mecbur bırakan MEB, cebren olmasa da hile yoluyla,

T.C. Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye, bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye çalışmak suretiyle Anayasal suç işlemiştir.

MEB, işlediği bu suçların cezasını bu dünyada çekeceği gibi öbür dünyada da yatacak yeri olmayacaktır.

Tabii MEB, bu suçu tek başına değil yardım ve yataklık desteği aldığı Diyanet İşleri Başkanlığı ile müştereken işlemiştir.

AKP’nin dindar nesil yetiştirme hedefine, tıpkı diğer birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da gözümüzün içine baka baka yapılan kanun değişiklikleriyle ulaşılmıştır.

Yapılan yönetmelik değişiklikleriyle, MEB’in Kur’an kurslarını denetim yetkisi Diyanet’e devredilmiş, okulöncesi çağdaki (4-6 yaş) çocukların Kur’an kurslarına alınmasının önü açılmış,

Vakıf ve derneklerin kaçak eğitim merkezi açmalarını kolaylaştırmak için Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen cezalar kaldırılmış, İlköğretimde türban serbest bırakılmış, öğrencilere eğitim ve yurt imkanı sağlayan tarikat cemaat ve vakıflarına, devlet ve yerel yönetimlerce inanılmaz maddi imkanlar sağlanmış, tarikat ve cemaatlerin STK adı altında, resmi ve özel tüm eğitim kurumlarına demir atmalarının yolu açılmıştır.

Anayasal yükümlülüklerini yerine getirmek yerine adeta “tasfiye nedeniyle zararına satışlara” başlayan ve Diyanet’e geniş yetkiler tanıyan MEB’in, AKP’nin dindar nesil yetiştirme projesine ilmek ilmek verdiği bu destek sayesinde ülkedeki Kur’an kurslarının sayısı 21 yılda 4,5 kat artmıştır.

Asıl acı olan ise iktidarın, okul öncesi düzeydeki çocuklara yönelik hamleleri olmuştur. “Ağaç yaşken eğilir” sözü boşuna söylenmemiştir tabii.

Okul öncesi çağında, 4-6 yaş çocukları Kur’an kurslarına başlatan düzenlemelerle, tarikat ve cemaatlere bağlı vakıf ve dernekler, Sıbyan mektepleri açma yarışına girmiştir.

İstanbul’da faaliyet gösteren vakıflardan biri halen, “Medresemiz, 4 yaş 4 ay 4 günlük iken başlayıp, son nefese kadar devam eden, Kur’an-ı kerim ve dini ilimleri kabiliyetine göre öğreten ve yaşatan bir eğitim kuruluşudur” ifadesiyle gururlarla tanıtıyor kendisini.

4 yaş, 4 ay, 4 gün dedikleri şöyle bir şey.

Noldu? Hemen itirazlar yükseldi “ama bu görüntüler Türkiye’den değil” diye.

Hay hay. Bizim ülkemizden olanı verelim o zaman.

Peki bu 5 yaşındaki meleğe, ezberletilen Nebe Suresi’nde ne anlatılıyor sizce?

Zahmet etmeyin hemen aktarıyoruz.

Nebe Suresi 31, 32, 33, 34.ncü ayetler:

“Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.”

Kaynak; Diyanet İşleri meali; merak etmeyin!

İşte bu okul öncesi 4-6 yaş, Kur’an kurslarına giden o küçücük, o yeri anne kucağı olan, kendi bebekleriyle oynaması gereken bebekler, sonrasında ne yaptılar biliyor musunuz?

Bu kurslarda kendilerine anlatılanlardan fazlasıyla etkilendiler. Bazıları ‘kadın’ oldukları için kendi aile bireylerinden dahi uzaklaştı. Veliler, çocuklarının ‘günah’ diyerek halalarına, teyzelerine sarılmadığını aktardı. Bazı çocuklar ise başörtüsü takmadıkları için kötü olup olmadıklarını sorguladı.

İşin boyutu çok daha vahim de inanın yerimiz dar, vaktimiz az. Asla yapılmayacağını bilsek de yapılması gerekenleri söyleyelim yine de.

Öncelikle, Anayasa’nın laiklik ilkesini yok sayan bütün uygulamalara son verilmeli, Milli eğitimde derhal laik düzene geçilmelidir.

Özel kurum ve vakıflara bağlı “yatılı din eğitimi” yasaklanmalı, bütün “yatılı Kur’an kursları” ve Anayasaya aykırı biçimde açılarak faaliyette bulunan medreseler ile Sıbyan mektepleri derhal kapatılmalıdır.

Çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu dini eğitim, yardım ve koruma hizmetleri sadece devlet eliyle, konunun ehli uzmanlar tarafından verilmelidir.

Tarikat ve cemaatlerin MEB ile imzaladığı tüm protokoller iptal edilmeli, bunlara merkezi bütçeden ya da yerel yönetimler eliyle kaynak aktarımına son verilmelidir.

Eğitim devletleştirilmeli, ülke genelinde eğitim birliği sağlanarak parasız, laik ve bilimsel eğitim sistemine geçilmelidir.

Geldiğimiz noktada AKP ve maşası MEB, eserleriyle şimdilik öğünebilirler.

Ama elbet bu devran böyle sürmeyecek. Elbet bu ülke de bu ülkenin insanları da çağdaş, aydınlık yarınları görecek.

Ve tabii ki hiçbir şey, yapanın yanına kar kalmayacak.

YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ

VAR OLSUN TÜRK MİLLETİ.

.

Yener Bozkurt, dikGAZETE.com

-Bağımsızlık Partisi Genel Başkanı, Emekli MİT mensubu

 

 

 .

YAZARIN DİĞER YAZILARI