?>

Yanlış ezbere dayanan yanlış tarih anlayışı

Ramazan Topraklı

8 ay önce

YANLIŞ EZBERE DAYANAN YANLIŞ TARİH ANLAYIŞI

Öz

Makalenin amacı, birçok yer adının birden çok olması sebebiyle tarihte zikredilen birçok yer adının yerlerinin yanlış olduğu hakkında yaklaşık 15 yıldır uyarı yapmamıza rağmen hâlâ yanlış yerlerin esas alındığı hakkındadır. “Her yeni belge ve bulgu tarih bilgimizi değiştirebilir”. Eğirdir Gölü geçmişte Hoyran ve Eğirdir olmak üzere iki ayrı göldü; iki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e [kuzeyden güneye] doğru akan ve tarihte birçok adı kaydedilen ağzı kaynağına yakın büyük, derin bir ırmak ile birçok kent vardı.

Anayol [Kıral Yolu], iki göl arasındaki bu ırmağı Kemer Boğazı’nda Yenice Köyü Köprüsü adlı bir köprüden geçerdi. Bu nehre Marsyas ve Orgas adlarında iki ırmak karışırdı. 500 yıl önce iki göl birleşmiş ve tarihin birçok izi silinmiştir. Bu olay bilinemediği için, zikredilen ırmaklarla buradaki birçok kent yanlış bilinmiş ve yaklaşık 150 yıldır ortalıkta yanlış bir tarih anlayışı dolaşmaktadır.

Açar Kelimeler: Efes, Sart, İzmir, Nimfea, Karia, Lydia, Bergama, Edremit, Kyzikos, Troas, Kaikos

Giriş

Beyşehir Gölü de geçmişte Kıreli [Koralis] ve Beyşehir [Trogitis] gibi iki ayrı göldü ve Eğirdir Gölü gibi iklimin değişmesiyle iki göl birleşmiş ve bugünkü hâlini almıştı. Özet metinde de zikrettiğim gibi, 2009 yılından beri Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki değişimi muhtelif makalede yazdım; Bilgitoyunda [Sempozyum] tebliğ sundum, ama tarih ve coğrafyacı bu gerçeğe gözlerini kapamakta ve hiçbir şey olmamış gibi hareket etmektedir. Devlet kurumlarımız ve Üniversitelerimiz de derin bir uyku hâlinde, bu yanlışlıklara maddî ve manevî destek sağlamaktadırlar.

Bu yanlışlıklara sebep büyük nispette, ülkemizde 50 yılı aşkın araştırma yapan, birçok makale ve Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası adlı ünlü eseri yazan Vilyım Remsi [W. M. Ramsay] başta olmak üzere Batılı araştırmacılar ve onların izinden çıkmayan bilim adamlarımızdır. İşin acı tarafı bu hataların, Erbakan Hoca’nın Millî Görüş geleneğinden gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 yılı aşkın iktidarları döneminde de artarak devam ediyor olmasıdır. Bunların başında Kültür ve Turizm Bakanı M. Nuri Ersoy gelmektedir. Sayın Bakan, fakir halkımızın paralarını yanlış kazılara akıtmakla övünmekte ve kazıların aralıksız devam edeceğini söylemektedir.

Hâlbuki Vilyım Remsi, “Neticeyi bir kelime ile izah edebiliriz: ya benim eserim sırf bir hatadan ibarettir, yahut da Anadolu haritasının büyük bir kısmı tamamiyle değişmelidir” ve “Tam Bizans manasiyle Asia bence o kadar müphem ve az bilinen bir eyalettir ki buna ait şehirlerin yerlerini inceden inceye münakaşa edemiyeceğim”. İslâm coğrafyacıları doğru bilgi vermelerine rağmen “Arap coğrafyacıların arzettiği güçlüklerden biri de yol diye gösterdikleri harikulâde zikzaklardır ve kendilerinden istifade etmek hemen hemen imkânsızdır” diye, eserinin yanlış olabileceğine dikkat çekmiştir (Remsi, 1960: 106, 111, 257 açık.3).

Evet, onun eseri hatalarla doludur. Buna rağmen onun eseri kaynak alınarak, makale ve kitaplar yazılmakta, bu makale ve kitaplar, TTK ve diğer kurumlar tarafından basılmakta ve yanlış kazılar desteklenmektedir. Aslında bilim adamlarımız ve kurumlarımızın görevi, Cumhurbaşkanımızı doğru bilgilendirmek değil midir?

Yapılan Yanlışlar

Beni bu yazıyı yazmaya sevk eden olay, genç tarihçi dostum M. Emin Özçelik’in gönderdiği Murat Keçiş ile Refik Baykara’ya ait [Nisan 2024 tarih, cilt 88, sayı 311, s. 81-110] Belleten Dergisinde çıkan “Menteşâ Emîrliği’nin İbtidâsı ve Menteşâ İmlâsı” adlı makaledir. Murat Keçiş ile on yılı aşkın tanışırım. Bazı hususları kendilerine sorarım. Makale yanlışlarla doludur.

Menteşe Şeceresindeki Eblistan Kimdir?” adlı makale, bu konudaki en son çalışmam olup, makalede Murat Beyin bütün sorularına cevap var. “Danışan dağları aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış”. Danışılmak için illâ akademisyen mi olmalı? Hâlbuki ben çok iyi biliyorum ki, tarihçi, tarihî coğrafyayı bilmeden, hiçbir arazi çalışması yapmadan, ezberlenmiş yanlışlara göre makaleler yazmaktadır. Kaynakta zikredilen isimleri, bugünkü isimler sanmaktadır. Şimdi ben bunların tarihle ilgili olanları hakkında bazı misaller vereceğim:

1. İslâm coğrafyacılarının atası sayılan İbn Hordazbih [820?-912] ile el-İdrîsî’nin [1100-1166] eserleri, aradan 100 yıl geçmesine ve 206 üniversiteye rağmen hâlâ tenkitli yayınları yapılmamıştır. Bizim tarihçi kulağını tersten gösterircesine Fransızca çeviri ve isimlerin Fransızca telâffuzlarını esas almakta ve hata yapmaktadır. İşin bir diğer acı tarafı da, bu iki coğrafyacının verdikleri yollar da, hâlâ araziye tatbik edilebilmiş değildir. Biz bu yolları 2013’te araziye tatbik ettik, ama Batılı [Fransız, Alman, İngiliz] olmadığımız için bize itibar yoktur.

2. Mad. 1’de açıkladığım gibi Herodotos’un zikrettiği Kıral Yolu [Anayol] güzergâhı da hâlâ bilinmez veya yanlış bilinir, ama buna rağmen harıl harıl yanlış makaleler üretilmeye ve kurumlar tarafından desteklenmeye devam edilir.

3. Eğirdir, Uluborlu, Yalvaç ve Şarkîkaraağaç Firikya’da; hatta Küçük Firikya’da [Yukarı Firikya, Kutsal Firikya, Firikya Epiktetos] bulunmasına rağmen Türk tarihçisi, burayı Hıristiyanlarla anlaşmışçasına Pisidia’da gösterir ve her tarafa Pisidia Antiocheia bilgilendirme levhaları konulur. Papaz Arundell bile Yalvaç, Firikya’da bulunur derken, bize ne oluyor da Pisidia diyoruz? Bu yetmiyormuş gibi “Pisidia Metropoliti” tayin edilir; ayin yapılır; ISUBÜ senatosu Pisidia adını onaylarmış gibi, maksatlı olarak Pisidia Antiokheia denilen bu ören yerinde toplanır? Küçük Firikya ile Pamfilya arasında kalan ve Türk-Yörük yurdu Toroslarda [Pisidia Bölgesi] ne zamandan beri -bizim bilmediğimiz- Hıristiyan Ortodoks Türk vatandaşı var da, Papaz Sotirios Trambas Pisidia Metropoliti tayin ediliyor? [bk.Ek.1].

4. Askerî temalar [Thrakesion, Neokastra] ve coğrafî bölgeler [Asia, Anatolikon, Mysia, Hellespontus, Yukarı Firikya, Kutsal Firikya, Küçük Firikya, Firikya Epiktetos, Lykia, Lukkalar, Avâsi/Kurtlar Sancağı] yanlış bilinmektedir.

5. İkinci isimler: Tarihçi, bazı isimleri bugün bilinen şehirler sanmakla büyük bir yanılgıya düşmüştür. Antakya ve Laodikya nasıl birden çoksa Efes, Ayasluk, İzmir, İznik, Tralleis, Bergama, Edremit, Alaşehir, Bursa, Kibotos, Sardes, Phokai, Aigai ve Ainos şehirleri de birden çoktur. Bir şehrin ve bir ırmağın birden çok adı olabiliyor. Barla’nın Tralleis, Neutroja, Sart; Yalvaç’ın Antakya, Alaşehir, Küçük Atina; Eğirdir’in Denizli, Lâdik, Laodikya, Akrokos, Lykia, Felekiyye, Felekbâr; Apameia’nın Myria, İzmir, Magnesia ve Tantalos. Uluborlu’nun Ammûriye, Amorion, Sozopolis, Becene, Apollonia; Uluğbey’in İlegüp, Lampe, İznik, Mikra İznik, Nymphaion [Nimfea], Dristra, Dorostolon, Plyristra; Gaziri köyünde [Yalvaç-A. Tırtar] Edremit, Gaziri Adasındaki Akçakilise’nin Bergama, Aspra, Apros; Gelendost-Afşar’da Kyzikos; Gelendost-Ayapa Hüyük yanında Apasa [Arzava, Efes, Ayasluk] var. Hoyran ve Eğirdir gölleri arasındaki nehrin Menderes; Skamandros, Kaystros, Halis, Sangarios, Euros, Ebros, el-Battal, Tearos ve bu nehrin ağzındaki Ainos’un Limenopolis, Phokai, Aigai, Afsaka ve Tripolis [Derebol] gibi adları var. Denizli, Gelendost-Eğirdir arası ve Konya-Hüyük-Göçeri köyü olmak üzere üç Honas var. Bu misalleri pekâlâ çoğaltabiliriz.

6. Yanlış kazılar: Amorion-Uluborlu, Pessinus-Kötürnek veya yanı, Apameia-Barla-Boyalı önü; Truva- Kemer Boğazı şarkında bulunduğu için Amorion, Pessinus, Apameia ve Truva kazıları ile Selçuk-Efes suyolu işi külliyen yanlıştır. Yanlış kazılara izin verip destekleyen ve Selçuk-Efes’e bir suyolu yaptıran Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kazılardan sorumludur. Aigai kazılarının da yanlış olduğuna dair bir makale yayınladım.

7. Ek.3’te zikredilen isimlerin gerçek yerleri [bk.Har.1]:

7. 3.1-1097 Haçlılar İznik’i zaptettiler. Boutoumites, İznik Dukası atandı. Haçlılar, Eskişehir’de de galip geldiler. Ebraike [Yahudi, Şuhut], Augustopolis [Şuhut-Çobankaya?], Bozdurmuşbeli ve Kemer Boğazı yoluyla Antakya’ya [Yalvaç] geldiler ve şehri zaptettiler. İmparator, 1116’daki seferinde Kotiaion yolu diye anılan bu ikinci yolu tercih edecek; Augustopolis ile Akroenos arasındaki ovada mütareke yapacaktı [Remsi, 1960: 82]. Papaz Arundell, 7-9 Kas. 1832 tarihindeki Yalvaç ziyaretinde Ek.2’deki gibi şayan-ı dikkat bilgileri verir: Strabo’nun dediği İonya [Yonan] şehri Manisa'sı [Menderes Manisa'sı], Manisa değil, iki göl arasındaki Menderes kıyısında ve Apameia’nın yeri veya yanında bulunan bir Manisa veya Myria’dır [İzmir]. Yalvaç çayının kuzeyi İonya [Lydia], güneyi Karia olup, Antioch’a [Yalvaç] çok yakın gibi görünen bir ırmak ise, Kemer Boğazı ve iki göl arasındaki Menderes’ti.

7. 3.2-1098 Dukas’ın zaptettiği Efes [Apasa] Gelendost-Ayapa Hüyük yanı; esir Türklerin gönderildiği adalar eski Eğirdir Gölü’ndeki adalar; Menderes iki göl arasındaki ırmak; Sardes- Barla; Alaşehir ise Yalvaç’tı. Laodikeia- Eğirdir; Khoma [Subleon] Senirkent-Garip yanı; Lampe ovası Uluborlu-Senirkent ovası; Lampe [İznik] ise Senirkent-Uluğbey köyüydü. Kamitzes’i bu yöreye vali atadı. Bursa-İznik valiliğine Boutoumites atanmıştı. 7.3.7’de görüldüğü gibi 1113 yılındaki bir olayda Kamytzes, İznik Dukası [valisi] olarak anılacaktır ki, işte bu bilgi iki farklı İznik’e işarettir.

7. 3.3-Filokales’in valisi olduğu Antalya, Barla; Abidos, Kemer Boğazı’nın doğu yakası; Edremit, Yalvaç-A. Tırtar köyü; Alaşehir, Yalvaç; Lampe ise Uluborlu [Senirkent]-Uluğbey köyüdür. Halil İnalcık’ın “1105 yılında İznik’te Selçuklu yönetimi tekrar kuruldu” dediği İznik, Bursa-İznik değil, Uluğbey köyüdür [bk.Har.1].

7. 3.4-Hasan Gâzî olayındaki Alaşehir, Yalvaç; Sart, Barla; İzmir, Apameia; Nimfea, Uluğbey; Khliara, Yalvaç-Y. Tırtar köyü altı; Edremit, Yalvaç-A. Tırtar köyü; Bergama, Gaziri Adası; Menderes ise iki göl arasındaki ırmaktır.

7.3.5-Şahinşah olayında zikredilen Alaşehir, Yalvaç; kıyı bölgeleri, eski Eğirdir ve Hoyran gölleri ile oradaki ırmak kıyıları; Gelibolu denilen yer, Kemer Boğazı’nın batı yakasındaki Akkeçili köyü Karababa mahallesi; deniz ise eski Eğirdir Gölü’dür. Skamandros, iki göl arasındaki Menderes; Edremit, Yalvaç-A. Tırtar köyü; Thrakesion, eski Eğirdir Gölü, Bozdurmuş dağı, Barla ve Gelendost arasındaki bölgedir. Yalvaç komutanı Gabras, Kundanlı [Hoyran] ovası komutanı Monastras; bu bölgenin Türk Beyi ise Kundan Bey [Kontagmen] olup, adı hâlâ Kundanlı adında yaşamaktadır. Sineos [Syneos], Yalvaç-Örkenez [Organas] köyünden çıkan Orgas nehri; “gerçek anlamda Asya” Şarkîkaraağaç-Nudra ve Çavundur arası; Kelbianos ise, eski Eğirdir Gölü’nün kuzeyindeki ovadır [bk.Har.1-2].

7. 3.6-Ek.3-6’daki Kibotos, Kemer Boğazı [diğer Kibotos, Yalova-Taşköprü]; İznik, Uluğbey köyü; Monolykos, Uc Beyi Alp Kara’nın yönettiği bölgeden aldığı lâkabı; İznik Gölü, Hoyran Gölü; Apollonias, Uluborlu; Prousa/Bursa ise Uluborlu Bahar Mevkiidir. Lopadion, Kemer Boğazı’nın Batı yakasında bir kent; Kyzikos, Gelendost-Afşar Kızık öreni, yâni Afşar’dır. Kontogmen, Kundan Bey olup, Kundan adı, Kundanlı’nın eski adı Ganzaina ile ilgili olmalıdır. Lentiana, Gelendost; Poimanenon, Senirkent-Kayaağzı; Barenos Yalvaç çayıdır. Gelendost, Çanakkale ve Mısır’da olmak üzere üç Abydos var; Selçuklu harplerinde zikredilen Abydos, Kemer Boğazı’nın doğu yakasıdır.

7. 3.7-Ek.3.7’deki İznik, Uluğbey; Aorata [Aura], Ş. Karaağaç-Oğras; Malagina, Senirkent-Yassıören; Basilika, Senirkent-Ayazmana; Olympos, Barla dağı; Alethina, Atabey; Akrokos, Eğirdir; Akrokos ile Filadelfiya [Alaşehir: Yalvaç] arasındaki büyük ova Kelbianos’tur. Monastras, 29 Nisan 1091 Kuman-Peçenek harbinin bir kahramanıdır. Bu harp, Enez’de değil, Georgios Lebounes’in bölgesi [Lebounion: Küçük Aslan], yâni Kelbianos’ta yapılmıştır.

7. 3.8-Santabaris Afyon; Amorion Uluborlu; Poimanenon Kayaağzı; Kedrea [Kidros] Şuhut-Arızlı; Zompi[os] Kemer Boğazı; Kırk Martyrs, Hoyran Gölü; Mesanakta Senirkent-Genceli; Augustopolis Şuhut-Çobankaya olmalı.

8. “Menteşâ Emîrliği’nin İbtidâsı ve Menteşâ İmlâsı” adlı makale hatalarla dolu olup, en büyük ve birinci hata, Murat Beyin bilmesine rağmen Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişime karşı sağır ve kör taklidi yapılmasıdır. Bu yüzden makale, elbette yanlış olacaktır. Yanlış coğrafyadan, doğru tarih çıkmaz. Bu yanlış makaleyi, Belleten nasıl yayınladı; doğrusu hiç şaşırmadım. “Zehri altın tas içinde sunarlar” misali, yanlış makaleleri de Belleten yayınlıyor.

Menteşâ emirliğinin ibtidâsı, yine Menteşâ emirliğidir ve diğer adı 1261’de Uc Gazisi Mehmed Beyin kurduğu beyliktir ve Zeki Velidî Togan’ın dediği gibi Hamidoğulları’dır. Kaynakçada Barbara Flemming ve Zeki Velidî Togan’ı göremeyince, makaleyi merhum Togan’ın ruhaniyeti çarpmış galiba diye düşündüm. Merhum Ercüment Kuran’ın “ağaçlardan ormanı göremiyoruz” dediği gibi, makalede esas mesele, ayrıntılar içinde kaybolmuştur. Aşağıdaki “Uc Beylikleri Şeması” her şeyi öz olarak anlatmaktadır. Geniş malûmat için bk. Topraklı, 2024 makale.

9.Bütün bunları Batılı tarihçi ve onun mukallidi olan Türk tarihçisi yanlış bilir. Bu hâl bizi üzmelidir. Zira Anadolu, Batılının değil bizim vatanımızdır. Gerçekte Silvan’da yatan I. Kılıçaslan, Kültür ve Turizm Bakanlığına ait bir projede Konya’da yatıyor gösterilmiş; bu yanlış proje, Sn. Bakanın ziyaretiyle güya onaylanmıştır. Doç. Dr. Oktay Bozan ise [Dicle Ü], 19.04.2024 tarihinde “Sultan I. Kılıçaslan ve kızının mezarı, 914 yıl sonra Silvan’da bulundu” demiştir.

Sonuç

Görüldüğü gibi yanlış bir tarih anlatımı söz konusu. Burada zikrettiğim yanlışlar, tarihimizdeki yanlışların bir cüzüdür veya yanlışların küçük bir kısmıdır. Bütün bunların vebali, Türk tarihçisi, Türk üniversiteleri, YÖK, TTK ve Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. Bu vahim durumdan Cumhurbaşkanımızı haberdar etmek istedim. Umarım bu makalem, kendilerine ulaştırılır.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynaklar ve Tetkik Eserler

Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.

Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çeviri: Topbaş Atabay, Sistem Ofset-Ankara.

Remsi [Ramsay], W. M. (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.

Topraklı, Ramazan (2024): “Menteşe Şeceresindeki Eblistan Kimdir?”, https://www.academia.edu/upload/document

https://www.academia.edu/109382269/Mente%C5%9Fe_%C5%9Eeceresindeki_Eblistan_Kimdir_ (erişim10.04.2024).

***

Ek.1. Haber32 Isparta 28.12.2011: Pisidia Metropoliti Sotirios Trambas, Isparta'nın Yalvaç ilçesinde Belediye Başkanı Tekin Bayram'ı ziyaret etti. Isparta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü: Yalvaç Pisidia Antiokheia Antik Kenti, ilimizin en önemli ören yerlerindendir. Antik kent içerisinde bulunan Aziz Paul kilisesi ise kentin ilk ve en büyük kilisesi olup, batı sınırında konumlanmaktadır. Antiokheia halkı Aziz Paul’e bir şükran borcu olarak, dünyanın ilk ve en büyük Aziz Paul kilisesini, ilk vaazı verdiği Sinagog üzerine yaparak ona adamışlardır. Her yıl antik kente gelen ve burada ayin yapan yabancı turist sayısı giderek artış göstermektedir. Hatti Turizm ve Ticaret Limited Şirketi’nin bünyesinde ülkemizi ziyaret eden 50 kişilik Fransız grup, 27. 09. 2014 Cmt günü saat 10.30’da Isparta ili, Yalvaç ilçesi, Pisidia Antiokheia antik kenti sit sınırları içerisinde bulunan St. Paul kilisesinde ayin yapmışlardır. Ayin saat 11.00 de başlamış ve 60 dakika sürmüştür. 18.09.2021 tarihli Eğirdir Akın Gazetesi haberine göre Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi [ISUBÜ] Senato toplantısı, 17.09.2021’de Pisidia antik kentinde yapıldı.

Ek.2. Antioch şehri Antiochus tarafından kurulan birçok şehirden biriydi ve şehir adını ondan alıyordu. Strabo burada ilk oturanların, İonya [Yonan] şehri Manisa'sı veya Menderes Manisa'sından bir koloni olduğunu söylüyor. Daha sonra, Romalılar onlara kendi meşru hükümdarları, Antiochus'tan, Strabo'nun tabiriyle, "kurtulma" lütfunu bahşettiler. Romalılar, Antiochus'u yenmişler, topraklarını yağmalamışlar ve kendi atadıkları Bergama kralı Eumenes yönetiminde bu topraklara Romalıları yerleştirmişlerdir. Roma halkının mağrur nankörlüğü, burasını Bergama krallarından alıp, Amintas'a verdi. Antony vasıtasıyla, başlangıçta Konyalı bir şef, bir zamanlar Galatia tetrarkı Dejotarus'a ait olan tüm toprakları, Pamfilya'nın büyük bir kısmıyla birlikte ele geçirdi. Amintas'ın ölümü üzerine, burayı geri alan Romalılar, buraya bir koloni gönderdi ve burasını bir prokonsüler yönetiminin başkenti yaptılar. Ulpian'a göre, Antioch'un koloni hakları “Jus Italicum” denen türdendi. Yâni, anavatandaki Roma vatandaşlarıyla aynı imtiyazlardan faydalanıyorlardı. Anadolu'da, Alexandria Troas ve Parium, Makedonya'nın birçok şehri aynı haklardan istifade etmekteydi. Genel olarak Pisidia Antakyası dense de, Antioch, tam olarak Frigya'da idi ve Stroba burasını, Pisidia içinde değil, "Pisidia civarında" olarak tasvir etmiştir. Paroreia bölgesini tasvir ederken, şöyle der: Frigya Paroreia's doğudan batıya uzanır, bir sıradağ istikametini takip eder, bu sıradağın her bir tarafında, engin bir ova bulunur, ova civarında bir şehir. Kuzey tarafta Akşehir yer alır, güney tarafta ise, Pisidia'ya yakın Antioch denen, Antioch yer alır. Akşehir ova, Antioch ise bir tepe üzerindedir. Eskişehir savaşından sonra, Haçlıların tek bir vücut halinde yürümüş oldukları, içinden geçmek zorunda kaldıkları çorak ve kurak bir bölgede su yokluğundan dolayı, Antioch veya Pisidia Antakya'sına çok yakın gibi görünen bir ırmağa varana kadar, aşırı sıkıntı çektikleri söylenir. Bu şehre varınca, birçok şef, adamlarıyla birlikte, asıl kuvvetten ayrılıp farklı bir güzergâh takip ettiler ve geriye kalanlar ise Konya istikametinde ilerlediler (Arundell, 2013: 47-48).

Ek.3: Bazı şehirler ve yer adlarının, Anna Komnena’nın Alexiad adlı eserinde nasıl zikredildiklerini görelim:

3. 1-Rum ordusu 19 Haz. 1097 İznik’e girdi. Boutoumites, İmparator tarafından İznik Dukası atandı. Keltler, Leukai [Lefke] üzeri Dorileon’a geldi. Türkler mağlup oldu. Haçlılar Ebraike’de Sultan Danişmend ve Hasan ile karşılaştı ve onları kaçırttılar. Keltler, Augustopolis yakınında tekrar Türkleri kaçırttılar (Anna, 1996: 329, 331-333).

3. 2-1098 Baharı, Jan Dukas, Barak ve Tanrıvermiş Beyleri mağlup ederek Efes’i zaptetti. Esir Türkleri, adalara gönderdi. Menderes boyunca, kıyı kentlerine uğrayarak yol alan Türkler, Bolvadin'e varmışlardı. Dukas onları, onların yolundan giderek izlemedi; daha kısa bir yoldan gidip baskınla Sardes'i, Alaşehir' i ele geçirdi; Mikhael Kekaumenos'u Alaşehir komutanı atadı. Laodikeia varınca, bütün halk, onu karşılamaya çıktı; buradan da Khoma yoluyla Lampe ovasına vardı ve Kamitzes’i bu yöreye vali atadı. Bolvadin'e vardığında, orada, pek kalabalık sayıda Türk’le karşılaştı ve tam onlar yüklerini yıkarken onların üstüne bastırdığından, küçük bir çatışma sonrasında onları tam yengiye uğrattı  (Anna, 1996: 338-39).

3. 3-1108 İmparator, Filokales adlı bir subayı Antalya valisi atadı. Abidos’a gelen Filokal, Edremit’e geçerek, burayı tekrar tahkim etti. Alaşehir’e gelen Filokal, Lampe’ye kuvvetler gönderdi ve Türkleri vahşiyane katletti (Anna, 1960: 440-41).

3. 4-1109 Bunu haber alan Kapadokya valisi Hasan Gâzî, Alaşehir önünde kuvvetlerini üçe böldü. Bir kısmını Sart, ikinciyi, kendi de dâhil olmak üzere İzmir ve Nimfea üzerine, üçüncüyü ise Khliara, Edremit ve Bergama üzerine gönderdi. Birinci ve ikinci tümen Türkler, çok feci şekilde mağlup oldular. İkinci kısımdan kaçanlar Menderes’te boğuldu ve üçüncü tümen, Alaşehir önünden kaçıp kurtuldu (Anna, 1960: 441-43.

3. 5-1111 Emir Şahinşah, Doğu'dan gelip Alaşehir’i ve kıyı bölgelerini tehdit ediyordu; İşte bu nedenle imparator, Gelibolu Yarımadasına gelmişti; sonra, her yandan kara ve deniz birliklerini toplayınca, güçlü bir ordu ayırıp bunu Skamandros yoluyla Edremit'te, Thrakesion temasında konuşlanmaya gönderdi. Bu sırada Alaşehir'deki komutan, hisarı savunmak için yeterince adamı bulunan Konstantin Gabras’tı. Bu anlatımımda sık sık sözü edilen yarı Barbar [Türk] Monastras, Bergama, Khliara ve çevresindeki kasabaları kapsayan bölgenin komutanı idi. [   ] Şahinşah’ın Horasan’dan gönderdiği kuvvetlerin bir kısmı, Sineos [Syneos] kıyısına, diğerleri de “gerçek anlamda Asya’dan” geçerek, Kelbianos ovasına indiler (Anna, 1960: 448-49, 451).

3. 6-1112 İmparator Kibotos'a varınca, bir ulak gelip ona, 40 000 adamın başında bulunan güçlü Satrapların [Beylerin], birliklerini böldüklerini; kiminin İznik ile yakın yöreleri talan etmekte olduğunu; Monolykos ile […]'nın ise kıyı bölgesini yakıp yıktığını haber verdi. İznik Gölü dolayları ve keza Prousa/Bursa ile Apollonias'ı talan etmiş bulunan birlikler, bunların yakınında bir yerlerde ordugâh kurmuşlardı ve ganimetlerini oraya yığdıktan sonra, daha ileriye doğru yol almayı sürdürerek, Lopadion’u [Uluabad/Ulubat] ve bütün komşu yerleri yağmalamışlardı.

Hatta Kyzikos'a bile uzanmışlardı; -ulak, anlatımını sürdürüyordu- ve deniz yanından [güneyden] giriştikleri bir saldırı üzerine kenti ele geçirmişlerdi. Kentin valisi kaçmıştı. Arkasından, en ileri gelen Baş Satraplar, Kontogmen ve Emir Muhammed, Lentiana yolundan, Poimanenon/Eski Manyas'a kadar ilerlemişler. Monolykos, Barenos’u aştı; kıyıya saptı; Parion, Abydos, Edremit ve Khliara’dan geçti (Anna, 1960: 458-59).

3. 7-1113 İmparator, o sırada İznik Duka'sı olan Kamytzes'e, mektupla, 500 asker alarak Barbarları [uzaktan] izlemesini, onların hareketlerini kendisine mektupla bildirmesini, [ama] onlarla her çeşit çatışmadan kaçınmasını buyurdu. Beriki, İznik’ten çıktı; Kontogmen'e, Emir Muhammed'e ve bunların yoldaşlarına Aorata yakınında ulaştı ve sanki imparatorun buyruğunu unutmuş gibi, hemen onlara saldırdı. Kamytzes, burada Emir Muhammed’e esir oldu.

İmparator ise İznik, Malagina, Basilika, [Mysia] Olimpos’u aşarak Alethina’ya indi ve Akrokos’a vardı. Burada Karme’li Türklere baskın verdi; Türklerin saklandığı kamışlıkları yaktı. Buradan önde Gabras ve Monastras, arkada Çiporel ve Ampelas, ortada kendisi olmak üzere gölün şark sahilini takiple Akrokos ile Filadelfiya arasındaki birçok ordunun bir arada konaklayabileceği Kelbianos ovasına geldi. Türkler, artçı Çiporel ve Ampelas’ı öldürdü. Kamytzes, kargaşadan istifade imparatora kaçtı. İmparator, orduyu Georgios Lebounes’e bırakarak askerî yolu takiple Başkent’e döndü (Anna, 1960: 459-60).

3. 8-1116 İmparator Santabaris’e geldi. Kamitzes’i Bolvadin, Stypeyot’u da Amorion ve Poimanenon üzerinden Kedrea’ya gönderdi. Kendisi de Kedrea’ya geldi. Hep beraber, Yoğurtçubeli, Kundanlı, Celeptaş, Eyüpler ve Akçahisar [Nasre’l-Akritî köyleri] yoluyla Afşar civarına geldiler. Çatışmada bir Türk beyi öldü.

Buradan Zompi’deki köprüyü geçip geceledi. Ertesi gün Kırk Martyrs Gölü sahilindeki Mesanakta hisarını zaptetti. Sultan, imparatoru Augustopolis ile Akronios arasındaki ovada [Şuhut ovası] karşıladı. İmparator, Sultan ile bir antlaşma imzaladı ve askerî yoldan İstanbul’a döndü (Anna, 1996: 489-500).

Har.1: Küçük Firikya, Thrakesia (Efes/Apasa), Eğirdir-Hoyran gölleri, Tarihî Yollar, Irmaklar, Tralleis, Phokaia, İzmir, Bergama, Edremit vs.

Har.2: Coğrafi Değişim, Küçük Firikya, Thrakesia, Kıral Yolu (via regia), Tarihî Yollar (Askerî Yol), Akhalar, İzmir, Ainos, Arzava, Lukka.

YAZARIN DİĞER YAZILARI