YALVAÇ MEYDAN MUHAREBESİ’NİN 874. YILDÖNÜMÜ
Yalvaç Meydan Muharebesi, bundan tam 874 sene evvel ve 1148 yılında vukû buldu.
14 Ocak 1148 Çarşamba günü Katolik Haçlıları, topraklarına sokmamak için canlarını feda eden şehit ve gâzîlerimizi, Gelendost, Yalvaç ve Şarkîkaraağaç halkının şahsında rahmetle ve şükranla anıyorum.
“Türkler, Menderes nehri kıyısında çok kalabalık toplanmışlardı ve Lâtinleri ırmağın karşı kıyısına geçirmek istemiyorlardı” (Niketas). Bu ırmak, Büyük Menderes değil, iki göl arasında akan Kemer Boğazı’ndaki ırmaktı.
1146 yılında İmparator Manuel, başarısız Konya kuşatması sonunda Şarkîkaraağaç üzerinden çekilmiş ve Türkler, Sütkuyusu ile Kemer Boğazı arasında Rumların piyade kıtalarını imha etmişti. Ardından da Sultan Mesud ile İmparator Manuel bir antlaşma imzalamış, Haçlılara karşı Manuel’in desteğini alabilmek için İbradı ve Kemer Boğazı ile Senirkent arasını Bizans’a terk etmiş, böylece de hudut, Kemer Boğazı’ndaki ırmak olmuştu.
Papaz Odon dö Döyl’e göre pek çok Türk şehit düştü, hatta bir beyimiz (Emir) esir alındı, Kıral’a götürüldü, sorgulanmasının ardından şehit edildi. Bey, büyük ihtimal Koru Tepedeki Müslümanlar Mezarlığı’nda yatıyor.
Yılmaz Öztuna, Fransa kralı VII. Lui de 150 bin kişilik bir ordu ile İznik’e gelip İmparator ile birleşti. Bu büyük orduya karşı Yalvaç meydan muharebesini veren Sultan Mes’ûd, Haçlıları Toros geçitlerine kadar çekti. Toroslarda müthiş zayiat veren Haçlılar, Antalya’ya sığındılar der.
St. Ransimın (Runciman) ise Fransız ordusu çok kıvrımlı Menderes vâdisi boyunca yol almaktaydı. Noel’in kutlandığı Decervion’da Türkler görünerek Haçlıları Pisidia Antiokheia’sı (Yalvaç) yanında nehrin üzerinde bulunan köprüye ulaşıncaya kadar rahatsız ederek izlediler.
Burada iki taraf arasında bir savaş vukû buldu; Fransızlar köprüden zorla geçmeye muvaffak oldular der (1987, s.225). İşte size, Osmanlı arşiv belgesinde “Yenice köyü köprüsü” denilen köprü. İşte Öztuna’ya “Yalvaç meydan muharebesi” dedirten ifadeler, bu ve Odon’un Antióchette kaydı olmalıydı. Yalvaç, Küçük Firikya bölgesinde bulunduğu için ona Antióchette (Küçük Antakya) da deniyordu.
Caner Togaç, Odon dö Döyl’ü Latinceden çevirdi ve Decervion’da peyda olan Türklerin, Rumların emrindeki (Hıristiyan) Türkler olduğunu söyler. Biz bu kitabı dikGazete’de tanıttık. (*)
Merak eden oraya bakabilir.
Bu Türkler, Selçuklu devletine tâbi Türkler değildir.
Sultan Mesud ile Manuel’in az önce yaptıkları antlaşma gereği bu Türkler, Haçlıları taciz etmiş olabilirler. Çünkü bunlar Ortodoks olup, Katolik Latinleri hiç sevmiyorlardı. Ransimın’ın bu ifadelerinden Selçuk’tan (Efes) Kemer Boğazı’na kadar olan yolda, Selçuklu Türkleri ile Haçlılar arasında hiçbir savaş olmadı. Buna rağmen Türkler, sınırdan 240 bm uzaktaki Aydın yakınında ve 160 bm uzaktaki Kazıkbeli’nde (Denizli-Acıpayam arası) savaştırılır.
Ne hikmetse Aydın yakınındaki savaşı kimse kutlamaz, ama Kazıkbeli’nde yapıldığı söylenen, gerçekle hiçbir ilgisi olmayan hayalî savaş, Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından davullu zurnalı kutlanır. Geçen 08 Ocak günü yine kutlandı. Kendilerini kutluyor ve tebrik ediyorum.
Onların kutladığı zafer, gerçekte 29 Ocak 1148’de Konya ili Derebucak ilçesi hudutlarında yapıldı. Denizli, Side’nin Eski Antalya olduğunu bilmiyor olmalı. Lütfen, Aksekili Prof. Kâzım Yaşar Kopraman’a soruversinler.
Niketas, İtalya’nın çocukları Kudüs yolunda yürüdüler; Bizans devletinin sınırlarını aşarak Yukarı Firikya’ya ve oradan Likonya ve Pisidia yoluyla Coelesyria’ya gelip burasını işgal ettiler der (Honiyates, 1995: 49). Üstad M. Halil de, Lâdik tesmiye edilen bu şehir Rumlar elinde idi.
Oradaki Rumlar Türklere iltihak ettikten mâada erzak ve zahirelerini de birlikte taşımışlar ve güzergâhlarını kâmilen yakıp yıkmışlardı. Kral buradan hareket ederek Konya yolunu tutturdu der (Yinanç, 2013: 270). Yukarı Firikya, Uluborlu-Şarkîkaraağaç arası, Likonya, Şarkîkaraağaç-Beyşehir arası, Pisidia, Beyşehir-İbradı arası, Coelesyria (Çukur Suriye) ise Lübnan dağları ile Antilübnan arasındaki vâdidir.
Yinanç’ın zikrettiği Lâdik aslında Eğirdir’dir, ama siz isterseniz, Lâdik’i tarihçiler gibi Denizli kabul ederek, Prof. Baykara’ya, “Denizli-Lâdik’ten sonra Konya yolunu tutturan birinin, Kazıkbeli ve Acıpayam üzerinden Konya yolunu nasıl tutturduğunu bir sorunuz lütfen?
Cevabı, Sn. Zolan da dinlesin.
Bizim delillerimizi çürütebilecek biri varsa, ona teşekkür eder, bu yaşımıza rağmen onun elini öperiz.
“Neden Haçlıların önlerine çıktık, dokunmasaydık, geçip gitselerdi” diyenler, Haçlıların Türklere hangi gözle baktıklarını bilmiyorlar.
Haçlı heyetinin başı olan Kıral 7. Lui, ne diyor bakın ve de Katolik kimmiş görün:
Savaş arkadaşlarım! İsa aşkına bu sefere giriştiğimizi, dünyevî şan ve şeref değil Tanrı’nın rızasını kazanmak istediğimizi hepiniz biliyorsunuz. Yoksa öyle değil mi? Bizler elbette bu yüzden yurdumuzdaki güzel hayatı terk ettik, gönül arzusuyla yakınlarımızı geride bıraktık, bu sebeple yabancı bir ülkeden geçiyoruz; bu sebeple sıkıntılara katlanıyor ve tehlikelere atılıyoruz; bu yüzden açlık bizi kemiriyor, bu yüzden uzuvlarımız soğuktan donuyor, sıcaktan gevşiyor. Bu sebeple yatağımız toprak ve çadırımız gökyüzü. Üstelik soylu doğmuşuz, purpurlara bürünmüşüz, itibarlı mal-mülk sahibi adamlar ve birçok milletin efendileriyiz. (…)
Karşıda aramızda sadece bu geçit bulunan Barbarlar, kendileri ile savaşmayı çoktan beri arzu ettiğimiz ve Davud’un dediği gibi “ellerimizi kanlarıyla yıkamak için” and içtiğimiz Haç’ın düşmanları duruyor.
Kendinize cennette emin bir yer kazanmak istiyor musunuz? Öyleyse şimdi kendinizi gösterin! (…) Bu gün bu dinsizlerin, bu kalpleri sünnet edilmemişlerin bizim insanımıza ne kadar kötü muamele ettiklerini düşünün! (…).
‘Beni, inşallah, bir Türk, oku ile İsa için öldürür’. (…) İsa’ya giden yolu açalım! Bu beklenilmeye engeli, bu hizmetçi Hacer’in oğullarını ortadan kaldıralım. Şu Bizanslıların, sanki onlara av olmak istermiş gibi, bu kurtları neden büyütüp kendi kanlarıyla beslediklerini anlamıyorum. Bizanslılar artık akıllarını başlarına alıp bu Türkleri vahşi hayvanlar gibi sürülerinden, ülke ve şehirlerinden söküp atmalıdırlar (Niketas, 1995: 45-46-47).
Bu sözlerle Kıral, ordusunu cesaretlendirdi. Onun konuşması tam iki sayfadır. İsteyen kitaba bakabilir.
Bazıları, “savaş olmuş bitmiş, ha burada olmuş, ha şurada olmuş, ne önemi var, zafer kazanılmış ya, ona bakalım” der.
Tarihçi Bilâl Sürgeç ise, “Toprağın da hakkı var, onun için savaşın yapıldığı ve atalarımızın kanını döktükleri yerleri bilmek şarttır” der.
Bir olayın tarihî bir olay olabilmesi için, olayın vuku bulduğu zaman ve mekânı bilmek şarttır. Zaten bu iki husus bilinmezse o olay, tarih değil, bir masal olur, derler.
***
Haçlıların 1147-1148 yılları Aralık-Ocak aylarındaki yürüyüşünü kısaca vererek yazımızı bitirelim.
23-27 Aralık Noel günlerini (Deservion Vâdisi) İzmir-Selçuk’ta (Efes) geçiren Haçlılar, 27 Aralık 1147 Cmt sabahı Laodikya’ya (Eğirdir) doğru yola çıktılar. Haçlı kafilesi en kısa günlerde günde ortalama 23 bm kadar yol alabiliyordu.
Denizli, Dinar, Uluborlu yoluyla yürüyen Haçlılar, yaklaşık 360-370 bm gelen yolu, 16 günde kat ettiler ve 11 Ocak 1148 Pazar akşamı Kemer Boğazı’nın batı yakasına geldiler. Karşı kıyıyı (nehrin sol yakasını) Türkler tutmuş, Haçlıları topraklarına sokmak istemiyorlardı.
Kıral, nehrin sağ sahilini takiple Barla’ya doğru gitti; bir geçiş yolu aradı, ama Kemer Boğazı’na geri döndü ve böylece iki gün (12-13 Ocak) kaybetti. 14 Ocak Çarşamba günü Yalvaç meydan muharebesi vukû buldu.
Kalabalık (150 bin) Haçlı karşısında Türkler, Yalvaç yönünde çekildiler. Haçlılar 17 Ocak akşamı Eğirdir’e (Lâdik) geldi.
Eğirdir Rumları, yiyecek maddelerini dağlara kaçırdı. Haçlılar bir gün daha kaybettikten sonra Konya yönünde yürüdü ve üçüncü gün Kötürnek-Bahtiyar-Çetince arasında tekrar Türklerin saldırısına uğradılar.
Kemer Boğazı’ndan itibaren Haçlıları takip eden Türkler, nihayet 29 Ocak 1148 Perşembe günü Derebucak civarında tekrar saldırdı. Zaten Haçlılar, iki ay önce aynı yollardan geçmiş olan Almanların cesetlerini görmüş ve çok korkmuşlardı. Kıral 40 korumasını kaybetti ve kendi, karanlığının bastırması sayesinde kurtulabildi.
Büyük zayiat veren Haçlılar, Türk topraklarından çıktı, İbradı-Selukule (Seleukeia) arasındaki Rum topraklarından geçti ve Şubat başında Antalya’ya (Satalie: Eski Antalya: Side) indiler (Ransimın, 1987: 226).
Derbucak ilçesinde vukû bulan bu savaşı, 29 Ocak 2022 günü bir yazıyla Konya’ya hatırlatalım inşallah.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
(*) Kitap tanıtım - Eleştiri; 2. Haçlı Seferi: Caner Togaç
https://www.dikgazete.com/yazi/kitap-tanitim-elestiri-2-hacli-seferi-caner-togac-makale-3597.html