?>

Uyuşturucu ile mücadelenin neresindeyiz? 

Osman Atalay

4 yıl önce

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 10 Nisan 2018’de Silahlı terör neyse, uyuşturucu terörü de odur” sözleriyle gündeme taşıdığı uyuşturucuyla mücadelede hükümetin atacağı bir dizi adımlar netleşmişti.

Atık su analizinden, bağımlı çocukların rehabilitasyonuna, askerlerin eğitiminden, 81 ile yaygınlaştırılacak “NARKOTİM”lere kadar pek çok alanda başlatılacak mücadele ile toplumda uyuşturucuya karşı farkındalık oluşturulacaktı.

İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu’nun tüm polislere atfen “Torbacının ayağını kırın, yanıma gelin” şeklindeki sözleri ile de bu mücadelenin, bu kez ne denli kararlı yürütüleceğinin işareti verildi diye umutlanmıştık.

Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu (BMYK) ve Bağımlılıkla Mücadele Kurulu (BMK) tarafından yapılacak çalışmalara yer verilen taslakta önemli kararlar vardı.

- Dört olan YEŞİLAY-YEDAM danışmanlık merkezi 81 ile yaygınlaştırılacak.

- Sağlık Bakanlığı’nca 51 ayaktan rehabilitasyon, 30 yataklı rehabilitasyon merkezi açılacak. Yeşilay 10 yataklı rehabilitasyon merkezi açacak. 

- Halen 55 olan ayaktan tedavi merkezi 81 ile yaygınlaştırılacak. 200 bin nüfusa en az 1 adet ayaktan tedavi merkezi açılacak. Mevcut yataklı merkezlere ilave 14 AMATEM, 11 ÇEMATEM açılacak. 

- Gümrük kapıları ile kolluk kuvvetleri, teknik ekipman, personel kapasitesi, araç ve gereç açısından güçlendirilecek. Kolluk kuvvetleri için NARKOTİK alanında çalışan araç sayısı yüzde 84, uzman personel sayısı yüzde 50 artırılacak.  

- Organize suç örgütleri ve sokak satıcıları ile ilgili kolluk kuvvetlerinin yararlanacağı bilgi arşivi kurulacak. 

- Sokak bazında mücadeleyi sağlayan NARKOTİM’ler 81 ile yaygınlaştırılacak.

İdi…

Devlet, aslında 2015’den itibaren uyuşturucu probleminin ne kadar ciddi boyutlara ulaştığının farkındaydı, BAĞIMLILIKLAR ile mücadelede seferberlik ilan edildi.

Fakat bu mücadelenin kurumsal olarak bir sahibi var mı, muhatabı kim?

Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ, 2018 Şubat ayında Tütün, Alkol, Kumar, Teknoloji ve Uyuşturucu Bağımlılığı ile seferberlik mücadele sürecini, “5 yıl” olarak sınırlı tutmuş ve bu süreç sonucunda istenilen başarı elde edilemez ise Avrupa’nın metotlarına başvurulacağını ifade etmişti.

Uyuşturucu ile mücadele seferberliğinde, neredeyse 3 yılı geride bırakacağız.

Geçen bu 3 yılda;

1- Türkiye’de yılda kaç gencimiz, kendi rızası ile maddeden kurtulmak için hastanede ayakta ya da yatarak tedavi görmüş.

2- Tedavi sonrası, bu bağımlıların kontrolü nedir, maddeye geri dönenlerin sayısı, iş istihdam sorunu? 

3- Sanal kumar bağımlı sayımız nedir? 

4- Uyuşturucu madde kullanan insan sayımız nedir?

Keşke, “Yeşilay Türkiye” de bağımlılık sorunumuzun yurt çapında bir haritasını çıkarabilse.

Bu mücadelede somut ve planlı-programlı görünen tek kurumumuzun güvenlik teşkilatı ve personeli (Emniyet, Jandarma, Gümrük Muhafaza) olduğunu kabul edelim.

Emniyet’in uyuşturucu ile mücadelede başarısı tek başına asla yeterli değil ve olmayacaktır.

Türkiye, son yirmi yılda artık, çok çeşitli bir çok uyuşturucu ve uyarıcı maddenin imal edildiği bir ülke konumdadır.

Suriye, Irak, İran, Avrupa üzerinde kara ve deniz yolu ile hala sürekli çeşitli madde sevkiyatının transit köprüsü konumundayız.

Genç işsiz 15-18 yaş gurubu, çok ciddi bir mobil satıcı, torbacı konumundadır.

İddiaa” türü şans oyunları ve sanal kumar bağımlılığı 3 milyon kişiyi esir almış durumdadır; her kumar ve teknoloji bağımlısının potansiyel bir madde bağımlısı olduğunu unutmayalım.

Uyuşturucu ile mücadelenin, parçalı bir şekilde yürütülmesinin kesinlikle başarılı olacağını düşünmüyorum.

Türkiye, artık 5 bağımlılık illeti olan tütün, alkol, kumar, teknoloji ve uyuşturucu sorununu tek çatı altında irdelemek zorundadır.

Bağımlılıklarla Mücadele Bakanlığı” gerekli ve kaçınılmaz bir hal almıştır.

“Mahallene ve okuluna sahip çık! Uyuşturucuya hayır!..”

İHH İnsani Yardım Vakfı olarak 36 şehirde başlattığımız “Mahallene ve okuluna sahip çık, uyuşturucuya hayır” konferanslarımızı tamamlarken, İl Sağlık, İl Milli Eğitim, Diyanet, Muhtarlar, bağımlı aileleri ve STK’larımızla gerçekleştirdiğimiz istişareler sonucunda Anadolu’da madde bağımlılığının azımsanmayacak boyutlarda olduğuna üzülerek şahit olmaktayız.

400 bin nüfuslu bir ilimizde, geçen yıl AMATEM açılmış, 6 bin insanımız madde bağımlılığından kurtulmak için başvurmuş.

Anadolu’da bir ilimizde, geçen yıl 10 bin insanımız tedavi olmak için bu merkezlere başvurmuş. 

AMATEM olan illerimizde tedavi olmak için ikna olarak başvuran insan sayısı 6 ila 10 bin arasındadır; başvuramayan insan sayısının en az iki-üç misli olduğu tahmin ediliyor. 

Birçok ilimizde sürekli AMATEM’lerin açılıyor olması, üzücü olduğu kadar aynı zamanda bir mecburiyet durumu.

Aileler, bir yandan da AMATEM’lerin güvenlikli olmayışından yakınıyorlar.

Çocuklarının buralarda çok rahat uyuşturucu bulduklarını ve çok farklı uyuşturucu türleriyle tanıştıklarını üzülerek anlatıyorlar. 

Sağlıkçıların hemen hemen çoğunun, AMATEM’lerin başarı oranlarının düşük olduğunu, bağımlı tedavisinin çok zor olduğunu itiraf etmeleri işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

Aileler, çocuklarını artık AMATEM yerine, daha önce madde bağımlısı olan kişilerin açtığı ilaçsız özel tedavi kamplarına gönderiyor. 

AMATEM’ler ise “detoks merkezi” olarak görülüyor. 

1-2 hafta içinde vücuttaki zehir dışarı atılıyor, sonrasında “beyindeki zehir nasıl tedavi edilecek” sorusuna cevap bulamıyorlar. 

Doktorlarımızın çoğu, AMATEM’de tedavi görenlerin yüzde 90’ının 1-2 yıl içinde tekrar maddeye geri dönüş yapabildiği konusunda hemfikirler.   

AMATEM’lerin sayısını artırmanın yanında, tedavi yöntemini ve içeriğini tartışmanın da zamanı gelmiş gibi görünüyor.

AMATEM’in kurucusu Psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek, geçtiğimiz Temmuz ayında, bir söyleşisinde şu çok ilginç tesbitini dile getirdi:

“Tedavi merkezleri çoğaltılmalı ama elimizdeki gibi tedavi merkezleri değil. Bizde rehabilitasyon klinikleri yok, AMATEM’ler bir detoks merkezi işlevi görüyor ama tedavi merkezi değil. 

Bağımlı kişinin kişilik yapısında değişiklikler olmuştur, sosyal ilişkilerinde değişiklikler yaşanmıştır, işini, ailesini kaybetmiştir, bunların detoks merkezlerinden sonra topluma kazandırılmaları için bir ara istasyon gerekli. 

Kendisi ile çatışmasının düzeltilmesi için uzun soluklu terapiler gerekir, 2 seneye kadar sürebilir, bunlar yok bizde. 

AMATEM’de iyileşir gibi oluyor, çıkıp geri başlıyor. 

Bir de AMATEM, akıl hastanesine bağlı bir birim olmaktan çıkarılmadığı sürece, kendi işlevini yürütmesi çok zor görünüyor. Rehabilitasyon merkezlerinin önemini unutmayalım. 

İnsanlar uyuşturucunun etkisiyle aileden ve toplumdan kopuyor. 

6 ay tatil köyünde kalır gibi sağlıkçıların eşliğinde rehabilitasyon süreci geçirmeleri gerekiyor. 

AMATEM’e 50 defa girip-çıkan hasta biliyoruz.

185 bin denetimli serbestlikten yararlanan insan var. AMATEM’ler 185 bin kişiye nasıl yeter?” 

Antalya’da, Isparta’da, İstanbul’da ilaçsız tedavide büyük başarılara imza atan ilaçsız tedavi merkezleri var. 

Bunlar zaten dernek olarak faliyet gösteriyor; devlet, buraları denetler eksiğini gediğini güçlendirir. Aileler de bu tedavi merkezlerinden çok memnun.

AMATEM’in ilaçlı kısa süreli tedavi yönteminden ise hastalar ve aileleri şikayetçi durumda. Aileler, AMATEM’den mucize bekliyor.

5 sene eroin kullanmış bir gencimizin tespiti ilginç…

AMATEM’de yatmasına karşın, maddeyi bırakamamış. Maddeye tekrar başlama nedenini, tedavi yöntemindeki yanlışlığa ve arkadaş çevresinden kopamamaya bağlıyor.

Bir gencimiz, “Ben bir alkol/ madde bağımlısıydım. 12 yıldır çok şükür, hiçbir şey içmiyor ve kullanmıyorum ama hâlâ bağımlıyım diyorum. Çünkü bu, tıpkı şeker hastalığı gibi ömür boyu süren, geçmeyen, sadece durdurulabilen bir hastalık” diyerek durumun vehametini dile getiriyor.

Uyuşturucu bağımlısının tedavi olduktan sonra aynı mahalleye, aynı sosyal çevreye dönmesi, hem kendisi hem çevresindekiler açısından büyük bir tehlike iken gencin, hiçbir meşguliyet ve işinin olmaması da çok büyük bir tehlike olarak görülmedikçe AMATEM’lerdeki harcama, maddi, manevi çabalar boşa gitmiş oluyor. 

AMATEM’lerin mevcut durumunu tartışmaya açıp, sosyal birer yaşam köyüne dönüştürmedikçe tedavide başarı şansımız zor gibi görünüyor.

Kumar, uyuşturucu ve teknoloji bağımlılığı ile mücadelede çok geç olmadan radikal ve işlevsel kararlar almak  zorundayız. 

.

Osman Atalay, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI