‘Umut hakkı’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada; “Bugün milli birlik ve kardeşlik duygumuzun üzerine gerilmek istenen yabancı menşeli örtüyü kaldıracağım. Alışıldık söylem kalıplarından az da olsa taşmanın vakti geldiyse, o vakit bu vakittir. Mevcut ve muayyen gerçeklere dayanarak, muazzez milletimizin ayak bağlarını kalıcı olarak çözmenin kim bilir belki de ilk adımını atmış olacağım” dedi.
DEM Parti milletvekillerine uzattığı elin günlerce konuşulduğunu ve tartışıldığını hatırlatan Bahçeli, devamında şunları söyledi: “Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır. Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür.
Türkiye Yüzyılı’nda terörü sıfırlamak amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de, DEM Grup Toplantısı’nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse, ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı’dan DEM’e uzansın!..”
Bu açıklamaya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da olumlu bakması, gündemi değiştirdi!
Televizyon kanalları, konuyla ilgili tartışmalar başlatırken, büyük ‘U’ dönüşleri de başladı!..
Bir gün öncesi PKK’nın aleyhinde yazı yazıp, konuşan seyyar kıbleli, her dönemin adamları, Erdoğan’ın desteği sonrası birden PKK’lıların, DEM Parti’nin ve Abdullah Öcalan’ın ne kadar demokrasi yanlısı olduğuna vurgu yaptılar!
Bu arada; parti içinde Bahçeli’ye destek çıkıp, “22 Ekim Türkiye için milattır!.. Bundan sonra 22 Ekim öncesi ve sonrası diye konuşulacak” şeklinde açıklama yapanlar olsa da genel itibariyle Devlet Bahçeli nezdinde MHP’nin aleyhine olanlar çoğunluğu teşkil ederken, partiden üyeliğini sildirenler paylaşımlar yapmaya başladılar!
DEM Parti ise Bahçeli’ye; “Barış için inisiyatife hazırız” cevabı verdi!..
Ardından bir açıklama da PKK kadrosundan terörist Cemil Bayık’tan geldi!
Bayık: “Silahlı güçlerin çekilip çekilmeyeceğine biz karar veririz. Apo karar veremez” dedi!..
Aynı gün içerisinde Abdullah Öcalan’ın yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla, Abdullah Öcalan ile görüştüğünü duyurdu ve “23 Ekim tarihinde İmralı Ada Hapishanesi’de Sayın Öcalan ile görüşme gerçekleştirdim” dedi ve şunları paylaştı: “Görüşmede, genel siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, kamuoyuna şu mesajın iletilmesini istedi: Tecrit devam ediyor!.. Koşullar oluşursa, bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim!..”
Buradan Bahçeli’ye de cevap verilmiş oldu!..
Şimdi Öcalan’a sormazlar mı; “madem ‘teorik ve pratik güce sahip’sin, çözüm sürecinde tünel ve hendek kazılmasını, örgütün silahlanmasını; gücünü kullanarak niye engellemedin?!
‘Hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahip’ olduğun nasıl anlaşılacak?!.”
Cemil Bayık’ın “Silahlı güçlerin çekilip çekilmeyeceğine biz karar veririz!.. Apo karar veremez” açıklaması varken; Ömer Öcalan’dan sonra PKK, PYD, PJAK terör örgütleri adına duyuru yapan KCK’nın, “Hareketimiz bütün bileşenleriyle Öcalan'ın geliştireceği sürece göre hareket edecektir” açıklamasına itibar etmek mümkün mü?!.
Türkiye gündemi konuyu tartışırken, Ankara Kazan’da bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ’a (TUSAŞ) PKK’lı teröristler tarafından saldırı düzenlendi.
1 taksi şoforü ve 4 TUSAŞ çalışanını katleden teröristler, çatışmada etkisiz hale getirildi!
Bu üzücü olayı manşetlerine taşıyan gazeteler, tartışma konusu yapan televizyon kanalları, Bahçeli’nin açıklamasından sonra yapılan saldırının Türkiye’nin doğru yolda olduğunu gösterdiğini belirterek, kimisi ABD, kimisi de İsrail’in PKK’yı taşeron olarak kullanıp, saldırıyı gerçekleştirdiği iddiasında bulundular!..
Sonuç itibariyle; Bahçeli’nin konuşmasının, şu an örgüt elebaşının kim olduğu bile belli olmayan PKK’nın, Kandil yapılanması ile ABD’yi devreden çıkarmak için Abdullah Öcalan’ı meclise çağırdığı şeklinde algılanıyor olsa bile; Cemil Bayık gibi bir başkasının da, “bizi Apo bağlamaz” demeyeceğini kim garanti edebilir?!
Öte yandan; farzedin ki Öcalan, “PKK'yı feshediyorum” dedi.
Örgüt dağılır mı?!
Diyelim ki dağıldı…
Örgütten ayrılanların, ABD’nin Suriye’de, eğitim de dahil her türlü imkânı verdiği YPG’ye katılmayacağını kim garanti edebilir?!
Birinci ‘Çözüm Süreci’nde istenilenin olmadığı ortada!..
Buna rağmen devlet ve bir kesim, Bahçeli’nin konuşmalarını destekliyor ve gerçekleşmesini istiyor olabilir.
Haklı da olabilirler!..
Ama başta şehit anne-baba ve yakınları olmak üzere bu halk, neredeyse 50 bin kişinin hayatını kaybettiği ve 40 yıldan fazladır katliam yapan bir örgütle anlaşmayı kabul etmez; elebaşını da mecliste görmek istemez!..
.
Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com