"Umut fakirin ekmeği” diye doğru demişler...
Doğarsın; ilk baştaki amaç, içgüdüsel olarak bütün canlılardaki gibi hayatta kalmaktır..
Acıkırsın, yiyip de doymayı umut etmek, canlı kalman, hayatını sürdürmen için elzemdir..
Susarsın, bir yudum suya muhtaç kalsan aklın gider; dünyanın yapısında olduğu gibi, vücudunun yapısının da çoğunun su olduğunu farketmediğin gibi susuz kalınca su ararsın...
Hastalanmak da bir gün sağlıklı olmayı ummaktır..
Bekarsan evlenmeyi, çocuğun yoksa çoluk-çocuğunun olmasını umut etmek hep insanın fıtratındandır; böyle örnekler, peşi sıra uzar gider...
Bir de hayaller vardır!..
Umut etmek de aynı zamanda hayal kurmanın diğer şekli..
Hayal kurmak ise özgürlüğün bir diğer adı..
İnsanlar, hayal kurar, umut ettiklerinin, olmasını istedikleri ya da hayatlarını güzelleştirebileceğini düşündükleri şeylerin olmasını düşünür...
İnsanın hayalleri yapmak istedikleri de olmasa insanlığı geliştiren, yaşama alanımızı daha yaşanabilir hale getiren buluşlar da olmazdı…
Önce kafanda şekillendirirsin bir şeyleri, bazen kendi hayal gücünle bazen de Allah’u Teala’nın ilham etmesi veya rüyada ayan-beyan göstermesiyle buluşlar, icatlar ola gelmiş, böylelikle yeryüzü, bugünkü halini almıştır…
Dünyanın oluşumu ile insanın yeryüzü buluşması arasındaki mesafe, ne kadar uzunsa "ilk insan”dan bugünlere gelinmesi de o kadar kısa bir mesafedir zannımca...
Son 100 yıla "zaman ve uzay çağı" denildiğine göre, demek ki gelişmekte de çok geç kalmışız..
Demek ki zamanın bir yerlerinde insanlar, hayal kurmaktan ya da umut etmekte o kadar da ileri gidememişler.
Belki yorgunluktan, belki zorluğa gelemeyen ama her zorluğun olması için de elinden geleni yapan insan için bakınca normal bile olabilir bu gecikme...
Yenilik istenmemiş çoğu zaman…
Geleneksel ve muhafazakâr zihne zordur yeni bir şeyler oluşturmak.
Geçen yüzyıl sonlarına kadar, açıklanamayan doğa üstü olaylar vesair gibi çeşitli sebeplerle belki de çoğunluğu düşmanlıklar ya da iftiralar sonucu, farklı düşünen ya da farklı işler peşindeki yüzlerce kişi, "büyücü.. cadı.. fitne.. fesat…" gibi yaftalarla yakılıp, kazığa oturtulup, derileri yüzülüp, boğulup, türlü işkenceler görenler de onlara bunu reva görenler de “insan” sıfatını taşıyanlardı.
İnsan, kendisine karşı bir etkisi olacağını farzettiği, açıklayamadığı ya da kendince olumlu bir anlam yükleyemediği olayın, durumun, kişinin ya da herhangi bir varlığın düşmanıdır...
Yapılan pek çok icat ve yeniliklerde de geçmişteki sorunların benzerleriyle karşılaşılsa bile ilerleyen zamanla gerçekleşen yenilikler, daha derin görüşle geleceği tahayyül edenler tarafından desteklenerek insan faydasına sunulmadı mı?
Hayal kurmak bunun gerçekleşmesi için elinden geleni yapmak ya da yaptırmak her zaman takdire şayandır…
İnsan, hayalleri kadar insandır!
“Neden” değil, “Nasıl” diye sorulmalı.
“Neden"in onlarca sebebi olsa da “Nasıl"ın daha fazla açıklaması ve yardımcı faktörleri olabilir…
Her şey varsayımlarla daha da çoğaltılıp çeşitli biçimlerde sonuçlanabilir.
Esasen, hayatımızın il dönemlerinde çok farklı olan hayal dünyamız da kalan ömrümüzde, başımıza gelen iyi veya kötü olayların ya da insanların üzerimizde bıraktığı olumlu ya da olumsuz duygu ve düşünceler ile şekilleniyor ve sonuçta da o hayal dünyasına mahkum olarak yaşıyoruz bir bakıma…
Umut etmek ve umut ettiğimiz ölçüde uyumlu olmakla bağlantılı bir yaşama alanı oluşturuyoruz..
Olmuş olan değil, belki de hiç olmayacak olanın hayalini kurarken ya da umut ederken olup olmayacağını bilmeden körü körüne bir hayat hangi canlıda var ki!
Kedi, fareyi yakalayacağı umudunda; fare, peynir umudunda; tilki, kandırırsam karnım doyar umuduyla bambaşka bir alemde ama umut en çok da insanın umurunda.
Bir yanda fakirin ekmeği umut, bir yanda varlığın sebebi umut.
Umutla nefes alırsın!..
Umutlarınla hayatından farklı bir zevk alırsın!..
Umut edersen hasta iken iyileşir, iyileşemeyecek olsan bile o tevekkülle bakış açını değiştirirsin ve daha huzurlu, daha sakin daha merhametli olabilirsin...
Umut kesilmezse engeller de bir bir ortadan kalkar.
Yaşanılanla umulan birbirine zıt gibi olsa da umut kesilirse zıtlıkların da bir anlamı kalmaz.
Vazgeçmeyin!..
Sevmekten vazgeçmeyin, istemekten vazgeçmeyin, iyiliklerden ve iyi şeyler düşünmekten vazgeçmeyin; bir umuttur yaşamak…
.
Mine Tuna, dikGAZETE.com