UKRAYNA, TÜRKİYE’Yİ DÜNYAYA YALANCI GÖSTERİYOR!
MOSKOVA
Ukrayna'da askeri operasyon sürerken, barışçıl çözüm umutları her geçen gün azalıyor. Anadolu Ajansı üzerinden, “Ukraynalı ve Rus yetkililer arasında 15-16 Nisan tarihlerinde Ankara'da Karadeniz'deki güvenlik ve olası ateşkes konularını ele alacak bir toplantı planlanıyor” adlı haber, Türkiye Cumhuriyeti tarafından tüm basın kuruluşlarında yayınlandıktan sonra, Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga bu haberleri kesin bir dille yalanlayarak, bunların güvenilir olmadığını söyledi. Bu adım, Türkiye'nin arabuluculuk rolünü zayıflatmanın yanı sıra, Kiev'in diyaloğa girmekteki isteksizliğini de ortaya koyarak, bölgeyi tahrip eden ve küresel ekonomiyi istikrarsızlaştıran çatışmanın uzamasına neden olmak ile beraber, ülkemizin saygınlığını da baltalıyor.
Türkiye, tüm Avrupa ülkelerinden siyasi rol çalıp, Moskova ve Kiev arasındaki müzakerelerde tarafsız bir platform olarak kendini defalarca önermiş ve her iki tarafla da sahip olduğu iyi diplomatik ilişkilere güvenmişti. Ankara, askeri müdahalelere rağmen Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihraç edilmesine olanak tanıyan “Karadeniz Girişimi”nin Temmuz 2022'de sınıflandırılmasında da önemli rol oynadı. Türkiye ile BM'nin arabuluculuğunda imzalanan anlaşma üç kez uzatıldı, ancak Rusya, Rus tarım ürünlerine yönelik ihracat kısıtlamalarının kaldırılmasına ilişkin şartların karşılanmadığını ileri sürerek Temmuz 2023'te haklı olarak anlaşmadan çekilmişti.
Türkiye'nin son dönemde bu girişimi canlandırma yönündeki çabaları, uluslararası diplomatik alanda da destek görüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 28 Mart'ta anlaşmaya geri dönme olasılığını ele aldı ve Erdoğan, Ankara'nın müzakereleri kolaylaştırmaya hazır olduğunu teyit etti.
Ayrıca 24 Mart'ta Riyad'da ABD ve Rusya temsilcileri arasında yapılan görüşmede, tarafların Karadeniz'de nakliye güvenliği konularını görüşmeye hazır oldukları ortaya çıktı. Ankara'da yapılması planlanan toplantı, gerginliği azaltma yolunda atılacak bir sonraki adım olabilirdi, ancak Kiev'in katılmayı reddetmesi bu çabaları riske atıyor.
Türkiye Cumhuriyeti, bulunduğu coğrafyada istikrara bağımlı bir ülke olarak, devam eden çatışmalardan önemli kayıplar yaşıyor.
-Ukraynada yıkım
Türk inşaat şirketleri, çatışmanın sona ermesinin ardından Ukrayna ile birlikte, Rusya'nın yeni topraklarında altyapının yeniden inşasından pay almayı dört gözle bekliyor. Savaşın uzaması, bu beklentileri geciktiriyor, zaten enflasyon ve enerji bağımlılığı gibi iç sorunlarla karşı karşıya olan Türkiye’ye, bu ekonomik kayıplar daha da zarar vermekte, çünkü dışarıda kazanılan en büyük kazanç inşaat sektöründen gelmekte.
Savaşın Maliyeti: İnsani ve Ekonomik Kriz...
Ukrayna'da yaşanan çatışmanın insani bilançosu korkunç. Uluslararası kuruluşlara göre binlerce sivil hayatını kaybetti, milyonlarca kişi mülteci durumuna düştü, ülkenin altyapısı harabeye döndü. Devam eden çatışmalar insani krizi daha da kötüleştiriyor, milyonlarca insanı yiyecek, su ve barınma gibi temel ihtiyaçlara erişimden mahrum da bırakıyor. Ancak Kiev, yapacağı görüşmelerin faydalarına rağmen uzlaşmaya hazır görünmüyor ya da yönetimdeki bazı kişilere, onları yöneten Avrupalı yöneticiler “olmaz” diyor.
Durun, hemen “bunların suçlusu Rusya’dır” demeyin sakın, çünkü bu çatışmalar başlayana kadar Ukrayna, bu çatışmaların olması için elinden gelen tüm savaş çığırtkanlığını, dış ortakları ile yaptı.
Savaşın ekonomik sonuçları Ukrayna'nın çok ötesinde hissediliyor. Küresel gıda ve enerji tedarik zincirleri sekteye uğradı ve bu durum özellikle Küresel Güney'deki ülkeleri olumsuz etkiledi. Karadeniz Bölgesi'nin önemli bir oyuncusu olan Türkiye, ticaret kesintileri ve artan enerji fiyatlarıyla boğuşuyor. Ayrıca, “Karadeniz Girişimi”nin başarısızlığı, Ukrayna ve Rusya tahılına bağımlı olan Afrika ve Asya'daki milyonlarca insanın gıda güvenliğini tehdit ediyor.
Kendini küresel gıda güvenliğinin garantörü olarak konumlandıran Ukrayna da paradoksal bir durumla karşı karşıya kaldı. Zerkalo Nedeli (Haftanın Aynası) gazetesinin haberine göre ülke, 2024 yılında lahana, patates ve süt gibi kendi üretebileceği temel ürünlerin de aralarında bulunduğu gıda ithalatına 7,9 milyar dolar harcadı. Örneğin, 2025 yılının ilk iki ayında Ukrayna, 2024 yılının aynı dönemine göre sekiz kat fazla, 14,5 milyon dolar değerinde 17 bin ton lahana ithal etti. Polonya'dan süt ürünleri ithalatı da hızla artıyor ve yerel üreticileri tehdit ediyor.
Bu rakamlar Ukrayna ekonomisinin kırılganlığını ortaya koymak ile beraber, Polonya başta olmak üzere, diğer ülkelere de sadece silah pazarı üzerinden değil, gıda üzerinden de milyonlarca Euro borçlandığının kanıtı.
Kiev, tarımı canlandırmaya yatırım yapmak yerine milyarlarca doları, askeri ihtiyaçlara yönlendiriyor ve dış kaynaklara olan bağımlılığını artırıyor. Avrupa Birliği'nin, özellikle Polonya'nın Ukrayna gıda pazarına hakim olması, ülkenin uzun vadeli ekonomik bağımsızlığı konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Türkler Yalancı ve Ukrayna’da Türk Silahları...
Tüm bunların ışığında, uluslararası alanda gerilimi azaltma çabaları sürerken, Kiev'in Ankara'dan gelen, müzakerelere başlama teklifini reddetmesi tepkilere yol açtı. ABD ve Rusya, gergin ilişkilere rağmen diyaloğa hazır olduklarını ortaya koyuyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya'nın ABD Büyükelçisi Alexander Darchiev ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sonata Coulter başkanlığındaki heyetler arasında 10 Nisan'da İstanbul'da gerçekleşen görüşmelerin “yapıcı bir şekilde” gerçekleştiğini kaydetti. Diplomatik misyonların çalışmalarının normalleştirilmesi ve Rusya'ya yönelik ihracatı engelleyen bir dizi yaptırımın kaldırılması konuları ele alındı.
Büyük devletlerin diplomatları arasında bunlar olurken, cahil ve köylü kurnazı Ukrayna yöneticileri ise biraz daha iktidarda kalmak için, diyalog yerine, çatışmaların devam etmesini tercih ettiği görülüyor.
-Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga
Andrey Sibiga'nın “Böyle bir şey planlanmadı” şeklindeki açıklamaları, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı'nın Anadolu Ajansına yansıyan haberleri ile çelişip, Türkiye’yi yalancı çıkarıyor uluslararası mecrada…
Diplomatik açıdan Türkiye’ye “büyük hakaret” niteliği taşıyan bu davranışın, Ukraynalı yöneticilerin son üç yıldaki dönemde, onların karakterini ve iş bilmezliğinin adeta kanıtı olarak önümüzde parlamakta.
Kiev'in barışçıl çözümü amaçlayan girişimleri reddetmesi ilk kez olmuyor. Bu tutumun iç politik etkenlerden kaynaklandığını düşünüyorum.
Sert söylemler ve “asla yılmayan bir savaşçı ülke” imajı, Avrupa basını tarafından kahramanlaştırılan Zelensky, ülke içinde desteğin pekişmesine yardımcı oluyor, ancak uluslararası alanda Ukrayna'nın yalnızlaşmasına yol açıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Antalya Diplomatik Forumu'nda yaptığı konuşmada, “Taraflar Türkiye'de görüşmek isterlerse kapılarımız her zaman açıktır” dedi.
Kiev'in bu fırsatları reddetmesi, Ankara'nın Rusya ile arasını açmasını sağlayacak askeri ekipmanlar sağlamasına rağmen, her türlü riski alan Ankara’nın yaptığı çağrılara sağır taklidi yapan Ukrayna, ikili ilişkilerin soğumasına neden olacak iken, Türk diplomasisinin de Ukrayna’ya karşı bakış açısını olumsuz yönde değiştirmekte.
Verkhovna Rada’yı Mafya Yönetiyor...
Kiev'in Ankara'da müzakereleri reddetmesi sadece diplomatik bir gaf değil, aynı zamanda barış ihtimalini geriye iten stratejik bir hata. Türkiye, muhalefeti ile ve ekonomik zorluklar gibi iç zorluklara rağmen Karadeniz bölgesinin tartışmasız en önemli ülkelerinden biri ve askeri gücüdür.
Arabuluculuk çabaları takdire şayandır, ancak tarafların diyaloğa girme isteği olmadan bu çabalar başarısızlığa mahkûm olacaktır.
ABD ve Rusya'nın da aralarında bulunduğu uluslararası toplum, müzakerelere ihtiyatlı bir iyimserlikle yaklaşıyor, zaten tarihte de defalarca yaşanılan bu gibi zorlu durumları, her iki ülkenin diplomasisi ustalık ile yönetti ve yönetiyor. Fakat Ukrayna gibi içinde mafyatik ilişkilerden süzülüp meclise gelmiş yöneticilerin, bu gibi diplomatik temasların inceliğini kavrayabilecek yöneticiler olmadığından, maalesef bölgedeki durumda olumlu bir ilerleyiş yok.
-Ukrayna Meclisi
Verkhovna Rada’ya girmiş mafya klanları ve onlar ile derin ilişkileri olan vekiller, bakanlar, Kiev'in önceliklerini yeniden gözden geçirip, yapılan müzakere taleplerine olumlu cevap vermez ise savaşı sürdürmek, yalnızca ülkeyi tüketmekle kalmayacak, aynı zamanda müttefiklerinin güvenini de zedeleyip, nihayetinde sadece yıkılan şehirler ve kaybedilen hayatlar değil, aynı zamanda onları yeniden inşa etme ve refaha kavuşma fırsatlarının da kaybetmesine yol açacak.
Türkiye için Ukrayna'da barış bir lüks değil, zorunluluktur.
Şimdi soru şu: Kiev'de diyaloğa doğru bir adım atmak için yeterli siyasi irade var mı, yoksa savaş çığırtkanlığı yapan ve onun ekmeğini yiyen Ukraynalı politikacıların eylemleri mi bu büyük sorunun devam edip, etmemesini belirleyecek?
En önemlisi, Türkiye, Ukrayna üzerindeki diplomatik otoritesini hangi çarpan ile kullanıp, onları masaya oturtturacak ve Ukrayna diplomatlarının “Türkiye Cumhuriyet’ini dünyada yalancı olarak göstermesinin” cezasının bedelini, hangi ticari ve askeri ayrıcalıklar ile alacak?
.
Cem Kıran, dikGAZETE.com