Uğur ve destek verenlerden Ahmet!..
Geçen hafta “Arada kim vurduya giden çocuklar!..” başlıklı yazıyla, Suphiye Orancı ile Metin Akpınar’ın kızı olduğunu DNA testiyle ispatlayan Duygu Nebioğlu’nun açıklamalarından sonra Uğur Dündar’dan da bir açıklama geldiğini yazmıştık.
O açıklamada Dündar; “Bugüne kadar mahkemenin aldığı gizlilik kararına titizlikle uyduk ve hep sustuk. Ama madem ki, karşı taraftan biri konuştu; kısaca net bir cevap vereyim: Mahkemenin her iki tarafı sevk ettiği ve son sözü söyleyecek kurum olan Adli Tıp Kurumu, DNA incelemesini bitirdi ve biyolojik babalık iddiasını reddetti. Benim ve Avukatım Murat Ergün için konu kapanmıştır... Kamuoyuna saygıyla duyurulur” paylaşımı yapmıştı.
Ardından, babalık davası açan Dilara Gülatan; “Annem, Uğur Dündar ile nasıl tanıştıklarını anlatmıştı… Annem, 'Senin baban Uğur Dündar' dedi. Annem bana çok detay verdi… Dosyada olduğu için konuşamıyorum... Dün Uğur Bey ile de konuştuk. Uğur Dündar, gerçekten bu konuda beni anladığını ve yanımda olduğunu söyledi. DNA testine itiraz ettim… Bu dava devam ediyor, ben peşini bırakmayacağım” diye konuşmuştu!..
Haziran ayında görülecek mahkeme ve DNA testi konusunun irdelenmesiyle; “DNA testinde 5 kural ihlal edildi.’ İşte Dilara’nın itiraz nedenleri!” şeklinde haber ve uzman kişilerden de testin usulüne uygun yapılmadığı; itirazın kesin kabul edileceği açıklaması geldi!
Ne olduysa ondan sonra oldu…
“Hayatınızda hiç tanımadığınız, elini dahi tutmadığınız bir kadın…” diyen Uğur Dündar, kendisi ve açılan davayla ilgili habere, Isparta 2. Aile Mahkemesi’nden yayın yasağı kararı aldırdı!..
Sansüre karşı olduğunu vurgulayan birinin, “elini dahi tutmadığı kadın”ın, kızının açtığı davaya yayın yasağı aldırması şüpheleri artırdı!..
Bu konuyu 21 Nisan 2024 tarihli; İçimi sızlatan: “Hah hah ha” başlıklı yazıyla Ali Karahasanoğlu detaylı şekilde yazdı!.. (*)
Girişi yaptıktan sonra; şimdi gelelim yazımızın başlığındaki Ahmet’e…
Günlük köşe yazılarını okumaya çalıştığım kişilerden biri de Ahmet Hakan Coşkun’dur… Seçim döneminde belediye başkanlarına gidip, onlarla ilgili yavan yazılarını saymazsak, genelde okurum!
Ahmet Hakan’ın, Dündar olayına taraf olmasını, geçen hafta şöyle yazmıştık: “İki arkadaşın aynı kadınla ilişkiye gireceğini beklemeyen ve olay henüz netleşmemesine rağmen, bu açıklamalardan sonra bile en başta Ahmet Hakan Coşkun olmak üzere, bazı gazeteciler de CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile polemiğe giren Uğur Dündar’dan yana tavır alırken, aynı tavırları bu olayda da sürdürdüler!” (**)
Evet, Ahmet Hakan, Uğur Dündar’dan yana taraf oldu!..
Fakat her kesimden çıkacak hastalıklı kafalar gibi bir taraftarlık değildi bu!..
“İslami kesim”den biri aynı pozisyonda olsaydı; bazı hastalıklı kafaların, “Laikçiler kumpas kurdu”, “Güneş balçıkla sıvanmaz”, “Bu bir Kemalist komplodur”; (‘komple’ diyenler de olurdu) “İftiralarınızla cehennemin odunu olacaksınız”, “Kafirler için yaşasın cehennem…” türü savunmaya geçeceği gibi; Dündar için, “Duayen, araştırmacı-gazeteci Uğur ağabeyimiz” diyenlerden bazıları da; “Seçimleri kaybeden AKP, gündem değiştirmek ve intikam almak için Uğur abiye saldırıyor” şeklinde, aklı başında olan kimsenin inanmayacağı yazı ve paylaşımlar yaparak; karaktersizlikte ‘Nirvana’ya çıkıyorlar!..
28 Şubat’ta yaptığı yayınların bir çoğunun gerçeklikten yoksun olduğunu itiraf eden Uğur Dündar’ın; örnek olarak; Balçiçek İlter'in sunduğu ‘Söz Sende’ programına konuk olduğu; özellikle de Fadime Şahin, Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz ile ilgili sorulara cevap vermekte zorlandığı, İlter'in “Sonradan bütün bunların düzmece olduğu ortaya çıktı” sözleri karşısında; “Ben onları çok az ekrana çıkartabildim” demesi ve Tansu Çiller’in uygunsuz fotoğraflarının kendisinde neden bulunduğuna cevap vermek yerine, “onları yırttım” demekle geçiştiren kişinin durumu ortadayken, sonucu beklemek yerine Ahmet Hakan’ın taraf olması, öyle zannediyorum ki, okuyucularını şaşırtmıştır!..
Geçmişte de, Dündar ile ilgili yazılarını biliyorduk fakat Dilara Gülatan davasında, en azından orta yolu tutması beklenirdi!..
Öyle ya, inananlar, ‘annesi-babası da’ olsa, adaletten yana tavır almaları şeklinde uyarılmıyorlar mıydı?!
Davanın sonucu henüz bilinmezken, mazlum ve mağdur durumda olanlar kızlar değil miydi?! Hatta mazlumun dini, dili, ırkı soruluyor muydu?!. Haklı ve doğru olanı sahiplenmeyecek miydik?!.
Bu durum; Hakan’ın, geçmişte Uğur Dündar’ı savunduğu yazılarını da bir şekilde önümüze getirdi!..
Birkaç örnekle şöyle başlayabiliriz mesela…
“Fetullah Gülen'den Uğur Dündar portresiMadem son günlerde, en azından bir cenahın medyasında, Uğur Dündar'ın ne kadar taraflı, ne kadar antidemokrat, ne kadar "Ergenekon sevdalısı" olduğunu kanıtlama modası var... Madem bu uğurda her türden bel altı çalışması gayet mubah ve meşru görülüyor... Madem hedefe ulaşmak için Uğur Dündar'ın aile mahremiyetine bile bodoslama girmek serbest... Madem Uğur Dündar'a vurmak, neredeyse "dini spor" haline getirilmek isteniyor... Madem önüne gelen "Geçmişten geleceğe Uğur Dündar portresi" yazmaya fazlasıyla meraklı...
O halde ben de çok değil, kısa bir süre önce kaleme alınmış farklı, enteresan ve yergide değil övgüde sınır tanımayan bir "Uğur Dündar portresi"ni devreye sokabilirim...
Portrenin yazarı: Fetullah Gülen... Bakın, "Hocaefendi", Uğur Dündar'ı nasıl tasvir ediyor:
"Çok değerli, saygıdeğer yazar, yapımcı ve gerçek aydın Sayın Uğur Dündar Beyefendi... Her zaman olduğu, şu son aylarda bir linç kampanyasıyla üzerime gelindiği bir dönemde de ortaya koyduğunuz demokrat tavır, gerçekçi anlayış ve cesaret örneği, son derece takdire şayan ve mucib-i teşekkür olmuştur. Herkes gibi akan zaman ve süratle değişen hadiseler çerçevesinde bazı görüş, düşünce ve tavırlarımda birtakım değişmelerin görülmesi tabii olmakla birlikte, bu fakiri yakından tanıdığınızı sandığım biri olarak, hiçbir zaman kimseyi, hele bir milleti aldatmayacağımı takdir edersiniz. Hakkımda bir linç kampanyası başlatanların da esasen bunu bildiğini, fakat maksatlarının başka olduğunu da, mutlaka herkesten çok iyi biliyorsunuz. İlk günden bu yana, gerçek ve sorumlu bir aydın sıfatıyla daima demokrasinin, evrensel insan haklarının ve insani özgürlüklerin müdafii olarak gösterdiğiniz performans, inanıyorum ki, nesiller için örnek olacak mahiyettedir. Gösterdiğiniz civanmertlik ve ortaya koyduğunuz vefadan dolayı en içten teşekkürlerimi ve bu münasebetle kalbi hürmetlerimi arz eder, Cenab-ı Allah'tan sıhhat, afiyet ve mutluluklar dilerim. Fethullah Gülen"
Fetullah Gülen'in görüşlerine her zaman çok ama çok önem vermiş biri olarak... Benim bu satırlardan çıkardığım sonuçlar şunlardır:
BİR: Uğur Dündar gerçek ve sorumlu bir aydındır.
İKİ: Uğur Dündar cesur ve demokrattır.
ÜÇ: Uğur Dündar evrensel insan haklarının savunucusudur.
DÖRT: Uğur Dündar civanmert bir insandır.
BEŞ: Uğur Dündar için "vefa", İstanbul'da bir semt adı değildir.
ALTI: Uğur Dündar nesiller boyu örnek alınacak hasletlere sahiptir.”
“Sözcü'ye yönelik algı operasyonuna değinen Ahmet Hakan, durumu şu iki cümle ile özetledi: "Uğur Dündar ve Necati Doğru ile FETÖ arasında en küçük bir irtibat kurmaya çalışmak... FETÖ’nün bile aklına gelmeyecek bir şeytanlığın eseridir."
“Dündar’ın bu konuda kısa açıklaması: Gazeteci Uğur Dündar’ın kendi isteğiyle katıldığı TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesindeki 28 Şubat Alt Komisyonu’nda, Fethullah Gülen’in kendisine gönderdiği mektubu okuyarak; Gülen’in “28 Şubat döneminin bir numaralı mağduru olduğunu” söyledi. Dündar, “İyi ki o dönemde darbe olmamış yoksa beni kurşuna dizdirirdi Doğan Güreş” dedi.”
Devam ediyoruz….
“Kılıçdaroğlu/Uğur Dündar tartışmasına dair
UĞUR Dündar, herkesin söylediği bir şeyi söylemiş.
Demiş ki:
“Kılıçdaroğlu aday olmasaydı Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılırdı.”
Bu cümleyi söylemeyen kalmadı.
Hatta bu cümleyi söylemeyenleri dövüyorlar.
O derece yani.
Fakat ne hikmetse Kemal Kılıçdaroğlu, bu cümleyi sanki ilk kez ve sadece Uğur Dündar dile getirmiş gibi Uğur Dündar’a yüklendi.
Ama nasıl bir yüklenme.
Hiç kendi tarzına uygun olmayan bir biçimde resmen Uğur Dündar’ın cemaziyülevvelini çıkararak.
Konuyu alabildiğine kişiselleştirerek.
İçine attığı ne varsa hepsini Uğur Dündar üzerinden dışa vurarak.
Bir kez daha söylüyorum:
Eskiden Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili kanaatlerim şunlardı:
İnanılmaz kibar. Duygularından arınmış. Hırstan uzak. Kin tutmaz. Son birkaç yıldır her yaşadığımız olayda Kemal Kılıçdaroğlu’nu ne kadar yanlış tanıdığımı bir kez daha iyi anlıyorum.”
“FETÖ’NÜN FARELERİ UĞUR DÜNDAR’A VURUYOR
ŞÖYLE bir şey dikkatimi çekti: FETÖ’nün sosyal medya farelerinin tümü, Kılıçdaroğlu/Uğur Dündar tartışmasına yaslanarak Uğur Dündar’a vurmaya başladı.
Benim şöyle bir prensibim var:
FETÖ’nün fareleri, biriyle uğraşıyorsa...
Ben o kişiyle asla uğraşmam.”
“Bir baba aranıyor
“BABASIZ kızlar”, babasız kardeşlerine bir baba arıyorlar.
Uğur Dündar, ikna edici tezlerle bu salvoyu savuşturmuş görünüyor.
“Annem Uğur Dündar demişti” diyerek Uğur Dündar’ı öne sürdüler.
Uğur Dündar, ikna edici tezlerle bu salvoyu savuşturmuş görünüyor.
Olay, artık tamamen “Bir baba aranıyor” oyununa dönmüş durumda.”
“SUPHİYE HANIM OLAYI
BU olayın...
- Epik bir romanı yazılır.
- Destansı bir filmi çekilir.
- Şok edici bir belgeseli yapılır.
Bu olaydan yola çıkılarak...
- “Ünlüler dünyasında bir cevelan” başlığı atılır.
- “Annelik duygusuna farklı bir bakış” sempozyumu düzenlenir.
- “Gerçek babası kim” başlıklı sekiz ayrı reality şov yapılır.”
Evet; Suphiye Orancı, Duygu Nebioğlu’na ‘Senin baban Metin Akpınar’ derken, Akpınar’a iftira attığını düşünenler olabilirdi fakat DNA sonuçları gösterdi ki, Metin Akpınar, Duygu Nebioğlu’nun babasıymış!..
Diğer kızlarından biri olan Dilara Gülatan’a, ‘Senin baban Uğur Dündar’ derken, 80 yaşına gelmiş fakat kendisini 40 yaşında zanneden, 40 yaşındaki günlerinde yardımcılarının gayretleriyle yaptığı programlarla kendini kral addeden ve bu gün de aynı konumunu sürdürdüğüne inanan birine Suphiye Orancı’nın iftira atmak için ne kastı olabilir?!.
Ve Uğur Dündar, tanımadığını iddia ettiği kadının kızı tarafından açılan davayla ilgili neden yayın yasağı aldırır?!.
Metin Akpınar olayı gerçek çıktığına göre, Dündar davasının sonunun da gerçek çıkmayacağını kim garanti edebilir?!.
Böyle bir durumda, Ahmet Hakan’ın, Anadolu’da yaşayan bir kişinin gazeteci, yazar yahut da bir sinema sanatçısının başına bir kötü durum gelince, çok iyi bir insan olduğunu söyleyerek, şiddetli savunması ve aleyhte olanlara hakaret etmesi; savunduğu ismi nereden tanıdığı sorulunca da “yazısını okudum, bizim burada konferansta gördüm, filmlerini seyrettim; iyi adamdı” cevabı vermesi gibi bir duruma düşmesini istemediğimiz gibi; birkaç defa benim de şahit olduğum; ölen tanınmış kişiler için sağken, onun aleyhinde ve sadece arkasından konuştuğu hatta küfrettiği kişilerin ölümünün ardından öyle bir yazı döşenip, sanki, “Ben hayatımda bunun kadar o… çocuğu görmedim” diyen kendisi değilmiş gibi; ölüyü melek yapan yazarların durumuna da düşmesini istemeyiz!..
İtidalli olmak, orta yolu tutmak ve adaletli olmak her zaman hem geçmiş hem de gelecek için iyidir!..
.
Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com
(*) (https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-karahasanoglu/icimi-sizlatan-hah-hah-ha-45168.html)
(**) https://www.dikgazete.com/yazi/arada-kim-vurduya-giden-cocuklar-6755.html