Üçyüz bin şehit verdiğimiz Yemen-Kızıldeniz’de Amerika ve Avrupa rekabeti!
19. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti'nin Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa; Şap Denizi de denilen Kızıldeniz’de önce su yolu güvenliğini ve Osmanlı hakimiyetini tesis etti sonra da ticareti canlandırdı. Ancak onun bu uğraşı, İngilizleri rahatsız ettiğinden Vehhabi isyanlarını körüklediler çünkü deniz taşımacılığında hem üstünlükleri hem de kendi belirledikleri suyolu güvenliği risk altında olabilirdi.
İngilizlerin engelleme girişimlerine rağmen İskenderiye, süratle gelişti ve Afrika’nın en önemli ticaret limanlarından biri oldu.
Yunanistan’ın, Kavala’ya devasa heykelini diktiği Mehmet Ali Paşa’nın Vehhâbî meselesini kısmen halleden oğlu İbrahim Paşa’ya 1819’da Hicaz ve Habeş valiliklerinin verilmesiyle Kızıldeniz ticaret yolu tamamen emniyet altına alındı.
Kızıldeniz bağlantılı Akdeniz’de ticaretin canlanması, deniz nakliye maliyetinin İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ni zorlaması üzerine, Avrupa posta ve ticaret yolunu Mısır üzerinden geçirmek isteyen İngilizler 1839’da Aden’e girdiler, arkasından da Mısır ve Kızıldeniz üzerinde Osmanlı Devleti aleyhine hâkimiyetlerini arttırmanın yollarını aramaya başladılar.
1869'da Mısır'da Süveyş Kanalı açıldı. Böylece Avrupa'dan ve tüm Akdeniz ülkelerinden kalkan gemiler, Afrika Kıtası'nı dolaşmaya ihtiyaç duymadan, önce Akdeniz'den Kızıldeniz'e açılan Süveyş Kanalı'ndan sonra da Kızıldeniz'den Hint Okyanusu'na açılan Babu-l Mendeb Boğazı'ndan geçerek kolaylıkla Asya'ya ulaşabiliyorlardı.
20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti, Kızıldeniz’deki hâkimiyetini sürdürmeye devam ettiyse de 1. Dünya Savaşı ve özellikle İngiliz destekli şeriflerin başlattığı isyan neticesinde (1916) geriledi; 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi ile de Kızıldeniz’den tasfiyesi gerçekleşti.
Yemen isyaları ve Oryantalist casuslar…
İngilizlerin daha önceleri Yemen’i işgal teşebbüsü olmuştu. Hatta sahil kasabalarını ele geçirdiler. 19. yüzyılın ikinci yarısında Güney Yemen'deki küçük beylikler, İngiliz denetimine girdi. İngiltere 1872'de Aden merkezli bir sömürge idaresi kurdu. 1. Dünya Savaşı'na (1914-1918) değin İngiltere, bu sömürge idaresinin nüfuzunu git gide Güney ve Doğu Yemen'i de kapsadı.
İngilizler sadece askeri güçlerini değil emperyal bir yelpazede misyonerler başta olmak üzere seyyah, kâşif, coğrafyacı, arkeolog, oryantalist, dil bilimci, diplomat ve araştırmacı kisvesinde casuslarını seferber ettiler.
İsyan öncesi bölgede bulunan Avrupalıların çetelesini tutun ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
20. yüzyılın ilk on yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun Yemen vilayetinde, isyanı ganimet ve kazanç elde etme aracı olarak da gören, Şia’nın bir kolu Zeydi imam Yahya Han /Mahmud Al-Mutawakkil liderliğindeki Yemen aşiretleri İstanbul'a başkaldırdı. Paralelinde arkeolog İngiliz Ordu subayı ve casus Thomas Edward Lawrence, takma adı ile “Arabistanlı Lawrence” veya kendini Araplara tanıttığı ismi ile John Hume Ross’un kışkırtması ile Hicaz aşiretleri isyan ettiler.
İslam kardeşliği Ümmetci ideoloji burada çöktü!..
Birinci Dünya Savaşı’ndaki seferberlik sırasında Osmanlı coğrafyasından gençlerin silah altına alınmasıyla Anadolu’dan da hemen her aileden bir kişinin yakını, Yemen’e gitti ve cephelerde görev yaptı. Yemen’de 1870’ten 1918’e kadar geçen sürede 300 bin civarında şehit verildi.
Sonuçta Arabistan çöllerinde yüzbinlerce Türk evladı hayatını kaybetti. Türk askerlerinin Müslüman olması, onları Arapların sivri uçlu kıvrık hançerlerinden hem de sırtlarından vurulmaktan kurtaramadı. Tıpkı “peygamber torunu” olduğu iddia edilen Şerif Hüseyin ve çapulcu bedevilerin yaptıkları gibi. İstediğiniz kadar “Uhuvvet Risalesi” okuyun, boşuna…
Cumhuriyet Türkiyesinin Yemen’le ilişkileri…
Resmi ve diplomatik kaynaklar Türkiye’nin, köklü tarihi ve kültürel bağlara sahip olduğu Yemen’in barış, istikrar ve toprak bütünlüğünü desteklediğini belirtiyor. Buna göre Ankara, Yemen’de süregelen kriz karşısında en başından itibaren sorunların barış ve diyalog yoluyla, meşruiyete saygı temelinde çözümünü savunuyor.
Anladığım kadarıyla Türkiye, Suudilerle birlikte hareket ediyor. Türkiye Husilerin başkent Sana'yı ve devlet kurumlarını ele geçirmeleriyle başlayan süreçte meşru Hükümeti destekliyor. Bu tutumunu da BM Güvenlik Konseyi'nin 2216 (2015) sayılı kararı, Ulusal Diyalog Konferansı (UDK) sonuçları ve KİK girişimi çerçevesinde soruna kapsayıcı bir siyasi çözüm bulunması gerektiğine bağlıyor.
Ankara, BM’nin çabalarıyla ilgili bir istişare mekanizması olan ve 17 ülke ile AB ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin Yemen’e akredite temsilcilerinin yer aldığı G-19 oluşumu içinde yer almak suretiyle, siyasi süreci yakından takip ediyor. Lakin bunlar yeni sayılmaz ve biraz aktüaliteden uzak.
Kızıldeniz jeopolitiği…
İran’ın desteklediği Husiler, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına tepki gerekçesiyle 31 Ekim 2023'te Yemen açıklarında İsrailli şirketlere bağlı olduğunu belirttikleri ticari gemilere el koymaya, bazılarına da dron ve füzelerle saldırılar düzenlemeye başladı. Husilerin eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi, Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı aldı. Deyim yerindeyse nakliye ücretleri emtiaya yansıtılınca astarı yüzünden pahalıya geliyordu.
Daha önce de Husiler, Yemen'de Suudi liderliğindeki koalisyon savaşına katılan ülkelerle bağlantılı gemileri hedef alıyordu. Deniz sigortası sigortacıları ve denizcilik şirketlerinin ilk tepkileri, son Husi saldırılarının sektörün İsrail bağlantısı olan gemiler hakkındaki karar alma mekanizmasını etkilediğini gösteriyor. Husiler, bölgesel deniz güvenliğindeki bozulmayı artırmak için çok çeşitli silah ve taktikler kullanıyor, boğazdan geçiş isteyen İsrail gemilerine karşı seçici bir deniz engeli uyguluyor ve onları korumak için ortaya çıkan ABD savaş gemilerini tehdit ediyor.
Refah Muhafızı Operasyonu…
ABD, küresel deniz ticareti güvenliğinin tehlikeye girdiği gerekçesiyle 18 Aralık 2023'te bir grup ülkenin katılımıyla Husi güçlere karşı "Refah Muhafızı Operasyonu" adında çok uluslu "deniz görev gücü" oluşturulduğunu açıkladı. Hiç şüphesiz bu durum, Rus diplomat Veniamin Popov’ın ifade ettiği gibi, ABD ve İngiltere'nin egemen bir devlete karşı bir saldırı eylemidir.
Çünkü; “Amerikalılar her zaman olduğu gibi tüm sorunların yalnızca güç kullanılarak çözülmesi gerektiğine inanıyor ve isterlerse tamamen bağımsız herhangi bir devlete saldırabilirler. Bu onların mantığı, kendilerini gezegendeki asıl kişi olarak görüyorlar. Ama aslında bu, yeni bir gerilim kaynağı yaratmaya yönelik bir adımdır ve bu da daha sonra ABD'yi olumsuz etkileyecektir.”
ABD, Japonya, Fransa, Rusya, İngiltere, İsrail, İran, Suudi Arabistan, BAE ve nihayetinde Çin’in hatta inanmayacaksınız ama Türkiye’nin bölgede artan askerî varlıkları, dünyanın en önemli su yollarından Kızıldeniz odaklı jeopolitik ilginin en önemli göstergesi.
Devletler arasında bir çekişme merkezine dönüşen Kızıldeniz Havzası’ndaki güncel askerî, siyasi ve ekonomik rekabet, bölgede konuşlu farklı ülkelere ait savaş gemilerinin iştirak edeceği bir silahlı çatışmaya her an evrilebilir. Dron ve füze saldırıları, Londra ve Washington’un Yemen’deki Husi askeri merkezlerine birlikte gerçekleştirdikleri hava hücumları topyekün bir harbin öncüsü olarak da görülebilir.
Kuantum boyutunda istihbarat ve savaş…
Pandemi sonrası derin ve karmaşık siyasi ve toplumsal değişikliklerin Küresel boyut kazandığı günümüzde, savunma ve güvenlik ile ilgili yeni kuantum teknolojilerinin potansiyel sonuçlarını dikkate alan NATO, bu teknolojileri ortaya çıkmakta olan önemli yıkıcı teknolojilerden biri olarak tanımlıyor ve kuvvetlerini bu yeni gelişime uygun şekilde düzenliyor.
Söz kuantumdan açılmışken değerli dost ve bilim insanı Prof. Dr. Ramazan Biçer ve Eda Alemdar hanımefendi tarafından yıllar süren titiz bir araştırma sonrası okuyucu ile buluşan “Kuantum Boyutunda İstihbarat” isimli kitaptan söz edeyim.
Cihanşümul Kadim Türk Devlet Geleneği’nin ister haber alma deyin, ister akıl oyunu deyin istihbarat faaliyetlerinin, jeo-stratejik temelli bir bakış açısıyla Kuantum Boyutunda İstihbarat kavramı kapsamında ele alınması, Türkiye'de bir ilk ve oldukça yenilikçi ve cesur bir adımdır.
Evrendeki değişim ve tekamülden her kurum, payını düşeni almazsa tarihin karanlığında kaybolmaya mahkûmdur. İşte bu çalışma, ışık hızında kuantik dijital enformasyon alanına insanı da dahil ederek fiziki boyutsal varlığın atom altı dünyasına açıklık getirmektedir. Birçok yorumcunun belirttiği gibi bu kitabı ön plana çıkaran hususiyeti, fizik ötesi istihbarat yöntemlerine anlaşılır ve akıcı bir üslupla projeksiyon tutmasıdır.
İstihbarat okullarında ve Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın başkanı olduktan sonra MİT bünyesinde yeni faaliyete geçen İstihbarat Akademisi’nde ders kitabı olarak okutulması elzemdir. Geleceğin istihbarat metodundan haberdar olmak isteyenler bu kitabı mutlaka okumalı.
Bab el-Mendeb Boğazı…
Dünyada çeşitli siyasi, ekonomik ve jeopolitik dinamiklere bağlı radikal dönüşümlerin yaşandığı en önemli coğrafyalardan biri olan Kızıldeniz'de ulaşımın sekteye uğraması ilk başta Yemen’i vuruyor.
Ülkenin başta akaryakıt, gıda ve sanayi için gerekli ara mallar olmak üzere ithalatını da olumsuz etkiliyor. Bu kayıpların yanı sıra, Avrupa'da Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaş nedeniyle zaten baskı altında olan ülkede halk salgın hastalıklarla, açlıkla boğuşuyor.
Füzeleri, dronları Husilere verenler biraz da insani yardım yapsalar daha iyi olmaz mı?
Bu Amerikalılar, İngilizler de salak. Onlarca gemiye dolduracaklar ilaç, erzak, gıda, giysi, cep telefonu, televizyon, buzdolabı, yani halkın ihtiyaç duyduğu ne varsa? Bakın o zaman Husiler bırakın füzeyi, tek bir mermi atıyor mu?
Husilerin Bab el-Mendeb Boğazı çevresinde kaos yaratması sonucu, uluslararası denizcilik üzerindeki küresel olumsuz etkisi Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin geçtiği Kızıldeniz'in güney girişini güvence altına almaya yönelik uluslararası girişimleri tetikledi. Kızıldeniz’deki Avrupa Birliği (AB) deniz misyonuna İtalya veya Fransa komuta edecek.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Yemen’deki Husilere yönelik saldırılarını sürdürüyor. Son olarak ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in İngiliz mevkidaşı Grant Shapps ile Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası deniz ticaretine yönelik saldırıları ve Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırma çabaları ele alındı.
ABD ve İngiltere, İran destekli Husilerin Kızıldeniz'deki gemileri tehdit etme ve küresel ticareti baltalama yeteneğini bozmak ve zayıflatmak amacıyla Husilerin kontrolündeki bölgelere defalarca kez saldırı düzenledi. Husiler, 7 Ekim'den bu yana İsrail saldırısı altında olan Gazze Şeridi'yle dayanışma amacıyla İsrailli şirketlerin sahibi olduğu veya işlettiği gemileri veya İsrail'e ve İsrail'den mal taşıyan gemileri hedef aldıklarını söylüyor.
Birleşik Görev Gücü, Kızıldeniz, Bab el-Mandeb ve Aden Körfezi'ndeki kaçakçılık, korsanlık ve yasa dışı faaliyetlerle mücadeleye odaklanırken, koalisyon kurulduktan sonra bile Husiler ABD'nin misilleme niteliğindeki hava saldırılarına rağmen saldırılarını sürdürüyor. Bu da çatışmanın tırmandığına ve sonuç olarak Kızıldeniz'deki su yolu trafiğinde daha fazla istikrarsızlığa ek olarak bölge genelinde başka cephelerin de açılmasına ortam hazırlıyor.
Amerika'nın Ortadoğu'daki caydırıcılığının genel olarak erozyona uğraması, ABD yönetiminin bölgedeki çatışmaları yönetmedeki zayıf performansı ve İran'ı yatıştırmaya yönelik -zaten başarısız olduğu kanıtlanmış- girişimleri İran ve bölgesel vekili müttefiki grupları daha da güçlendirdi.
ABD ve İngiltere'nin Husilere yönelik bu nitelikteki askeri harekâtın sınırlı bir etkiye sahip olduğu bir kez daha görüldü. Zaten bu iki ülkenin kara harekatı düzenlemeye paçaları sıkmaz.
Bununla birlikte diğer faktörler, Kızıldeniz'deki çatışmanın Ortadoğu'da yeni bir uzun süreli çatışmaya dönüşme ihtimaline işaret ediyor. Bu çatışmalar, kendilerini her türlü hukuk ilkesinin üstünde gören emperyalist odaklar açısından olumsuz bir şekilde sonuçlanabilir, bölgedeki küresel hegomanyaya meydan okuyan direniş gruplarına karşı daha fazla sempati yaratılabilir.
ABD öncülüğünde oluşturulan Refah Muhafızı Operasyonu adlı çok uluslu bir misyonda Türkiye yer almıyor. Şimdi Kızıldeniz’de iki ayrı deniz gücü olacak birincisi ABD ve Birleşik Krallık donanması. Diğeri de Avrupa Birliği’nin donanması.
Nitekim Avrupa Birliği'nin (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Kızıldeniz'deki ticari yük gemilerini Yemen'deki Husi isyancıların füze saldırılarından korumak üzere görevlendirilen deniz misyonunun 19 Şubat'ta başlatılacağını duyurdu.
Fransa, Yunanistan ve İtalya’nın liderlik rolüne talip olduğu AB misyonu, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) bölgede yürüttüğü Refah Muhafızı Operasyonu'nun aksine, gemileri korumak ve gelen füzeleri engellemekle sınırlı olacak. Her ne kadar ABD liderliğindeki operasyonla koordianasyon içinde olunacağı, özellikle belirtilse de esasında o deniz gücünü dengelemek için orada olacaklar.
Husiler, Küresel emperyalizme gerekçe sunuyor!..
2014'ten bu yana Yemen'in büyük bir bölümünü kontrol eden Husiler, İsrail’in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları sona erene kadar İsrail'e füze fırlatmaya devam ediyor. Kim der ki; Allah rızası gözetilerek Gazzeli mazlumların intikamını almak için fırlatılan füzeler, İsrail'e malzeme taşıdığı için gemilere el konulması gibi eylemler, küresel emperyalizmin dünyayı kontrol etmesine gerekçe olacak?
Bu İran destekli Husiler için; “ABD donanmasının ister değirmenine su taşıyor” deyin ister “ekmeğine yağ sürüyor” deyin ama inanın bundan fazlasını bile yapıyor.
Yerel deniz güvenliğine yönelik tehdit, son birkaç yıldır artıyor ve Hamas-İsrail savaşı, bunu daha da büyüttü. Daha önce Husiler, Yemen'de Suudi liderliğindeki koalisyon savaşına katılan bölgesel vekillerle bağlantılı gemileri hedef alıyordu.
Kızıldeniz’de Türk-Rus askeri işbirliği mümkün mü?
Kızıldeniz’de üstü örtülü “Rus-Türk mutabakatı” denilebilecek bir durum söz konusu. Port Sudan limanı yakınlarında, Kızıldeniz bölgesinde bir Rus askeri üssünün varlığı, Batı medyasında tartışılmıştı. Bu deniz üssü Moskova'nın hakimiyet alanını Hint Okyanusu'na kadar genişletmesine imkan tanıyor.
Ayrıca jeostratejik anlamda Rusya'yı Kızıldeniz bölgesinde çok değerli önemli bir aktör haline getiriyor. Hiç şüphesiz Kızıldeniz'de artan gerilim Türkiye'de de yakından takip ediliyor.
Türkiye'nin Kızıldeniz ile en önemli bağlantılarından birisi Somali, Yemen'in karşısında bulunuyor. Burası öyle stratejik bir konuma sahip ki Kızıldeniz'in güneyindeki Aden Körfezi'nin bir yakasında Yemen, diğer yakasında ise Türkiye'nin bir askeri üssünün bulunduğu Somali var.
Bu Doğu Afrika ülkesinde önemli ölçüde siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri etkiye sahip olan Türkiye'nin yurt dışındaki en büyük askeri tesisi olan, 2017 yılında açılan TURKSOM Askeri Eğitim Üssü'nde, Somali askerleri, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli tarafından eğitim görüyor. Gerisini yazmayayım. Laf nereye gidecek siz anlarsınız.
Şimdilik Cihanşümûl Kadim Türk Devletinin üçler yediler, kırklar, erler demine destur alan gölgesiz erenlerinin kuantum boyutunda istihbarat ve operasyon yaptıklarını, orada olduklarını bilin yeter.
Rusya -Ukrayna Savaşı, Kuzey Koridoru'nu, Kızıldeniz’deki kriz de Güney Koridoru'nu güvensiz hale getirirken, Türkiye’nin merkezinde olduğu Orta Koridor, dünya ticareti için önemli bir alternatif olarak öne çıkıyor.
Kızıldeniz'in kuzeyinde konumlu olan Süveyş Kanalı, Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayan önemli bir ticaret yolu. Başka bir ifadeyle, Avrupa ile Asya arasındaki en kısa deniz yolu, Kızıldeniz üzerinden geçiyor.
Bab el-Mendeb ve çevresindeki suların güvenliğini sağlamak, dünyanın en yoğun nakliye yollarından biri olan Aden Körfezi de dahil olmak üzere bölge genelinde ticaretin engelsiz geçişini sağlamanın anahtarıdır. Bakalım Yemenli Husilerin Kızıldeniz kilidini, kimin anahtarı açmaya muktedir?
Acımayana acınmaz!.. Onların anlayacağı şekilde yazayım; Men Lâ yerhemi'n-nâse Lâ yerhemhu Allâhu”. Türkçe Anlamı "İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez".
Yemen'de şehit düşen vatan evlatlarını unutmayalım.
Yemen Türküsü
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölü yok bu ne figandır
Şu Yemen elleri ne yamandır
Ah o yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş'tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Ah o yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş'tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://islamansiklopedisi.org.tr/kizildeniz
https://rossaprimavera.ru/article/dd1319d4
https://hrono.ru/sobyt/1900war/1904yem.php
https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/01022024
https://ras.jes.su/vostokoriens/s086919080014448-9-1
https://www.almasryalyoum.com/news/details/1141603
https://www.mfa.gov.tr/turkiye-yemen-siyasi-iliskileri.tr.mfa
https://www.trthaber.com/haber/dunya/kizildenizdeki-kriz-turkiye-icin-ne-soyluyor-831883.html
https://www.voaturkce.com/a/kizildeniz-gorev-gucune-hangi-ulkeler-nasil-katki-sagliyor/7407785.html
https://www.fikrikadim.com/2023/12/25/turkish-russian-cooperation-in-the-inland-seas-from-the-black-sea/
https://turkish.aawsat.com/dünya/4826491-abd-savunma-bakanı-i̇ngiliz-mevkidaşı-ile-husi-saldırılarını-ele-aldı
https://sputniknews.com.tr/20240201/italyadan-kizildenizdeki-ab-deniz-misyonuna-dair-aciklama-1080251262. html
https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiye-k%C4%B1z%C4%B1ldenizdeki-gerilimden-nas%C4%B1l-etkilenebilir/a-68097375
https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/cairo-stuck-between-securing-red-sea-and-avoiding-perception-support-israel
https://tr.euronews.com/my-europe/2024/01/31/kizildenizdeki-yuk-gemilerini-korumaya-yonelik-ab-deniz-misyonu-19-subatta-baslayacak
https://russiancouncil.ru/analytics-and-comments/comments/amerikanskiy-udar-po-khusitam-eto-akt-agressii-protiv-suverennogo-gosudarstva/