?>

Türkiye’nin olası sınır ötesi harekâtı ve bölgesel gelişmeler

Muhammed Işık

2 yıl önce

Türkiye, çok boyutlu, stratejik ve dengeli dış politikasıyla son aylarda önemli adımlar attı ve girişimlerde bulundu. Bunlardan biri Tahran'da düzenlenen üçlü zirveydi.

Türkiye, Astana sürecine atıfta bulunarak bölgedeki sorunları gündemde tutmakta ve çözüm yöntemini muhataplarına aktarmaktadır.

Tahran'da düzenlenen bu önemli zirvede, taraflar farklı görüşleri savunmaya devam etti. Rusya ve İran, Türkiye'nin sınır ötesi harekâtına karşı çıkıyorlar ve bunu bir kez daha dile getirdiler.

Zirveye katılanlar, ABD'nin Fırat'ın doğusundan ayrılarak PKK'nın burada YPG üzerinden oluşturduğu Suriye uzantısı Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) desteğini çekmesi konusunda aynı görüşteler ve bu konu üzerinde anlaşmaya varılıyor.

Rusya ve İran, daha önce olduğu gibi, Suriye rejimini ve toprak bütünlüğünü savunuyor.

Suriye rejiminin bu iki devlet için bir uydu devlet olduğunu söylemek mümkündür. Bu koşullarda Türkiye'nin Rusya ve İran'dan farklı bir duruş sergilemesi şaşırtıcı değil.

Türkiye, Suriye konusunda bazı hatalar yapmış olsa da, süreci tutarlı bir şekilde yürütüyor.

Suriye rejimi halen PKK bağlantılı oluşumlarla işbirliği yapıyor. Bu terörist oluşumlar, Suriye'de devlet kurmaya çalışsa da Rusya ve İran'ın bu destekte parmağının olmayacağını düşünmek saflık olur.

Rusya ve İran stratejik olarak ABD ve Türkiye'nin Suriye'de olmasını istemiyor.

Türkiye'nin sınırda sözde terörist devletçiklerin kurulmasına izin verme lüksü yok.

Geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın her türlü engelleme girişimine ve itirazına rağmen Türkiye, gerekli koşullar oluştuğunda sınır ötesi harekât yapma hakkını her zaman saklı tutar.

Bölgedeki gelişmelere baktığımızda Türkiye'nin sınır ötesi harekât yapmaktan başka şansının olmadığı ortada.

Sonuçta PKK'nın Tahran Zirvesi muhtırasının ardından Irak'a saldırması, sivil ölümlerin olması ve bu eylemin Türkiye tarafından yapıldığının dillendirilmesi dikkat çekicidir.

Bu son derece planlı hain saldırının ardından Irak Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı açıklama ve Almanya'nın Türkiye'yi sorumlu tutan açıklamaları, olası bir operasyonu engellemek için bir tehdit olarak sayılabilir.

Diyarbakır Barosu'nun yaptığı açıklamayı da anlamak elbette mümkün değil. Irak'ta siviller tarafından Türk bayrağının yakılması, planlı bir açık provokasyondur. Demek ki ülke içinde ve dışında bu saldırı üzerinde daha önce çalışılmış.

Türkiye, bir süredir PKK'nın üst düzey kadrolarına karşı MİT destekli başarılı nokta operasyonları yürütüyor. Sınır ötesi operasyonunu buna göre organize ediyor.

Rusya ve İran'ın olası bir operasyonu engellemesi pek olası değil.

Daha önce verilen sözler tutulmayınca Türkiye, başarılı sınır ötesi operasyonlar gerçekleştirdi. İhtiyaç duyulduğu anda sınır ötesi harekâtımız yeniden başlayacak.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilim bir süredir belki de bu yüzden kaşınıyor. Türkiye'nin sınır ötesi operasyon yapmaması isteniyor.

Kadim Türk devlet aklı, inancı ve stratejisi hiçbir ayrıntıyı göz ardı etmez. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar bu konulardaki duruşundan taviz vermedi.

Ayrıca, gelecek yıl yapılacak seçimlerden önce, askeri bir başarı elde etmesi de siyasi olarak kendisine fayda sağlayabilir. Göç politikaları konusunda iç muhalefetten çok baskı var ve bu konuda bir çözüm bulması gerekiyor.

Bu çözüm, öncelikle kamu diplomasisidir.

ABD'nin terör örgütlerine verdiği desteği geri çekmesi, Suriye ve Irak'ta PKK'ya bağlı oluşumların kontrol ettiği toprakları terk etmesi ve silahlı eylemlerine son vermesi gerekiyor.

Bölgede çok sayıda paralı asker var. Birçok devlet bu paralı askerleri destekliyor. Paralı askerlerin kontrolü altındaki alanlar, bu örgütlerden temizlenerek sivil halka ve meşru devletlere bırakılmalıdır.

Türkiye'yi sınır ötesi operasyon yapmamaya çağıran veya uyaranların bu örgütlerle nasıl mücadele ettiği de ortada! Bu terör örgütleri sürekli olarak desteklenmektedir.

Her devlet, kendi çıkarı için açıklamalar yapar, araştırmalar yapar ve askeri güç gösterileri yapar. Tek fark, Türkiye'nin milyonlarca mülteciyi bir yük olarak taşımasıdır. Bölge huzura kavuşmadan bu mültecilerden kurtulmak pek mümkün görünmüyor.

Türkiye'deki muhalefet içinde sığınmacılara karşı olanlar arasında sınır ötesi harekâta karşı olanlar da var. Sığınmacılar gönderilmeli ama Türk ordusu sınır ötesi operasyonlar yapmamalı, hatta kontrol ettiğimiz bölgeleri Suriye rejimine bırakmalı.

Hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin olmaz.  

Böyle bir diplomasi ve ulusal çıkar olamaz. Bu fikir, tamamen İran ve Rusya'nın arzusunu yansıtıyor.

Türkiye gerekirse Yunanistan ile sıcak bir çatışmaya girer ve gerekirse Suriye ve Irak'ta sınır ötesi harekâtlar yürütür.

Türkiye'yi sınamak ve tehdit etmek için baskı yapmak isteyenler şu ana kadar bir kazanım elde edemediler.

Türk halkının ve devletinin sınır devletleriyle hiçbir sorunu yoktur.

Bu, ulusal çıkarlarımızı göz ardı etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Sınır ötemizde -çok uzaklardan gelenlerin at koşturmasını- uzaktan uzağa seyredelim!

Tarih boyunca bu ne zaman oldu ki bundan sonra olsun?

.

Muhammed Işık, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI