Türkiye'nin Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı Anlaşması ve Libya -2

Yasemin Bağoğlu

5 yıl önce

Libya’daki iç savaşta Hafter de isyancıların önemli komutanlarından biriydi. 

Kaddafi'den intikam almak için savaşa katıldı ve önemli komutanlıklar yaparak liderin düşüşünü hızlandırdı. Bu yaptığıyla kendi kişisel intikamını almış olsa da ülkesini mahvetti.

Kaddafi düştükten sonra Libya tabii ki felah bulmadı. 

Baştan aşağı harabeye dönüp mahvoldu. 

Başına buyruk hareket eden kabileler, örgütler, çeteler, milis güçler, yozlaşmış askerler ve polisler, her yerden patlak veren güvenlik sorunları... 

Kaddafi sonrası böyle bir Libya doğdu.

2011-14 arası dönem, çalkantılarla geçti ve merkezî bir otorite kurulamadı.

Halife Hafter, bundan sonra emrindeki az sayıdaki adamla, Batı ülkelerinden tamamen ümidini keserek ülkenin doğusuna gitti ve Tobruk'ta kendi hükümetini kurdu. 

Sovyet savaş akademilerinde eğitim gördüğü için, disiplin nasıl sağlanır, demir yumruk nasıl kullanılır biliniyordu. 

Mareşal Jukov'un meşhur ceza taburlarına benzer ekipleri Libya’nın doğusunda da kurdu. 

Hafter önderliğindeki bölgede asker kaçağı, başıbozuk milis, aşiret üyesi, suçlu, kaçakçı ve radikal dinci terörist olarak gösterilen binlerce kişi, Hafter'in askerleri tarafından kurşuna dizilip toplu mezarlara gömüldü.

Yapılan yargısız infazların boyutu tam olarak bilinmemekle birlikte, Hafter'e tam bir otorite ve kendi bölgesine de diğer bölgelere göre görece güvenlik ve refah getirdi.

Bu dönemde Trablus'un başını çektiği, Birleşmiş Milletler tarafından da tanınan hükümet, tam bir acz içindeydi. 

General Hafter'in idaresindeki topraklar, tek elden ve demir yumrukla idare edilirken, Trablus hükümetinin idaresindeki topraklar her köşe başını bir çete reisinin tuttuğu bir çöplüktü.

Trablus'ta düzeni sağlayacak bir lider de olmadığı için, durum aynen böyle devam etti. 

Yıl 2014, Libya'nın en karanlık yılı. 

Demir bir otorite ve güçlü bir lidere herkesten çok ihtiyaç vardı ve bu lider, beğenin ya da beğenmeyin, General Hafter'di.

Hafter ilk önce Bingazi, Derne ve Ecdebiye gibi şehirleri El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerden uzun çarpışmalar sonrası ele geçirdi. 

Bu sırada Trablus orduları da ABD'nin yönlendirmesi ile Sirte şehrini kontrol eden IŞİD'e karşı operasyon başlattı. 

Çarpışmalar 6 ay sürdü ve şehir tamamen harabeye döndü. 

Trablus ordusu, IŞİD karşısında yenilgi üzerine yenilgi aldı ve 4.000 askerini kaybetti. 

En sonunda Amerikan Akdeniz Filosu uçak gemileriyle Sirte'ye müdahale etmek zorunda kaldı. 

IŞİD direnişi başka türlü kırılamadı. 

Bu, Trablus birliklerinin aldığı ilk ciddi yenilgi oldu. 

Birliklerin başı bozuk tavırları, askerden çok çapulcu olmaları ve zoru görünce kaçmaları yüzünden IŞİD, deyim yerindeyse Trablus ordusunu eleğe çevirdi. 

Trablus'un mevcut zayıflığı ve bunun doğuracağı sonuçlar ise Ankara tarafından zamanında fark edilemedi.

Türkiye, o dönemlerde (2014-2016) FETÖ vs. yüzünden yurt dışında en başarısız olduğu dönemini yaşıyordu. 

CIA'in FETÖ eliyle Türk devletinin içine sızması yüzünden, MİT doğru düzgün başarılı operasyon yapamaz hale gelmişti. 

Libya’da, Trablus'un bünyesindeki zayıflığı Türkiye’nin fark edemeyişinin bir nedeni de budur. Ama bu mazeret sayılmaz. 

FETÖ, devlet içine çöreklenip dış istihbaratı felç ettiyse bu yine Türk devletinin sorunu ve sorumluluğudur. 

Konuyu dağıtmamak için tekrar sahaya dönelim:

Trablus'un ABD'ye yaranmak için IŞİD üzerine bütün gücüyle saldırdığı dönemde Hafter, tam bir sessizliğe büründü. IŞİD ve Trablus arasındaki savaşı sessizce izledi. 

Trablus, günden güne zayıflarken kuvvetlerini topladı ve en uygun zamanda saldırıp ülkenin merkez sahilinde bulunan “Petrol Hilali”ni ele geçirdi. 

İşte bütün savaşın dönüm noktası...

-Devam edecek-

.

Yasemin Bağoğlu, dikGAZETE.com

Yazının ilk bölümü için tıklayın: Türkiye'nin Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı Anlaşması ve Libya -1

https://www.dikgazete.com/turkiye-nin-dogu-akdeniz-kita-sahanligi-anlasmasi-ve-libya-1-makale,1948.html

YAZARIN DİĞER YAZILARI