Türkiye, kuruluşunun 100. Yılını kutlarken bir taraftan da seçime gidecek.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye için dönüm noktası olacak.
Bu seçimde Cumhur İttifakı’nın önderliğinde tasarlanan ve siyaseten/ idari olarak tatbik edilen Başkanlık Sistemi ile Millet İttifakı’nın geriye dönüş olarak algıladığımız “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” talebi, seçmenin iradesine sunulacak.
Seçmenin önüne getirilecek diğer bir konu da Türkiye’nin Dış Politikası.
Mevcut iktidarın Çok Katmanlı/ Çok Kutuplu ve Girişimci İnsani Dış Politikası ile Millet İttifakının bir süredir dillendirdiği Batıdan Teknoloji/ Para Aktarımı ile Waşington/ Brüksel’de daha fazla görünelim (Batı Kampından Kopmayalım) söylemi de sandıkta karşılığını bulacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan: “Türkiye Yüzyılı Eylem Planı” ile Türkiye’nin nereden nereye geldiği tescil edildi.
Türkiye Yüzyılı; Türkiye’yi ilgilendirdiği kadar Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Kafkaslar’dan Afrika’ya uzanan gönül coğrafyasını da ilgilendiriyor.
Türkiye, kendi güvenlik kaygılarını gidererek bölge ülkelerine huzur, ekonomik kalkınma ve dayanışma önerisi sunuyor.
Bölgesel ittifaklar, beraberinde küresel platformlarda da ortak hareket edebilme kabiliyetini geliştiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Uluslararası toplantılarda Türkiye’nin uyguladığı ve gelecekte tatbik edeceği politikaları bire bir devlet başkanlarına anlatması; Jeopolitik Alanı genişletiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özbekistan’ın Semerkant şehrinde, farklı tarihlerde düzenlenen Şanghay İşbirliği ve Türk Devletleri Teşkilatı toplantılarına katılarak paydaş devlet başkanları ile önemli kararlara imza atması; Türkiye’nin aldığı mesafeyi gösteriyor.
Cumhurbaşkanı; Amerika, Endonezya, Rusya, Ukrayna, İran, Bosna Hersek, Sırbistan, İspanya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Çekya, Hırvatistan, Senegal, Kazakistan, Katar gibi birçok ülkeyi ziyaret etti.
Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği siyasi ve askeri destek ile kazanılan Karabağ Zaferi, hem Azerbaycan hem de Türk Dünyası için muhteşem bir gelişme oldu. Cumhurbaşkanı’nın defalarca Azerbaycan’a gitmesi, kardeşliğin zirvesi olarak değerlendirilmeli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan en son 13/ 14 Aralık’ta Türkmenistan’da; Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Devlet Başkanları Zirvesi’ne katıldı.
Türklerin Oğuz Boyu’na mensup üç devleti; Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın Hazar Denizi kıyısında bir araya gelip Enerji Lojistiği/ Taşınması ile ilgili önemli kararların alındığı biliniyor.
Türkmen Gazı, Hazar Denizi üzerinden Azerbaycan’a oradan da Türkiye’ye transfer edilecek. Türkiye, bu gazı hem kendi ihtiyacı için kullanacak hem de Avrupa’ya ihraç edecek.
Küreselleşen/ Çok Kutuplu dünya siyasetinde Türkçe konuşan devletlerin bir araya gelip, birlik ve beraberliği pekiştirmeleri sadece ekonomik kalkınmayı sağlamayacak; aynı zamanda bu ülkelerin ulusal güvenliklerini de güçlendirecek.
Bu durumun yansımasını Karabağ’da gördük. Kıbrıs’ta da muhtemel bir iyileşme süreci başlayacak
Türkçe konuşan ülkelerin stratejik ortaklığının, kabiliyetlerinin ve gücünün küresel ölçekte enerji ve ulaştırma projeleriyle her geçen gün daha da güçlendiğini tüm dünyaya gösterdi.
21. yüzyılın ilk on ülkesi arasında yer alacağı ifade edilen Türkiye; Kuzey- Güney ve Doğu- Batı Enerji/ Ticaret Koridorlarının aktif katılımcısı ve alt yapısını buna göre inşa etti.
Türkiye, dahil olduğu Stratejik İttifakların güvenilir dost ülkesi.
Türkiye, durduğu yeri çok iyi biliyor.
Uluslararası camia; Türkiye’nin konumunu çok iyi biliyor ve bu duruma göre kendilerini konuşlandırıyor.
“Attığın Taş Ürküttüğün Kurbağaya Değmedi” deyimi var ya!..
Türkiye’nin Attığı Taş; Ürküttüğü Kurbağaya Değdi.
Türkiye’nin Barış ve Huzur eksenindeki hikayesi; Uluslararası Hegemonik Şer Cephesini hem ürküttü hem de rahatsız etti.
CIA ve Pentagon’nun (Amerika Genel Kurmayı) Psikolojik Harp Danışmanı, Tescilli Türkiye Düşmanı, PKK/ FETO Terör Örgütü destekçisi Michael Rubin; Yunanistan’ın merkez politikalarını savunan Kathimerini Gazetesi’nde 19 Aralık’ta çirkef bir makale kaleme almış.
Makale aynı zamanda; Michael Rubin’in de çalıştığı American Enterprise Institute( Amerikan Girişim Enstitüsü/ AEI) adlı düşünce- strateji kuruluşunun veb sayfasında da yayınlandı.
Michael Rubin; üniversitede Biyoloji okumasına rağmen; Tarih alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. Pentagon’da uzun süre çalışan Rubin; İran, Irak ve Yemen’de bulundu.
Bir süre Irak Kürt Bölgesel Yönetimi/ Kuzey Irak Üniversitelerinde ders veren Rubin; başta Türkiye ve İran olmak üzere Ortadoğu uzmanı olarak AEI’da Kıdemli Uzman olarak çalışıyor.
Zaman zaman sosyal medyada Türkçe paylaşımlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ederek, Türkiye’nin dış politikalarını eleştiren Rubin; Yahudi kökenli bir aileye mensup.
Rubin’in, kendisi gibi dış politika uzmanı olan Anna Borshchevskaya (Rus Yahudi kökenli) ile evli olduğu bilinse de çok detaylı bilgi yer almıyor.
AEI her ne kadar Amerikan (Waşington) hükümetinden bağımsız/ sivil görünümlü düşünce kuruluşu olsa da CIA ile irtibatlı çalıştığı bilinmektedir.
Rubin, “Avrupa 2.0 Yunanistan ve Kıbrıs'ta Başlıyor” adlı makalesine; Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’ndan Avrupa Birliği’ne giden süreci anlatarak başlamış.
Sanayi Devrimi sonrası endüstrinin temelini çelik oluşturmuş; demirden çelik üretimi için de enerjiye ihtiyaç duyulmuştu. Enerji tedariki için kömür kullanıldı.
Avrupa’nın sanayide ve ekonomide yükselen ve tekelleşen gücü Almanya, diskalifiye edilerek sisteme katılmıştı.
Avrupa Birliği, günümüzde Avrupa’ya huzur ve barışı getirerek, ekonomik büyümeyi de sağladı.
Rusya’nın güvenlik gerekçesi ile Ukrayna’ya savaş açması Avrupa Birliği’nin enerji tedarik zincirini kopardı.
Rubin’e göre tarih tekerrür ediyor. Rusya, Avrupa’yı tehdit etmek ve şantaj yapmak için Enerji Tekelini (Doğal Gaz) kullanıyor.
Doğrudur, Rusya ekonomik yaptırımlar karşısında Doğal Gazı silah olarak kullanmaya başladı. Dünün kömürünün yerini Doğal Gaz aldı.
Rubin; Türkiye’yi de bu süreçte Rusya ile birlikte Gaz Transferi için Avrupa’yı tehdit ettiğini yazıyor.
Rubin’e göre Avrupa Birliği bürokratları (Avrokrat) Ege adalarını pazarlık için kullanıyor.
Rubin, Avrupa Birliği’ne ayar çekerek; Avrupa’nın savunmasının Ege Adalarından başladığını söylüyor. Ege Adaları ve Kıbrıs’ı, Avrupa’nın Cephe Hattı olarak tanımlanıyor.
Rubin; Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci güç olarak yazıp, Rumları etnik temizliğe maruz bırakacağını söylüyor.
Avrupa Birliği bürokratlarına çağrı yapıp; KKTC’yi hiçbir surette tanımamaları gerektiğini aksi takdirde, tanırlarsa eğer Avrupa Birliği Düzeninin öleceğini belirtiyor.
Rubin’e göre KKTC tanınırsa; Avrupa’da Rusya güdümünde birçok devlet ortaya çıkar.
Rubin, aynı şekilde Amerikan Hükümetini de uyararak; Amerikan Dışişlerini dar görüşlülükle suçluyor. Washington, sözde ekonomik fizibilite eksikliği nedeniyle EastMed Boru Hattın’a verdiği desteği geri çekerek müttefiklerini tehlikeye atıyor.
EastMed Boru Hattı, Türkiye'den geçen boru hatlarından daha pahalı olabilir; ancak Kıbrıs'ın yeşil hidrojen yakıtını taşımak gibi daha fazlasını yapabilir. Amerika’nın yanlış politikaları sonucu Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman istediğini yapabilecek hale geliyor.
Rubin; Avrupa’yı korkutarak; çözümsüzlüğü öneriyor. Güya; Türkiye; Uluslararası Deniz Hukuku Normlarını çiğneyerek Doğu Akdeniz’in ve Kıbrıs’ın gazını yağmalayacakmış.
Türkiye; Doğu Akdeniz’de Egemenlik Hakkı iddia ederek İsrail ve Kıbrıs Gazının; Yunanistan ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya taşınmasını engelleyecekmiş.
Avrupalı Liderler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istek ve taleplerini kabul ederlerse; Mısır ve Akdeniz’deki Avrupa’nın enerji yatırımları havaya uçacakmış.
Avrupalı Liderler, Putin’e güvenip yanıldıkları gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da güvenirlerse hata ederlermiş.
Rubin yazısını tamamlarken; Türkiye’nin Gaz Tekeli haline gelmesinin engellenmesini istiyor. Fransa’nın İngiltere’ye denizden tünel ile bağlandığı liman kenti Calais’ten, Yunanistan’ın Meis Adası’ndaki Kastellorizo Köyü’ne kadar barış ve huzur için Ankara durdurulmalıymış.
Rubin, burada noktayı bırakıyor: “Avrupa yanlış tercih yaparsa bedelini EURO ile değil KANLA öder.”
Michael Rubin, Okyanus ötesinden çirkef bir yazı ile “Barış ve Huzur” vadederek Avrupa’yı tehdit ediyor.
Amerika bazen niyetini açıktan belli etmiyor ama Michael Rubin gibi ajanları vasıtası ile Dünyaya ayar çekmeye kalkıyor.
Hey Dostum! Sizi biliyor ve takip ediyoruz.
Türkiye’nin niyeti ve hedefi belli; Biz, 72 Millete, hor bakmıyoruz.
Biz bu mübarek toprakların hakiki sahibiyiz, malikiyiz, bekçisiyiz. Gerekirse kan dökeriz, can veririz. Hak neredeyse onun peşinden gideriz.
Dünyada dostça yaşamak arzusunda olanlara selam olsun.
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://www.aei.org/op-eds/europe-2-0-starts-in-greece-and-cyprus/
https://www.ekathimerini.com/opinion/1200579/europe-2-0-starts-in-greece-and-cyprus/
https://www.dikgazete.com/haber/rubin-den-tehlikeli-tahminler-191737.html