?>

Türkiye, devasa bir lojistik üs olma yolundaki çalışmalarının son aşamasına geçmiştir

Ali Karani

3 yıl önce

TÜRKİYE, DEVASA BİR LOJİSTİK ÜS OLMA YOLUNDAKİ ÇALIŞMALARININ SON AŞAMASINA GEÇMİŞTİR.

Türkiye, lojistik bir üs olmaya emin adımlarla ilerlerken, tüm dünyanın irili ufaklı şirketleri de Türkiye’ye yerleşmeyi temel stratejileri olarak belirliyorlar ve Türkiye’ye yerleşiyorlar.

Ticaret, güvenli, istikrarlı, avantajların sunulduğu ve son tüketim noktasına yakın lokasyonlar tercih eden bir anlayışa sahiptir.

Ürünlerin üretilmesi, pazarlanması, transferinin yapılması ve ardından servis ve yedek parça teminlerinin garanti altına alınması, ticaretin sürekli olarak akmasında etkin sebeplerdir.

Vurgusunu yaptığımız tüm bu biri bir diğerinden farklı iş kollarının stratejik bir lokasyonda yerleşik olması, ticaretin can alıcı kısmıdır.

“Anadolu coğrafyası, ticaretin konforlu yapılabilmesi için aranılan tüm bu şartları, coğrafik konumu gereği rahatlıkla sunabilen kilit bir noktadadır” dersek, “buna karşı çıkacak olanı bulmak mümkün değildir” diyebiliriz.

Çeşitli uluslararası markaların Türkiye’ye yerleşmesi, ayrıca Türkiye’nin de kendi markalarını üretiyor olması, ilk aşamada ürün çeşitliliği konusunda arz çeşitliliği sunarken, girişimci Türk iş adamlarının, çevre ülkelere konumlanmış olması ve bu şekilde iletişim, pazarlama, teslimat konularında bir diğer avantajı da ticarete sunmaktadır.

Uzun ömürlü ticari ilişkilerin temellerinin atılmasını amaç edinen Türk Ticaret Merkezleri’nin de (TTM) tüketim sirkülasyonunun hızlı olduğu potansiyel kilit üs noktalarda kurulmuş olması, ürün arzı sahiplerinin ve dahi tüketicilerin de Türkiye’ye gözlerini dikmesini tetiklemiştir diyebiliriz.

Dünya globalleşirken, ticaretin ve ekonominin belirli merkezlere bağlanması ve bu merkezlerden yönlendirilmesi, hem ticari akış üzerindeki otokontrolün komplikasyonlarını ortadan kaldırmakta, hem de parasal akışın hızlı şekilde gerçekleşmesi avantajını da sunmaktadır.

Yazımızın bu noktasından sonra anlatmaya gayret edeceğimiz konuya geçelim isterseniz!..

- Türkiye, ana arter bağlantı yollarının yapımını büyük oranda bitirmiş durumdadır.

- Demiryolu bağlantı güzergahlarının inşası son aşamaya gelmiştir.

- Üretimi besleyen enerji tedarikinde tüm yatırımlarını bitirmiş ve faaliyete sırasıyla geçirmektedir.

- Ön hammadde tedarikinde tüm projelerini “karma özel şirketler” üzerinden faal çalışır aşamaya taşımıştır.

- Çevre ülkelerde yaşanılan savaşlar sonucunda yurtlarını terk etmek zorunda kalan insanlara kucak açarak, yaşanılan büyük bir trajediyi, hayata bağlanma kodlarına dönüştürerek, Anadolu’da işgücü çeşitliliğine dönüştürmüştür.

- Yapılan tüm hamleler ile birlikte Türkiye, bir geçiş güzergahı (köprü) olma noktasından, “iletişimin ve ticaretin merkez üssü” olması noktasına taşınmıştır.

Ticarette lisan çeşitliliğinin, farklı bakış açılarından dünyayı anlamak için karma kültürel bakış açısının çeşitliliğinin, bilgi birikimi ve ekonomik birikimlerinde Türkiye’ye akıyor olması, ister istemez Anadolu’yu merkez konuma ve lojistik üs olma noktasına taşımaktadır diyebiliriz.

“Dünyada söz sahibi olmak istiyorsan, dünyayı bünyende barındıracaksın” sözünü takip etmek böyle bir anlayış gerektirmektedir aslında.

Yumuşak karın” veya zaaf olarak görülerek menfaat için kullanılmak istenilen Türkiye’deki iç çekişmelerin artırılması, dışarıdan gelip de Anadolu’da işleyen sistemi domine etmek isteyenlerin sürekli olarak elde etmek istedikleri durumdur.

Aslında, Anadolu coğrafyasında yaşanılan tüm çekişmelerin temelinde yatan “çatışma”nın sebebi, tam da oluşturulmasına gayret edilen “Merkezi Lojistik Üs”teki söz söyleme üstünlüğünü elde etme mücadelesi olarak görülmesi gerekmektedir.

Çevre coğrafyalarda oluşturulan karışıklıkların ise oluşan bu merkezi lojistik üs ile kurulacak ilişkilerin, çevre coğrafyalardaki küçük merkezlerde oluşacak üslerin sahibi olma gayretleri olarak okunmalıdır diye düşünebiliriz.

Rusya ve Ukrayna çatışmasında Rusya, bu denklemin dışına itilmek istenirken, Türkiye ise tam merkeze oturtulmak istenmektedir kanaati ağır basmaktadır.

Türkiye, yapması gereken yeni ticari reformlar ile birlikte altyapısını hem dünya ile entegre olma noktasına dikkatli şekilde taşımalı, hem de Anadolu topraklarının dışında kalan coğrafyalardaki altyapısını da çeşitlendirerek güçlendirmeli ve Anadolu coğrafyası dışında kalan bölgelerde, yakınlaşmayı ve işbirliğini artırmalıdır.

Çatışmaların ve dışlamaların sinir uçları soğutulmalı ve geçiş güzergahlarının çoğaltılması noktasında çeşitli alternatiflerin de oluşturulması olmazsa olmazlardandır. 

Anadolu ile Suriye’nin kuzeyi “Rojawa” ve Irak’ın kuzeyi “Süleymaniye” denklemindeki iletişimin geliştirilerek artırılması, ticaretin önünde oluşturulan kuşatmanın ortadan kalkmasını tetikleyecektir.

Böylelikle ticari iletişim halinde olunamayan ekonomik akışın, merkez üs olan Anadolu topraklarına dahil olmasının da önü açılmış olacaktır.

Son Söz;

Günümüz dünyasında ticaret sınır tanımıyor, siyasi ve politik gerginlikler, ticaretin başlatılması ile doğal rotasını bulacaktır.

Saygılarımla.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI