İstiklal Harbi yıllarını hatırlayın. Savaş sadece düşman işgaline değil yokluğa karşı da verilmedi mi!..
Ankara Hükümeti’nin en zorlu günlerinde Moskova merkezli Bolşevik rejiminin politik desteğini küçümsemeyin.
Bu dayanışma, hiç aksamadan sürdürüldü. “Soğuk Savaş” döneminde dahi Türkiye, Atlantik ekseninde yer almasına rağmen, Sovyet Rusya’nın tekerine çomak sokmadı.
Sovyet Rusya da NATO üyesi Türkiye’yi diğer üyelerden farklı değerlendirdi. Türkiye’nin sanayi hamlesine teknolojik katkı sundu.
Demek isterim ki Türkiye; NATO içinde ABD ve Avrupa ile ilişkilerinin en sıkı-fıkı olduğu bir dönemde bile Rusya ile Cumhuriyet’in fabrika ayarlarını muhafaza ederek kuruluş hukukunu korudu.
Hem de bunu “Tam Bağımsız Türkiye” ilkesine sadık kalarak NATO konsepti içinde başardı.
- “Atlantik ve Avrasya güç mücadelesi halen tüm hızıyla devam ediyor…” YANLIŞ!..
- “Washington ve Londra merkezli Atlantikçi güç mücadelesi halen tüm hızıyla devam ediyor…” DOĞRU!..
Türkiye'de Atlantikçi partiler say say bitmez. Atlantikçiler de, Amerikancılar ve Avrupacılar olmak üzere ikiye ayrılır.
Avrupacılar da ikiye ayrılır; Berlin odaklı, Londra odaklı. O nedenle bazı politikacılar İngiliz Ekolü’nden bazıları da Alman Ekolü’ndendir.
Avrasyacı kaç parti sayabilirsiniz?
Sağdan sayın Vatan Partisi soldan sayın Vatan Partisi. Hatta öyle ki tarih sahnesinden silinen Türkiye Komünist Partisi’nin türevleri dahi Avrasya çizgisinden uzak.
Türkiye'deki Atlantikçi yapılanma, Washington ve Londra arasında med-cezir yaşıyor. Sahadaki asker kökenli politik aktörlerin NATO eğitimli olması ne kadar doğru ise Londra ile yollarının kesiştiği de o kadar doğru.
Eğer, Gül-Babacan rotasının Kraliçe’nin eteklerindeki dudak izini fark ettiyseniz İngiltere'nin Erdoğan’ı istemediği sonucunu çıkarabilirsiniz.
Bir ara Fehmi Koru, Londra’da yıllar önce çekilmiş bazı fotoğrafları paylaşmıştı. O fotoğrafları bulun inceleyin o zaman ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir.
-Hulusi Akar, Abdullah Gül, Şükrü Karatepe Londra günlerinde...-
Londra bankerleri Erdoğan'ı kendi çıkarları açısından kullanışlı bulmuyor.
“A” planları Erdoğan'ı sandığa gömmek. “B” planları alışageldik militarist darbe yöntemi.
Ancak bu darbe, öyle tanklarla toplarla yapılacak sanıyorsanız şimdiden hayal kırıklığınız kutlu olsun.
“A ve B Planları”nın, Erdoğan’a yansıması…
-Perinçek ve Aydınlık'ın hazırladığı "Taraflar" tablosu...-
Mahalli idareler seçimleri iktidar partisinin açık ara yenilgisini perçinledi. Erdoğan gibi deneyimli bir siyasetçinin bunu doğru okunmaması mümkün mü!
İngiliz aklı, Erdoğan’ın; partisinde ve hükümette değişikliğe gidebileceği öngörüsünden hareketle Erdoğan'ı bu değişikliğe zorlayacak fiziki şartları oluşturuyor.
Her şeyden önce, seçim sonuçları “de-facto” durum.
İngilizler, Davutoğlu ve Babacan'ı Erdoğan üzerinde baskılayarak, Erdoğan’ın değişikliğe gitmesini sağlamaya çalışıyorlar.
Erdoğan'a sağdan soldan, asker kökenli bir politikacıyı, “Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı” olarak atamasını acaba kimler telkin ediyor olabilir?
Eğer bu sağlanırsa, “A Planı” başarıyla tamamlanmıştır. Gerisinin çorap söküğü gibi gelmesi işten bile değil. “B Planı” ise çantada keklik.
Erdoğan'ın herhangi bir nedenle görevden çekilmesinin temini ile asker kökenli politikacı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oluverir.
Adım “Hıdır” yazım budur.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete