Suriye’deki gelişmelerle ilgili görüşmeler yapmak üzere Rusya'ya giden Milli Savunma Bakanlığı heyeti, çalışmalarını tamamlayarak Türkiye'ye döndü.
Bu görüşmelerde 5 Şubatta Washington'da ABD ve Türk Dışişleri Bakan ve heyetlerinin Suriye’ye yönelik temaslarında varılacak mutabakat metni de müzakere edildi.
Moskova Nehri üzerinde en popüler Frunzenskaya dolgu üzerinde yer alan ve Kremlin Sarayı yakınlarındaki Znamenka Caddesi'nde bulunan Rusya Savunma Bakanlığı binasında gerçekleştirilen toplantılarda, dört katılımcı ülkenin istihbarat raporlarına yansıyan konular masaya yatırıldı.
ABD’nin, Suriye'deki askeri mevcudunun kalıcı olmadığı ve Trump yönetiminin tasarruf tedbirleri ve dünya tehdit algısı konsepti çerçevesinde Rusya ve Türkiye ile çarpışmak istemediği de ifade edildi.
Buna sebep olarak ta Trump'ın ulusal acil durum ilan etme hazırlığı gösterildi.
Moskova’da Rus yetkililerin yanısıra İran ve Suriyeli yetkililerin de katıldığı toplantılarda, Putin tarafından gündeme taşınan Adana Mutabakatının güncellenmesi ve yeniden işlerlik kazanması ele alındı.
Ayrıca 14 Şubat'ta Soçi'de gerçekleştirilecek Putin - Erdoğan ve Ruhani'nin katılacağı üçlü zirvede görüşülecek konu başlıkları belirlendi ve üç liderin ortak açıklamasının diplomasi dili oluşturuldu.
İdlib’deki terör örgütlerinin yavaşlatma çabalarına rağmen Türkiye'nin sorumluluğunda sürdürülen işbirliğinin hem önemli hem de sürdürülebilir olduğu belirtildi.
Moskova'daki görüşmelerde Rusya, İran, Suriye ve Türkiye'den katılan yetkililer, Münbiç ve Fırat’ın doğusundaki duruma yönelik, iki ana hususun ön plana çıkmasını kararlaştırdı.
Birincisi; Türkiye’nin, bölgedeki PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütünden kaynaklanan güvenlik kaygılarının giderilmesi konusunda karşılıklı anlayış birliği içinde olunduğunun vurgulanması.
İkincisi ise özelikle Türk yetkililerin ifadece edeceği gibi, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde terörün her türlüsü ile mücadelede karşılıklı işbirliğinin öneminin bir kez daha teyit edilmesi.
Türkiye tereyağından kıl çeker gibi İdlip bilmecesini çözüyor…
Ruslar, İdlib’in terör örgütlerinden arındırılmasında çok hassas olduklarını saklamıyor.
Hatta zaman zaman görüştükleri Türk yetkililere bu konuda “mahalle baskısı” bile yaptıkları söylenebilir.
Ancak Türk birlikleri de bölgede çelik-çomak oynamak için bulunmuyor. Savaşın sosyolojik gerçekliklerine göre belirlenen stratejiyi uyguladıkları söylenebilir.
Türkiye’nin İdlip stratejisi üç aşamalı.
Birinci aşama; İdlip’te yerleşik farklı terör gruplarının tek çatı altında toplanmasının sağlanması. Böylelikle liderlik yarışına giren terör gruplarının birbirlerini tasfiye etmesinin önünü açıldı.
İkinci aşama; gücü ve liderlik kapasitesi ön plana çıkan terör grubunun İdlip’ten çıkmasını sağlayacak her türlü ikna yöntemlerinin denenmesi.
Üçüncü aşama ise silah bırakan unsurların bölgeden tahliyesi ve İdlib’in tamamen Astana ve Soçi görüşmelerinde belirlenen yasal statüsüne kavuşturulması.
Heyet Tahrir Eş Şam Suudi parası ve Selefi ideolojisiyle beslenen Türk düşmanı terör gruplarını yok etti…
Birinci aşama geçildi. Heyet Tahrir Eş Şam HTŞ, diğer küçük ve asi gruplara iki seçenek sundu. Ya kendilerine katılacak ya da idlip’ten çıkıp gidecekler veya çatışarak öleceklerdi.
Çatışmayı tercih edenler yok edilerek tasfiye edildi. İdlib’in denetimi tamamen Heyet Tahrir Eş Şam’a geçti.
Bu arada “kurt dumanlı havayı sever” sözü gereği, Türk ve İslam düşmanı terörist unsurlar, sahaya inen özel kuvvetler mensuplarınca “tahtalıköy”e biletleri kesilerek yolcu edildi.
Hatta, HTŞ içinde Türk düşmanlığı öne çıkan ‘Şeri liderlerinden’ Mısırlı Vaiz Ebu Yekzan El Mısri tasfiye edildi, gruptan uzaklaştırıldı.
Ebu Yekzan, sivil hedeflerin de vurulmasına fetva verdiği “Müslümanın Müslümanı öldürmesinin caiz” olduğunu dini görüş olarak açıklıyordu. Hatta terörist unsurlarla savaşan Türk Ordusunu tekfir ettiği videosuyla gündeme gelmişti.
Kim bilir belki de kafir ilan ettiği Türk sınırını yanlışlıkla geçmiş, kendi verdiği fetva uyarınca kafasına sıkılmıştır?
Şimdi İdlip’te ikinci aşama sonlanmak üzere. HTŞ içinde yer alan Kafkas, Arap ve Doğu Türkistanlı unsurlar ayrıştırılıyor.
Özellikle Avrupa Ülkelerinden örgüte katılanlar Ürdün güzergâhıyla Suudi Arabistan’a UMRE ziyaretçisi kisvesiyle gönderiliyor ve oradan dağıtımları yapılıyor.
HTŞ ile bölgedeki Arap aşiret liderleri üzerinden temas edildiği, silah bırakmalarının an meselesi olduğu belirtiliyor.
Üçüncü aşama için 5 Şubat ve 14 Şubat görüşmeleri etkili olacak.
Çünkü Washington'da 5 Şubat'ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katılımıyla Suriye ile ilgili bir toplantı gerçekleştirilecek. Ardından 14 Şubat'ta Soçi zirvesinde Rusya, Türkiye ve İran liderleri bir araya gelecek.
ABD ve Rusya, Suriye’nin geleceği ile ilgili müşterek kararı çoktan vermiş görünüyor. 5 Şubat ve 14 Şubat görüşmeleri Suriye Anayasa çalışmalarını da hızlandıracaktır.
14 Şubat Sevgililer gününde Soçi zirvesi, ne çok anlam ifade ediyor değil mi?
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete