?>

Trump, Kudüs, Katliam, Armageddon, Erdoğan… Birbirine bağlı sorular, çıldırmış ve karanlık mekanizma...

ArşiV-lik- YaZı-Lar...

7 yıl önce

Üst üste iki gün Amerika'nın kalbinden kaleme aldığı birbirine bağlı son iki yazısında Serdar Turgut, Amerika'dan takip ettiği gelişmeler, oradaki durum ve bölgemizde estirilen teröre dair çeşitli noktalara işaret ederken çarpıcı bilgiler aktardı...

İşte önce, "Kudüs'ün arka planı" diye başlık attığı ve çeşitli soruları ortaya sürerek yazdıklar ile bir önceki gün "Erdoğan ve Armageddon" başlığı altında, sapık evanjelistlerin Türkiye, Türkler ve Erdoğan'ı neden ve nasıl ya da hangi kafa ve mantıkla düşman ilan ettiklerine dikkat çeken son yazıya da kaynak teşkil eden, çok daha önemli, okunması ve arşivde bulundurulması gereken yazısı

:

ABD, elçiliğini neden Kudüs’e taşıdı?

Gösterilerde 60’tan fazla kişi planlı ve acımasızca neden öldürüldü?

Trump çıktığı ilk yurtdışı gezisinde neden Suudi Arabistan’da global küre önünde “savaş dansı” yaptı?

Bu danstan sonra Trump tarafından ortaya atılan “nihai barış” ne anlama geliyordu?

Bugün Washington’da iç ve dış siyasi kararların önemli bölümü, hangi gizli örgüt gibi çalışan vakıf tarafından kontrol ediliyor?

Trump tüm Batılı müttefiklerini karşısına alarak bölgemizde bir büyük savaş çıkarmaya neden bu kadar kararlı?

Amerikan yönetiminin derinliklerinde yatan Türkiye ve Erdoğan nefreti nereden kaynaklanıyor?

KARANLIK MEKANİZMALAR

Bütün bu sorular birbirine bağlı ve ortak nedenleri var.

Ancak bunu çözebilmek için Washington’un bilindik kurumlarının işleyişine bakmak yetmiyor.

Asıl cevabı bulabilmek için Washington’daki farklı karanlık mekanizmalara bakmak gerekiyor.

Bunları anlayıp çözümlemek bizler açısından çok önemli; çünkü bu karanlık mekanizmalar bizleri yani Türkiye’yi direkt hedefe koyuyor.

Bu böyle diye kızmak, sinirlenmek yerine sabırla olayı çözümlememiz gerekiyor.

EVANJELİKLER VE NEO-CON’LAR

Aslında şu anda Türkiye’de ve dünyada yaşanmakta olan kaosa doğru gidişatın tam nedenini anlayabilmek için doğrusu bende fazla bulunmayan dinler tarihi bilgisi de gerekiyor.

Çünkü Amerikan devletinde son dönemde yaşanan dönüşümün temelinde bir dini fraksiyonun etkisi var.

Washington’da neo-con’ların yönetim içinde güçlenmeleri yıllar öncesine, ABD’nin Irak’a asker gönderme kararından önceye kadar uzanıyor.

O güne kadar Amerikan dış politikasında belirleyici öğe olarak sunulan “dışarıda demokrasiyi geliştirmek” ilkesinden vazgeçildi ve yerine güç kullanılarak ABD ve İsrail’in arzularını gerçekleştirmek yeni global politikaların esasını oluşturdu.

Hıristiyan Siyonistler, Evanjelik taban ve neocon bürokratlar, yönetimlere damgalarını vurmaya başladılar.

DEVLETİ KİM YÖNETECEK?

Bunlar Ortadoğu politikalarını İsrail’in korunması ve büyümesi üzerine kurmaya başladılar.

Kürdistan projesi ve Türkiye’ye yaklaşımlar da bu çerçevede ele alınmaya başlandı. (Projeyi Pentagon’daki odasında gördüğüm kişi İsrail/ABD çifte vatandaşı bir neo-con’du.)

Bu grup devletin politikalarına yeniden yön verirken, tabanda da Evanjelikler devletin ideolojisine damga vurmaya başladılar.

Trump’ın yönetime gelmesinin biraz öncesine gelirsek, esas amaçları İsrail’in çıkarlarını savunmak olan neo-con’cuların kurduğu “Foundation for Defense of Democracies” (FDD) vakfı, tabandan aldığı güç ve içinde bulunan güçlü insanlarıyla Washington’u ele geçirmeye başladı.

DERİN HÂKİMİYET SAVAŞI

FDD’nin yükselişi, aynı zamanda Amerikan derin devletinin içinde de bir savaş çıkardı.

Eski geleneksel derin devletin unsurları, bu “savaşçı” ya da “şahin” tanımlı kişilerin derin devlet mekanizmalarını ele geçirmelerine direnmeye çalıştı, ama başaramadılar ve Trump’ın da Başkan seçilmesiyle FDD hâkimiyetini garantiledi.

Gina Haspel’in CIA Başkanlığı’na, Mike Pompeo’nun da Dışişleri Bakanlığı’na atanacağının açıklandığı gün Beyaz Saray’ın çok yakınındaki FDD merkezinde kutlama partisi vardı.

Aktif üyeleri arasında eski Türkiye Büyükelçisi ve Türkiye karşıtı EricEdelman,

Türkiye’ye karşı sert politikalar isteyen Frank Gaffney,

Türkiye’den devşirdiği Evanjelik ajanları kullanan Trump’ın eski danışmanı Sebastian Gorka,

Erdoğan’a karşı olan eski başstratejist Steve Bannon,

Türkiye’ye karşı politikaları destekleyen şimdiki Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve

Netanyahu’nun arkadaşı milyarder SheldonAdelson da bulunuyor.

Bunlar bir yandan Evanjelik tabanın nabzını tutarken bir yandan da neo-con görüşlerini devlete yayıyorlar.

VE ARMAGEDDON

O savaş dansının ve Kudüs kararının temelinde bu neo-con’ların, Evanjeliklerin beklediği Armageddon’u çıkarma arzularının payı büyük.

Onlara göre bir yeni düzen kurulmadan önce nihai büyük savaş olacak ve iyi ile kötü karşı karşıya gelecek.

Evanjelik taban ve neocon’lar, iyi tarafın kendileri ve İsrail olduğunu düşünüyorlar.

Kötü tarafın da Türkiye olduğunu yaymaya başladılar.

Çünkü bu kaos planlarına Türkiye’nin engel çıkaracağını düşünüyorlar.

Serdar Turgut, Haberturk -16 Mayıs Çarşamba-

.

****

"Erdoğan ve Armageddon" başlıklı bir önceki yazı

:

GÜLEN’in iade edilmesini talep eden Christian Post yazısı nedeniyle o âleme mecburen konsantre olmak zorunda kaldığımdan, sosyal ve siyasi açıdan fokur fokur Türkiye aleyhtarlığının kaynadığı o dünyada ne kadar saçma ve korkunç söylemler bulunduğunu da gördüm.

İtiraf etmeliyim ki hayatım boyunca böylesine aşırı abartılı dindar tuhaflıklar içeren okumalardan hep uzak durdum ve bundan sonra da böyle olmasına çalışacağım.

Ama gördüm ki eğer Amerika’da gerçekten nelerin olup bittiğini anlamak istiyorsak, özellikle Evanjeliklerin nasıl düşündüğünü, bunlar bize ne kadar saçma gelse de bilmek zorundayız.

Türkiye’de tutuklu bulunan Rahip Brunson’a neden bu kadar tutkuyla bağlılar ve yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’a neden bu kadar çok tepkililer, bunları anlamak isteyen bir gazeteci bu çevrelerin yazdıklarını, konuştuklarını okuyup öğrenmek zorunda.

Meselenin Türkiye’ye yönelik boyutu hayli önemli olduğundan rasyonel düşünceyi bir süre bıraktım ve bu adamların irrasyonel beyinlerinden çıkmış fikirleri de inceledim.

Sonunda bu insanlardaki ve büyük etkilerinin bulunduğu Kongre ve Beyaz Saray’daki Türkiye karşıtlığının neden bu kadar fazla olduğunu anladığımı sanıyorum.

KORKULU BİR RÜYA

Bu insanlar özellikle bölgemizde bir Armageddon’un yaklaştığına inanıyorlar.

Bu, iyinin ve kötünün arasındaki nihai savaş olarak görülüyor ve bu süreçte Hz. İsa’nın da dünyaya, iyinin yanına geri döneceği beklentisi var.

İyi taraf olarak kendilerini ve müttefiklerini tanımlıyorlar.

Şimdi sıkı durun, kötü taraf olarak da Erdoğan’ı tanımlamışlar.

Bunların okuduğu saçmalıklar dünyasında, önemli diye bilinen birçok insanın internet sayfasında Erdoğan “anti Christ” olarak tanımlanıyor.

Bu yayınlardan çok sayıda var ve bu saçmalıkları da binlerce, bırakın bini, milyonlarca insan okuyor ve belki inanmayacaksınız ama bu tipler Amerika gibi bir süper gücün başkentine de tamamen hâkimler; Kongre bunların sözünü dinliyor, Beyaz Saray kontrolleri altında.

“Deli saçması” mı desem yoksa bir korkulu rüya mı bilemiyorum, ama maalesef gerçek bu şu anda.

Yani çıkacak Armageddon savaşında onlara göre kötü taraf Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Bu süreçte dünyaya döneceğine inanılan Christ karşısında bu tiplerin beynine göre Erdoğan da anti Christ olarak yer alıyor.

YÖNETİMİ DE ÇILDIRTTILAR

Anlayacağınız kendisini dünyanın en güçlü devleti olarak gören Amerika, biraz düzgün eğitim almış beş yaşındaki bir çocuğun bile “Anlamsız, deli saçması bunlar” deyip güleceği şeylere inanarak kararlarını verebiliyor.

Yüzde 81’inin Trump destekçisi olduğu bu seçmen kitlesi böyle olunca Türkiye’ye yönelik rasyonel, mantıki bir karar alınabilmesi de imkânsız hale gelmiş durumda Washington’da.

Acıklı ama gerçek maalesef böyle.

Üstelik bu tipler Armageddon’un olacağına inanmakla kalmıyor, bunu yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Örneğin, bakın Kudüs kararına veya İran hakkında yapılanlara.

Kongre üyelerinin ofis telefonları gün boyu susmuyor; “Rahip Brunson’u kurtarın” diyor arayanlar.

Onların düşüncesine göre Evanjelist rahip, Armageddon savaşında düşman olan tarafın elinde tutsak.

Böyle düşünüyorlar, bu nedenle tamamen çıldırmış durumdalar.

Sadece kendi dünyalarında çıldırmakla kalsalar bu zararsız olabilirdi de ama kendileri gibi Kongre’yi ve yönetimi de çıldırttılar ne yazık ki.

Serdar Turgut, Haberturk -15 Mayıs Salı-

.

Yazıda, bazı paragraf ayırmalarla siyahlaştırmaların geneli bize aittir.

dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI