Türkiye, yani ülkemiz ekonomik yönden güçlü olmalı. Ekonominin temeli ise ‘Muhasebe’dir; yani hesap uzmanlığı…
‘Muhasebe’ kelimesinin kökeni; Arapça: muḥāsaba’dan gelmektedir. Manası ise; “hesaplaşma, hesap ilmi” demektir. ‘Muhasebeci’ ise; bu ilmi ve hesapları doğru bir şekilde yapan kişidir.
İşte bu ilmi 50 seneden fazla bir zaman diliminden beri yapan, çalışma temposu esnasında ve iş yerinde onlarca ‘muhasebeci’ yetiştiren genç bir delikanlıdan bahis edeceğim… “Genç” derken ruhu daha 17 yaşında, bedeni ise 70 seneyi devirmiş, halen dünyanın ve yaşamın güç şartlarına çelik gibi direnen bir kale suru gibi ayakta.
Bu büyüğümüzün adı: Hasan Yıldız…
-Hasan Yıldız, Hesap Uzmanı-
Hasan Bey’le tanıştığımızda, kendisi ile tarih kültür ve siyaset konularında istişarelerde bulunduk. Yapmış olduğu ‘Hesap Uzmanlığı’ (Muhasebecilik) konusunda ise bilgiler aldım.
Senelerce hayatını idame ettirdiği ve birçok hesap uzmanının da yetişmesine vesile olduğu mesleğinin; hukuksal, idari ve adli birçok eksiğini gidermek için, devletin ilgili kurumlarına yazılı olarak müracaat ederek başvurmuş.
Bu başvurularından ilginç olanları var.
İlgili kamu kurumlarının vermiş olduğu cevaplar ise çok değişik. Örnek olarak bir kurum; ‘’Müracaatınız tetkik edilmiş, ilgili meslek ile alakalı olarak ileriki tarihlerde bahsetmiş olduğunuz eksikliği ve olması konusunda belirttiğiniz hususu, kanun olarak meclise teklif edilecektir…’’ ibaresi yer almakta.
Bu yazıda anlatacaklarımız genel olarak teknik hususlar olabilir, lakin ülkemizin ve ülkemizde esnafın defterini tutan; işyeri sahiplerinin vergilerinin devlete olan miktarını ayarlayan; mükelleflerin ise bu konuda müdafisi olan bir mesleğin, günümüzde yaşadığı sıkıntıya Hasan Yıldız gibi bir tecrübe ile dikkat çekmek istiyoruz.
Çünkü; ülkemizde ekonomi ve iş-aş sektörünün iyi gitmesi, evdeki hesabın, çarşıya uyması ile doğru orantılıdır. Bu hesapların ticari boyutlarını ise ‘Muhasebeci ve Mali Müşavirler’ tutmaktadır.
İşinde kazanmış olduğu yarım asırlık bir tecrübeyle, ‘Muhasebe’ alanında yapılan bir haksızlığı, hukuk çerçevesinde düzeltmeye gayret eden Hasan Yıldız; Türkiye’de muhasebecilerin sorumlu olduğu kendi mükelleflerinin, denetimlerinde teknik ve haksız bir yöntem uygulandığını; uygulanan bu haksızlığın ise ‘Anayasal’ bir hukuksuzluk’ olduğunu şu şekilde belirtmekte:
***
ŞİKAYETNAME
T.C. ANAYASASI Kanun önünde eşitlik MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 7.5.2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 12.9.2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. (Ek fıkra: 12.9.2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (*)XI.
V.U.K. İncelemenin yapılacağı yer: Madde 139 –Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır. İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkânsız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir.
Bu maddeler bu kadar açıkken, defter ve belgelerini işyerinde inceletebilen küçük esnaf var mıdır acaba? İncelemeye başlanacağı zaman, gerekli gereksiz tüm defter ve belgeler istenir. İşyerinde inceleyin talebi, sen çok zararlı çıkarsın sözlü ihtarı ile hemen reddedilir. 30.000 Defter sayfa adedi evrak yoğunluğu hiç nazara alınmaz. Yazıyı inceleme zahmetine bile katlanılmaz.
Büyük veya bazı mükelleflerin defter ve belgeleri, işyerlerinin özel lüks araç servisi olan, yemek ve ikram servisleri çok mükemmel olan misafirhanelerinde, sekreter ve hostes nezaretinde ve tabii ki yetkili etkili kişilerle uzun süre incelenir.
Belgeleri ibrazınızda köşeye bırakıver denilir. Çok ısrar ederseniz 50 klasör belge, yevmiye defteri, büyük defter ve envanter defteri alındı şeklinde yazı verilebilir. Alınan belgeler için dizi pusulası verilmez, istendiği zaman sen yap biz kontrol edelim denir. Çok zaman detaylı dizi pusulası yapmak belge yoğunluğu ve içeriği açısından verilen 15 günlük süre içinde yapılması mümkün değildir. Deftere kayıtlı tüm belgeler beyanı kabul edilmez. Biz seni tutanak için ararız denir. Defter ve belgeler sözleşmeli meslek mensubundan istendiği halde, tutanak için mükellef aranır şu gün şu saatte şuraya gel. Mükellefin işi müsait mi zamanı var mı önemli değildir. Muhasebecinin gelmesine gerek yok denir.
Tutanak imzası için gidildiğinde işim çok acele imzala bitsin bu iş denir. Teslim ettiğim tüm defter ve belgeleri teslim aldım diye tutanak imzalatılır. Muhasebeci okumak isterse özel vekaletname istenir. Sözleşmem var, siz defteri benden mükellef adına istediniz beyanı kabul edilmez. Zaten 20.000- TL ceza var beyanı ile mükellef kandırılır. Aslında ödenecek ceza 100. 000- TL bulur.
Uzlaşmalar ayrı bir bilmecedir…
Tutanaklar hazırdır ya imzala veya imzalama ama sonucuna katlan denir. İdare neyi uygun gördü ise sonuç odur. İdare lehine bile olsa kabul olmaz, tutanaklar imzalı ve hazırdır çok zaman ilgili kişilerin bile tamamı toplantıda yoktur. Basından duyduğumuz, vergi ve ceza sıfırlama küçük esnafa hiç uygulanamaz.
Hırsız, tecavüzcü katil karakolda bile avukatsız konuşmazken, mükellef sözleşmeli muhasebecisini idareye zor kabul ettirir. Küçük mükellefler tutanaktaki anlamını bilmediği kelimeler yüzünden cezalar öder.
Küçük esnaflarda, hırsız tecavüzcü katil gibi bedelini devletin ödediği avukat yerine incelemelerde sözleşmeli muhasebecisinin mutlaka bulunması gerekmektedir. Bu konuda TOBB, TÜRMOB ve TESOB neden bir çalışma yapmaz çok düşündürücü… Yöneticilerde büyük tüccar gurubunda olduğundan olsa gerek diye mi düşünelim (!).
O zaman yukarıdaki yasalar neden var? İnsanlar eşit olamayacak mı?
***
Makalenin özeti şu; kanunen bir şüpheli göz altına alındığı vakit, devletimiz kendisine ücretsiz müdafi (Avukat) tayin ediyor. Lakin günümüzde iş yerinde ticaretle uğraşan esnaf, devlet tarafından denetime girdiğinde, sözleşmeli çalışıp, ücret karşılığı defterini tutturduğu hesap uzmanını (Muhasebecisi) yanında bulunduramıyor. (Veya yanında istenmiyor)
Akla ve mantığa hatta hukuka aykırı görünen bu idari yürütmenin noksanlığı için gerekli oda birlikleri ivedi düzenleme yapıp günümüz ve ileriki vakitlerde sorun yaşanmadan hem esnafı hem de esnafın defterlerini tutan meslek guruplarının yolunu açıp, net çalışma imkânı sunması elzem gözükmekte.
Buradan kendisini tanımaktan mutluluk duyduğum Sayın Hasan Yıldız ve tüm ‘Hesap Uzmanları’ (Muhasebecilere) selam ediyor; TOBB, TÜRMOB ve TESOB kurumlarımıza bu hususta dikkatlerini celp etmek isterim.
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com