?>

Tiyatro gerçektir, hayat onu taklid eder

Ulvi Alacakaptan

5 yıl önce

Bu ülkede bu “Garip Ama Türkiye”de özellikle politikacılar her alandan çok birlik ve beraberlik içinde oldukları bir tek alan vardır.

Tiyatroya saygısızlık!..

Bir-iki seçme yapalım ve sanılmasın ki bunlar tekil örneklerdir.

Sivas’ta oynuyoruz; Devlet Tiyatrosu salonu olduğu için, oyun başlayınca kapıları kitlerler ve kimseyi almazlar içeri.

Bu da mahzurlu ya!..

Bir yangın, deprem olsa, panik çıksa, Allah korusun…

O ne!..

Oyuna başlayalı yarım saat olmuş, bir kalabalık, paldır-küldür içeri daldı.

Birinci sıraya yayıldıklarından belli, Belediye başkanı ve takımı.

On yıllar geçti; Temel Karamollaoğlu ne bir açıklama ne bir özür.

Bir de bir konuşma şehveti.

Ya hu bu tiyatro…

Önünde, ortasında, sonunda konuşma olmaz” diye yazıyoruz sözleşmelere, takan kim.

Hac’daki facia” üzerine bir “gece”de oynayacağız.

Program saat 19’da başladı; 22.30 olmuş saat, biz daha oyuna başlayamamışız.

RP’nin kadim politikacılarından biri çıktı:

“Kardeşler; biz konuşmayı bilmiyoruz, sözü uzatıyoruz, önceden hazırlık yapmıyoruz…” diye sitem etti ve yarım saat konuştu.

Marmara Üniversitesi’nde MGV Başkanı Nevzat Laleli, Eyüp’te, Ramazan ayında Ali Müfit Gürtuna ve bir bakan konuşma yaptılar ve oyunu izlemeden çekip gittiler.

90’larda bir de “Karate gösterileri” modası ile cedelleştik.

Kılıçla gerdan ve boyunda elma kesme gösterileri…

Ertesi sene, oyunumuza bir sahne ekledik; "Baltayla göbekte karpuz doğrama!"

Büyük karate üstadı “Buruşuk LeeMüslüman oluyor; “Abdurrahman Lee” adını alıyor ve bu gösterisini sunuyordu.

En olumlu örneği sona saklayalım ve “Eski Türkiye”den iki örnek verelim.

Muhsin Ertuğrul, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü; Büyük Tiyatro’da bir oyun, “Gazi” bekleniyor ve gecikiyor.

Muhsin Ertuğrul oyunu başlatıyor.

Gazi, 10 dakika gecikmesine ve ısrarlara rağmen salona girmeyerek 1. Perde’nin bitmesini bekliyor.

2. Perde başında M. Ertuğrul, sahneye çıkıyor.

Ve:

- Muhterem seyirciler! Sn Reisicumhurumuz oyunun başına yetişemediler. Eğer müsaade ederseniz birinci perdeyi yeniden takdim edelim.

Öyle de oluyor.

45 - 46 yılları… Yine M. Ertuğrul, Büyük Tiyatro’da makamında; Kondüvit geliyor:

- Efendim Milli Şef geldiler gidecek misiniz?

Muhsin bey:

“Tabii gidelim” diyor.

Paltosunu giyiyor, şapkasını alıyor ve evine gidiyor.

95 yılı olmalı, Kayseri’ye gittik.

Parkın içinde açık hava sahnesinde oynayacağız 3 gün.

İlk gün, görevlilere söyledim.

- Biz sayın başkan adına oynuyoruz, ilk gün gelmediler. Hiç gelmezlerse dilimden kurtulamazlar.

- Efendim kendileri şehir dışında!

- Biliyorum, Malatya’ya hazırlık maçını izlemeye gitmişler.

İkinci gün de üçüncü gün de yok başkan.

Oyuna başladık, 15-20 dakika olmuş.

Görevli bir çaylak, arkaya geldi:

- Açın ışıkları açın!.. Durdurun oyunu! Vali bey geldiler…

- Ulan it!.. Başlarım sana, ne durdurması!..

Oysa dışarıda kapının önünde Vali beyin arabası.

Hanımıyla gelmişler.

Vali bey sormuş:

- Oyun başladı mı?

- Evet ama yeni; buyrun sayın valim.

- Hayır olmaz…

Hanımı:

- N’olur girsek, bak buraya kadar geldik!..

- Hayır kesin olmaz!.. Çok ayıp olur.

Arabalarına binip gitmişler.

Sn. Saffet Arıkan Bedük, devlet adamlığınız, nezaketiniz ve muhteşem örnekliğiniz için ne kadar teşekkür etsem azdır.

Varolun.

-“Hayatta Oynamam” kitabımdan-

.

Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI