?>

Temsilsizlikten ölüm: Çerkesler

Ülkü Menşure Solak

4 hafta önce

Temsilsizlikten Ölüm: Çerkesler

Bundan yaklaşık bir ay önce, 23 Eylülde Kabardey Balkar Baksan İslamey’de 15 Çerkes, ‘vatsap yazışmaları’ nedeniyle gözaltına alındı. 10 yıl hapisle yargılandıkları davada yöneltilen suçlama aşırılıkçılık.

Kafkasya, Çeçen muhalefetinin yaygın sosyal ağı ve sürekli haber akışı nedeniyle daha çok Çeçenya’da yaşanan çatışma ve insan hakları ihlalleriyle gündem oluyor olsa da diğer cumhuriyetlerde de her şey pek yolunda sayılmaz. Özellikle tarihi Çerkesya topraklarında yaşananlar, sessiz sedasız olup bitiyor ve Çerkes diasporası onlarca yıldır olduğu gibi bunları bilmiyor, bilse de bilmiyormuş gibi davranmayı tercih ediyor.

Peki bu çözüm mü?

2005’te gerçekleşen Nalçik olayları ve sonrasında yaşananları, burada “Kabardey Balkar; sessizce ölüm” (*) başlıklı yazıda anlatmıştım. Yazıyı tamamladığım günden bu yana bir iyileşme olmadı. Sadece bu yılı ele alırsak 11 Nisanda Nalçik ve Çereksky bölgesinde terörle mücadele operasyonları yapıldı. Rus Özel Kuvvetleri, Nalçik'teki bir bahçede ekim-dikim işleriyle uğraşan haberlere ve resmi açıklamalara göre ihbar edilmiş bir “grup” insan bulunduğu gerekçesiyle bölgeye gitti. “Teslim ol” çağrısından sonra çatışma çıktığı ve iki kişinin öldürüldüğü yazıyor kaynaklarda. Fakat kimlikleri ve deliller ile ilgili başka hiçbir detaya yer verilmiyor; “Sabotaj planladıklarından şüphe edilmiş” öyle diyor haberlerde.

22 Nisan gecesi Karaçay Çerkesya Karachaevsk şehrinde devriye gezen polis memurları saldırıya uğradı. Kimliği belirsiz kişiler, onlara ateş açtı ve ardından polisin silahlarını çaldı. Saldırı sonucunda 2 polis öldü, biri yaralandı. Resmi makamlar, saldırıdan Akhmat ve Ruslan Elkanov, Kazbek Dzhazaev, Ruslan Semenov ve Vladimir Averyanov’u sorumlu tutarak arananlar listesine dahil etti. Daha sonra bu kişilerle 29 Nisan gecesinde Karaçay Çerkesya Mara-Ayagy’de karşılaşan polis, çatışmaya giriyor ve 2 polis ölüyor, 3 polis ve bir Rus Özel Kuvvetler personeli de yaralanıyor.

17 Mayısta yine Karaçay Çerkesya Nogai bölgesi Adil-Khalk köyünde, FSB’ye yönelik saldırı planlayan, uluslararası bir terör örgütünün üyesi olduğundan şüphelenilen bir kişi öldürüldü. Tarihi Çerkesya topraklarında 2021’den bu yana bir saldırı ve çatışma haberi geçilmemişti fakat insan hakları ihlalleri devam ediyordu. Toplumun sevilen isimlerine yönelik baskılar, özellikle milliyetçi kimlikleriyle bilinen insanların yaşadıkları, hepimizin malumudur. İbrahim Yağan, Martin Kochesoko ve Ruslan Guashev başta olmak üzere bir çok isimin asılsız ve tuhaf suçlamalarla zor koşullara itilmesi, kamuoyunu rahatsız eden yegane şey oldu. Aslında gerçek bütün bir Kafkasya coğrafyasının şüpheci bir gözle sürekli izlendiği ve yerli ellerin de vesilesiyle sürekli denetlendiğidir. Daha ne kadar böyle sürecek, bu insanların yaşadıklarına kim bir son verecek?

Diaspora da bu sarmalın içindedir. Değerli insan hakları savunucusu ve toplumun saygı değer ismi Valery Hatujugo, diğer hak savunucularıyla birlikte Çerkes halkının insan hakları konusunda sesi olmaya devam ediyor. Son günlerde Dünya Çerkes Birliği ile ilgili bir değerlendirmesi de oldu fakat henüz Türkçeye çevrilemedi.

Sosyal medyada yer alan bir çeviriye göre şöyle diyor: “DÇB’nin ana görevi Çerkeslerin anavatanlarına dönme hakkını aramaktır. DÇB dünya üzerindeki Çerkes diasporasının önünde, kendisini Çerkes diasporası ve anavatan arasında bir arabulucu olarak konumlandırıyor. Kayseri’de bir dernek KAFFED’den çekilerek, (**) Rus yetkililere başvurdu ve anavatandaki Çerkeslerle işbirliği yapma arzusu memnuniyetle karşılandı. Bu bir kez daha DÇB’nin başarısızlığını kanıtlamaktadır.”

Hatujugo’nun ifadelerinden baskılara maruz kalan ve bazıları da anavatanı terk etmek zorunda bırakılan Çerkes bilim insanları olduğunu ve yine DÇB’nin bu konuya kör ve sağır kaldığını öğreniyoruz. Keza Çerkesçe kendi topraklarında okullarda seçmeli ders durumuna düşürülüp mevcut statüsünü kaybederken de DÇB’nin herhangi bir tepkisi olmadı. 21 Mayıs konuşması nedeniyle Çerkes aktivist İlyas Soobtsokov'a 15 bin ruble para cezası verildi, Ruslan Guashev dua ettiği için kendisine verilen para cezasını ödemeyi reddetti.

Bunlar Çerkeslerin gerçekleri değil mi?

Yine bir söz alan olmadı. Bütün bunları yazarken elbette Suriye Çerkeslerinin trajedisine tepkisizliği, insan hakları konusundaki duyarsızlığı gibi cümleler kurmayacağım çünkü bu kalıcı bir körlük ve sağırlıktır. DÇB sadece bunları ifade edenlerin varlığına karşı bir dedektör gibi işler. Bunun hepimiz farkındayız. Birilerinin bu arabuluculuk ve iletişim ağı meselesini ciddiyetle yapması, sorumluluk alması gerekiyor.

Biz işte burada dedikodu ve iftira ağının nasıl muhteşem çalıştığını görüyoruz. Hepimiz biliyoruz. Minicik köy derneklerini bile etkileyen acayip ve garaib bir fitne fücur ağı var. Maksatları nedir bilmiyorum. Kimse de bilmiyor. Hani tamam siz temsil edin, sorunlar birike birike dağ olmuş, kör-sağır üç maymun… Ne istiyorlar anlamıyorum. Fakat bu, ne vatan ne millet sevgisidir. Ölüp gideceğiz, bir rahmet okuyanımız olsun değil mi? Geriye bizden ne kalacak adımızdan başka?

Bir önceki yazımda Çeçenistan’dan bahsettim. (***) Dağıstan keza benzer bir durumdadır. Kabardey Balkar ve Karaçay Çerkesya’nın halini ahvalini yazdım. Dünyanın farklı ülkelerindeki Kafkasya diasporası Çeçeniyle Çerkesiyle bağımsızlık konulu toplantılar yapıyor. Çeçenler gibi Çerkeslerden de Ukrayna saflarında savaşanlar var. Bütün bunlar görmezden gelinebilecek küçük meseleler değil. Hepimizi etkiliyor ve bunun bir alt yapısı da var.

Tarihi Çerkesya toprakları ve bütün Kafkasya’da, kamu yönetiminin iyileştirilmesi, yolsuzluk ve hukuksuzluğun son bulması, halkın kendini güvende hissetmesi gerekiyor. İnsan hak ihlallerinin son bulması, laik bir anlayışla milli ve dini değerlerin doğru kişiler tarafından öğretilmesi, milli ve dini hakların insan hakları olduğunun kabul edilmesi gerekiyor. Ekonomik ve sosyal anlamda iyileştirmeler, bütün federasyon halkları gibi Kafkasyalıların da hakkı. Eğer ortada gençleri radikalizme iten bir şey varsa bu, kendilerini ifade edememenin verdiği rahatsızlık, sürekli suçlanma ve potansiyel bir terörist gibi baskı görmedir.

Sosyal kulüpler, forumlar yerelde saygı gören toplum figürlerinin öncülüğünde demokratik yollarla düzenlenmeli, insanlar fikirleri için cezalandırılmamalı, milli etkinlikler suç sayılmamalı, Sovyet’ten kalma kuşkucu, ispiyoncu, baskıcı kafa artık rafa kaldırılmalıdır.

Rusya, Çerkeslere dair tarihiyle yüzleşmeli, bunu konuşabilmelidir. Diasporaların anavatanla iletişimleri kolaylaştırılmalı, sosyal ağlar güçlendirilmeli, daha iyi bir yaşama giden yol, sevgi ve güvenle imar edilmelidir. Her yazımın sonunda belirtiyorum; Rusya Federasyonu 400 yıldır kullanılan şiddet dilini terk etmeli, Kafkasya halklarının gerçek temsilcilerini muhatap almalı ve diyalog kurarak çözüm aramalıdır. Kendini tekrar eden bu çatışma sarmalının yegâne çözümü budur.

.

Ülkü Menşure Solak, dikGAZETE.com

(*) https://www.dikgazete.com/yazi/kabardey-balkar-sessizce-olum-4845.html

(**) https://www.dikgazete.com/yazi/kaffed-den-ayrilmak-6421.html

(***) https://www.dikgazete.com/yazi/cecenistan-da-rus-askerine-ikinci-saldiri-7367.html

YAZARIN DİĞER YAZILARI