Sporun güzelleşmesi, sporu özünden uzaklaştırmadan, bir umudun bir bin umuda dönüştürülmesidir aslında esas olan.
Bunun en canlı örneğini, özel gereksinimli (engelli) bireylerin, sporun içerisinde var olma sürecindeki örnek hayat hikâyelerinde görmek mümkün.
Tıpkı, tekerlekli sandalye basketbol oyuncusu Latife Selin Şahin’in hayatı gibi.
Hayatındaki engelleri/zorlukları teker teker aşarak, zirveye ulaşma süreci, örnek bir hayat serüvenini de karşımıza çıkarıyor.
Yaşantısı mücadele ve sevinci özel gereksinimli (engelli) bireylere örnek olduğu gibi, bizlerin de bilgi dağarcığına katkı sağlıyor.
Şahin’in spor başarısı kadar, kendisinin ifade ettiği “Ne zaman pes etmeyi düşünsem, kendime o kadar güzel çıkış yolları buldum ki. Bu yüzden pes etmek beni korkutmuyor” sözleri, hayata bakış açısı ve başarıya giden yolunun kararlılık ve çalışmaktan geçtiğinin yansıması.
Değerli kardeşimiz Serhat Yıldız’ın hazırlayıp-sunduğu “Sporu Güzelleştir/YouTube” kanalındaki programına konuk ettiği Tekerlekli Basketbol Oyuncusu Latife Selin Şahin’in röportajına yansıyan konu başlıklarından bazılarını, kamuoyuna örnek olması amacıyla bugün siz değerli okuyucumuzla paylaşmak istiyoruz.
Hayırlara vesile olur inşallah;
ENGELLİ OLMAYI GARİPSEMEDİM…
“3 yaşında geçirdiğim trafik kazası sonucu bedensel engelli, omurilik felçliyim. Çok küçük yaşta kaza geçirdiğim için, yürüdüğüm dönemleri pek hatırlamıyorum.
Geçirdiğim kazayla ilgili, insanların sürekli anlatmasıyla aklımda birkaç bilgi kaldı.
Engelli olmak benim için sonradan olan bir durum değildi. Yürümek nasıl bir şey bilmiyorum.
Hayatımı tamamen, tekerlekli sandalyede idame ederek, engelli bir birey olarak, hayatımı nasıl kolaylaştırırım planları üzerine kurdum. Engelliliği sıra dışı, çok kötü bir şey olarak görmüyorum. Çünkü bununla beraber büyüdüm, bununla öğrendim yaşamayı…”
SPORA BEDEN EĞİTİMİ ЦĞRETMENİM TEŞVİK ETTİ...
“Basketbola başlama sürecim biraz farklı oldu. Ben Başakşehir’de doğdum ve büyüdüm.
İlkokul ve lisedeki Beden Eğitimi öğretmenlerim, benim spora başlamam konusunda çok ısrarcı oldular. Mutlaka seni bir branşa yönlendirelim, bu basketbol, masa tenisi veya başka bir branş olabilir, dediler. Basketbol o zaman kendi kendini kanıtlamış bir branştı.
Spora karşı çok ön yargılıydım. O kadar çok normal bir hayatım vardı ki. Etrafımda hiç engelli insan yoktu ve ben artık kendi engelimi görmüyordum.
‘Ben engelli miydim?’ diyordum kendi kendime. Sen de spor yap, sen de engelli bireylerin içinde ol dedikleri vakit, çok tuhaf karşılıyordum bu durumu.
Daha sonra lisedeyken Beden Eğitimi öğretmenim bu ön yargımı kırdı. İçinde yer alacağım farklı bir dünyanın, yapabileceğim bir şeylerin olduğunu gösterdi, bir ölçüde...”
BASKETBOLLA YAPABİLECEKLERİMİ KEŞFETTİM...
“Basketbol ilk önce bana ne olduğumu ve neler yapabileceklerimi gösterdi.
Ben basketbola başlamadan önce, tek başıma hiçbir yere çıkmıyordum.
Yapabileceğim şeyleri henüz keşfetmemiştim. Ailemin bana sunduğu imkânlarla yaşayacağım, şeklinde bir algı vardı.
Zaten engelli olmak bizim toplumuzda bir tabu. Engelli bir çocuğa sahip olan bireyler, aileler her zaman şunu söylüyor; ‘Bizim önceliğimiz engelli çocuğumuz. Bizim ölmeye bile hakkımız yok’ diyorlar.
Spor, bu önyargıları kırdı, bizim algımızı değiştirdi. Artık ben evden tek başıma çıktığımda, otobüse binip, iki aktarma yapıp üniversiteye gittiğimde, ailem bu konuda ‘Selin yapabilir mi?’ demiyor artık.
Çünkü bu bizim için çok normalleşti. Herkesin yapabileceği şeyler gibi geliyor artık…”
BAZEN FAZLA İYİ NİYET SIKINTI OLUŞTURABİLİYOR...
“Bizim insanımız çok centilmen. Engelli bir birey gördüğü zaman ‘Yardım ister misiniz?’ sorusunu sormadan, yardımınıza koşarak, yardım etme isteğinde bulunuyor.
Bu konuda sıkıntı yaşıyorum açıkçası. Çünkü mesela yokuştan aşağıya inerken, zaman zaman gelip arkamdan tutan insanlar oluyor.
Tam asansöre binerken ‘Biz seni itelim, biz seni sürelim mi?’ veya normal düz yolda giderken, kendi başımayken de ‘Biz seni sürelim mi?’ diye talepler geliyor.
Bu konuyu fazlasıyla aştığımızı düşünüyorum. Normal bir yolda giderken veya merdiven inerken de, gerektiğinde yardım isteyebiliyoruz. Ben yardım istemeden, o kadar çok yardım geliyor ki…”
SANDALYE BULAMAMANIN SIKINTISINI YAŞADIK...
“Bizim branşımızda sandalyeler kişiye özel yapılıyor. Geçtiğimiz seneye kadar Türkiye’de üretim yoktu, hep yurt dışından geliyordu.
Bir takıma transfer olduğunda sandalyenle birlikte gidiyordun.
Ben spora yeni başladığımda sandalyem yoktu. Benim ilk yılım Beşiktaş’ta geçti.
Beşiktaş’ta bir yıl geçirdikten sonra, Süper Lig ve Avrupa’da iddiası olan bir takımdı.
Benim kendimi yetiştirmem çok kısıtlıydı. Ben Beşiktaş’tan ayrıldım. Kiralık olarak Engelli Yıldızlar Takımı’na gittim.
Tabii gittiğimizde sandalyemiz yoktu. Sandalye bulma konusunda çok zorlandık. Kendime sandalye siparişi verdim. Sandalye yaptırdıktan sonra, bu problem ortadan kalktı...
MİLLİ TAKIMDA OYNAMAK AYRI BİR GURUR...
“İnsanlar ve çevremden beklediğim en büyük destek engelimin ve yaptığım işin farkında olunması, bilinilirliğin artması.
Engelliler, herhangi bir spora başlamaktan çekiniyorlar, çünkü acaba yapabilir miyim, acaba tek başıma gidebilir miyim korkusu oluyor.
Bence yapmalılar. Çünkü gerçekten dışardan göründüğü kadar zor değil.
Bu anlamda hırslı olmak gerekiyor.
Herkese en azından bir branşa yönelmesini tavsiye ediyorum.
2013 yılından beri A Milli Takım kamplarına katılıyorum. A Milli ve Genç Milli Takımların ikisine de aynı zamanda yer alma başarısı gösterdim.
Genç Milli Takımda oynamak benim için çok ayrı bir heyecan ve gururdu. Halen A Milli Takıma hizmet etmenin ayrı bir gururunu yaşıyorum…”
PES ETMEK ARTIK BENİ KORKUTMUYOR...
“O kadar zor süreçler oldu ki. Sanki dipten hiç çıkamayacakmışım diye düşündüğüm günler oldu.
Zorluğu görmeden en yükseğe çıkamıyorsunuz hiçbir zaman. Hiçbir zaman arada kaldığım dönemler olmadı.
Ya hep en dipte veya en zirvedeydim.
Başarımı A Milli Takımla taçlandırdım.
Beşiktaş’tan ayrılmak benim için üzücü bir durumdu. Ama Engelli Yıldızlar Spor Kulübü’nde kariyerimin en güzel yıllarını yaşadım. Fenerbahçe’de uzun yıllar oynadığımdan dolayı, ayrılırken çok üzülmüştüm. Bir anda kendimi hayallerimin ortasında buldum.
Ne zaman pes etmeyi düşünsem, kendime o kadar güzel çıkış yolları buldum ki. Bu yüzden pes etmek beni korkutmuyor…”
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com