Dil bilimi ve gramer (Dil bilgisi) iki farklı kavram olarak karşımıza çıkıyor.
Lisanımızın gelişmesi ve korunmasında bu kavramların rehber edinilmesi esas olmalıdır… Dil meselesinde bilim dışı, ideolojik çarpıtmalar dile ve topluma zarar verir.
Dil bilimine göre, bütün diller melezdir.
Yani dünyada saf bir lisanın olmadığı gerçeğini herkesin bilmesi lazım…
Dil bilimi, yabancı kökenli kelime almakla dilin bozulmayacağını kabul etmektedir. Bunun en somut misalini ise İngilizcede görmekteyiz.
700 bin kelimeye dayanan İngilizcenin yüzde 75’i yabancı kökenli kelimelerden oluşmaktadır ve bu yüzden dünyanın en ileri ve zengin dili olmuştur.
Dili bilimine göre “yabancı kökenli kelimelerin alınması” dili bozmaz.
Aslında dili bozan unsurun sentaks olduğu açıktır.
Peki, sentaks nedir?
- Bir dilde kelimelerin dizilişini, gruplaşmasını, bağlanma şekillerini, aralarındaki ilişkileri ve cümle yapısını inceleyen dilbilim dalıdır.
TDK’nin 27/03/2015 tarihinde yapmış olduğum eleştirel başvuruya verdiği cevap: “Türk Dil Kurumunun geçmiş yıllarda aşırıya kaçan tasfiyeci bir anlayışı olmuşsa da devlet kurumu yapıldığı (1983) yıldan günümüze bu anlayış terkedilmiştir” denilmektedir.
Oysa pratik hayatta ortaya konan durum, TDK’nin söylediklerinin tam tersi!..
TDK, hem tasfiyecilik hem Öztürkçecilik yaparak dilimizi bozmuştur… Bu ideolojik toplum mühendisliğinin dil bilimine aykırı bir şekilde yapılması, TDK’nin niyet ve amacını da açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır!..
Bu yüzden Japonya binlerce sene önceki kitaplarını okuyabiliyorken, bizler 40-50 sene önceki kitaplarımızı okuyamaz hale geldik…
Dil bilimine göre, bir kelimenin ölmesi veya değişik bir anlam alması için normal şartlar altında, yaklaşık bin sene geçmesi söz konusudur… Oysa TDK, uygulamalarıyla 40-50 sene önceki kelimeleri bile buharlaştırmıştır… Üstelik bu uygulamayı, sistematik ve sinsi bir şekilde yapmıştır. Dilimizin zayıflamasına yol açan bu uygulamalar, sofistike bir şekilde halen devam etmektedir…
TDK'nin yerleşik kelimeleri tasfiye etmenin yanında sözde Öztürkçecilik adına ürettiği kelimelerin çoğu Türkçe dil kurallarına aykırıdır.
Öztürkçe ve Arı Türkçe adları altında ortaya sürülen kelimelerin çoğu gramer şekli veya mânâ bakımından yanlıştır, uydurmadır. Bu tür yanlışlar, çok yaygın olduğu için daha sonraki yazılarımızda genişçe ele alınacaktır.
LİSAN MESELESİ VE ULUS DEVLET PARADİGMASI
Aslında, lisan meselesi de ümmetçi yaklaşımla ırkçı yaklaşımın devletler üzerindeki bir uzantısı gibi duruyor…
Avrupa’da 1700’lere kadar dini referanslar, siyasi yapıyı belirlerken ırkî ve yerel yaklaşımların zorlamasıyla siyasi güçler de el değiştirmiştir.
Bu yüzden Avrupa’nın ortak ve akademik dili olan Latince de ulus devletlerin hışmına uğramıştır… Etnik yapıların karşı çıkışına rağmen, 1800 senesine kadar birçok Avrupa üniversitelerinde dersler Latince olarak okutulmaya devam etmiştir.
Haddizatında Avrupa’daki etnik yapıya dayalı devlet anlayışı, 1648’de Vestfalya anlaşmasıyla başlamış ve 1789 Fransız ihtilaliyle daha da hız kazanmıştır…
İmparatorlukların yok olması ve ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, toplumsal mensubiyetler de yönetime taşınmıştır. Binaenaleyh etnisiteye dayalı bu devletler, imparatorluktan kalan bütün ortak noktaları da kaldırma yolunu tercih etmişlerdir.
Tabi ki bu milli egemenlik adına yapılan hareketler, aynı zamanda evrensel değerlerin de dışlanmasına sebep olduğu gibi, kendi ülke sınırları içinde demokratik olmayan baskıcı uygulamaları da beraberinde getirmiştir.
Coğrafi temele dayanan ulusal devletlerde (ABD gibi) ortak dil korunurken, etnisiteye dayalı ulus devletler, dilde de bağımsız bir uygulamaya gitmişlerdir…
Hatta bu ayırımcı ve anti-ümmetçi devlet yapılanma, büyük çatışmalara da sebebiyet vermiştir…
Bu dar anlayışın aşırı boyutlara ulaşması, 1. Dünya Harbi ve 2. Dünya Harbi, gibi dünyanın en kanlı savaşlarına da sebep olmuştur. Cihanşümul bu savaşların, etnik yapıya dayanan güç savaşları olduğu inkâr edilemez.
Hulâsa, devletlerin etnik egemenlik yapısı için birtakım sergüzeştlerin ortaya çıkmasıyla durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alır. Ulus devlet anlayışı, sadece kendi dışındaki devletleri dışlama politikasıyla kalmayacak, siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkilerde de kendi içinde kaos oluşturacaktır.
Dolayısıyla milli gayeye ulaşmak ve bağımsız bir devlet olabilmek için yapılan bilimsel yanlışlar, maalesef hem kendi toplumuna hem dış dünyayla olan entegrasyonların omurgasına da zarar vermiştir.
Ulus devletlerde uygulanan lisan çalışmaları da maalesef bunlardan biridir… Ulus devletlerin kendi dillerini yenileme gayreti, bazı yanlış girişimleri de beraberinde getirmiştir…
Dilin yeniden yapılandırılması, milletler arası entegrasyonu bozduğu gibi, kültürel ve tarihi bağların koparılmasına da sebep olmuştur.
Avrupa’daki devletlerin, birçoğunun Latinceden uzaklaşıp, kendi dil maslahatlarını oluşturma çabası, Avrupa topluluklarına faydadan çok zarar vermiştir…
Kendi aralarındaki ortak noktalardan biri olan, Latinceden uzaklaşmakla topluluklar arası iletişim ve entegrasyon da zarar görmüştür…
Binaenaleyh Türkiye de imparatorluktan uzaklaşarak, ulus devlet olmuştur…
Her konuda olduğu gibi, dil konusunda da birçok değişikler yapılmıştır. Ancak dil konusu diğer birçok konudan farklı bir muhtevaya sahiptir…
Memleketimizde, dil bilimine aykırı ve tasfiyeciliği temel alan 1932 ve 1935 arasında yapılan çalışmalar, Türkçe lisanımızı bir çıkmaza sokmuştur…
Nihayet Atatürk, bu tehlikeyi görmüş ve 1935’de müdahale ederek, mümkün mertebe tasfiyeciliği önlemeye çalışmıştır…
Atatürk’ü devre dışında tutmaya çalışanlar, 1938’den sonra devleti tamamen ele geçirip, daha önceki dildeki tasfiyecilik politikasına tekrar devreye sokmuşlardır. Tasfiyecilik, ne yazık ki daha sonraki yıllarda da artarak günümüze kadar devam etmiştir…
SİYASİLERİMİZ DİLİMİZDE YAPILAN YANLIŞLARA NEDEN SESSİZ KALIYOR?
Hükümetimiz yapılan dil çalışmalarının dilimizin faydasına mı zararına mı olduğuna henüz karar verememiş görünüyor…
Ne yazık ki bir kısım politikacımız ise TDK’nin politikasını alenen destekliyor…
Siyasilerin dilimize yaklaşımlarını, hem uygulamalarında hem konuşmalarında hem demeçlerinde görebiliyoruz… Oysa dil meselesi hiç de ihmal edilmeye gelmeyen önemli ve de milli bir konudur.
Filhakika, dil meselesindeki yanlışları düzeltebilmek için kararlı bir iktidar kadar, eğitimli, kültürel ve sivil kadrolara da ihtiyaç var…
Peki, bu yeterli mi?
- Tabi ki değil…
Kültürel kadroların çok boyutlu düşünceye sahip, ileri görüşlü, mahir, vizyoner, reformcu olduğu kadar cesur olması da gerekiyor…
TDK ve DİL POLİTİKASININ GETİRDİĞİ YANLIŞLARIN AYITLANMASI
TDK’nin günümüze kadar yaptığı işlerin dil bilimi açısından ne derece tutarlı olduğunun masaya yatırılması vakti gelmiştir… TDK, kendi ürettiği suni kelimeleri tasfiye ettiği kelimelerin yerine ikame ederek, tasfiye politikasına hız kazandırmıştır…
Uyduruk dilin yerleşmesi ve yaygınlaşması için her türlü girişim bizzat TDK tarafından yapılmıştır…
Türkiye’deki ulusal televizyonlarda “cevap” kelimesi yerine, ağız birliği etmişçesine ve de ısrarlı bir şekilde “yanıt” kelimesinin kullanılması hiç de tesadüfü değildir…
TDK, uyguladığı dil politikasıyla, aşağıdaki kelimeler gibi binlerce kelimeye karşılık yeni kelimeler uydurmuş ve yaygınlaştırmak için okul kitaplarını, radyoları, televizyonları, sinema dublajlarını, tiyatrocuları aracı olarak kullanmıştır…
Kültürümüze ait olup da gençlerimize aktarılamayan, aşağıdaki birçok kadim kelimeyi olgun yaştaki insanlarımız hatırlayacaktır.
Çocukluk dönemimizde konuşmalarımızda yer alan bu kelimelerin çoğu unutturularak, çöpe atılmıştır.
Aşağıda 40-50 sene içinde yok edilen ve unutturulan kelime listesini göreceksiniz…
Çöpe atılan veya atılma sırasını bekleyen kadim kelimelerimizin bir kısmını herkesin görebilmesini için seçtik…
Çocukluğumuzda konuştuğumuz bu kelimeleri, konuşma dilinden seçmeye hassasiyet gösterdik…
Yazı dilinden atılan kelimelerimiz ise sayılmayacak kadar daha fazladır…
İsrail devleti; nasıl ki kaybolmakta olan -binlerce sene önceki- İbraniceyi günümüzde yaygınlaştırmış ve kadim dillerine sahip çıkmışsa, bizler de aşağıdaki kelimelerimizi kullanarak, kısa zamanda kendi tabiî Türkçemizi yaygınlaştırıp, canlandırabiliriz.
Böylece yalnızca tarih ve kültürümüze sahip çıkmış olmayacağız, aynı zamanda dilimizi de zenginleştirmiş olacağız.
AŞAĞIDAKİ KELİMELERİN ÇOĞU UNUTTURULMUŞTUR, BİR KISMI DA SIRADA !..
abalı
abat
abide
acele
acemi
acente
âciz
adap
âdet
adlî
afaki
âfiyet
ahbap
ahenk
ahit
ahize
ahkam
ahlâk
ahsen
ahval
aidiyet
akıbet
âkil bâliğ
akis
akit
akl-ı selim
aklî
aksan
aksetme
aks-i seda
aksülamel
aktör
aktris
aktüel
alâka
alâmet
alelacele
âlem
alemdar
amade
amel
amelen
amelî
ameliye
amil
amme
ân
ananevî
anarşi
anarşist
antipati
arif
arş
artist
arzuhal
asabî
asayiş
asgari
asıl
asır
asimilasyon
aslî
aspiratör
asrî
aşikâr
âti
avam
avans
avaz
avdet
avrat
ayaz
ayniyet
aysberg
azamet
azap
azat
azık
azim
azimet
aziz
azmak
azman
badire
bahadır
bahis
bahriye
baht
bahtiyar
bakiye
bariz
basiret
başkâtip
battal
bayındır
bedbaht
beden
bedii
bediiyat
belâgat
belde
belediye reisi
bencil
beraat
bereket
beyanat
beyanname
beynelmilel
biçare
bigâne
bilahare
binaenaleyh
bîtaraf
biyografi
buhran
bulûğ
buse
bünyevî
bütün
camekân
cebir
ced
cefa
ceht
celâl
celse
cemal
cemazilevvel
cemiyet
cenup
cevahir
cihet
cevap
cevaz
cevval
cihanşümul
cihat
cihaz
cilve
cumhur
cümle
cüret
cüsse
çimmek
çalakalem
çeşni
çıkın
çile
çirkef
çömez
dağarcık
dahi
dâhil
dahili
dahiliye
dahiyane
daniska
dantel
dava
davacı
dâvet
davetiye
defa
define
dehşet
delalet
delil
dem
demet
depresyon
derman
dershane
deste
devir
devran
devre
diğerkâmlık
dimağ
dinî
divane
doktrin
dokümanter
dominant
doruk
dönek
dua
düvel
ebediyet
edat
edebî
edebiyat
edep
edep
edip
efkar
efsane
efsun
ehemmiyet
ehliyet
elbise
elem
eleman
elveda
emare
emel
emtia
endam
endeks
ender
endişe
enduh
enfüsî
enteresan
envanter
erkân-ı harb
erozyon
erzak
esaret
esas
esbâb-i mûcibe
eser
esir
esrar
esrarengiz
esvap
etfal
evham
evkaf
evrak
evvel
eza
ezel
faal
faaliyet
fahişe
fahri
fail
fakir
farazi
faraziye
farzı misal
fasıla
fâsid dâire
fayda
faydalı
fazilet
fedakâr
fen
fena
fer
feragat
feraset
ferdi
ferdiyetçi
fert
fesat
fesih
fevkalâde
feyz
feza
fihrist
fiil
fiil (dlb.)
fiilî
fikir
fikir hürriyeti
fikrî
filhakika
firar
fonksiyon
fonksiyonel
formalite
frenk
fuhuş
fütur
gafil
gaflet
gâib
gaile
galat
gam
gani
garabet
garip
garp
gavat
gavur
gaybî
gaye
gayret
gayrı
gayriihtiyari
gayriiradi
gayrimenkul
gayrimüslim
gayritabiî
gazap
gerdan
geveze
giryan
godoş
goygoycu
gurur
haber
haberleşme
hacet
hâd
hademe
haddizatında
hâdise
hafakan
hafıza
hain
hâkim
hâkimiyet
hakir
hal
halef
hâlen
hâlet
hâlet-i ruhiye
halis
halisane
halita
hamiyet
hamle
handikap
hanım
hantal
hapis
hapishane
harami
harap
hararet
harbi
harcırah
harf
hariciye
hariç
harika
harikulâde
hâris
harp
has
hasar
hasat
hasbihal
hasenat
hâsıl
hâsıl olmak
hasım
hasis
haslet
hasret
hassas
hassasiyet
hassaten
haşin
haşmet
hata
hatıra
hatırat
hatırlamak
hatun
havadis
havale
havsala
havza
hayâ
hayâl
hayâlî
hayat
hayat hikâyesi
hayat tarzı
hayatî
hayırlı
hayırlı günler
hayırlı sabahlar
hayırsız
hayrat
haysiyet
haysiyetli
hazan
hazin
hazirun
heba
hedef
heder
hela
helezonî
hemcins
hemfikir
henüz
heves
heveslenmek
heybet
heyecan
heyet
hezimet
hırs
hırslı
hışım
hışır
hicran
hiddet
hikaye
hikmet
hikmetli
hile
hilkat
himmet
hipotez
his
hislenmek
hisli
hissî
hitap
hizmet
hoş
hoşnut
hoyrat
hudut
hulâsa
husumet
hususi
hususiyet
huzur
hükmî
hükmî şahıs
hüküm
hümanist
hüner
hür
hürmet
hürmetli
hürriyet
hüsnüniyet
hüviyet
hüzün
ıslah
ıslahat
ısrar
ıstılah
ızdırap
iade
ibraz
ibret
ibtida
ibtilâ
icap
icat
îcat
îcât etmek
icmal
icra
icraat
içtima
içtimâî
idare
idareci
idarî
iddia
iddialı
ideal
idealist
idman
idrak
idrak etmek
ifade
iffet
ifraz
ifrazat
iftihar
iğdiş
iğrenç
iğreti
ihanet
ihbar
ihlal
ihmalkâr
ihracat
ihsan
ihsas
ihtilâf
ihtilal
ihtimal
ihtimam
ihtiram
ihtiras
ihtisas
ihtişam
ihtiva
ihtiva etmek
ihtiyaç
ihtiyari
ihtiyat
ihtiyatlı
ihya
ikaz
ikaz etme
ikbal
ikmal
ikmal etmek
ikrah
ikrar
iktibas
iktifâ
iktisadi
ilâh
ilâhî
ilahiyat
ilân
ilave
ilham
ilim
illet
ilmî
ilmühaber
iltifat
iltihak
iltimas
iman
imaret
imkan
imla
imtihan
imtiyaz
indeks
infilak
inhisar
inkâr
inkılâp
inkişaf
insaf
insanî
insicam
inşaat
intibâ
intizam
intizar
inziva
iptidaî
iptila
iptilâ
irade
irat
irfan
irsî
irsiyet
irşad
irtibat
irtifa
iskandil
isnat
ispat
istical
istida
istidat
istif
istihbarat
istihkak
istihkar
istihlâk
istihsal
istihza
istikamet
istikbal
istiklâl
istikrar
istilâ
istimlâk
istinat
istinatgâh
istirham
istismar
istisnai
istişare
istizah
iştah
iştirak
ithalat
itibar
itibarlı
itidal
itikat
itimat
itina
ittifak
ittihat
izâfet
izâfî
izâfiyet
izahat
izan
izdiham
izdivaç
izzet
izzetinefis
izzetli
kabahat
kabil
kabiliyet
kabiliyetli
kabiliyetsiz
kabir
kabristan
kademe
kader
kadim
kadirbilir
kafi
kâfir
kafiye
kâgir
kahır
kâhin
kaide
kaide
kâinat
kâmil
kampüs
kamus
kanaat
kanun
kanunî
kara
karakol
kasaba
kasıt
kaşarlı
kâşif
katar
katî
kâtip
katiyet
katliam
katman
kavmî
kavramak
kaygı
kaynak
kaza
kelâm
kelime
kem
kemâl
kemalî
kemiyet
kepaze
kepazelik
keramet
kere
kerhen
kerim
kerime
kesâfet
kesat
kesif
keşfetmek
keşif
ketumiyet
keyfî
keyfiyet
kıptî
kıssa
kışkırtıcı
kıta
kıvanç
kıyam
kıyas
kibir
kifayetli
kifayetsiz
kiler
kimyevî
kinetik
kişi
kitâbe
komik
komodin
komplo
konak
kongre
konser
kontenjan
korner
kudret
kudsî
kudurmak
kumandan
kumpas
kundak
kura
kusur
kuşak
kutup
küfür
külfet
küllî
külliye
külüstür
künde
küstah
laf
lakap
lakayt
lakırdı
lakin
lal
latif
laubali
lâyık
lazım
leşker
letafet
levazımat
leyli
lezzet
lider
lisan
liyakat
lügat
lütuf
lüzum
maarif
mabet
macera
maddî
mağdur
mağlup
mağrur
mahallî
maharet
maharetli
mahcup
mahcur
mahdut
mahfel
mahir
mahiyet
mahkûm
mahlûk
mahlukat
mahrukat
mahrum
mahrûmiyet
mahsul
mahsur
mahsus
mahzun
mahzur
mahzurlu
makam
makbuz
maksat
makul
malî
malik
malûm
malumat
malzeme
mamafih
mamur
mana
mânevî
mani
mantık
manzum
maruf
maruzat
masal
maslahat
maşallah
matbaa
matem
materyal
materyalist
matrah
matrak
mauf
mayhoş
mayi
mazeret
mazhar
mazi
mazlum
maznun
mazur
meal
meblağ
mebus
mecazi
mecburen
mecbûri
mecbûriyet
meccanen
mecmua
medar
medarîiftihar
med-cezir
medenî
medeniyet
mefhum
mefkûre
meğer
mehpare
mekanik
mekanizma
mektep
melâl
melanet
meleke
melûn
melül
memba
memleket
memnun
memnuniyet
menfaat
menfez
menfi
menfur
menkul
mensucat
mensup
menşe
menzil
meram
merasim
merhaba
merhale
merhamet
merhem
merhum
merkez
mert
mesaj
mesane
mesele
mesire
mesken
meskûn
meslek
mest
mesul
mesuliyet
mesut
meşakkat
meşguliyet
meşhur
meşk
meşru
meşveret
metafizik
metanetli
mevcut
mevhum
mevki
mevkuf
mevsuk
mevzi
mevziî
mevzu
meyan
mezar
mızıkçı
mide
mihenk
mihmandar
mihrak
mihver
mikrop
milat
milis
militarizm
millet
milletler arası
millî
milliyet
minder
minnet
mintan
minval
misafir
misafirhane
misal
mizaç
mizah
mizansen
modern
monolog
monoton
montaj
motif
muadil
muaf
muaffak
muafiyet
muallak
muallim
muamelat
muamele
muamma
muarız
muasır
muaşeret
muavin
muazzam
mubah
mûcid
muğlak
muhabbet
muhabere
muhâbere
muhabir
muhacir
muhafaza
muhafazakâr
muhafız
muhakeme
muhakkak
muhâlif
muhârebe
muharrik
muharrir
muhasip
muhatap
muhayyer
muhayyer
muhayyile
muhbir
muhit
muhkem
muhlis
muhsin
muhtaç
muhtar
muhtariyet
muhtelif
muhtemel
muhtemelen
muhterem
muhteri
muhteris
muhteşem
muhteva
muhtıra
mukabele
mukabil
mukadder
mukadderat
mukaddes
mukallit
mukavele
mukavemet
mukavva
mukayese
mukayyet
muntazam
murafaa
murahhas
murâî
murâkabe
murakıp
murdar
muris
musahhih
musallat
mustazaf
muştu
muta
mutaassıp
mutabakat
mutabık
mutasavvıf
mutat
muteber
mutedil
mutena
mutlak
mutlakıyet
muvafık
muvakkat
muvazene
muvazzaf
muzaffer
muzdarib
mübadele
mübah
mübalağa
mübârek
mücahade
mücbir
mücehhez
mücellit
mücerret
müdafaa
müddet
müdür
müellif
müessese
müessir
müeyyide
müfessir
müfettiş
müfret
mühim
mühlet
müjde
mükâfat
mükedder
mükellef
mükemmel
mükerrer
mükerrer
müktesebat
mülâhaza
mülâkat
mülazım
mülhem
mülteci
mümaiş
mümessil
mümeyyiz
mümkün
mümkün mertebe
mümtaz
münafık
münakaşa
münasebet
münasebetsiz
münasip
münazara
müneccim
münekkit
münevver
münezzeh
münferit
münhasır
münzevi
müphem
müptela
müptezel
müracaat
mürai
müreffeh
mürekkep
mürettib
mürüvvet
müsaade
müsabaka
müsademe
müsait
müsamaha
müsamere
müsavi
müspet
müstahak
müstahkem
müstahsil
müstakbel
müstakil
müstear
müstehcen
müstehlik
müstehzi
müstekbir
müstemleke
müsterih
müstesna
müstevli
müsvedde
müşahede
müşahhas
müşâhit
müşavere
müşâvir
müşerref
müşfik
müşkül
müşkülat
müşterek
müşteri
mütalaa
mütalaa
mütareke
müteaddit
müteahhit
mütecaviz
mütedeyyin
mütedeyyin
müteessir
mütefekkir
müteferrik
müteharrik
mütehassıs
mütekait
mütemadi
mütemmim
mütenasip
mütenâsip
mütenazır
mütercim
mütessir
müteşebbis
mütevatir
mütevazı
mütevekkil
müthiş
müttefik
müyesser
müzekkere
müzeyyen
naçar
naçiz
nâçiz
nadas
nadim
nâdir
nafia
nafile
nağme
nahif
nahiye
nail
nakdî
nakış
nakil
name
namert
namus
namzet
nasihat
naşir
natürel
nazar
nazarî
nazariye
nazende
nazım
nazır
nazik
nazire
nebat
nebatî
necaset
necat
necip
nedamet
nedim
nedime
nefaset
nefer
nefes
nefis
nefret
nefs
nefsânî
neft
nekahat
nene
nesep
nesil
nesir
neşriyat
netice
nevazil
nevî
nezafet
nezahet
nezaket
nezaret
nezarethane
nezih
nezir
nifak
nihai
nihayet
nimet
nirengi
nispet
nisyan
niyaz
niza
nizam
nizamî
nizâmnâme
noksan
nur
nush
nutuk
nüfuz
nükte
nümune
orijinal
otobiyografi
otokritik
ömür
örfî idâre
pabuç
paçavra
palavra
paranoya
parantez
parende
pasif
paydos
payıdar
pedagoji
pehlivan
perhiz
perişan
periyodik
personel
peşin
peşkeş
peşkir
peştamal
petrol
peygamber
peyk
peyke
pir
piyes
politika
postal
potansiyel
prensip
problem
protesto
prova
püskül
radyatör
rağmen
rahvan
rakkas
randıman
rauf
razı
reaksiyon
rehavet
reis
rejisör
rey
rezalet
rezervasyon
rezil
riayet
riya
riyakar
riyaset
rol
romantizm
ruh
ruh hâli
rûhî
rumuz
rutubet
saadet
sabıka
sabır
sade
sadık
safa
safha
sağır
saha
sahi
sahip
sahte
saik
sakar
sâkıt
sâkin
salahiyet
salih
sâlim
samimiyet
sanat
sanatkâr
santrafor
sârî
sarih
satıh
sayfiye
sayha
sebat
sebep
seda
sefa
sefahat
sefaret
sefer
sefertası
sefil
sehiv
sekreter
selâhiyet
selâhiyetli
selâmet
selef
semâvî
sembol
semiz
sempati
sentez
sergüzest
serkeş
sesli harf
sessiz harf
sevda
sevdalı
seviye
sevk etme
sevkiyat
seyir
seyretmek
seyyah
seyyare
sıfat (dlb.)
sığ
sıhhat
sıhhî
sıklet
sıla
sınaî
sınıf
sınır
sır
sırıtma
sırnaşık
sıska
sıvı
siftah
sille
simge
simsar
sipariş
sirkat
sitayiş
sitem
siyâsî
sofa
sohbet
soluk
sosyal
sosyolog
sosyoloji
soyut
sömestri
spiker
stil
sual
sunî
surat
sübjektif
sübyan
süfli
sükûn
sükûnet
sükût
sükûtî
sülale
sürat
şad
şahâdet
şahane
şaheser
şahika
şahit
şahsî
şahsiyet
şaibe
şâir
şâirâne
şaka
şakulî
şamar
şâmil
şark
şart
şartlanmak
şartlar
şatafat
şavk
şayan
şebek
şecaat
şecere
şeffaf
şefkat
şefkatli
şehir
şekil
şerâit
şeref
şerh etme
şevk
şey
şımarık
şiar
şifa
şifahi
şikayet
şimal
şimâlî
şirin
şirket
şive
şoför
şöhret
şöhretli
şölen
şumûl
şûra
şuur
şuur altı
şuurlu
şükür
şüphe
şüpheli
tabaka
taayyün
tâbi
tabiat
tabiatıyla
tabiî
tâbiiyet
tâbir
tadat
tahakkuk
tahakküm
tahassür
tahassüs
tahattur
tahayyül
tahdit
tahkik
tahkikat
tahlil
tahliye
tahmin
tahrif
tahrik
tahrip
tahsil
tahsis etmek
tahsisat
takas
takat
takdim
takdir
tâkibat
taklit
takriben
takrir
taksirat
talebe
talep
tali
tâlih
talim
talimat
talip
tamah
tamîm
tamir
tâmirat
tanzim
tanzimat
târiz
tasa
tasarruf
tasavvur
tasdik
tasdik etme
tasfiye
tasfiye etmek
tashih
tasnif
tasvip
tasvip etmek
tasvir
tasvir etmek
tatbik etmek
tatbikat
tatbiki
tatil
tatmin
taviz
tâviz vermek
tavsiye
tavsiye etmek
tayin
tâyin etmek
tayip
tayyare
tazarru
tazyik
tebaa
tebârüz ettirmek
tebessüm
tebligat
tebliğ
tebrik
tecânüs
tecâvüz
tecessüs
techiz
techiz etmek
tecrit
tecrit etmek
tecrübe
tecrübeli
teçhiz
tedarik
tedbir
tedris
tedrisat
tefekkür
teferruat
tefrik
tefrika
teftiş
teftiş etmek
tehlike
tekabül
tekaddüm
tekâmül
tekâsüf etmek
tekaüt
tekdir
teklif
tekrar
tekzip
telafi
tellal
tema
temas
temâşa
temâyül
tembih
temessul olunmak
temin
teminat
temsil
temyiz
tenâsül
tenâsüp
teneffüs
teneffüs
tenezzül
tenha
tenkit
tenzil
tenzilat
terakki
terâküm
terane
terbiye
tercih
tercüman
tercüme
tercüme-i hal
tereddüt
terkip
tertip
tesadüf
tesâmüh
tesânüt
teselli
tesir
tespit
tesvit
teşbih
teşebbüs
teşekkül
teşhir
teşhis
teşkil
teşkilat
teşrî
teşrif
teşrih
teşvik
tetkik
tevafuk
tevakkuf
tevcih
teveccüh
tevekkül
tevellüt
tevkif
tevkif etme
tezat
tıfıl
ticaret
ticârî
tiksinti
timsal
tüccar
ufkî
uhde
umde
umumi
umûmî efkâr
umumiyetle
unsur
unvan
usâre
usûl
uzuv
üslup
ütopya
vade
vahamet
vahdet
vahşet
vaka
vakar
vakarlı
vaki
vakit
vakur
varak
varlıklı
varmak
vasat
vasıf
vasıf
vasıflı
vasıfsız
vasıl
vasıta
vatan
vazife
vaziyet
vaziyet
vecd
vecibe
vecih
vecize
veda
vefa
vefakâr
vefasız
vefat
vehim
veled
velhasıl
velvele
verâset
verim
vesâit
vesika
vesile
vesile
vesselâm
vestiyer
vesvese
vezin
vilayet
viraj
vukuat
vukuf
vuslat
vücut
yadigâr
yeknesak
zaaf
zabit
zafiyet
zahir
zahiren
zahit
zahmet
zail
zalim
zamir (dlb.)
zamk
zan
zanaat
zapt
zarafet
zarf (dlb.)
zaruret
zaruri
zat
zâtî
zayi
zedelenmek
zekâ
zelil
zelzele
zengin
zerzevat
zeval
zevat
zevce
zevk
zıddı
zımmen
zırva
zıt
zibidi
zibil
zihin
zimmet
zinhar
zira
ziraat
zirâî
zira
zirve
ziya
ziyade
ziyafet
ziynet
zor
zorluk
zuhur
zula
zulm
zübbe
züğürt
zühulen
zülüf
zümre
:
Raşit Anaral, dikGAZETE.com