TAŞ GEMİNİN AMPFİBİ MÜRETTEBATI

Ulvi Alacakaptan

5 yıl önce

Bİz ilk kısa dönem yedek subaydık; bir kez daha oldu sonra başka düzenlenmelere geçildi.

Ordu böyle bir eğitime hazır olmadığından, yemine kadar kör-topal eğitim, sonrasında ise sabah sporu, tekmil ve “dağılın!..”

Gölgeye çekilmişiz.

2. Bölük komutanı, bir yıl önceki Kıbrıs Barış Harekatı’nı anlatıyor..

"Adı" mı!..

Anımsasam bile yazmam; neme lazım.

"-Çıkarma botları Erkin çıkarma gemisine yüklendi, Mersin’de limanda hareket emri bekliyoruz. Heyecan tepe. Adrenalin de elbet…

Nihayet gemi, palamarlar çözüp hareket etti.

Sevindik, ancak tam limandan çıkıyorduk geri döndük.

Lanet olsun! Bir önceki krizde de ABD izin vermemişti

Tekrar limana yanaştık; gemiye Diyanet işleri Başkanı Lütfü Doğan bindi, CHP’li... Aynı isim-soyadında bir Diyanet başkanı daha oldu, bu kez RP’li Lütfü Doğan. 

"Valla çocuklar” dedi Üst teğmen; “Sizi bilmem ancak benim dini tarafım zayıftır!

Adam bize öyle bir konuşma yaptı ki bambaşka bir havaya girdik.

Sonra yolda giderken, her komutana Lav silahıyla birer kere denize ateş izni verdiler.

Pahalı bir roketatar o yüzden tatbikatlarda görmemişiz.

Açığa çıkarma botları denize indirildi ve Erkin’in etrafında dönmeye başladılar; hepsi indirilince üçer üçer dalgalar olarak hizalandık ve kıyıya doğru hızlandık.

Hücumbotların en savunmasız ve riskli zamanları..

Bir uçaksavar var ya, pek işe yaramaz! İçeriye bir el bombası havan topu düşse bittik.

Çömelmiş, kaplumbağa misal gidyoruz.

Kuru kapak atacağız" diye istihbarat almıştık

Yanlış çıktı…

Sulu kapak attık; sırılsıklam ıslanıp bir de ağırlaştık mı iyice.

"Kumsal temizlendi" diye rapor edilmişti.

Nerdee…

Bir ateşle karşılaştık burnumuzu çıkaramıyoruz.

Baktım; erin biri bağa girmiş, salkım salkım üzüm yiyor!

"Napıyorsun ulan!..” dedim…

-Komutanım naapım canım çekti! 

"Başlarım canına; yat aşşağı” dedim.

Neyse söktük orayı, ilerliyoruz.

Bir Yunan tankı çıktı önümüze.

Havan gurubu-üç kişidir-bir mermi salladı.

Mermi, hepimizin gözleri önünde "tınn tınn tınn" üç kez sekti tankın gövdesinde; patlamadan düştü yola.

Havan atışında talimattır; ikinci mermiyi atmadan yer değiştireceksiniz.

Bizimkiler, “Herhalde bir tane daha sallarız" diye düşündüler hazırlanırken…

Tankın kulesi döndü ve mermiyi üç kahramanımızın ortasına yolladı.

Delirdik, yapacak bişey yok!

Aklıma lav silahi geldi.

Zırhlının arkasına geçip ateşledim. 

Mermi, zırhı deliyor ve içeride 1000 dereceye yakın bir ısı oluşturuyor.

Tank mürettebatı kapağı açıp dışarı çıkınca olaya şahit herkes silahındaki son kurşuna dek boşalttı.

Kıbrıs Barış Harekatı, askerlik sanatı açısından zayıf bir operasyondur. SADECE MEHMETÇİĞİN CAHİL CESARETİ SAYASİNDE KAZANILMIŞTIR

Öyle ki her tankın arkasında telefon vardır. Çünkü tankların mazgalları dar, görüşleri zayıftır.

Piyade, tankın arkasında ilerlerken içeriye telefonla hedef bildirecektir.

Ancak harekattan sonra saptandı ki tek bir telefon açılmamış. Çünkü piyade ile tankçılar hiç ortak manevra yapmamışlar!

Piyadenin telefondan haberi yok.-"

Komutanım” dedik; “Siz, mantıklı, aydın bir insansınız. ASkeri mantıkla, kendi mantık dünyanızı nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Cevap açık ve çarpıcıydı.

Bağdaştıramıyorum; o yüzden yakında mecburi hizmetim doluyor ve kepi çıkarıp gidiyorum" dedi.

Öyle de yaptı.

-HAYATTA OYNAMAM HUA kitabımdan-

.

Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @HayattaOynamam , @dikgazete

YAZARIN DİĞER YAZILARI