ESAS DENİZLİ NERESİ? Yanlış Bildiklerimiz 3
:
Çok eski bir tarihi olan Eğirdir’den 250 yıllık Türkiye Selçukluları döneminde hiç söz edilmez.
Tarihçi bunun sebebini bugüne kadar hiç düşünmedi.
Hâlbuki, Strabon’un “Firikya’nın en büyük şehri” dediği “Laodikya” Eğirdir’dir.
Selefkos kıralı Antiyokus, MÖ. 270’lerde Yalvaç’ta Firikya Antakya’sını kurduktan sonra Kemer Boğazı’nın 6-7 bin metre güneyinde, iki göl arasındaki Menderes’in kıyısına anası Türk Apama adına Apameya ile Kraliçe Laodiki adına Eğirdir’de ve kız kardeşi Laodiki adına da bugünkü Denizli yanında olmak üzere iki Laodikya kurmuştu.
Yaklaşık 500 yıl önce, Eğirdir Gölü’nde meydana gelen değişim bilinemediği için Eğirdir’in Lâdik (Laodikya) adı bilinememiş ve Eğirdir-Lâdik’te vukû bulan bütün olaylar, bugünkü Denizli’ye mâl edilmiştir.
Eğirdir Gölü için bugün bile halk “deniz” der, onun için Eğirdir’e, “denizi olan” manasına “denizli” denmiştir.
Denizle ilgisi olmayan bir yerin adının Denizli olması ancak, Eğirdir’e “Denizli” denmiş olmasıyla açıklanabilir ki, bunu biraz sonra izah edelim.
Eğirdir ve Denizli’nin müşterek olduğu tek husus, ikisinin de adının Lâdik olmasıdır.
Osmanlı vesikalarında Denizli için “Lazkiye” adı kaydedilir. Eğirdir’in Laodikya, Lâdik, Klaudiopolis, Akrokos, Felekiyye, Eflâk, Felekbâr, Felekabad, Kubadabad, Doñuzla veya Toğurla (Denizli), Fuke, Eprevir (Ekredir?), Hierakorifitis gibi onun üzerinde adı var.
Denizli’nin ise Laodikya (Lazkiye) ve Toňuzluk gibi sadece üç adı vardır.
1756 yılında “Türklerin, Moğolların ve Tatarların Tarihi” adlı bir eser yazan Deguignes, Merrakeşî’den “Anadolu hükümeti ki, Hızır ile Dündar yahut Yunus’a tâbidir. Burada Afsaka kenti bulunmaktadır. Hamideli hükümetinin kuzeyinde deniz kenarındadır” şeklinde mühim bir bilgi nakleder.
Merrakeşî’nin kim olduğunu henüz bilemedik.
Afsaka diye okunan isim kanaatimce Eflâk’tır.
Anadolu’dan kasıt Asya Eyaleti, Hamideli ise aynı beyliğin Antalya kolu, deniz malum Eğirdir Gölü’dür. Sait Kofoğlu’na göre Yunus, Dündar’ın kardeşi, Hızır ise Dündar Bey'in oğlu İshak’tan torunudur.
Osman Turan’ın “Rum denizi memleketleri Uclarından Felekiyye” dediği yer ile Reşideddin’in, “Vilâyet-i bilâd-i Doñuzlu’da vali olan oğlu Hoca Mecdeddin’e yazdığı bir mektupta; Gazan Han (1295-1304)’ın kışlamak için Sevahil-i Derya-yı Rûm’u Doñuzlu’ya gelmeğe azmettiğini” söylediği Doñuzlu veya Deñizli ise Eğirdir’dir.
Herkesçe malûm ki, bugünkü Denizli’de ne bir göl veya ne bir deniz vardır.
İbn Sa’îd’e göre, “Antalya’nın şimalinde Toğurla (Tonguzla: Denizli: Eğirdir) dağı vardır. Burada ve bunun etrafında 200 bin çadır Türkmen olduğu söylenir ve bunlara Uc denir” (Pol Vittek).
Osman Turan, “bu Türkmenlerin başında kahraman ve Uc Gâzîsi Mehmet Bey, kardeşi İlyas, damadı Ali, yakınları Sevinç ve Salur beyler olduğunu, Mehmet Beyin, Moğol taraflısı IV. Kılıçarslan yerine Moğol karşıtı II. Keykavus’u desteklediği” söyler.
İlhanlı tahtına Hülagû geçtiğinde (1257-1264), Mehmet Bey’den biat istedi. Bunun üzerine Mehmet Bey, Hülagû’dan beyliğinin tanınmasını istedi.
Hülagû, 1260-61 yılında Dalayman (Derebucak yakını), Lâdik (Eğirdir) ve Honas (Hüyük-Göçeri köyü veya Denizli Honaz) hudut olmak üzere Mehmet Bey’in beyliğini tanıdı ve huzura gelmesini istedi, ancak Hülagû’ya güvenemeyen Mehmet Bey, huzura gitmedi.
Bu durum karşısında Hülagû, Anadolu’daki Moğollara ve Kılıçarslan’a, Türkmenler üzerine yürümelerini emretti.
Bu arada, Mehmet Bey’in damadı Ali Bey’i, beylik vaadi ile gizlice kazandılar.
Beyşehir-Karaağaç civarında yapılan savaşta Türkmenler yenildi.
İlyas ve Salur Beyler tutuklandı ve öldürüldü.
Aksarayî, “Uc, İstanbul hududuna (iki göl arasındaki nehre) kadar, âsî Türkmenlerden temizlendi” der.
Dağlara kaçan Mehmet Bey, aman talep etti.
Uluborlu’ya tâbi Karaağaç’ta teslim olan Mehmet Bey, haksız yere oracıkta öldürüldü ki, merhum Osman Turan, Uluborlu’da öldürüldüğünü söyler.
Barbara Flemming, “Togan ve Cahen, Baybars Mansuri’nin el yazmalarında, ‘Denizli Beyliği’ adında bir beyliğin bulunduğunu ve bu Türkmen hükümranlığını araştıran Cahen ile birlikte bir Denizli Beyliği’nden bahsedilebilir. Ancak ‘Karamanoğulları ve Eşrefoğulları ve diğer Uc Türkmenleri Hamidoğulları, Hulâgü Han yeni geldiği sıralarda Selçukluların itaatinden çıkarak Hulâgü’ye elçi göndermiş, ondan sancak istemişler. Reisleri Mahmud (Mehmed) Bey, kardeşi İlyas Bey ve yakınlarından Sevinç Bey, Mısır tarihlerinde, Selçuklulara karşı Moğollarla birleşen ve onlardan sancak alan beyler sıfatıyla zikrediliyor’ şeklindeki ‘Zeki Velidi Togan’ın basılı Mısır kroniklerine dayandırdığı tahmininin tutması mümkün değil, Hamidoğulları söz konusudur (Togan, 1946: 311, Giriş)” der.
Hâlbuki, Zeki Velîdî Togan’ın Kalkaşandi’ye (öl. 1418) dayandırdığı bu bilgi, bize göre çok doğrudur (Subh al-a’şâ, IV, 364; İbn Haldun, V, 562).
Hamid Bey, Türklükten gelen adı veya aile adı Şeh Menteş olan Mehmet Bey’in oğludur.
Hamid Bey ve torunu Dündar Bey’in torunu Hızır Bey için Menteşe evlâdı denildiğini biliyoruz.
Deguignes, “H. 669’da Fuke ülkesi emiri Menteşe, Eski Tralles’i ele geçirdi” der ki, “Fuke ülkesi emiri” Hamid Bey, Eski Tralles ise Barla'dır.
Hülâsa; Şeh Menteş, oğlu Hamid, onun oğlu İlyas, onun oğlu Dündar ve onun oğlu İshak, onun oğlu Hızır, hepsi de Menteşe evlâdıdır.
Onun için Hamidoğulları Beyliği’nin kuruluşu, 1261 olarak hesap edilmelidir.
Kayı beyleri Ertuğrul ve Osman, 1324 yılında Dündar Bey öldürülünceye kadar, Hamid beylerine tâbi olarak bölgedeki siyasi faaliyetlere katıldılar.
Mehmet Bey’in katliyle Denizli (Eğirdir) Beyliğinin başına damadı Ali Bey, onun da 1279’da hapsiyle Ali Bey’in oğulları geçti.
II. Mes’ûd’un, 1308’de İlyas Bey tarafından öldürülmesiyle de Selçuklu hanedanı son buldu.
Batı Anadolu, Mehmet Bey’in torunları ve yakınları tarafından fethedildi ve aralarında bölüşüldü.
Bu arada, Ali Bey’in çocukları Denizli Beyliği’ni, Eğirdir’den Lazkiye’ye taşıdı ve böylece Toñuzluk adı da Denizli’ye dönüşmüş oldu. (bk. Harita)
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com