?>

Tarih boyunca Türkiye ile Rusya arasındaki çatışmalardan her zaman Batı yararlanmıştır! 

Dr. Sergey Galani

3 yıl önce

MOSKOVA

Akıllı insanlar, geçmiş olmadan, tarihsel hafıza olmadan gelecek olmayacağını söylerler. Bugünkü Türk-Rus ilişkilerinin geleceği, geçmişten ders alıp alamayacağımıza bağlıdır. 

Geriye dönüp baktığımızda, 17'inci ile 20'inci yüzyıllarda bitmeyen bir dizi Türk-Rus savaşının, Ruslar ve Türkler arasında sonsuza kadar karşılıklı bir düşmanlık duvarı ördüğü görülüyor.

Ancak bu çok yüzeysel bir bakış açısıdır.

Türk milletinin ve Türk devletinin varlığının en kritik anlarında, çoğu zaman Türklere yardım elini uzatan Ruslar olmuştur.

Biraz tarihi inceleyelim:

1832'de "Mısır hükümdarı", İngilizlerin kışkırtmasıyla birliklerini Türklere karşı saldırıya geçirdi. Türk ordusu, birbiri ardına yenilgiler aldı. Düşman birlikleri, Konstantiniye eteklerine kadar geldi.

Sultan II. Mahmud, çaresiz bir durumdaydı. 

Payitahtı savunmak için ne gücü ne de araçları vardı. 

Bu yüzden dışarıdan yardım istemek zorunda kaldı. 

İngiltere reddetti. 

Fransa'ya gelince, Mısırlıları koşulsuz olarak destekledi. 

Sultan Mahmud'un başka seçeneği yoktu. 

Eski düşmanlarına, Ruslara  döndü. 

Rus birliklerinin ve İstanbul'daki Rus filosunun ortaya çıkması ve Türkiye'yi savunmaya hazır olmaları, gerilimi durdurmaya ve barış müzakerelerine devam etmeye zorladı.

Daha sonra Türk hükümdarı, Rus asker ve subaylarına, bugün bir koleksiyon parçası olan, "Rusların Boğaz'a Çıkarması" isimli benzersiz bir madalya verdi.

Rus Çarı, Türk askerlerine "Hünkar İskelesi'ndeki Türk birlikleri" madalyasını verdi. 

Benzer bir durum 90 yıl sonra kendini tekrarladı. 

Birinci Dünya Savaşı'nın bir sonucu olarak, Türkler ellerindeki toprakların yüzde 66'sını ve nüfusunun yüzde 33'ünü kaybetti.

Ülke topraklarının çoğu, aslında muzaffer güçler olan İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan arasında bölündü. 

Nüfusu vahşi bir sömürünün konusu oldu. 

İtilaf birlikleri, her şeyden önce, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının tamamını işgal etti ve bu harekâtta öncü rol İngiltere'ye aitti. 

Yabancı işgalcileri Anadolu’dan kovmak ve İtilaf Devletlerinin müdahalesine ve büyük güçlerin Anadolu'yu bölme planlarına karşı genel bir direniş örgütlemek için para ve silahlara ihtiyaç vardı. 

Bu yardım Türklere, Sovyet Rusya tarafından sağlandı. 

İtilaf Devletleri ve müttefiklerine karşı yapılan bağımsızlık savaşında Türk birliklerinin kullandığı tüm mermilerin yarısından fazlası Rusya'dan getirildi. 

Silahlardan bahsetmişken, Türk tarihçileri, her dört tüfek ve her dört top mermisinden birinin Sovyet Rusya'dan tedarik edildiğini gösteren rakamlardan bahsediyorlar. 

Modern araştırmacılara göre, Ruslar toplamda Türklerin Milli Mücadele hareketine, 1920'lerin başında Milli Mücadele'nin yıllık bütçesinden biraz daha fazla olan yaklaşık 80 milyon Türk Lirası tutarında muazzam bir yardım sağladı. 

Bu rakam, o zamanki Ankara Hükümetinin Savunma Bakanlığı'nın harcamalarının iki katı demektir. 

Silah ve para arzı ile birlikte Rusların deneyimli askeri uzmanlarının Türk ordusunun saflarında ortaya çıkması, Türklerin cephede istikrara kavuşmasına ve Türk tarihçiliğinin de yaygın olarak adlandırıldığı gibi Büyük Taarruz'un başlamasına olanak sağladı. 

Türk ordusu, aralıksız devam eden çatışmaların bir sonucu olarak, ülkenin neredeyse tüm kıta bölümünü kurtardı. 

Bu arada, büyük ölçüde Sovyet Rusya ile Türkiye arasındaki özel müttefik ilişkiler nedeniyle, Rusya bünyesinde Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin kurulmasına karar verildi. 

Bu bölge Moskova'da Rusya'nın doğudaki öncü noktası ve Türkiye ile güçlü bir bağ için bir köprü olarak görülüyordu.

Bir de yakın tarihe göz atalım:

15 Temmuz 2016'da, Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri, Türkiye'deki askeri darbe girişiminin başlamasından birkaç saat önce, gizli iletişim kanalları aracılığıyla, yaklaşan isyanla ilgili bilgileri ele geçirdi. 

Özellikle çok sayıda Türk helikopterinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı otele hareket ettiğini öğrenen Rus ordusu, Ankara'yı uyardı. 

Yetkililer darbeyi tamamen bastırmayı başardılar. 

Ayaklanmada yer alan ve organizatörleri denizaşırı olan üst düzey askeri personel de dahil olmak üzere toplu tutuklamalar başladı. 

Türk-Rus ilişkileri tarihinin geriye dönük bir analizi, ikna edici bir şekilde gösteriyor ki Türkiye ile Rusya arasındaki çatışmaların başlatıcıları her zaman Batılı ülkelerdir. 

18. Yüzyılda esas olarak Fransa, 19. Yüzyılda İngiltere ve 20. yüzyılın ilk yarısında Almanya

Mevzubahis ülkeler, aynı zamanda çatışmadan en çok yararlananlar oldu. 

Ruslar ve Türkler savaş meydanlarında savaştılar. 

Benim de ailem bu savaşların birinden sonra Rusya'ya gelerek orada aile kurmuş. 

Her iki taraf da ciddi kayıplar verdiler. 

Batılı ülkeler ise toprakların yanı sıra ticari ve ekonomik kazanımlar sağladılar. 

Asılsız olmamak için, en çarpıcı örneklerden birkaçını vereceğim.

1853-1856 Kırım Savaşı sırasında, Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere'ye 7 milyon sterlin kredi verdi. 

1858'de Sultan'ın hazinesi iflas etti. 

1876'da Türkiye ve Rusya, Balkanlar'da tam ölçekli bir çatışmayı önleyecek ayrı bir barış anlaşması imzalamaya yakındı.

Rusların İstanbul Sefiri Kont İgnatiev, 1833'te imzalanan Hünkar İskelesi Anlaşması, yeni bir Rus-Türk ittifakını ortaya koyabilirdi. 

Ancak Midhat Paşa liderliğindeki bir grup subay ve liberal görüşlü bürokrasinin bir parçası tarafından düzenlenen askeri darbe yaşandı. 

Bu grubun önemli bir kısmı - "Yeni Osmanlılar" olarak kendilerini adlandırdılar. 

Bu grup, "özgür masonlar”ın esas olarak Batı Asya'da faaliyet gösterdiği Fransız "Büyük Doğu" locası mensubu idiler. 

Sonuç olarak, Ruslar ve Türkler arasında yeni bir askeri çatışma yaşandı. 

Bunun sonucunda da on binlerce ölü ve yaralı… 

Garip bir şekilde, bundan galip gelen, askeri üslerinin halen bulunduğu Kıbrıs'ın kontrolünü ele geçirmeyi ve Akdeniz'de nüfuzunu genişletmeyi başaran esas olarak Büyük Britanya oldu. 

Avrupalıların çabaları sayesinde, Rusya'nın neredeyse tüm askeri zaferleri boşa çıkarıldı. 

Türkler, borcunu ödemek için devlet gelirlerinin çoğunu kontrolleri altına alan Batılı alacaklılara mali açıdan tamamen bağımlı hale geldi.

Türkler, 1878 askeri yenilgisinden  kurtulamadı ve bağımsızlığını kaybetti. 

Büyük Britanya'dan uzaklaşıp, Almanlara yanaştı. 

Bu da Türklerin, Birinci Dünya Savaşı'na katılmasına ve ardından ulusal felakete yol açtı.

Bugün üçüncü taraflar, yine Ruslar ile Türklerin arasına giriyorlar. 

Bizler Rusya'da Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi temsilcilerinin Kiev'de provokatif bir etkinlikte yer alacaklarını öğrendik. 

Bu durum bizi oldukça şaşırttı! 

Sözde “zirve”ye verilen isim ise "Kırım Platformu". 

Ukraynalı yetkililer tarafından parayla ve Washington'un emriyle organize edildiği zaten biliniyor. 

Rusya'nın toprak bütünlüğünü baltalama çabalarında Rus karşıtı çevreleri pekiştirmeye çalışacaklar. 

Ancak Rusya'nın toprak bütünlüğü meselesi, Türkiye dahil dünyadaki herhangi bir ülke ile hiçbir düzeyde tartışma konusu olamaz. 

Ayrıca, Kırım'ın Rusya'daki statüsü, Rusya Federasyonu Anayasası'nda yer almaktadır. 

Türk temsilcilerin bu Batı yanlısı projeye katılımı, Türk-Rus ilişkilerinde başka bir komplikasyonuna yol açacaktır. 

Bunun Türk halkı ve Türk ticareti için faydalı olması pek olası değildir. 

Giderek tarımla uğraşan bir üçüncü dünya ülkesine dönüşen Ukrayna'ya verilen destek de çok net değil. 

Sanayisi olmayan, enerjisi olmayan, nüfusu giderek azalan Ukrayna'nın elinde bir jeopolitik koz yok! 

ABD ve AB, Rusya'yı sürekli muallakta tutmak için çabalıyor.

Türkiye ve Rusya'nın bölgesel düzey de dahil olmak üzere birçok ortak işbirliği ve temas noktası var. 

Bu konuyu rasyonel olarak ele alırsak, ana tema Kırım olabilir.

Kırım, ülkelerimiz arasında gerçek bir dostluk köprüsü olacaktır.

.

Dr. Sergey Galani, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI